KUTLU Doğum Haftası münasebetiyle Diyanet İşleri tarafından düzenlenen etkinlikte kürsüye gelen Başbakan Tayyip Erdoğan‘ın konuşmasını dinlemediyseniz internetten bulup okuyun, ya da canlı görüntülerle verilmişse başından sonuna kadar dinleyin…
Başbakan bilvesile kendisinden, partisinden ve izledikleri siyasetten bahsetmiş…
Bu açık yürekliliğinden dolayı, min gayrı haddin Erdoğan’ı tebrik ediyorum; bir başbakanın başkalarını tarif etmek için öncelikle rol model olarak kendisini örneklemesi dikkate değer bir gelişmedir.
* * *
“O konuşmasında Erdoğan’ın kendisinden, partisinden ve izledikleri siyasetten bahsettiğini nereden çıkardın” diye soranlar olacaktır. Bazı cümlelerini hatırlatırsam herhalde sorunun yanıtı da kendiliğinden verilmiş olur.
İşte biri:
-Kalbinde nefret olanın, kin olanın, kalbi kararmış olanın dili, her ne söylerse söylesin inandırıcılıktan tamamen uzaktır.
Şimdi hiçbir yorum katmandan birkaç cümlesini daha sıralayalım:
-İnsanımızın ihlasını, samimiyetini, hizmet etme duygusunu istismar edenler, geride büyük bir aldatılmış duygusu bıraksalar da cemiyetin istikametini köreltemeyeceklerdir
-Sınırlar belli iken, helâl ve haram dairesi belli iken, örgüt çıkarları adına sınırları aşmak, helâl ve haram dairesinden çıkmak, iman ve samimiyet dairesini de terk etmektir.
-Açık açık ifade etmeliyim ki din, devletin, siyasetin, arzularına yenik düşmüş hırslıların elinde elverişli bir imkan olarak görülemez…
Konuşma uzun; dediğim gibi bulun okuyun ya da dinleyin ve Tayyip Bey’deki ikrara dönük gelişmeyi gözlemlemiş olun.
Başbakanımız hakkında ne diyecekseniz o zaman deyin.
* * *
VEHİM, insanı şaşırtır, yoldan bile çıkarır…
Yıllar sonra başını örten Dicle Üniversitesi Rektörü’ne ilişkin iddialar havada uçuşmaya başladı…
Uçuşturan da AKP milletvekiliyle tayfası…
Tabii takıntıları yine cemaat; kadın rektörü de cemaatin adamı ilan ettiler.
Kadını, parasal usulsüzlük yaptı diye karalamaya çalışıyorlar. Yanına da “Devleti ele geçirmek için yola çıkan paralel devlet yapılanması” iddiasını koyuyorlar…
Hoca hanım Koşut devlet yapılanmasına mensupmuş…
İnandırıcı değil, galiba vıcık vıcık bir karalama…
İşin gerçek yüzü ileride ortaya çıkar diye düşünen yanılmaz..
………………………… …
Ortaklık bozulduğundan beri her taşın altında cemaatin varlığını aramayı sürdürüyorlar.
Bu vehimle ülkeyi yöneten anlayışın yoldan nasıl çıktığını seyrediyoruz.
Bir kere daha yazmıştım; Erdoğan insana, ünlü İspanyol yazar Cervantes‘in yarattığı, yeldeğirmenlerini düşman gibi gören Don Kişot tiplemesini anımsatıyor. Rektörü diline dolayanlar da birer Sancho Panza (Pança)!
…………………………
Son anda bir AKP’li profesör çıkıp iddiaların külliyen asılsız olduğunu açıkladı.
Açıklamayı yapan, AKP MKYK üyesi olan Mehmet Akın; aynı üniversitede görev yapıyor ve kürsü sahibi…
Ona da cemaatçi damgası vurmazlarsa şaşarım…
Özet olarak söyleyelim; AKP içerisinde yeni bir kapışma süreci yaşanıyor…
Hem de boyutu giderek büyüyecek gibi görünen bir kapışma…
* * *
YALOVA‘da belediye, oyların son kez sayılmasıyla CHP’ye geçti; AKP adayı çok az bir oy farkıyla kaybetti…
İstanbul’un eski ilçesidir Yalova, artık kent statüsünde…
Siyasetinde Koçal Ailesi‘nin de ağırlığı var; belediye yönetimi uzun yıllardan beri bu ailenin elindeydi…
Seçimi kaybeden AKP adayı Yakup Koçal da o aileden…
Turan Koçal merhum da, uzun yıllar siyaset yaptı, MHP’liydi ve sağlam bir ülkücüydü. Ailenin bir yeğeni de Yaşar Okuyan‘dır. Yaşar da MHP’de siyasete başladı ama kader (!) onu taa CHP’ye kadar sürükledi. Parti üyesi mi bilemiyorum ama toplantılarına katılıyor, Halk TV’de program dahi yapıyor…
Yalova’da CHP için çalıştı mı onu da öğrenemedim…
………………………… ..
CHP’li başkan, mazbatasını alıp göreve başlayınca ummadığı bir ekonomik tabloyla karşı karşıya kaldı… Selefi Yakup Koçal‘ın usulsüz harcamaları ödenmek üzere önüne geldi…
Miktar bir milyon lirayı geçiyor; eski parayla trilyonu…
Yemek ve kahvaltı gideri…
Faturada ekmek arası kaşar peynirinden tutun, pilav üstü kavurmaya kadar her şey var. Bu para kaç kişinin yemek ya da kahvaltı masrafı o da belli değil…
Rivayete bakılırsa 74 bin kişiden fazla yurttaşa kahvaltı ya da yemek verilmiş…
Acaba öyle mi!?
Yeni Başkan Vefa Salman, “100 bin kişiden az değildir” diyor.
Salman derhal “Bu parayı ödemem, zaten gücüm de yok” açıklaması yaptı ve bakanlığa başvurarak müfettiş istedi. Ayrıca “Müfettişler ihale konusunu da soruşturmalı” dedi…
Kurcalandığında bakalım daha ne yolsuzluk ve uygunsuzluk ortaya çıkacak…
İlginç değil mi; adam ilk gün nereye el attıysa hepsi elinde kaldı; belediyenin çiftlik gibi yönetildiği ortaya çıktı…
………………………… ..
AKP‘li belediyelerin hepsi taransa kim bilir ne tür keşmekeşle, kepazelikle, yolsuzlukla karşılaşacağız…
Belediyelerin gelirlerini halkımız sağlıyor ve verdiği o paralarla hizmet yapılmasını bekliyor. Yenilip içilsin, ekmek arası kaşar-salam ve pilav üstü döner-kavurma ziyafeti çekilsin diye değil!
Yalova şimdilik kokuşmuş AKP belediyeciliğinin prototipi olarak önümüzdedir…
Dört yıl daha bu anlayıştaki yerel yönetim olgusunu seyretmekten başka bir şey yapamayacağız!
* * *
DÜNKÜ gazetede okudum; 60 milyon dolara yakın rüşvet alan bakana armağan (!) edilen 700 bin liralık saat ülkeye tek kuruş vergi ödenmeden sokulmuş…
Getiren –Ya acem iş adamı (!) ya da adamı- saati yurda kişisel eşya diye sokmuş…
Saat, telefon, kalem, çakmak gibi zati eşyalar gümrüğe tâbi değil ya, saati de o kaleme dahil edivermişler…
Bir ülke başka nasıl soyulur?
İşte böyle soyulur; gümrükte ufak ufak, gümrük dışında ayakkabı kutularıyla, kasalarla, para sayma makineleriyle…
Türkiye bugün o aşamada…