Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu; “İktidarın başarısız politikalarıyla ülkemizin geleceği her geçen gün daha da umutsuzluğa sürüklenirken, ekonomide gizlenmeye çalışılan gerçek rakamlar gün yüzüne çıkıyor” diyerek, ekonomideki kan kaybının endişe vermeye başladığını dile getirdi.
Tanrıkulu; “2002 yılında iktidara geldiklerinde “bizler lüks kamu binaları yapmayacağız, savurganlığa son vereceğiz” diyenler, bu sözlerinin tersine yaptıkları devasa lüks kamu binalarında saltanatlarını milletimizden uzak bir şekilde sürdürmektedirler.
Bir tarafta saltanat devam ederken, diğer tarafta İçişleri Bakanı sözde çözüm sürecinde iktidar olarak alan hâkimiyetini kaybettiklerini dile getirmekte, Başbakan’ın Başdanışmanı da ‘kamu düzeninin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da şu anda devletin değil terör örgütünün elinde’ olduğu tespitini yapmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin uzun süredir milletimizin dikkatlerine sunduğu tespitler ve ülke yönetimindeki başarısızlıklar, iktidar görevlileri tarafından da itiraf edilmektedir.
Her alanda sindirilmiş bir toplum yaratmaya çalışan mevcut iktidar, ülkemize sadece siyasî yönden değil, ekonomik açıdan da zarar vermektedir. Bu bakımdan büyük bir gayretle gizlemeye çalıştıkları çökmüş ekonomik öngörü ve tahminler her geçen gün daha da gün yüzüne çıkmaktadır. Ekonomik sıkıntı ve belirsizliklerden başta dar gelirli işçi, memur, emekli vatandaşlarımız, esnafımız, çiftçimiz ve girişimcimiz çok ciddî etkilenmektedir.
Ülkenin büyüdüğünü ve sıkı para politikası uyguladıklarını zannedenler, 1923 – 2002arasında Türkiye Cumhuriyeti ortalama büyümesinin %5 olduğunu, Ekonomi Bakanlığı’nın son öngörülerine göre de 2002 – 2014 dönemindeki büyümenin %4,9 olacağı gerçeğini pek çabuk unutmuş gözükmekteler. Uluslararası ekonomik kuruluşların (IMF, OECD vb.) yanı sıra, en son AB Komisyonu’nun Türkiye için 2014 yılı büyüme tahminini %2,8’e düşürmesinin altında gerçek Türkiye ekonomisi verileri bulunmaktadır.
Bugün Türkiye 12 yıldır çarpık ve verimsiz üretim yapısıyla, halen ithal girdi bağımlılığı nedeniyle döviz fiyatlarının artırıcı etkisinden kurtulamamış ve dümeni kırılmış bir teknenin azgın (uluslararası rekabet şartları) sulardaki belirsizliğini yaşamaktadır.
Bu belirsizlik ve sahipsizlik dış ticaretimizde de gözlemlenmektedir. Dış ticaretimizin Eylül sonuçlarına göre 9 aylık dış ticaret açığımız -61,1 milyar dolardır. Halen dış ticaretimizin yönü AB ülkeleri dışında yeteri kadar çeşitlendirilememiştir. Irak, Suriye, Mısır gibi ülkelere ihracatımız azalırken, Afrika’dan yeteri kadar talep gelmemektedir. Ekonomik verileri çok bozuk ve deflasyon tehlikesiyle karşı karşıya olan AB’ye güvenerek yürütülmeye çalışılan dış ticaret politikası, bu bölgede meydana gelebilecek ekonomik bir çalkantı sonrasında girişimcilerimizi zor durumda bırakabilecektir.
Ekonomimizde yapısal sorunlar her alanda devam etmektedir. Cari açık yıllıklandırılmış bazda Ağustos’ta -48,8 milyar dolardır. Cari açıktaki azalıştan başarı hikâyesi çıkarmaya çalışan ekonomi yönetimi, açığın azalması yönünde halen kalıcı ve istikrarlı bir çözüm sunamamış ve diğer gelişmelere (küçülen bir ekonomide cari açığın gerilemesi, altın ithalatının azalması, enerji fiyatlarının düşmesi, turizm gelirleri vb.) bel bağlamış durumdadır. Günü kurtarmak adına göz yumulan kaynağı belirsiz (ödemeler dengesi net-hata noksan kalemi) para girişi 9,1 milyar dolara yükselmiştir. Bu paranın nereden geldiği konusunda spekülasyonlar devam etmekte, kimilerine göre Kuzey Irak petrol satışından, kimilerine göre Arap ülkelerinden getirilen paralar olarak nitelendirilmektedir. Bu kayıtdışılığın getireceği ekonomik ve sosyal maliyetler yine milletimize fatura edilecektir.
