H. Nurcan YAZICI
Ömür yolculuğunda bir haftayı daha geride bıraktık. Şu bir haftada neler yaşanmadı ki; bir yandan istifalara ve iftiralara, bir yandan da irtifa kaybedenlere tanık olduk. Siyaset dünyası, yaklaşmakta olan genel seçimler sebebiyle oldukça hareketli günler geçiriyor. Siyasi kulisler türlü plan ve projelerle çalkanmakta. Ne diyelim, ülkemiz ve insanımız için hayırlara vesile olur inşallah.
…
Cumhurbaşkanımız alışılageldiği üzere yine gezmelerde. Latin Amerika’da ‘Yeni Türkiye’yi anlatıyor; artık o ülkelerin ne derece umurlarındaysak? Fakat kendisi ülke dışında olsa da, yerli yersiz beyanatlarıyla ülkemiz gündemini meşgul etmekten geri kalmıyor.
Cumhurbaşkanımızın gözü devlet gücünde diyenler yanılmış olabilir mi? Baksanıza, “Ben tek başına bir gücüm” diyor. Nasıl mı? Hemen dikkatinizi Sayın Erdoğan’ın Hakan Fidan’la ilgili yorumlarına çekmek isterim..
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın milletvekilliği adaylığı için istifa etmesi konusunda yaptığı açıklamanın en dikkat çekici kısmı: “Tek kişi dahi kalsam, ben bu paralel yapı ile mücadeleyi sonuna kadar sürdürürüm” söylemiydi.
Bu söylemi iki şekilde okuyabiliriz: Birincisi, ‘iktidar artık paralel yapıyla (buna PKK’yı da ekleyeceğiz) mücadele konusunda çözülmeye başlamıştır’. İkincisi, Erdoğan’ın ‘iktidara rağmen benim paralel yapıyla mücadele edecek gücüm vardır’ diyerek, bu sefer aklımıza şöyle bir soru getirmekte; iyi de tek başına ne yapabilirsin; yoksa senden ‘derin bir sen’ daha mı var sen de?
Ne kadar itiraz ederseniz edin, konuyu şu tespite bağlamak durumundayız…
İKTİDAR, (ERDOĞAN’IN GÜCÜNE RAĞMEN) PARALEL YAPIYLA KAVGADAN YORULMUŞ, (ÇÖZÜM SÜRECİNE İNANÇ) YARI YOLDA KALMIŞTIR…
Şimdi tekrar Erdoğan’ın konuşmasında ki satır aralarını çözmeye çalışalım… Seçimlerin yaklaştığı bu günlerde Sayın Erdoğan’ın “Tek başına kalsam da” diye başlayan açıklamasını, üstü kapalı bir mesaj olarak da okuyabiliriz. Söylemek istediği, “Tek kişi dahi kalsam ben bu süreci sonuna kadar sürdürürüm. PKK ve İmralı siz rahat olun” olabilir mi? Öyle ya, Başkanlığı için İmralı’nın desteğine ihtiyacı var.
Dolayısıyla Sayın Erdoğan’ın her paralel söylemi, diğer taraftan PKK mesajı olarak algılanabilir. Bu kavgaların bizi endişelendiren en önemli yanı ise; devletin kurumlarının nasıl ve kimlerin paylaşımı ile çalıştırılmakta ve çatışmakta olduğudur…
Değerli okurlarım, ‘milletin bütünlüğü, güvenliği, geleceği, huzuru, refahı için devlet kurumlarının doğru ellerde olması, adaletli, demokrasi çerçevesi içinde, tarafsız ve milli çıkarlar güdülerek yönetilmesi gerekir’. Bu gerçeğini bilmeyenimiz yoktur.
Sıkıntımız, devletin iktidar partisine hizmet eder duruma getirilmesi neticesinde ciddiyetsiz ve dağınık bir hal alması ve otoritesindeki boşluğun da, birtakım gayrı meşru yapılanmalar ve taraflı iktidar zihniyeti tarafından doldurulup paylaşılmasıdır.
Devlet, “neden tarafsız ve güçlü olmalı?” sorusuna vereceğimiz en önemli cevap bellidir:
Güçlü bir devletin varlığı, sadece milli savunma için değil, ülkenin bütünlüğü ve devamlılığı yanında, kendi içindeki güvenlik ve huzurun tesisi için de zorunludur.
Dolayısıyla bir toplumun içindeki her bireyin, güçlü bir devlet mekanizmasına taraftar olması ve devletine sahip çıkması gerekir. Bu, Sayın Cumhurbaşkanına rağmen olmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk ne demişti?
“İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! “
…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün binbir zorluklarla öncüsü olup kurduğu bu devletin ilelebet payidar kalmasını yürekten arzu edenler vardır. Bilinmelidir ki, onlar, Türk Ülkücüleridir, Türk Milliyetçileridir. Geçtiğimiz hafta içinde partisinin Grup Toplantısı’nda konuşan Sayın Devlet Bahçeli’nin sözleri hem manidardır hem de düşmana korku, dosta güven vericidir. “Adım Devlet’tir benim. Adım Devlet gibi, devletime sahip çıkarım!”
İşte sihirli ifade budur, kıymetli okurlarım. Bu ifadeler Devlet Bahçeli’nin şahsında devletine sadakatle bağlı, milletine aşk ile sevdalanmış bütün Türk Milliyetçilerinin ortak ifadeleridir.
Esenlikler dilerim…