Ergun Kaftancı
GERİCİLER tarafından katledilen Yedeksubay Kubilây‘ı anma toplantısında konuşurken, Tayyip Bey’e hakaret ettiği iddiasıyla 16 yaşındaki Atatürkçü bir öğrenciye bölücü militanlara bile yapılmayan yapıldı ve çocuk, sözlerinden dolayı gözaltına alındı. Tutuklanmasına 1.Sulh Ceza Mahkemesi karar verdi.
Çocuğun adını yazmıyorum ve onu yandaş basının yaptığı gibi, teşhire yeltenmiyorum. Genç bir insanın hayatını karartmamak lâzım.
Bu arada şunu da söyleyim; hukukçular, Sulh Ceza Mahkemeleri’nin özel yetkili mahkemelerden farkı olmadığını söylüyor ve verdikleri kararların da hukuka dayalı olmadığını savunuyorlar.
Hukuçu olmadığım için, bu değerlendirme doğru mu bilemiyorum…
………………………… ..
Olaya Adalet Bakanı da müdahil oldu ve “Yargıya müdahale edemem” dedi. Doğrudur, anayasa ve yasalar gereği Adalet Bakanı’nın bağımsız yargıya müdahalesi söz konusu olamaz.
Fakat yerinde bir beyanda bulundu ve küçük yaştakilerin tutuksuz yargılanmasının esas olduğunu açıklayarak çocuğun tutuksuz yargılanmasını sağladı…
O çocuk artık dışarıda…
……………………… …..
Bu olaya bakarak “16 yaşındaki çocuğun yakasına yapışmak,
cumhuriyetle hesaplaşmayı hızlandırmak amacı taşıyor” dersek herhalde yanlış beyanda bulunmuş olmayız diye düşünüyorum.
Nitekim bir takım çevreler, özellikle de iktidar ve etrafında yer alanlar 91 yıllık cumhuriyeti neresinden yakalayıp yıkarız hesabında.
Bu kafa, cumhuriyet aleyhtarlığında o kadar ileri gitti ki Melih Gökçek tarafından kurulan Ankaraspor takımının adını bile Osmanlı yaptı. Artık fırınlarda “Osmanlı ekmeği” adı altında ekmek de üretiliyor.
Osmanlıca’yı kullanılır hale getirmek için ne tür dayatma peşinde olduklarını görüyorsunuz. O kadar ileri gittiler ki güzel Türkçe’mizin bilim ve sanat dili olmadığını iddia ederek yetersiz bulduklarını açıkladılar ve tu kaka ilan ettiler.
Ardından da Osmanlıca’yı ana dilimiz saymaya yeltendiler.
Cumhuriyetin yerine padişahlığın gelmesi için hanedanın bohçalarını çomaklamaktan bıkacaklarını sanmıyorum. Daha nice cumhuriyet aleyhtarı malzemeyi güncellemeye kalkarlarsa hiç şaşırmam…
Türkçe, bilim ve felsefe dili değilmiş; devşirme bir hanedanın dünyanın hiçbir yerinde kullanılmayan, kökü mazide değil fakat hamakat erbabının kafasında düğümlenmiş sözcükler yumağı mı felsefe ve bilim dili…
Ağzı olan konuşuyor işte!
Bilen bilmeyen ahkâm kesiyor; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan akli dengesi şüpheli ve bir heyet tarafından incelenmeye muhtaç ne kadar tahtası çatlak ya da kafadan kontak varsa, hepsi dilci kesildi başımıza…
Tamamen tezat içerisinde olanlar, bu satırlar yazılırken pot üstüne pot kırmaya devam ediyordu.
Bir dönem “Türkçe bilim ve sanat dilidir” diyen ağız birden bire yamuldu ve “Osmanlıca bilim ve sanat dilidir. Onu unuttuk ve ne bilimde ne sanatta ilerledik “ deyiverdi…
Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı!
…………………….. ……..
Türkçe, bütün lehçeleri bir araya geldiğinde 325 bin sözcüğü olan zengin bir dil olarak ortaya çıkıyor. Anadolu Türkçesi ise 112 bin sözcüğe sahip. bu sözcüklerin sadece 14 bini başka dillerden Türkçe’ye karışmış. Arapça, 6 bin 600 sözcükle yabancı dil olarak önde bulunuyor. Onu Fransızca izliyor. Farsça bin küsur sözcükle üçüncü sırada…
Osmanlıca’ya gelince, sözcüklerin tamamına yakını Arapça ve Farsça; bu iki dilin bir araya gelerek oluşturduğu tamlamalar da ayrı, öğrenilecek gibi değil!
Günümüz insanı Osmanlıca’yı zor öğrenir; diyelim ki öğrendi, ne işe yarayacak. Öğrenen, mezar taşı mı okuyarak medeniyetimizi öğrenecek.
Ya da yurt dışına gittiğinde el âlemle Osmanlıca mı anlaşacak…
Saçmalık!
……………………… ….
Uzmanlara kulak verme alışkanlığımız yok, onları dinlemiyoruz…
Ne diyorlar:
-Osmanlıca’yı öğrenmek için Arap harflerini öğrenmek yetmiyor. Bu karışık ve ağdalı dilin alt yapısını da öğrenmek lâzım.
Üniversitelerimizde zaten Osmanlıca bölümü var; oralardan yetişenler devlet arşivinde görevlendiriliyor. Osmanlı‘ya ait eserleri günümüz Türkçesi’ne çeviriyorlar.
Yoksa, orta öğretim çocuklarına Osmanlıca’yı dayatmanın altıda başka bir neden mi yatıyor…
Cumhuriyet ve kazanımlarını, unutturmak suretiyle ortadan kaldırmak gibi bir neden!?