Ekonomiye ve öngörülere güven yok olmaya yüz tutmuşken, Hazine Müsteşarlığı’nın TBMM’ye sunduğu 2015 Finansman Programı inandırıcılığını yitirmiş ve bir iyi niyet belgesi halinde kalmıştır. TBMM’de TSK’ya sınır ötesi operasyon yetkisi veren tezkerenin şartları belirsizliğini korurken, ülkemiz için hazırlanan Program bir seferlik gelirlerin (özelleştirme gelirleri, 2/B satışları vb.) artacağı, Hazine garantili dış borçların azalacağı (artacağı yönünde yönetmelik değişikliği yapılmasına rağmen), döviz kurunun yükselmeyeceği şeklinde kurgulanmıştır. Bu kurgu dışında gerçekleşecek olumsuzluklar göz ardı edilerek, karşı tedbir geliştirilmemiştir. Oysa küresel ekonomi geçmişe göre daha az büyümektedir. Önümüzdeki dönem gelişmekte olan ülkeler hem dış ticaretlerinde, hem de finansman bulma yönünde ciddî sıkıntılar yaşayabilecektir.
Çarkların giderek yavaşladığı Türkiye’nin toplam dış borç yükü 2008 yılında millî gelirimizin (GSYH) %38’i seviyesindeyken, 2014 ikinci çeyrek itibarıyla %50’nin üstüne tırmanmış durumdadır. Toplam dış borcumuz 401,7 milyar dolara yükselmiştir.
İktidarın tutarsız politikalarının neden olduğu jeopolitik ve siyasî risklerin artmasıyla yerli ve yabancı yatırımcıların tedirginliği had safhaya ulaşmış, bu yüzden yatırım plânları ertelenmiş vaziyettedir. 2014 yılı durgunluğun, enflasyonun, işsizliğin ve borçların tırmandığı bir yıl olarak bitmek üzeredir. 2015 yılında ise vatandaşımızı bu basiretsiz ekonomik anlayış nedeniyle benzer ve zor günler beklemektedir. Ekonominin tekleyen motorlarında yorgunluk had safhaya ulaşmıştır.
Enflasyon (TÜFE) Ekim ayında %8,96’ya çıkarak on yıl önceki seviyeye gelmiştir. Ekimde enflasyon sepetinde yer alan 432 maddeden 302’sinin ortalama fiyatları ve özel kapsamlı (çekirdek enflasyon) TÜFE göstergelerinden ‘I’ %9,04 artmış durumdadır. Vatandaşımızın zorunlu temel harcamalarında yıllık artışlar daha fazla olmuştur. Buna göre gıda’da %12,56, sağlık’ta %9,91, giyim’de %8,83 yıllık artışlar söz konusudur.
2014 yılında çalışanlarımız enflasyona ezdirilmiştir. 2015 yılında ise, ilk 6 ayda %3, ikinci 6 ayda %3,63 oranında artış olacaktır. Daha bugünden kamu çalışanlarımızın ve emeklilerimizin gelirleri enflasyon karşısında eritilmiştir. Kısacası 1 yıl içinde beş defa hedef değiştiren Merkez Bankası ve önceki Orta Vadeli Program’da (2014-2016) 2014 enflasyon hedefini %5,3 öngören iktidar, neredeyse 2 katı gerçekleşen bugünkü enflasyon karşısında bu hedeflerini %8,9-%9,4 aralığına çıkararak, asıl niyetin ücret artışlarını frenleme olduğunu göstermektedir.
Merkez Bankası enflasyon yüksek çıktıkça günah keçisi olarak bazen enerji fiyatlarını, bazen gıda fiyatlarını, bazen de domates-biberi suçlu ilan etmektedir. Tahminimiz, faizlerin artmasından ‘faiz lobisi’ni sorumlu tutanlar da önümüzdeki günlerde enflasyon konusunda Merkez Bankası’nı günah keçisi ilân edeceklerdir.
