Ergun KAFTANCI
CEMAATÇİ diye tanınan gazetenin yayın yönetmeniyle bir televizyon kanalının başındaki iki medya mensubu ve onlara ek olarak bir dizide görev alanlar, şayet egemenliği ele geçirmek amacıyla silahlı terör örgütü kurmuşsa yakalarına yapışılması iyi oldu.
Gazetecilik ve televizyon yayıncılığı yapmak yerine silahlı örgüt kurarsan ya da kurulmuş olan öyle bir örgüte katılırsan elbet de yasa yakana yapışır.
Bu yapışma basında, 14 Aralık Operasyonu diye yer aldı…
Operasyon sırasında aralarında gazeteci ve yazarların bulunduğu 31 şüpheli gözaltına alındı; bir şüpheli operasyonu 12 saat önce öğrenince yurt dışına çıkmış, ona ulaşılamadı.
Sorgulananların bazıları serbest bırakıldı. Diğerleri ifadelerinden sonra yargıya teslim edilecek.
Bu operasyona ilişkin görüşlere, suçlamalara ya da savunma mahiyetindeki çıkışlara filan yer vermiyorum. Zira herkes bir şey söylüyor, her kafadan bir ses çıkıyor. Ekmeklere yağ sürmemek ve söylenenleri yorumlamamak lazım diye düşünüyorum…
Konuya ilişkin en ağır ifadeleri Tayyip Bey kullandı. Elbet de Cumhurbaşkanı bu tür olayları görmezden gelemez ama konuşurken de masumiyet karinesini dikkate almak zorundadır.
Henüz araştırma ve sorgulama aşamasında olan bir olay hakkında görüş bildirirken şüphelilere “Suçlu” demek, ya da o gözle bakarak teşhire kalkışmak, hukuku yok saymak anlamına gelir.
Oysa adaletin yerini bulması için hukuk şarttır!
………………………..
Fethullah Gülen ile yakınlarına yönelik bu operasyon, 12 yıllık AKP iktidarının 10 yıl gibi uzun süre saygı duyduğu, âdeta sözünden çıkmadığı bir cemaati hedef almıştır.
Bazılarına göre cemaatle AKP “Kanka” olmuş ve ülkeyi birbirlerinin görüşlerine saygı duyarak ortaklaşa yönetmiş…
“Devlete sızdılar” iddiası, bugün daha iyi anlaşılıyor ki doğrudur…
Emniyetten yargıya, bütün mekanizmalarda cemaatçilerin yer aldığını Tayyip Bey ikrar etmedi mi? Hatta “Ne istedilerse hepsini verdik” diyerek cemaatle ortaklığı kabullenmedi mi?
İktidar imkân tanımasaydı cemaatçiler devlete sızabilir miydi?
Ortada bu yönde işlenmiş bir suç varsa taraflarından biri de AKP’dir.
Şayet dershane konusu yaşanmasaydı ve Erdoğan bu kuruluşlara tavır takınmasaydı, kankalık halen devam ediyor olacaktı. O takdirde cemaat, egemenliği ele geçirmek için silahlı terör örgütü sırasına sokulmayacak, üç gün önceki operasyon da yapılmayacaktı…
Çıkar çatışması bugünkü duruma neden oldu…
Şimdi hesaplaşıyorlar…
Yarın operasyonun ucunu Fethullah Gülen‘e kadar uzatmaya çalışacaklardır. Nitekim ABD makamları nezdinde bazı girişimlerde bulunulduğu ve Gülen’in ülke dışına çıkarılmasının istendiği söyleniyor. Belki “Hocaefendiyi bize teslim edin” demiş de olabiliriz…
………………………… ..
Nereden nereye…
Tayyip Bey ABD’ye gittiğinde yanında götürdüğü Bülent Arınç‘ı “Hocaefendi’nin hatırını soralım, bir isteği var mı öğrenelim” diyerek görevlendirmişti.
Bir konuşmasında da “Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Sıla hasreti artık bitmeli” diyerek Gülen‘i yurda çağırmıştı…
Sonunda kardeşlik de bitti, kankalık da…
İşte 14 Aralık Operasyonu’nu, o bitişin geri dönüşü olmayan bir başlangıcı saymak ve gelişmeleri beklemek lazım…
………………………
AKP iktidarının cemaati, egemenliği ele geçirmek için silahlı terör örgütü saymasını garipseyenler olabilir.
Onlardan biri de benim…
İktidar eğer silahlı terör örgütü gerçeğine karşı çıkıyor olsaydı herhalde bölücülüğü esas alan PKK silahlı terör örgütüyle bir çuvala girmezdi; çözüm süreci diyerek onunla pazarlık masalarına oturmazdı…
Yeni bir paralel devlet ihdas etmezdi…
Bir yanda bunu yaparken bir yandan da “İnanç topluluğu” olmaktan öteye gitmeyen cemaati, sanal olarak silahlı terör örgütü sayarak üzerine çullanacaksınız, reva mı bu!?
Düzgün ve dürüst olan insan “reva değil” yanıtı verir!
Tarafların yandaşı değilim; olmamda mümkün değil…
Ama açıkça söylüyorum, ne iktidarın, ne cemaatin topluma yararı vardır. Aksine ikisinin varlığı ve çıkar mücadelesi, toplumu böldüğü kadar ülkeyi de geri götürecektir.
Korkumuz bu; ikisine de bu nedenle karşı çıkıyoruz.
………………………… .
-Darbe girişimini bertaraf ettik…
Bu ifade Efkan Ala‘ya ait. İçişleri Bakanı, 14 Aralık Operasyonu’nu, darbeyi bertaraf eden bir girişim ilan etti.
Ala’nın bu değerlendirmesine verilen yanıtlardan biri dikkatimi çekti; “Bugün yaşanan da bir sivil darbedir”yanıtı da hayli ilginç bir değerlendirme…
Konunun tartışılmasını anlamsız buluyorum; zira 14 Aralık Operasyonu’nun 17- 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olayını hafızalardan silmek amacıyla yapıldığı düşüncesi yaygındır ve galiba halkta oluşan bu düşünce de yerinde ve doğrudur.
Yargıyı bekleyelim; bakalım sonuçta ortaya ne çıkacak…
Bugünün 17 Aralık Operasyonu’nun birinci yıldönümü olduğu unutulabilir mi!
Mümkün değil!