PAZAR akşamı Halk TV ekranında “Bakan Bakana” programı vardı, izledim. Eski DYP’li bakan Yaşar Topçu, eski CHP’li bakan Hasan Fehmi Güneş ile eski MHP’li bakan Dr. Osman Durmuş, ülkenin gündeminde yer alan konuları irdelediler.
Ortaya çıkan Türkiye tablosu ürkütücü ve üzücüydü…
Bakanlar, AKP iktidarının onlarca suçtan aklanmamış bir siyasal yapı olarak milletin önüne, yargıdan kaçmış, dolayısıyla aklanmamış bir adayla çıkmaya hazırlandığını anlattılar.
“Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu, hırsızlığı, soygunu, rüşvet alışverişi, nüfuz ticareti ve ihalelere fesat karıştırılması, on iki yılda görülmemiş boyuta erişti” dediler…
Hepimiz gördük, bahse konu yolsuzlukların hepsinin üzerini örttüler.
Akbil yolsuzluğundan başlayarak her soygun alenen küllendi…
Ortaya çıkan Türkiye tablosu ürkütücü ve üzücüydü…
Bakanlar, AKP iktidarının onlarca suçtan aklanmamış bir siyasal yapı olarak milletin önüne, yargıdan kaçmış, dolayısıyla aklanmamış bir adayla çıkmaya hazırlandığını anlattılar.
“Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu, hırsızlığı, soygunu, rüşvet alışverişi, nüfuz ticareti ve ihalelere fesat karıştırılması, on iki yılda görülmemiş boyuta erişti” dediler…
Hepimiz gördük, bahse konu yolsuzlukların hepsinin üzerini örttüler.
Akbil yolsuzluğundan başlayarak her soygun alenen küllendi…
Belgeler ortadan kaldırıldı, bilgiler değiştirildi….
Allah’tan, namuslu insanlar çıktı da asıl bilgi ve belgeleri hıfzederek geleceğe taşıdı. O bilgi ve belgelerin hepsi şimdi muhalefetin elinde…
Şu gerçek değiştirilemez; salı günü adaylığı açıklanan Erdoğan Çankaya’ya, şaibelerle yüklü olarak çıkmaya çalışacak!
……………………… ..
17 ve 25 Aralık tarihlerine kadar uzanan ve o tarihlerde de “Kör kör parmağım gözüne” ortaya çıkan yani görmezlerin bile gördüğü yolsuzluk ve rüşvet alışverişi, “Bu, hükûmeti hedef almış bir sivil darbedir” diye yırtınsalar da düpedüz suçüstü enselenmiş olmalarından başka bir şey değildi…
Enselendiler…
Yargıya müdahale edildi, salıverildiler…
Dört bakan istifa ettirildi…
Bürokratlar görevden alındı…
Fezleke trafiği yaşandı, sonunda fezlekeler Meclis’e geldi ama hepsi rafa kaldırıldı; komisyon kurulamadı, konu cumhurbaşkanı seçiminden sonraya ertelendi…
Ertelenmeyip ele alınsaydı propaganda döneminde Erdoğan‘ın aleyhine kullanılabilirdi. Sanki bunlar kullanılmayacak ve halka yeniden anlatılmayacak…
Arnavutların akılsızlar için kulladığı şu deyimi pek severim; derler ki, “Nato kafa nato mermer”
Yani ha mermer, ha kafa…
İkisi de aynı demek, ikisi de taş kafa…
Bir de düzeltme yapayım; Arnavut arkadaşım Kaya Düzpençe‘ye göre “Nato” değil “Nati” imiş doğrusu; isterseniz siz öyle kullanın…
………………………
17 ve 25 Aralık tarihlerine kadar uzanan ve o tarihlerde de “Kör kör parmağım gözüne” ortaya çıkan yani görmezlerin bile gördüğü yolsuzluk ve rüşvet alışverişi, “Bu, hükûmeti hedef almış bir sivil darbedir” diye yırtınsalar da düpedüz suçüstü enselenmiş olmalarından başka bir şey değildi…
Enselendiler…
Yargıya müdahale edildi, salıverildiler…
Dört bakan istifa ettirildi…
Bürokratlar görevden alındı…
Fezleke trafiği yaşandı, sonunda fezlekeler Meclis’e geldi ama hepsi rafa kaldırıldı; komisyon kurulamadı, konu cumhurbaşkanı seçiminden sonraya ertelendi…
Ertelenmeyip ele alınsaydı propaganda döneminde Erdoğan‘ın aleyhine kullanılabilirdi. Sanki bunlar kullanılmayacak ve halka yeniden anlatılmayacak…
Arnavutların akılsızlar için kulladığı şu deyimi pek severim; derler ki, “Nato kafa nato mermer”
Yani ha mermer, ha kafa…
İkisi de aynı demek, ikisi de taş kafa…
Bir de düzeltme yapayım; Arnavut arkadaşım Kaya Düzpençe‘ye göre “Nato” değil “Nati” imiş doğrusu; isterseniz siz öyle kullanın…
* * *
ARANIZDA yalan söylemeyen var mıdır?
