Dünyanın jandarması, emperyalist güç ABD Ortadoğu bataklığında kurup, büyütüp yeşerttiği Kürtleri ve onların payandası PKK’yı Erbil üzerindeki gücü ile yönlendirip kullanıyor. Ancak havadan ne kadar vurursa vursun bütün hedefleri yok etmesi nafile. Yeryüzüne donanmaları ile hükmeden gücün buradaki dayanağı gene deniz kuvvetleri, yüzen adalar – uçak gemileri, deniz – hava gücü. Hint Okyanusu ortalarında İngiliz deniz üssü Diego Garcia’da üslenen, Basra Körfezi ve Kızıl Deniz’ide kontrol eden Amerikan 5’inci Filosu’nu (Altıncı Filo değil) bu kriz bölgesine tahsis edip, Körfez üzerinden Kuzey Irak’ı kontrole kalksa da nihai bir sonuç elde etmesi zor görünüyor..
Ki Başkan B.H.Obama Tempa’da, Ordu Genel Karargâhı’nda, sözde askere ama aslında Amerikan kamuoyuna yaptığı konuşmada önce söylediklerini gene tekrar etti: “Bizim askerimiz cephede, çatışma hattında olmayacak” dedi. Bağdat ve Erbil’i danışmanları ile yönetecek, yönlendirecek. Rusların Şam da B.Esad’a 2 – 3 danışman ile istediğini yaptırdığı, ters bir durumda arkasında durduğu gibi. Obama, görünen o ki geçmişten, Vietnam ve Afganistan savaşlarından dersler almış.
İyi de, mutlaka yapılması gereken kara harekatını kim, nasıl yapacak? Bunun için bölgede tek, yarı başıboş, yeni yeni hizaya girmeye, hizaya alınmaya çalışılan güdümlü Amerikan askeri ve ekonomik mandası bir Peşmerge takımı var. Büyük patron onu kullanmayı kafasına koymuş. Hatta Adana İncirlik Hava Üssü’nü Erbil yakınlarına taşımayı bile ABD basını yolu ile gündeme taşıyabiliyor. Aba altından sopa gösterir gibi.
Erbil ve Musul çevresindeki Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) istilasına karşı Peşmerge’nin sırtını sıvazlayarak onları ateş hattına itiyor. Bu arada propagandaya yönelik iddialar var: Almanya silah yardımı yapacak ve gerekli araç gereci temin edecekmiş. Vermese de olur. Şimdiye kadar PKK bu meseleyi uluslar arası silah pazarlarından nasıl temin etti ise gene eder ve edecek. Yeter ki gerekli mali yardımı bulsun ve önündeki bazı engeller kalksın, gerisi onlar için kolay.
Anlı – şanlı 23 Arap ülkesinin dünya genelinde petrol, anarşi, terör ve büyük Batı kentlerinde har vurulup harman savrularak harcanan paralar hariç hiç de iyi anıldıkları, dikkate alındıkları ve saygı görüldükleri bir konu yok. Bu ülkelerin hangisi karada, denizde ve havada veya bunlardan herhangi birinde söz sahibi bir orduya sahip, güçlü, ses getirebilecek bir kuvveti var? Yok, evet ne kadar üzücü bir cevap “yok”!
DİYARBAKIR, ERBİL, ROJOVA HATTI
Irak ve Suriye; Ortadoğu’nun bu bölgesi yaşadığı çağın cehennemi, kısmi çöl, şimdi insanlar umutsuz, ne yazık ki gelecek içinde umutları yok. IŞİD denilen mezbelelik İslam’ı zora sokuyor, kirletiyor, kesiyor, biçiyor, bilerek veya bilmeyerek maşa olarak kullanıldığından temsil ettiğini söylediği değerleri lekeliyor.
Yeryüzünde İslam’a sempati ile bakan, en azından düşmanca davranmayan kitlelerin de kaybına yol açıyor. İslam düşmanlarına ortam sağlıyor, malzeme oluyor. Bundan berbat, daha aşağılık bir kötülük nasıl yapılabilir ki! Bütün dünya televizyonlarında, gazetelerde, insanlara yardım ettiği bilinen bir kişi her tarafı kapkara örtülü, eli bıçaklı cani ile baş başa gösteriliyor…
900 km. lik uzun mu uzun Türkiye – Suriye hududunda tampon bölge kurulur mu, kurulursa nasıl yönetilir? Bu uzun hatta yaşam kötü ve zor, yığılmalar var ve devam edeceğe de benziyor. Halen 3 noktada Rojova, 3 noktada ise IŞİD etkili. Bunlar zaman zaman el değiştiriyor. Bazı anlaşmazlıklara rağmen Erbil, Rojova aynı çizgide birleşirler, bunlara Diyarbakır, Kandil ve İmralı’daki 35 bin şehidin katilide katılır, görünen o ki PKK, IŞİD’e karşı kullanılacak, meşruiyet kazandırılacak. Ya onların yaptığı katliamlar ne olacak?
