SOMA‘da, ihmal ve sorumsuzca yönetim sonucu maden faciasına yol açan şirketin yıllardan beri devlete kömür yerine taş sattığı Sayıştay incelemesiyle ortaya çıktı… Madencilere göre bu tür satış yeni değil; ömrünü yer altında geçirenler, “Devlet, uzun zamandan beri kömür yerine taş satın alır ve bedelini de öder” diyor… Yani bile bile lâdes! …………………………. “12 yıl boyunca devlet, aldığı taşa karşılık ne kadar ödeme yaptı” diye soracak olursanız kesin bir rakam veremem, çünkü bilmiyorum; herhalde bu konuda Sayıştay bir açıklama yapacaktır. Yalnız şu kadarını söyleyim; madencilerden menkul rakam, trilyonlar tutarında. Demek ki kamyonlar dolusu taşa yine kamyonlar dolusu paralar ödenmiş… Belki başka alanlarda da devleti -af buyrun- kazıklayanlar olmuştur… Mesela sağlık sektöründe, eğitim ve öğretim sektöründe, bilhassa inşaat sektöründe, paranın fıldır fıldır döndüğü akçeli işlerde kim bilir devlet nasıl kazıklanmıştır!? Devlet memurlarının cebine, komisyon ya da rüşvet adı altında herhalde birkaç milyar lira girmiştir…Dolayısıylaçoluk çocuk masum aile bireyleri, bilmeden haram yemiş olabilir; Allah insanı şaşırtmasın! Aklıma ne geldi biliyor musunuz? Beştepe’deki kâşane yapılırken paracıklar acaba devletle bağlantılı hangi fasıldan ödendi?
Evvela bunu merak ediyorum…
Saniyen, madencilik sektöründe olduğu gibi bir durum yaşandı mı, yani kullanılmamış malzeme kullanılmış gibi gösterildi mi, ya da mesela çakıl taşına mermer niyetine kamyon dolusu paralar ödendi mi? Ak Saray adındaki ülkeye itibar kazandıran (!) Beştepe kâşanesine, hangi fasıldan ne kadar para ödendiğini Sayıştay incelemeyi hiç düşündü mü!? Bu da bir soru… Soruyorum ama diğerleri gibi, bunun da yanıtsız kalacağını sanıyorum…
………………………… Biliyoruz, bu iktidarla ne yolsuzlukların önüne geçilebilir, ne de devlette çalışanlar namus çizgisinde hizaya sokulabilir.
Maya bozulmuştur bir kere. Maya bozulunca ne olur; ürün kokuşur…
…………………….…..
Bize yani halka gelince, iyi niyetle yapılmış bir açıklama bekleyerek ne kadar saf olduğumuzu gösteriyoruz… Devlet ancak 2015 seçiminden sonra devlet olma şansını yakalayabilir. Herkes namus çizgisinde ancak o zaman buluşabilir. Yeter ki seçmen AKP’yi sandıkta boğup bıraksın! * * *
BU Sağlık Bakanı da artık çok oluyor..
Anayasa Mahkemesi’ne güvenmiyormuş. Sadece o değil, dava (!) arkadaşları da Mahkeme’nin art niyetli olduğunu düşünüyormuş…
Müezzinoğlu kendisini hâlâ Yunanistan’da yaşayan bir Yunan mı sanıyor ne…
Bu ifadeden de şu çıkıyor; AKP’nin nazarında Anayasa Mahkemesi güven duyulmayacak bir kurumdur ve uğraş konusu da sadece iktidar partisidir…
Öyle değil işte..
Anayasa Mahkemesi, demokratik bir kurumdur, varlığı tartışılamaz. Varlığını anayasamızdan alır. Demokratik sistemin emniyet supabıdır; demokrasiyi zedeleyecek her girişime, her kafaya, her niyete dur demekle yükümlüdür. Mensupları tarafsız ve bağımsız hukuk insanlarıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin görevi, ülkede hukukun üstünlüğünün öne çıkmasını sağlamaktır.
Hukukun üstünlüğüne inanmayan, kendi yamuk yumuk hukuk anlayışını egemen kılmaya kalkan, yargı kararlarını tanımayan, anayasaya aykırı yasalar çıkarmayı sistematik iş edinen ve âdeta suç işleme makinesi haline gelen bir siyasal zihniyet için elbet de Anayasa Mahkemesi tu kaka olacaktır.
Noktayı koyarken söyleyim; kim ne düşünürse düşünsün Anayasa Mahkemesi’ni dışlayan zihniyeti, demokrasi ve hukuk açısından çok tehlikeli buluyorum
* * *
BEKLEDİĞİMİZ oldu, Komisyon’dan Yüce Divan kararı çıkmadı. Dört bakan “Yırttık” diye sevinmesin; bu kararın Genel Kurul’da oylanacağını da kimse unutmasın!
Komisyonun kararına bakılırsa AKP yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet işlerini meşru bir siyasal yöntem sayıyor. Anlaşılan iktidara göre bu tür organize işler, cezayı gerektiren suçlardan değil.
AKP artık, hırsızlık ve uğursuzluk konularını olağan sayan bir partidir, bu özelliği de bu kararla tescil edilmiştir!