VAN‘da 9 yaşında bir çocuk daha kayıp…
Ailesi perişan…
Çocuğun adı Emre Aşan; okul dönüşü kayboldu…
Herkes onu arıyor; jandarma, polis, AFAD adındaki kuruluşa mensup uzmanlar…
Yüzden fazla insan bakılmadık yer bırakmıyor…
Yok işte…
Sanki yer yarıldı, içine girdi…
Gün akıp gitti, izine rastlanmadı, aramalar sürüyor…
……………………….
İnşallah Emre’nin başına kötü bir şey gelmemiştir…
……………………….
Bu tür kayıpların çoğalması ve çocukların çoğunlukla da hayattan koparılması, insanın aklına iki soru getiriyor…
Birincisi şu:
-Aileler kaybolmaya karşı çocuklarını eğitmiyorlar mı…
İkincisi:
-İnsanlar çocukları dahi katledecek kadar canavarlaştı mı…
İkisi de gündemde..
Aileler çocuklarını kaybolmaya, kandırılmaya ve yabancı birileri tarafından götürülmeye karşı maalesef eğitmiyor. Bu yöndeki kıpırdanmalar yeni yeni başladı; kayıp arttıkça çocukları eğitme işi de devreye girdi…
Pedagogların ve eğitimcilerin saptamalarına göre kayıplar sadece eğitim bilincinin yerleşmemesinden kaynaklanmıyor; insanlar da giderek acımasız oluyor, âdeta canavarlaşıyor…
Kadın cinayetlerini örnek gösteriyorlar…
Bir babanın çocuklarını acımsızca katletmesi, canavarlık kapsamındaki suçlardan biri değil mi!
Her türlü asma, kesme, biçme de canavarlık…
Gayrımeşru çocuğunu dünyaya getirdikten bir iki saat sonra boğmak da…
………………………… …
Değerli okurlar; aileden sorumlu bakan hanım bu tür olayların yaşanmaması için aile içi eğitimin şart olduğunu söyledi…
Doğruya parmak bastı, kutlarım…
Ancak, “Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin” diyerek de insanı güldürecek bir öneride bulundu…
Çığlık, sanki korunma kalkanı…
Hunharca katledilen yavrularımız o anda kim bilir nasıl feryat figan etmiş ve çığlık denilen kalkanla korunmak istemiştir…
Çığlığın genelde bir işe yaramadığını gördük; canavarı çığlık da durduramıyor!
Pedagogların da, sosyologların da dediği gibi, öncelikle çocukların aile içi eğitim almaları şart!
………………………… ….
Çocuklara dönük suçların cezalarını ağırlaştırmak lâzım…
Başbakan’ın da dediği gibi cezanın ağırlaştırılmış müebbete kadar yolu var; alt ve üst limiti olmamalı, canavara tek kalemde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmeli…
Erdoğan, her söylediğini anında yapmıyor; dileriz bu konuyu da savsaklamaz ve ceza yasamızda bu yönde değişiklik yapılmasının hızlandırılmasını ister.
* * *
EKONOMİNİN berbat durumda olduğunu yazıyoruz, kızıyorlar…
Pahalılık aldı başını gitti diyoruz, iktidar yandaşları “Ne pahalılığı arkadaş, sen bizimle dalga mı geçiyorsun”diye elektronik posta gönderiyor…
Ne dalga geçmesi…
Buğdayın fiyatı 25 kuruş birden zamlandı ve 65 kuruştan 90 kuruşa yükseldi.
Yakında ekmeği de bir buçuk liradan yerseniz şaşırmayın, “Bu ne pahalılık” demeyin…
Fiyatlar tırmanırken insanda dalga geçecek hal mi kalır!
Değişik ürünlerde yaşanan fiyat artışlarını kuraklığa bağlayanlar var; maydanoz, dereotu, turp ve yeşil salata da mı kuraklıktan etkileniyor.
Hepsi sera ürünü, kuyu sularıyla sulanıyorlar; kuyular da kuraklığı bahane sayıp suya zam yaptı mı diyeceksiniz…
Eskiden 75 kuruş olan bir demet maydanoz, bir liraya yükseldi; keza dereotu da, kıvırcık salata da pahalandı; bunu nasıl izah edecekler!?
Ekonomi, ürünlerdeki müteselsilen -peşe-peş- yaşanan fiyat artışlarından etkilenir ve bozulma sürecine girer; onu yaşıyoruz…
* * *
ADANA‘da ihbar sonucu durdurulduktan sonra MİT’e ait malzeme (!) taşıdığı ortaya çıkan TIR bakın nelere sebep oldu…
Görevli bilmem kaç subay ve astsubayımız hakkında dava açıldı…
Askerlerimiz casuslukla suçlanıyor…
Casuslukla suçlanmak ne kadar da ucuzladı; bu çığırı da Erdoğan açtı, önüne gelene casus yaftası yapıştırdı…
Askerin ihbar üzerine görevini yapması ne zamandan beri casusluk alanına girdi?
Eğer TIR, MİT’e ait olan ve destinasyonu saklanan malzeme taşımıyor olsaydı o zaman bu durdurma ve arama işlemi yine casusluk kapsamına alınacak mıydı!
Askere bu bakış nedir Allah aşkına…
Üniformaya duyulan allerjinin sebebi ne, kimden ya da neden kaynaklanıyor anlamak istiyoruz.