ARANIZDA yalan söylemeyen var mıdır?
Elbet de vardır…
Genelde insanlar yalan söyler; bazı psikopat yapılar söyledikleri yalanlara kendileri de inanır…
Çoğu insan ise “Beyaz yalancı” dır. Yani üçüncü şahıslara zarar vermeyecek, kişilikleriyle, haklarıyla, hukuklarıyla oynamayacak yalan söylemeyi severler…
“Geleceğim” deyip gitmemek yalancılık değil midir?
Keza “Yapacağım” deyip yapmamak da öyle, beyaz yalan…
Bu kategoriye girenler -mesela iktidardaki siyasetçiler-, yalan söylemeye alışmış demektir; her cümlelerinde yalan vardır, çok konuşurlar…
“Çok lâfta yalan, çok parada haram vardır” sözüne de dikkat çekerim; beyhude söylenmiş bir söz değildir. AKP iktidarı sayesinde bu deyiş de dillere persenk olmuş durumda.
“Çok lâfta yalan, çok parada haram vardır” sözüne de dikkat çekerim; beyhude söylenmiş bir söz değildir. AKP iktidarı sayesinde bu deyiş de dillere persenk olmuş durumda.
Yalan kötü bir alışkanlıktır, dinen de günahtır, hem de büyük günahlardan…
Bir Âyet-i kerimenin meali (Nahl 105) şöyledir:
-Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allah-ü Teâlâ’nın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.
Hepiniz gibi yalanı ve yalancıyı sevmem, etrafımda da barındırmam, uzaklaştırırım, gücüm yetmiyorsa heriften uzak dururum.
………………………… …
Talih işte…
İnsanın eşi ya da çocuğu, arkadaşı ya da akrabası, patronu ya da müdürü yalancı olabilir…
Bilmeden yalancıyı vekil seçebilir, tepelere taşıyabilirsiniz…
Adamı en yüksek iskemlelere oturtabilirsiniz…
Ama böylelerinin bir süre sonra çekilmez olduğunu görürsünüz……
Yalancıdan da bir şey olmadığını anlarsınız…
………………………… …
Önümüzde seçim var, üç adaydan birini seçip Çankaya’ya oturtacağız…
Adayların derhal mal beyanında bulunmaları şart; aile fertleri, yakın akrabaları da mal varlıklarını açıklamalı…
Görelim bakalım, gelen nasıl ve neyle gelmiş, nasıl ve neyle gidecek!
Yalanı, dolanı, talanı var mı anlayalım…
Yolsuzluğun, hırsızlığın, rüşvetin, nüfuz ticaretinin ayyuka çıktığı günümüzde halkı sömürenlerin nasıl tırnakladıkları da bu suretle anlaşılmış olur…
………………………… …
Erkenden ihsas-ı reyde bulunuyorum; oy’um Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu‘na…
“Gayem 77 milyona hizmet” diye gösteri yapan zata ise zırnık oy yok…
Zira bugüne kadar 77 milyona değil, sadece etrafına hizmet eden bir ağızdan çıkan bu söze sahih diye bakıp inanmam mümkün değil!