Ergun KAFTANCI
GEÇEN cumartesi akşamı Mevlît Kandili idi.
O gün Mersin’de polis, iktidarı protesto etmek isteyen yurttaşların üzerine yine orantısız güç kullanarak yüklendi ve yakaladıklarını alıp götürdü…
O gün Mersin’de polis, iktidarı protesto etmek isteyen yurttaşların üzerine yine orantısız güç kullanarak yüklendi ve yakaladıklarını alıp götürdü…
Bunu yaparken de birçok insana toprağı öptürdüler; çoğunu da kaz kanadı denilen usulle etkisiz hale getirip yerlerde sürüklediler…
Mevlît Kandili‘ni, Mersin’den başlayan ve yurdu saran ağır havaya rağmen, dualarla ve namazlarla karşıladık, Kur’an okuyarak yaşadık.
………………………… ..
…………………………
Aynı gün yani Mevlît Kandili’nin sabahında IŞİD adındaki terör çetesi Müslümanlar’ın Mevlît Kandili’ni yaşamak amacıyla yapacağı dini etkinliklerin tamamının yasaklandığını ilan etti…
Suriye’de ve Mısır’da Müslümanlar kandili, perdeleri sıkıca kapatılmış evlerinde, üstelik elektrik de kullanmayarak yani koyu bir karanlıkta ibadetle geçirmeyi yeğledi.
Çetenin başkent ilan ettiği Rakka kentinde ise yatsı ezanına yakın saatlerde 13 Sünni Müslüman, çeteciler tarafından kafalarına birer el ateş edilerek katledildi. Televizyonda seyrettim, kanım dondu…
İnfazı, ibret olsun diye kentin meydanında yaptılar. 13 Müslüman da gençti ve IŞİD karşıtı bir aşirete mensuptu.
Müslümanları, hem de kandil günü infaz edenler ne biçim Müslüman Ya Rab’bim?
Bir insanı öldürmek, insanlığı öldürmek değil midir?
Ya 13 Müslüman’ı öldürmek…
Hem de ulvi bir günde…
Yüreğimiz yanıyor, yüreğimiz!
İslam Dünyası bu günlere mi sürüklenecekti diye düşünüyoruz; nerede feraset sahibi erdemli Müslümanlar; Arap Dünyası‘nda bu sürüklenişe dur diyebilecek kimse yok mu; bu kadar güçsüz mü Arap ülkeleri…
* * *
BİR yazımda devlet kadrolarının, özellikle AKP’li belediyelerin lebaleb yandaşla doldurulduğunu yazmıştım. O konuda resmi ağızlardan iki, AKP’li ağızlardan da üç olmak üzere toplam beş adet serzeniş geldi.
“Öyle bir durum yok” mealindeki serzenişler üzerine ufak bir arşiv çalışması yaptım. Sonuçta iddiam doğru çıktı…
Şimdi de son gelişmeyi anlatayım; Samsun İlkadım Belediyesi’ni son seçimden önce MHP kazanmıştı. Halk hizmetlerden memnundu; nasıl olduysa son seçimde İlkadım seçmeni oylarını “Hele bir de bunları deneyelim”diyerek AKP’ye verdi ve belediyeyi iktidar partisine teslim etti…
Olanlar oldu AKP’li başkan “Kadro fazlamız var” diyerek 247 çalışanı kapının önüne koydu. Oysa kadro fazlası bahaneydi; nitekim 247 kişinin işten çıkarılmasının ardından ve 24 saat dolmadan çıkarılanların yerine 380 kişi alındı.
İşe alınanların tamamının AKP’li olduğu ileri sürüldü…
Bunun üzerine yapılan araştırma acı gerçeği gösterdi. İşlerine son verilenler için “Bunlar MHP’li” diyen belediye yetkilileri, alınanların da tamamının AKP’li olduğunu doğruladı.
Üstelik, “AKP’li başkanın AKP’li kadrolarla çalışması doğru değil mi” diyerek de üste çıkmaya çalıştılar…
Kafaları bu; bu soruya ille de “Doğrudur” cevabı vermenizi bekliyorlar…
Oysa uygulama kepazelikten ibaret; nasıl “Doğrudur” diyebilirsiniz!
Partizanlığı da ayyuka çıkardı köftehorlar…
* * *
ANAYASA Hükmüne göre türbanlı kız öğrencileri dersine kabul etmediği için yargılanan Prof. Dr. Renan Pekünlü bir süredir hakkında verilen cezayı çekiyor…
Prof. Pekünlü, şikâyet üzerine yargılandı ve hapis cezasına çarptırıldı.
Malûm, Anayasa hükümleri bütün kurumları, kuruluşları ve kişileri bağlayan hükümlerdir.
Buna rağmen İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi, bu kesin hükmü dikkate almamış, anayasada bulunan konuya ilişkin yasaklama hükmünü yok sayarak ve kendince bir karar vererek, hocayı hapse mahkûm etmiştir.
Mahkemeye göre Anayasa Mahkemesi, türbana serbesti getiren yasal kuralları iptal etme yetkisine sahip değildir…
Pekiii, o yargıçlara soruyorum; yasalar Anayasa’nın hükümlerine aykırı hükümlerle hazırlanabilir mi!?
Eeeeee, o zaman…
……………………….
Hukuk diye yırtınıyoruz; oysa önce hukuku sahiplenmesi gereken kurumları ve kişileri hukuksuz düşünüp yaşamak hatasından kurtaralım ki hukuk da, kurtarılma yoluna girsin…