Ailesi perişan…
Çocuğun adı Emre Aşan; okul dönüşü kayboldu…
Herkes onu arıyor; jandarma, polis, AFAD adındaki kuruluşa mensup uzmanlar…
Yüzden fazla insan bakılmadık yer bırakmıyor…
Yok işte…
Sanki yer yarıldı, içine girdi…
Gün akıp gitti, izine rastlanmadı, aramalar sürüyor…
……………………….
İnşallah Emre’nin başına kötü bir şey gelmemiştir…
……………………….
Bu tür kayıpların çoğalması ve çocukların çoğunlukla da hayattan koparılması, insanın aklına iki soru getiriyor…
Birincisi şu:
-Aileler kaybolmaya karşı çocuklarını eğitmiyorlar mı…
İkincisi:
-İnsanlar çocukları dahi katledecek kadar canavarlaştı mı…
İkisi de gündemde..
Aileler çocuklarını kaybolmaya, kandırılmaya ve yabancı birileri tarafından götürülmeye karşı maalesef eğitmiyor. Bu yöndeki kıpırdanmalar yeni yeni başladı; kayıp arttıkça çocukları eğitme işi de devreye girdi…
Pedagogların ve eğitimcilerin saptamalarına göre kayıplar sadece eğitim bilincinin yerleşmemesinden kaynaklanmıyor; insanlar da giderek acımasız oluyor, âdeta canavarlaşıyor…
Kadın cinayetlerini örnek gösteriyorlar…
Bir babanın çocuklarını acımsızca katletmesi, canavarlık kapsamındaki suçlardan biri değil mi!
Her türlü asma, kesme, biçme de canavarlık…
Gayrımeşru çocuğunu dünyaya getirdikten bir iki saat sonra boğmak da…
…………………………
Değerli okurlar; aileden sorumlu bakan hanım bu tür olayların yaşanmaması için aile içi eğitimin şart olduğunu söyledi…
Doğruya parmak bastı, kutlarım…
Ancak, “Çocuklarınıza çığlık atmayı öğretin” diyerek de insanı güldürecek bir öneride bulundu…
Çığlık, sanki korunma kalkanı…
Hunharca katledilen yavrularımız o anda kim bilir nasıl feryat figan etmiş ve çığlık denilen kalkanla korunmak istemiştir…
Çığlığın genelde bir işe yaramadığını gördük; canavarı çığlık da durduramıyor!
Pedagogların da, sosyologların da dediği gibi, öncelikle çocukların aile içi eğitim almaları şart!
…………………………
Çocuklara dönük suçların cezalarını ağırlaştırmak lâzım…
Başbakan’ın da dediği gibi cezanın ağırlaştırılmış müebbete kadar yolu var; alt ve üst limiti olmamalı, canavara tek kalemde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmeli…
Erdoğan, her söylediğini anında yapmıyor; dileriz bu konuyu da savsaklamaz ve ceza yasamızda bu yönde değişiklik yapılmasının hızlandırılmasını ister.
* * *
EKONOMİNİN berbat durumda olduğunu yazıyoruz, kızıyorlar…
Pahalılık aldı başını gitti diyoruz, iktidar yandaşları “Ne pahalılığı arkadaş, sen bizimle dalga mı geçiyorsun”diye elektronik posta gönderiyor…
Ne dalga geçmesi…
Buğdayın fiyatı 25 kuruş birden zamlandı ve 65 kuruştan 90 kuruşa yükseldi.
Yakında ekmeği de bir buçuk liradan yerseniz şaşırmayın, “Bu ne pahalılık” demeyin…
Fiyatlar tırmanırken insanda dalga geçecek hal mi kalır!
Değişik ürünlerde yaşanan fiyat artışlarını kuraklığa bağlayanlar var; maydanoz, dereotu, turp ve yeşil salata da mı kuraklıktan etkileniyor.
Hepsi sera ürünü, kuyu sularıyla sulanıyorlar; kuyular da kuraklığı bahane sayıp suya zam yaptı mı diyeceksiniz…
Eskiden 75 kuruş olan bir demet maydanoz, bir liraya yükseldi; keza dereotu da, kıvırcık salata da pahalandı; bunu nasıl izah edecekler!?
Ekonomi, ürünlerdeki müteselsilen -peşe-peş- yaşanan fiyat artışlarından etkilenir ve bozulma sürecine girer; onu yaşıyoruz…
* * *
ADANA‘da ihbar sonucu durdurulduktan sonra MİT’e ait malzeme (!) taşıdığı ortaya çıkan TIR bakın nelere sebep oldu…
Görevli bilmem kaç subay ve astsubayımız hakkında dava açıldı…
Askerlerimiz casuslukla suçlanıyor…
Casuslukla suçlanmak ne kadar da ucuzladı; bu çığırı da Erdoğan açtı, önüne gelene casus yaftası yapıştırdı…
Askerin ihbar üzerine görevini yapması ne zamandan beri casusluk alanına girdi?
Eğer TIR, MİT’e ait olan ve destinasyonu saklanan malzeme taşımıyor olsaydı o zaman bu durdurma ve arama işlemi yine casusluk kapsamına alınacak mıydı!
Askere bu bakış nedir Allah aşkına…
Üniformaya duyulan allerjinin sebebi ne, kimden ya da neden kaynaklanıyor anlamak istiyoruz.