Her başarısızlıklarına bir bahane arayanlar işsizliğin artışına da 12 yıldır çözüm sunamamışlardır. Sosyal ve ekonomik sorunların en tehlikelisi olan işsizlik giderek yükselmekte ve kısa zamanda düşüş eğilimi göstermeyeceği bugünden belli olmaktadır. Fiili işsizlik %17’leri aşmış, işsiz sayısı ise 5,5 milyonu geçmiş durumdadır.
Bu durum ülkemizdeki yoksul sayısının artmasına da neden olmakta ve bilimsel çalışmalara yansımaktadır. TOBB ETÜ tarafından yayınlanan bir araştırma da; çalışan kişilerin, çalışma saatleri bittikten sonra, ev işi, çocuk bakımı, eğitim, sağlık gibi faaliyetleri yürüttüğü ve bu kişilerin uzun çalışma saatleri nedeniyle ‘zaman yoksulu’ haline geldikleri tespiti yapılmıştır. Buna göre; gelir-gider üzerinden yapılan hesaplamalara ilave olarak 7,6 milyon kişi daha bu yeni tespitle birlikte ‘yoksul’ hale gelmekte ve toplam yoksul sayısı 29 milyona ulaşmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin de ortak olduğu 57’nci Hükûmeti’in 2002 yılında hükûmeti bıraktığındaki ekonomik durum ve bugünkü durumu bir kez daha hatırlatmakta fayda buluyoruz:
2002 | 2014 | Dönemi | |
Büyüme GSYH (%) | 6,2 | 3,3 | (İlk 6 ay) |
İmalat Sanayi/GSYH (%) | 17,8 | 15,3 | (2013) |
Toplam Borç (milyar TL) | 242,6 | 603,2 | (Eylül) |
İç Borç (milyar TL) | 155,2 | 408,2 | (Eylül) |
Toplam Dış Borç Stoku (milyar dolar) | 129,5 | 401,7 | (İlk 6 ay) |
Özel Sektör Dış Borç (milyar dolar) | 43 | 277,9 | (İlk 6 ay) |
Özel Sek. Döviz Açık Pozisyonu (milyar dolar) | – 6,5 | – 179,3 | (Ağustos) |
Kredi Kartı Borcu (milyar TL) | 4,3 | 74 | (Eylül) |
Kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişi sayısı | 277.133 | 744.347 | (Temmuz) |
Hanehalkı borçluluğunun gelirine oranı (%) | 5,5 | 57 | (2013) |
Kişi Başına Düşen Dış Borç (dolar) | 1.963 | 5.105 | (2013) |
Cari açık (milyar dolar) | 0,6 | – 29,5 (Ağustos) | (2013:-65,0) |
Dış Ticaret Açığı (milyar dolar) | -15,4 | -61,1 (Eylül) | (2013:-99,8) |
Uluslararası Yatırım Pozisyonu Açığı (milyar dolar) | -85,4 | -415,8 | (Ağustos) |
İşsizlik (%) | 10,3 | 10,4 (Temmuz-Mev.Etk.Arındırılmış) | |
Toplam Yurtiçi Tasarruf Oranı (%) | 18,5 | 12,7 | (2013) |
Açılan her 100 firmaya karşılık kapanan firma sayısı | 6 | 35 | (2013) |
Protestolu Senet Sayısı (adet) | 498.748 | 1.091.906 | (2013) |
Milliyetçi Hareket Partisi; ülkemiz ve milletimizi bilgilendirici ve uyarıcı ekonomik ve siyasî tespitlerini daima dile getirecek olup, sorumlu ve paylaşımcı siyaset anlayışını sürdürecektir. Partimiz; millî menfaatlerimizi milletimiz adına dile getirmenin dışında, gerek siyasî ve sosyal alanda, gerekse ekonomi politikaları alanında acil yapısal reformları hazırlamış, milletimizden bu politikalarını hayata geçirmek adına destek beklemektedir. Bu iktidarın ülkemize daha fazla zarar vermesinin önü muhakkak ki ülkesini, milletini sevenler tarafından demokratik usullerle kesilecektir.
Bugün vatandaşımız, girişimcimiz ve çalışan kitlelerimizin yaşadığı ekonomik sorunların tamamını yakından takip eden Milliyetçi Hareket Partisi; “Önce birlikte daha fazla üreteceğiz, sonra birlikte daha adil bölüşeceğiz” şiarıyla çalışmalarını sürdürmektedir.” diyerek, milletimizin bu dar günlerden sonra ilk seçimlerde hakkı lâyığına teslim edeceğini belirtmiştir.