
Ergun KAFTANCI
——————-
——————-
SANDIK yaklaşıyor ya, hezeyan fırtınası daha da sertleşti…
Ağıza alınmayacak lâflar ediliyor, iddialar birbirini kovalıyor, rezil ifadelerle propaganda yapılıyor…
Rezillik denecek hezeyanlardan biri dün açıklandı; bir müezzin, hanımlara dini bilgiler aktarırken “Bizi yönettiğine göre bütün hanımlar cumhurbaşkanına helaldir” demiş…
Yuhalanmış mı öğrenemedim ama hanımların hışmına uğramamak için oradan kim bilir nasıl kaçmıştır…
Bu söylenecek lâf mı?
Küstaha bakın; kadınlara düpedüz hakaret ediyor, onları birer seks objesi gibi görüyor, görmekle kalmıyor ilan da ediyor…
Terbiyesiz, şerefsiz!
İşin acı tarafı, bu şerefsizliği üstlenen müezzinin AKP’li olması. Allah onun da, onu bu edepsizliğe yönlendirenin de müstahakını verir inşâllah…
…………………………
Tayyip Bey muhalefete “Darbeci” sıfatını taktı; yetinmedi Suriye’ye Esad‘ı ziyarete giden arabulucu CHP’lileri de ağır dille karaladı, darbeciliği de, darbeleri de lânetledi…
İyi, güzel de…
Yalnız şunu açıklaması lâzım; içine çöreklenmiş darbeci hayranlığını ne yapacak, sonuna kadar muhafaza edecek mi!?
Katar Emiri’nden sonra en kadîm dostlarından biri de Sudan diktatörü Ömer El Beşir. Dünya -İnterpol– bu herifin peşinde, yakalasalar gereğini yapacaklar ama Beşir efendi ülkesinden dışarı adım atmıyor. Dostu Tayyip Bey’e güvendiği için sadece Türkiye’ye gelebiliyor.
Bizde de kabadayılık var ya…
Meydan okuyoruz, “Sıkıysa gelin alın” diyoruz…
Gelen giden olmuyor; Erdoğan da, El Beşir de rahat…
………………………… ..
Bu El Beşir de darbeci; iktidara darbeyle geldi. Göstermelik bir seçimle diktatörlüğünü tescil ettirdi, şimdi de sürdürüyor. Ülkesine gelince, ne demokrasi var, ne özgürlükler, ne refah…
Hepsi diktatöre var, halka yok…
Saltanat sürüyor negro!
Geçenlerde yemin töreni vardı. Erdoğan Hartum’daki törene, seçim dolayısıyla gidemedi, tebrik mesajı göndermekle yetindi.
Seçim olmasaydı gidecekti ve yemin törenini izleyen bir başka darbeciyle, Mısır’ın başındaki Sisi ile de orada façalaşacaktı…
Tayyip Bey darbecilere karşıdır ama ne Ömer El Beşir‘e, ne de Mısır’ın diktatörü Abdülfettah Sisi‘ye diklenebilir. Törene katılsaydı, anı fotoğrafında onların arasında duracak ve kendini İslam Âlemi‘nin lideri gibi görmeyi sürdürecekti.
Nasip işte; herhalde başka bir törende buluşup hasret giderirler…
* * *
NE demişti Anayasa Mahkemesi AKP için….
“Bu parti laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldi” demişti. Parti kapatılmamış ama ağır bir para cezasıyla cezalandırılmıştı…
…………………………
Tayyip Bey muhalefete “Darbeci” sıfatını taktı; yetinmedi Suriye’ye Esad‘ı ziyarete giden arabulucu CHP’lileri de ağır dille karaladı, darbeciliği de, darbeleri de lânetledi…
İyi, güzel de…
Yalnız şunu açıklaması lâzım; içine çöreklenmiş darbeci hayranlığını ne yapacak, sonuna kadar muhafaza edecek mi!?
Katar Emiri’nden sonra en kadîm dostlarından biri de Sudan diktatörü Ömer El Beşir. Dünya -İnterpol– bu herifin peşinde, yakalasalar gereğini yapacaklar ama Beşir efendi ülkesinden dışarı adım atmıyor. Dostu Tayyip Bey’e güvendiği için sadece Türkiye’ye gelebiliyor.