Dünün başbakanı ve gene dünün dışişleri bakanı 11 Haziran 2014’te T.C’nin Musul Başkonsolosluğu IŞİD tarafından basılıp ülkenin, T.C’nin prestiji sıfırlanırken yönetimin başında idiler. Sonra başbakan cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı ise başbakan oldu. Bugün itibariyle aradan 99 gün geçti, başarıdan bahsedip her şeyi güllük gülistanlık göstererek halkı aldatmanın ne manası var? Gücümüz bu kadar mı? Büyük devlet refleksi böyle mi olmalı? Türk aleyhtarı uydu Kürt başbakanı Neşirvan Barzani bile daha önce bizi uyardığını söylüyor. Özünde ülkeyi iyi yönetemiyorsunuz. Bizi, bizim hariciyemizin can güvenliğinin sağlanmasında zafiyet yaratıyorsunuz.
“Irak 3’e bölündü” deniyor. Eğer fiilen bölünecekse 4’e bölünmeli; Musul, Kerkük ve Telafer hattında Türkiye ile bağlantı içinde bir de Türkmen Bölgesi oluşturulmalı. Ne iktidar, ne de iktidarın ileri gelenleri o konulara girmiyorlar. Varsa yoksa Araplar, varsa yoksa Kürtler! Sanırsınız ki T.C’yi değil de başka bir ülkeyi yönetiyorlar.
CANLI KALKAN OLARAK KULLANILIRLARSA
Kötü, dilenmeyen bir senaryo ama yarın 49 elçilik mensubu çatışmalarda canlı kalkan olarak öne sürülürse halimiz ne olur? Bu reva görülen IŞİD baskısı; “Ben güçlüyüm diyen 77 milyonluk bir ülkenin başına gelecek ve çözülemeyecek bir mesele mi?
Türkiye Kuzey Irak’ta Türkmen hakları hariç bölgede hiçbir soruna müdahil olmamalı, IŞİD ve Arap batağından uzak durmalı. Zira meselelerin altında petrol geliri ve Müslüman Arap tarikat çatışması var. İsrail menfaati var. Konuya yakınlık hisseden büyük küçük her ülke kendini müdahil sayıyor. Orası tuzaklarla dolu, uzak durmak T.C’nin menfaatine. Güney hudutlarımızı zor korurken, her yer elek gibi dökülürken, hele hele R.T.Erdoğan ve A.Davutoğlu ülkeyi yönetirken, işimiz daha zor.
Onlar gene de kimsenin bir şey anlamadığı “Çözüm Süreci” bilmecesini ısıtıp ısıtıp halkın önüne koyuyorlar. 15 Eylül 2014’te eğitim yılı açıldı, aynı günlerde özerklik isteyen, Abdullah Öcalan’a kısmı afta gelecek diyen bölücü çete, ev hapsi talep ediliyor; ama maşaları KCK – PKK’da boş durmayıp 27 okulu yakıyor. Şakşakçıları, hizmetkârları; “artık çatışma yok, cenazeler gelmiyor” sloganın arkasına daha fazla sığınamazsınız. Diyarbakır, Erbil, Rojova hattı, Kandil ve İmralı ile el ele, istediği anda silah çatıyor, istediği anda da T.C’ye karşı sipere giriyor.
Bizi yönetenler uçkuru gevşek, üç hanımlı sosyalist Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande kadar olamadılar. Ki o bile 15 Eylül 2014’te yapılan ve 26 ülkenin katıldığı; “Paris İttifakı” toplantısında: “IŞID küresel bir tehdit, ortak mücadele şart” fikrinde birleşmeyi sağladı.
Çevremizde, hudutlarımızın ötesinde kuzeyde 6 aydır köyü şeyler oluyor. Dünyanın ikinci emperyalist jandarması Rusya Kırım’ı işgal etti. Akyar’da (Sıvastopol) Ukrayna Donanması’na el koydu, Batı’nın bütün restlerini gördü. Moskova’ya ilhak ettiği bu yarım adada 14 Eylül 2014’te yerel seçim yapıldı. Aynı gece ve takip eden gün Akmescid de (Simperepol) Kırım Tatar meclisi üyelerinin özellikle Kırım’a girişine izin verilmeyen Kırım Tatar Meclisi Başkanı Rıfat Çubaroğlu ve gene davanın liderlerinden Mustafa Cemiloğlu ve Tatar halkı ileri gelenlerinin evlerine, işyerlerine, bürolarına yaşamlarını karartan arama tarama ve baskınlar yapıldı. Rus polisi ve özel kuvvetleri mevcut baskıları daha da arttırdı.
Eski Başbakan R.T.Erdoğan 2014 Soçi Kış Olimpiyatlarında V.Putin’in davetine yanına eşi Emine Hanımı da alarak gitmiş, ama Batı ülkeleri Putin’in bu davetine soğuk durmuş, icabet etmemişti. Hadi dostluğunuzu, nüfusunuzu, varsa gücünüzü kullanın görelim Sayın Erdoğan. Çünkü siz T.C’nin cumhurbaşkanısınız, Arapların, Kürtlerin değil.