Ergun KAFTANCI
CUMHURUN BAŞI seçim arefesinde yurdun dört bir yanını gezerse insanın aklına ne gelir…
Benim de aklıma o geldi…
Tayyip Bey, eski partisi AKP‘ye destek olmak amacıyla bu kadar çok geziyor ve hemen her ilimize gitmeye çalışıyor diye düşünüyorum…
…………………………
Erdoğan‘ın gezileri düpedüz aktif siyaset yapmak anlamındadır değerli okurlar. Oysa anayasamız o makama yükselen insanın siyaset yapmasına ve siyasal kurumlara yakın durmasına izin vermiyor. Cumhurun başı tarafsız olmak zorunda. Siyasal kurumlara da, ayrım yapmadan aynı mesafede durmak mecburiyetinde…
Anayasamız ve yasalar böyle diyor…
Bu yöndeki hükümlere uyulduğuna tanık olamıyoruz; Erdoğan, hâlâ kendisini AKP’nin Genel Başkanı, hatta Başbakan kabul ediyor ve aktif siyaset yapma hakkına da sahip olduğunu sanıyor…
Yanlış!
Bugün, bu anayasa dışı tavırları üstlenen insanın yarın kazara başkan olduğunda neler yapacağını düşünün; ülkede, kırıntı kadar da olsa anayasa hükmü bırakmaz, kendinden menkûl hükümlerle ülkeyi yönetmeye kalkar…
Al sana dikta!
………………………..
Anayasa Mahkemesi’nin yeni Başkanı Zühtü Arslan bu yolun kapalı olduğunu hatırlattı. Mahkemenin 53. kuruluş yılı münasebetiyle düzenlenen toplantıda konuştu ve bu çok önemli mesajı da verdi.
Başkanlık uygulamasının olamayacağını, aksi takdirde yasama, yürütme ve yargı erklerini ayrılığının ortadan kalkacağını ifade etti ve Türkiye’de mevcut anayasal iklimin değiştirilemeyeceğini
Anlayana!
Toplantıda ön sırada oturan cumhurun başı, inşâllah Arslan’ın mesajını özümsemiştir ve o sistemin istenmediğini anlayıp başkanlık hevesinden vazgeçmiştir.
Sözlerimiz sadece temenni, müdahale filan değil!
* * *
AKP‘nin desteklediği Derviş Eroğlu, girdiği Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı
yarışından yenik çıktı. Seçimi Sosyal Demokrat olarak tanınan Mustafa Akıncı kazandı…
Dün bir bugün iki…
Tayyip Bey, yavru vatan edebiyatına karşı çıkan ve hamasi söylemlerden uzaklaşarak Türkiye ile Kıbrıs arasında kardeşlik olgusunun esas alınmasını isteyen Akıncı’ya saniye sektirmeden yanıt verdi…
Hem de ağır bir ifadeyle:
-Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ağzından çıkanı kulağı duysun. Türkiye, KKTC’ye bedel ödedi, şehitler verdi. Hâlâ bedel ödemeye devam ediyoruz. Kuzey Kıbrıs’a bakışımız değişmeyecek, Kıbrıs yavru vatandır…
……………………..
Okurlarımız anımsayacak; Erdoğan epey önce KKTC’ye sert bir ifadeyle seslenmiş ve Kıbrıs halkına -mealen naklediyorum- “Ne istediniz de vermedik” mantığıyla fırça atmıştı…
Türkiye, Kıbrıs konusunda garantör üç ülkeden biri; bu nedenle KKTC’ye bakışımız da ona göredir.
Bu tamam…
Ancak Güney Kıbrıs Rum Kesimi AB ülkesiyken KKTC’nin o yönde çabalarına garantörlük bahanesiyle engel olmamız da akla yatkın bir tavır değildir.
Yeni cumhurbaşkanı Akıncı bu statükodan şikâyetçi…
Ona yol göstereceğimize, “Otur oturduğun yerde, elim üstünde, bir yere kıpırdayamazsın” demeyi akılcı bulmuyoruz.
KKTC, bağımsız ve kendi haline bırakıldığında dış dünyada tanınabilir, itibar bulabilir, hatta AB ülkesi sıfatını ve dahi ekonomik özgürlüğünü kazanabilir.
Neden ayak bağı oluyoruz anlayamıyorum!
* * *
YARGI karmakarışık…
Nedenleri malûm, tekrara gerek yok…
…………………………
AKP- Cemaat çekişmesinden bahsediliyor; didişme bitmedi demek ki…
…………………………
Hukukçu değilim, okurlarım arasında hukukçu olanlar mutlaka vardır, söz hakkı onların. Ancak bir iki sorum var, aydınlatılmak isterim…
Sulh Ceza Hakimlikleri yeni mi kuruldu; eskiden vardı da her türlü tutuklama ve salıverilme yetkisi bu defa sadece onlara mı verildi?
Eğer öyleyse bunların, yok edilen özel yetkili mahkemelerden ne farkı kalır?
Yine soruyorum; reddi hakim, tutuklama veya salıverilme kararı için bir üst mahkeme olan Asliye Ceza ya da Ağır Ceza Mahkemeleri‘ne başvurulamaz mı?
Yargıda tutuklama gibi tahliye kurumu da söz konusu değil mi…
Yetkimizi kullanarak şüpheliyi tutuklayacağız, sıra tahliyesine geldiğinde mırın kırın edip salıvermeyeceğiz; uygulama hiç aklıma yatmadı!
Yargıdaki bu karmaşa yüzünden halkın adalete inancı ve yargıya güveni giderek azalıyor, herkesin haberi olsun!