Bugün “Türkmenistan” adı ile anılan ve uzun bir Rus müstemleke döneminden sonra 1991 yılında bağımsız olan bir Türk Devleti vardır. Nüfusu da 6 milyon civarındadır. Bu devlet, ilk “Türkmen” yurdunda bulunmasına rağmen kültür ve sosyal hayatımızda başlı başına bir ideoloji olan “Türkmenlik”i tam olarak temsil ettiği söylenemez. Hâlâ müstemleke devrinin rehavetini üzerinden atabilmiş olmadığı gibi, hiç de bu ideolojileşmiş fikir ile uyumu olmayan müstemleke devrinin sol zihniyeti ile geçmişinde tezahürü olmayan “İslâmi” düşüncelerin arasına sıkışmış tam bir fikir bunalımı içerindedir. Daha iyi temsil ediyorlar ki, Türkistan’da “Türklük” denildiği zaman başı, kim ne dersin “Özbekler” gibi “Kıpçak” asıllı bir Türk kavmi çekmektedir. Üstelik 500 bin km2 gibi devasa bir ülkeye oturmuş olan bu devlet, Türk devletlerinin en zenginidir. Fakat ne yazık ki Allah’ın Türk’e bahşettiği bu imkân tek partili ideolojik karakterleri öne çıkmayan yarı diktatörlük bir idaredir. Hâlâ artık geri dönüşü mümkün olmayan Rus korkusunun derin izleri takip ettiği siyasette de öndedir. Bu sebeple kendilerinin büyük parçası olan Saha Türkmenleri ve Güney Azerbaycan Türkmenliği’nin heyacanına da sahip değillerdir.
Türklüğün tekamülünde genel olarak Müslüman olan Türklere evvelâ İranlılar, sonra da bilimin ”Türkmen” demesi genel bir kuraldır.Halbuki gerçekte bu böyle değildir. Esasında Türk Irkının Müslüman olduğu yıllarda Müslüman olan Türklere değil ilk Müslüman Selçuklu Türklerine ”Türkmen” denilmiştir. Bu hususu bilhassa tavzih etmek şarttır. Hatta literatürde ihmal edilmediği gibi “Türkmen” olmak için “Yazıtlar”ın baş aktörü “Oğuz”olmak gibi ince bir detay da bulunmaktadır. ”Türkmen” ıstılahının açılımı gibi sosyal tarihimizde duruşu da elbette İslâmiyet’i hatırlatmaktadır. Çünkü Selçukluların ilk devleti, tabii sanıldığı gibi Hazarlar değil, ”Oğuz Yabgu Devleti”dir. Oğuz Yabguluların bir kısmı islâm çemberinin dışında kaldıkları için çok kısa sürede onlara “Türkmen”denilmekten sosyal tarih vazgeçmiştir. Karahanlılar ve Gazneli devletleri de, birer Türk Devleti olmasına rağmen bunların temsil ettikleri toplumlara “Türkmen” denilmeyişi, bu deyimin “Selçuk Oğuzları”na ne derece yapışık olduğunu görebiliyoruz. Karluklar da elbette batıyı görmemiş hatta büyük ölçüde “Dokuz Oğuzlar”ın devamı olan bu güçlü ve dirayetli Türk unsurlarında neden se “Türkmen” diye bir adlandırma yoktur. Kaşgarlı’nın coğrafya atlası ile Maveraünnehr Oğuzları yani Selçuklu Oğuzları’nı işaret etmektedir.
Selçuklu Oğuzları’nın Doğu Türkistan’ı takip ederek Maveraünnehr’e geldiklerine dair tarihi kaydımız da yoktur. Bunlar kesinlikle Göktürklerin kuruluş ve inkişafında bulunmuş “Otrar” kapısından nüfuz etmiş ,”Yazıtlar”ın harika insanlarıdır. Bu incelikleri mutlaka kendi ölçüleri ile değerlendirmemiz şarttır.
Bugün Selçuklu coğrafyası, muhayyel Türk vatanı “Turan”ın çok büyük bir kısmı olması sıfatıyla Türk nüfusunun ve düşüncesinin de mihengidir. Bu coğrafya üzerinde dalgalanan Türkmen ideolojisinin de gerçek vatanıdır. İşte Türkmenistan başta olmak üzre İran, Anadolu, Suriye, Irak hatta Afganistan (Horasan)daki Türklük tezahürlerinin bu sebeplerle adı “Türkmen”dir. Bugün bu topraklarda 150 milyona ulaşan nüfusu ile dünya Türklüğünün yarısı yaşamaktadır. Bu sebeple insan unsurundan ayrılmayan ideolojiler, böyle fiziki gerçekler üzerine oturmuşlardır. Bu duygular içinde bulunduğumuz toplumun “Türkmen” oluşundan kaynaklanmıyor; sosyal bir gerçektir. Anadolu, Arslan Yabgu soyundan Kutalmışoğulları siyasi hareketinin devamıdır. Diğer Türkmen coğrafyasında Selçuk Bey dimdik ayaktadır ve Tuğrul-Çağrı-Alparslan adları bile bir ideolojidir. Anadolu’yu Çağrı Bey keşfedip, Sultan Alparslan vatan yapabilir; lâkin hakikat, dirayet, sebat ve engin Türklük aşkının sebebi, şüphesiz ki henüz yeni yeni tanınan Arslan Yabgu soyu Kutalmışoğlu Süleyman’dır.
Selçuklu Türkmen coğrafyasında hâlâ Türkmen kanı akmaktadır. Ne yazık ki aynı kaderi paylamış olan en yakın unsurlardan Türkiye ve Türkmenistan bu işin farkında değildir. Ama unutmayalım ki tarih profesörü Mustafa Kafalı tarihimizde Oğuzların çoğunluk devirlerinin büyük oluşumlara öncülük ettiğini söylemektedir. Tarihe kulak verip uydurmalardan sakınalım.
Hayırlı bayram duaları ve muhabbetle.