
Hüseyin HATIL
Dünyaca ünlü Kırgız Yazar Cengiz AYTMATOV; Asya bozkırlarında yüzyıllardır anlatıla gelen Mankurt Efsanesini “Gün Olur Asra Bedel” romanında muhteşem bir anlatım eşliğinde bizim ve tüm dünyanın gönül dünyasına nakşetmeyi başarmıştır.
Nedir Mankurt, nasıl mankurtlaşır insan?
Mankurtlaşma, Türkistan sahasında anlatılan efsanelere göre, insana geçmişini unutturan, bilincini yitirmesine sebep olan bir tür köleleştirme yöntemi.
Yakalanan ya da kaçırılan kişinin saçları tamamen kazınır ve kelleşen kafatasının üstüne ıslak deve derisi gergin şekilde giydirilir. Kişi, birkaç gün boyunca güneşin altında bırakılır ki; başına geçirilen deve derisi kafa derisine iyice yapışsın ve birbirine kaynasın.
Bu yapılan işlem sonrası kişinin saçları uzamaya başladığında; saç kılları, gerginleşen ve sertleşen deve derisini delip geçemediği için uzamayı geriye doğru sürdürür ve kişinin kafatasından içeriye, beynine doğru batmaya başlar.
Böylece kişi büyük acılar çekerek önce hafızasını yitirir ardından sahibi gördüğü kişinin her dediğini yapmaya başlar.
İşte bu yapılan işkenceye mankurtlaştırma, işkence yapılarak köleye dönüşen kişiye de mankurt denmektedir.
Mankurt zamanla bilincini tamamen yitirmektedir ve öz anne-babasını bile tanımayacak hale gelmektedir.
Yazının başında sorduğumuz “mankurtlaşıyor muyuz” sorusu belki abartı gibi gelebilir ama gerçekten bilincimizi yitirmiş gibi değil miyiz?
Televizyon-Bilgisayar-Telefon bağımlısı çocuklar;
Kültürüne ve değerlerine yabancı gençler;
Gençliğe bir şeyler öğretmek yerine “bizim zamanımızda” diye başlayan konuşmalarla öğretilmiş çaresizlik örneği sunan yetişkinler;
Rahmet Peygamberinin emanetlerini unutmuş, İslam’ı ritüellerden ibaret sanan dindarlar;
Çağdaşlığı, batıyı taklit diye yutturmaya çalışan sözde aydınlar…
Toplum olarak, millet olarak büyük bir kuşatma yaşıyoruz. Tarihimizi, kültürümüzü, değerlerimizi unutuyor, batıyı taklitle ömür tüketiyoruz.
Şimdi belki kendimize “mankurtlaşıyor muyum?” sorusunu sorduğumuzda, gönül rahatlıyla “hayır” diyoruz. Çünkü kendinizce hafızanız yerinde(!)
Oysa son yıllarda neleri unuttuk, nelerin üstüne sünger çektik diye düşünürsek, sadece toplumsal olarak değil bireysel olarak da mankurtlaştığımızı göreceksiniz.
Çok eskiden beri (Osmanlı’nın çöküş süreci) batı hayranlığı/taklitçiliği ile milli ruhumuzu işgal eden emperyalizm, AB’ye uyum adı altında başlayan süreçle birlikte milli kültürümüzü teslim almayı başarmıştır.
Televizyon/radyo üzerinden, ünlü/süslü isimler kullanılarak; terbiye sınırlarını aşan yarışmalar, gelenek ve görenekleri bağnazlık olarak yansıtan diziler, ahlaksızlığı körükleyen dedi-kodu programları, fuhşu normalleştiren haberler…
Bütün bunların sonucunda, bir birine güvenmeyen bencil insanlar yığını, uyuşturucu kullanma yaşının 13-14’lere indiği bir gençlik, saygısız ve sevgisiz bir toplum, aile bağlarını tüketmiş, kendi tarihine, diline yabancı bir millet…
Yıllardır bütün milli/manevi değerlerimizi yok eden demir bir çark emperyalizm… Bu demir çarkın dişleri arasında kalan, bizim gibi hedef milletler; çağdaşlaşma(!), yenileşme(!), dünyaya uyum (!) denilerek yok edilmek isteniyor. Emperyalizmin bu demir çarkını kırmak için çelik yürekli nesiller yetiştirmek şarttır.
Mankurtlaşmanın önüne geçmenin yolu çelik yürekli bir nesil yetiştirmekle mümkündür. Bunun için önce eğitimi millileştirmeli ve kültürde dirilişi hedefleyen büyük bir onarım seferberliği başlatmalıyız.
Selam ile