Değişmez…
Huyu böyle…
* * *
Uzlaşıya davet ederken bile aynı huy …
Yumuşak ve sevecen gözüken ifadelerinin yanına hemen sert, kaba ve tehdit ifade eden sözcükleri yerleştiriyor…
Nereden, ne zaman ve hangi şiddette eseceği bilinmeyen rüzgâr gibi…
* * *
Başka bir konu…
Arkadaş siyaseti bırakacak mı?
Pazarlık sonucuna bağlı; adaylığı kabul görmezse bırakacak…
İfadeleri o yönde…
Daha doğrusu, bırakacak değil bıraktırılacak…
* * *
Pekii, Köşk‘e kim çıkar, yani Çankaya’ya?
Adayları görmeden bir şey söylemek mümkün değil.
Endişelenmeye de gerek yok, nasıl olsa halk layık olanı Çankaya’ya oturtur.
O isim Recep Tayyip Erdoğan olur mu?
Her şaibeye rağmen halk bu ismi, o makama yakıştırabilirse olur…
Fakat halkın, onca olaya karışmış, yanlış yapmış ve yolsuzluk yapanları kucaklamayı sürdürmüş şaibeli bir yapıdan gelen isme oy vermesi ihtimali yoktur…
Doğru dürüst birini bulamazlarsa, Abdullah Gül‘ün adaylığına rıza gösterebilirler…
Tahminim bu…
Bunu söylerken Recep Tayyip Erdoğan‘ın görünen mizacını da öncelikle dikkate alıyorum…
Erdoğan, yenilgiye tahammül edemeyecek bir yapıya sahip. Halkın kendisine oy vermemesi ihtimalini düşünerek adaylıktan kaçarsa ve adaylığın etrafında birkaç tur atmış olmakla yetinirse akıllı bir iş yapmış olur…
Zira aday olup seçilememek de vardır ve bu da onun için büyük ıstırap demektir.
* * *
Erdoğan‘ın üstelik bir de diploma sorunu var…
Yüksek tahsil yaptığını gösteren belge, yani diploması şaibeli…
Eski TTK Başkanı MHP milletvekili Prof. Yusuf Halaçoğlu açıkladı, suretlerini de gösterdi; Erdoğan’ın mezuniyet tarihi 1981, oysa üniversitenin
Ayrıca diplomada imzaların eksik olduğu da açıklandı ve görüntüleri de verildi. Yadsınamayacak bir durum…
* * *
Eskaza Erdoğan aday olup Çankaya’ya çıkarsa neler olur, bir de ona göz atalım…
Bir kere Abdullah Gül Başbakan olmaz…
Başka biri başbakan olur….
Efkan Âlâ olur mu; olursa yanlış olur…
Bugünkü Başbakan Yardımcıları’ndan biri?
O zaman da halka ayıp olur…
Sonra?
AKP dağılır, başı kıçı birbirine girer…
Erdoğan da o tarihe kadar dar bölge usulü seçimle AYM’yi ortadan kaldırmış ve ülkeye başkanlık sistemini dayatmış olacağından AKP’yi toparlamaya kalkışmaz…
Diğer olacakları da siz düşünün…
* * *
Gelelim Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç‘ın iktidarı köpürten konuşmasına…
Bu, geciken bir konuşmadır, evvela onu söyleyelim…
Saniyen Erdoğan, konuya ilişkin konuşmaktan kaçınarak ortamın durulacağını umut etti ama olmadı; arkadaşlarıKılıç‘ın tavrını ve konuşmasını değerlendirmek için birbirleriyle yarıştı…
Onlardan Cemil Çiçek, toplantıya azarlanmak için katılmadıklarını söyledi…
Bekir Bozdağ, Kılıç’ı muhalefetin ağzı olmak ve siyaset yapmakla suçladı…
Bülent Arınç, törene davet edilmeyen Başbakan Yardımcısı olarak “Kılıç’ın bizi dövmesini kabullenemeyiz” dedi…
Ötekilerin de değerlendirmeleri aynı yöndeydi, her AKP’li Kılıç’a yüklendi…
Geçmişi filan kurcalamanın âlemi yok.
Anayasa Mahkemesi bazı kararlarından dolayı AKP’ye yakın gösterilip alkışlanıyordu ama bu konuşmadan sonra o da,“Yeni bir muhalefet grubu” yakıştırmasına maruz kaldı.
Erdoğan’a göre AYM’de Pensilvanya’dan yana isimler bile vardı…
Havada kalan asılsız lâflar, karalamalar,
İğrenç ortam oluşturmak neden siyasetçilere özgüdür anlayamıyorum!
* * *
Kılıç’ın konuşmasının özeti bence şu :
-Bu konuşmadan, yarası olan gocundu…
Gerçek bu vesselâm!