Ergun KAFTANCI
CUMHURUN başı kaç kişiyle korunuyor…
Bin diyen de var, üç bin diyen de…
Yakın koruma görevi yapan polis sayısı da en az beş yüz kişi olmalı; bunların bir kısmı MİT elemanı olabilir…
Kâşanede görevli personel sayısına gelince; sanki devlet sırrı; herkesten köşe bucak saklıyorlar!
Hizmetle görevli personelin içerisinde sivil polislerin ve istihbarat elemanlarının bulunması mümkün. Aşçı, bahçıvan, temizlikçi gibi görevliler neden MİT’in saraydaki gözü kulağı olmasın…
……………………….
Verilen rakamlar doğru mudur bilemiyorum…
Kaçak sarayın damından kapısına, odasından balkonuna her metre karesinde kullanılan malzemenin cinsini ve değerlerini açıklayan mimar ve mühendisler, bugüne kadar tekzip edilmediklerine ve duvarları aşıp devlet sırrı gibi korunan çakılı her çivinin sayısını ve niteliğini dahi saptadıklarına göre, güvenlik personeli sayısında da yanılıyor olamazlar…
Kaç kişi diyorlarsa verdikleri rakamları ciddiye almak lâzım.
Bin diyorlarsa bin, üç bin diyorlarsa üç bin polis, kaçak “Ak Saray”ın ve orada mukim herkesin güvenliğini sağlamakla yükümlüdür demek çok mümkün…
…………………………
Gelelim İ. Melih Gökçek‘in durumuna…
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nı Tayyip Bey‘in koruma ordusu kadar kalabalık bir ekibin koruduğu söylenemez…
Gökçek’i makam, konut, işe geliş ve gidiş, seyahat, toplantı, açılış gibi etkinliklerde koruyan özel güvenlik ekibi 60 kişiden oluşuyor. On beşer kişiden oluşan dört manga, gerektiği zaman buluşarak önemli bir güç haline geliyor.
Genelde bu güç, gece gündüz başkanın etrafından ayrılmıyor; yani bütün personel her an görevde…
Başkanlık, bu yıl yeni bir güvenlik kuruluşuyla çalışmak için hizmeti ihaleye çıkardı. İhale yandaş bir şirkete kaldı. Gökçek artık o şirkete mensup görevliler tarafından korunacak…
Başkan’ın sadece 60 özel güvenlikçi korumuyor, yakın sayıda polis koruması da var…
Bugüne kadar bu denli sıkı korunan ne bir cumhurun başı oldu, ne de Ankara Belediye Başkanı…
İkisinin de selefleri, birkaç görevli tarafından korunurdu; o da dostlar alışverişte görsün diye…
Tayyip Bey‘in de, Melih Bey‘in de, daha başka AKP üst düzey tiplerin de pek sıkı korunmalarının bir nedeni olmalı; o neden korku olabilir mi?
Neden o ise, soru da şu:
-Beyler kimden korkuyorsunuz. Korkacaksanız, Allah’tan korkun Allah’tan…
* * *
İYİCE cılkını çıkardılar…
Bu defa da cami avlusu miting alanına çevrildi. Kürsüde Tayyip Bey, konuştukça konuştu, sanki ummana yelken açtı…
Kırıkkale Camii, yapıldı yapılalı böylesine bir etkinliğe (!) yani siyasal mitinge ev sahipliği yapmamıştı.
Cumhurun başı kalabalık olur diye caminin avlusuna kurulan platforma çıkarıldı. Cemaatten AKP için oy istedi,“400 vekil verecek misiniz” diye sordu. Cılız da olsa “Vereceğiz” cevabı alınca sevindi…
Dini ve mabetleri siyasal propagandaya âlet etmeleri yetmiyor olmalı ki, kamu kuruluşlarını imam hatip mezunlarıyla, dini cemaatlerin, tarikatların mensuplarıyla doldurmayı sürdürüyorlar…
Bu konuda Tayyip Bey‘in yakasına yapışmak mümkün olmayabilir ama laiklik karşıtı olayların yani irticanın odak noktası olduğu için AKP‘nin
yakasına yapışılamaz mı!?
Yargıtay Başsavcılığı gerici eylemleri ve atamaları dikkate alarak harekete geçemez mi!?
Cami avlusunda parti propagandası yapılmasını suç sayıp gereğini yerine getiremez mi?
Meydanlara elinde Kur’an ile çıkanların muhafazakârlık kisvesi altında dincilik yaptığını, laik devleti dine dayalı devlet haline getirmeye çalıştıklarını göremez mi?
28 Şubat‘a neden olan irtica, yobazlık ve dincilik gibi cumhuriyeti, demokrasiyi, hukuku, hak ve özgürlükleri tehdit eden gelişmeleri tehlike sayarak herhangi bir yasa dışı müdahalenin yollarını tıkayamaz mı!?
Elbet de bir darbe düşünülemez ve darbeden yana olunamaz.
Zayıf da olsa böyle bir olasılığı tıkamanın tek yolu hukuktur, tek mekanizma da Anayasa Mahkemesi‘dir. Bu mekanizmayı harekete geçirecek olan da Yargıtay Başsavcılığı‘dır…
Başka yolu var mı?
Ben bu yolu biliyorum, onun için üzerinde duruyorum!
Asıl üzerinde durması gerekenin de Yargıtay Başsavcılığı olduğunu tekrarlıyorum…
Kafalara girsin; Türkiye laik bir cumhuriyettir, ilelebed de öyle kalacaktır.
Padişahlığa gelince…
Haykırıyoruz, bu ülkede padişahlığa hayat verecek dine dayalı bir monarşik devlet ise asla olmayacaktır!…