Bizde de kabadayılık var ya…
Meydan okuyoruz, “Sıkıysa gelin alın” diyoruz…
Gelen giden olmuyor; Erdoğan da, El Beşir de rahat…
…………………………
Bu El Beşir de darbeci; iktidara darbeyle geldi. Göstermelik bir seçimle diktatörlüğünü tescil ettirdi, şimdi de sürdürüyor. Ülkesine gelince, ne demokrasi var, ne özgürlükler, ne refah…
Hepsi diktatöre var, halka yok…
Saltanat sürüyor negro!
Geçenlerde yemin töreni vardı. Erdoğan Hartum’daki törene, seçim dolayısıyla gidemedi, tebrik mesajı göndermekle yetindi.
Seçim olmasaydı gidecekti ve yemin törenini izleyen bir başka darbeciyle, Mısır’ın başındaki Sisi ile de orada façalaşacaktı…
Tayyip Bey darbecilere karşıdır ama ne Ömer El Beşir‘e, ne de Mısır’ın diktatörü Abdülfettah Sisi‘ye diklenebilir. Törene katılsaydı, anı fotoğrafında onların arasında duracak ve kendini İslam Âlemi‘nin lideri gibi görmeyi sürdürecekti.
Nasip işte; herhalde başka bir törende buluşup hasret giderirler…
* * *
NE demişti Anayasa Mahkemesi AKP için….
“Bu parti laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldi” demişti. Parti kapatılmamış ama ağır bir para cezasıyla cezalandırılmıştı…
Umursamadılar; devletten aldıkları yardımın yarısıyla o cezayı kapattılar. anlayacağınız yine dört ayak üstüne düştüler…
İktidar partisi hâlâ, laikliğe aykırı fiillerin odağı olmayı sürdürüyor değerli okurlar; perva ettikleri de yok…
Bu arada cumhurun başı da makamını laikliğe aykırı fiillerin odağı haline getirdi. Demek ki AKP’nin öyle olmasıyla yetinmediler…
Bu arada cumhurun başı da makamını laikliğe aykırı fiillerin odağı haline getirdi. Demek ki AKP’nin öyle olmasıyla yetinmediler…
Miting meydanlarına elde Kur’an ile çıkmak dahil, her türlü dinsel argümanı kullanmak, Kuran okurken çekilmiş fotoğraflarını sosyal medyaya düşürmek, camileri miting alanlarına çevirmek, avlularında nutuk atmak, Allah’ın evinden muhalefete saldırmak, argo kullanarak hakaret etmek, cemaatlerle uğraşmak, kavga etmek, Diyanet’i hilafet makamı gibi göstermek, onu da israfın içine itmek; hepsi, laikliğe aykırı fiillerin kapsamına girmiyor mu?
Yargı daha ne bekliyor!?
Muhterem, gönlünde yatan aslandan sonra sarayını da –pardon külliye diyecektim- laikliğe aykırı fiilleri üstlenilen mekân haline getirmekle önemli bir dinsel işlevi daha yerine getirmiş olmuyor mu?
Berhudar olsun!
* * *
BİR gazeteciyi yaptığı haberi beğenmeyerek suç duyurusuyla yargıya teslim etmek herhalde demokratik bir davranış değil…
“Bedelini ağır ödeyecek, onun peşini bırakmam” anlamında bir söylemle tehdit etmek de, muhafazakâr demokratlığa hiç yakışmadı.
Şayet haberde TIR’ların yükü, iktidarı ve Tayyip Bey‘i rahatsız etmeyecek argümanlarla dolu olsaydı, Cumhuriyet gazetesi ve Can Dündar arkadaşımız yine hedef alınır mıydı?
Yanıt evet ise soru da şu; peki bu kinin sebebi ne?
………………………… ….
Üstte ilaç, altta silah ve mühimmat…
Nakliyatı yapan MİT…
Destinasyon belli değil, alıcı meçhul…
Rivayet muhtelif; yakınma bol, uluslararası takip sessiz ve dipten…
Muhtereme göre Can Dündar‘ın ve gazetesinin yakasına yapışmanın tam zamanıydı; bir muhalif koloniyi susturmak için fırsat çıkmıştı…
Yaşananları böyle anlıyor ve sonuna kadar Can arkadaşımıza da, gazetesine de destek verenlerin safında yer alıyorum.
Basın her koşulda ve her siyasal sistemde özgür olmalıdır.