Murat Gedik
Yer Oberhausen Arena, tarih 26 Nisan 2015. Avrupa Türk Konfederasyon “Türkiye Sevdası Kutlu Yürüyüş Şöleni – Bizimle Yürü Avrupa Türklüğü” temalı büyük buluşma programı. Misafir katılımcı ise her daim Avrupa Türklüğünün yanında olmuş Milliyetçi – Ülkücü Hareketin Lideri sayın Dr. Devlet Bahçeli. Salon onbinler ile dolmuş ve dışarıda kalanların ise sayısı belli değil.
Salondaki heyecan kapılar açılır açılmaz kendini göstermiş, Devlet Bey salona girerken ise tavan yapmıştır. Muazzam bir tezahürat, muazzam bir ortam, en önemlisi ise katılımcılardaki samimiyet. Bir dakikalık saygı duruşunun arkasından okunan İstiklal Marşı ise adeta düşman çatladırcasınaydı. İnanın Mehmet Akif ve şehitlerimiz imkanları olsaydı salondaki katılımcıların hepsini tek tek alınlarından öperlerdi.
Devlet Bey’in yaklaşık iki saat boyunca salondakilerine hitap etmesi onun ayrıcalığını gösteriyordu. Sözlerinde yalan yoktu, riya yoktu ve boş vaadler ise söz konusu olamazdı. Konuşmasının burada özet olarak verilmesine gerek yok. İsteyenler sanal alemde onun konuşmasını arar bulur ve okur. Tavsiye edilir, bir Devlet adamına yakışan sözlerin insanımız tarafından okunması sadece artı kazandırır.
Konuşmasının özetini vermeyeceğim ama belliydi ki Türkmen Bey’i kaygılıydı, içerlemişti ve çok kızmıştı. Fakat ona yakışır biçimde de gelecek için umutluydu.
Belliydi her şey, hem halinden hem sözlerinden;
*Unutulan bir Avrupa Türklüğü gerçeğini dile getirmişti,
*Kararlıydı hırsızlardan, rüşvetçilerden hesap sormaya,
*Ermeni sorunu konusunda adeta tarih dersi vermişti,
*Hz. Kuran’dan yapılan pastaya, ayetlerle geçilen dalgaya çok içerlemişti,
*O ülkü olarak Büyük Türkiye’yi düşünürken, Yeni Türkiye sözleri onu tedirgin etmişti.
***
Devlet Bey’i dinlerken adeta Türk’ün tarihi mazisini yaşar gibi oldum. O konuştukça özlenen Devlet ve millet adamlığı tablosu gözümün önüne geldi. Belliydi ki sözleri Orhun Abidelerinden esinlenmişti ve ecdadın gönlü alınmaktaydı. Uygarlığı yakalamış Batı’nın siyasileri gibi konuşuyordu; sadece gerçekler, sadece hakikatlar söyleniyor ve boş vaadler hiç ama hiç yoktu. Ve belliydi sözlerinden milletine hizmeti Devlet’ine hizmet olarak görüyordu. Tıpkı tarihte önderlik yapmış Türk büyükleri gibi.
Oyunuzu kime verirseniz verin ama 7 Haziran seçimleri için mutlaka kullanın oyunuzu diyordu. Böylece vatandaşına da çağrıda bulunup mütevazilik gösteriyordu. Türkiye’nin kaderinde söz sahibi olun diyor Avrupa Türklüğü’ne önemle vurgu yapıyordu. Dedik ya Devlet ve millet adamı gibi adeta kükrüyordu. Zaten kendisi tanıdım tanıyalı Avrupa Türklüğü’nü hiçbir zaman göz ardı etmemişti. Sadece Avrupa Türklüğü değil, yeryüzünde nerede Türk varsa hep onun ilgisinde olmuştur.
***
Bir Türkmen Bey’i rüzgarı esti geçti Oberhausen’dan. Ama belli ki bu rüzgarın geçici olmadığı yakında belli olacak. Şölenin reklamını bazı medya kurumları yayınlamasalar bile, şölen için kiralanan uydu hattının canlı yayını kesilse bile, gerçekler ortada. Bu şölen için ne Devlet imkanları kullanıldı, ne de ileride karşılık bekleyebileceklerin maddi katkıları. Salon girişi ücretli, otobüs taşımacılığı ücretli, yemek içmek ücretliydi. Tamamen samimiyet ve vicdana dayanıklı kişilerdi salonu hınca hınç dolduranlar.
Türk Devletlerinin ve mazlum Türk topluluklarının Bayrakları ise salona ayrı güzellik katmıştı. Genç insanların çokluğu ise bir ayrı güzellik vermişti. Ne diyelim her şey güzeldi. Çünkü her şey Türk’e göre idi.
Son söz: “Dün vardık, bugün varız, yarında var olacağız; yeter ki Yüce Yaradan istesin!”