
Ali BADEMCİ
Sinan Oğan ülkücülüğün orta kuşağından bir delikanlı; evlâdımız yaşındadır, eh bizler çok ilerlediğimiz için onu 47 yaşında çok genç olarak görüyoruz. Üzerimizden silindir geçtiğinde henüz 13 yaşında; ama o dönemi, donanımlı bir insan olarak elbette araştırmış ve sağlam sonuçlara ulaşmıştır. Allah kendisine 24. Dönem vekillik seçimlerinde ülkücülüğü temsil etmek gibi ayrıcalık bahşetmiş. Elbette 50 küsur vekil arasında yer almak bir ayrıcalıktır. Akademik hayatı ölçülü görülüyor, lâkin daha pişmemiş ve eğitimine uygun eserler de vermemiştir. Bunun için daha en az on sene gayret etmesi gerekiyor. Bizzat tanımadım ve dinlemedim; şöyle birkaç sefer TV’de izledim, konuşması düzgün, fakat Azerbaycanlılar’a has heyecanlı ve biraz da aceleci görülüyor. Nereden icab ettiyse 2015 seçimlerinde aday olmadı; halbûki kendisine “Olma diyenin” bulunmadığını sanıyoruz. Elbette akıllı adam kararını kendisi verir; fakat son günlerde yaptığı açıklamalara bakılırsa mutlaka arkasında birilerinin bulunduğu hissediliyor. Böyle bir durum arzu edilebilir bir resim değildir ve çok üzücüdür. Şartlar hareketin bir kişilik kaybına bile müsait değildir. Eğer bir MHP’li, HDP’ye rey verebiliyorsa demek hatâ bizdedir, artık bu inişli çıkışlı işlerden eskimişiz demektir. Bu husus Oğan ile ilgili değildir.
Oğan seçim ortamında hiç konuşmadı diyebiliriz; lâkin bol bol pompalama yapıldı, “Genel Başkan olursa parti %20 alır” diye! Kurultay yapıldı aday olsaydı da Genel Başkan seçilseydi, “Sakıncalı” bir durumu da yoktu. Dolayısiyle böyle bir şey yapmadığı gibi yazılan ve söylenenleri de tekzip etmedi. Demek bu tip şeyler insanın hoşuna gidiyor. Yani akıllı adam böyle yapar mı? Belli ki tecrübesizdir! Şimdi açıklama yapıyor, “HDP oylarını Türkiye genelinde %100 artırırken, MHP oyları bir önceki seçimlere göre 2 puan geride kalmıştır. Türk Milliyetçilerinin partisi Osmanlı’nın başkenti Türk Dünyası’nın gözbebeği İstanbul’da HDP’nin gerisinde kaldı. Başarı nerede?”
Görünüşte Oğan’ın sözleri doğru; lâkin o hâlâ MHP’nin milletvekili, bu durumdan hiç mi sorumluluğu yoktur? Bizler de bir uyarı görevi olarak aynı şeyleri söylüyoruz; fakat maksadı aşmıyoruz! Çünkü bize böyle yaz diyen yok; fakat şu korkunç beyanlardan sonra Sinan Oğan bitmiştir! Bu fikirler kendine ait değil başkalarının fikridir. İşte 12 Eylül’ü yaşamamanın acemilikleri! Hadi İstanbul başarısızlığı, Oğan’ın muhatabı kim ise ona aitti; peki Iğdır başarısızlığının anlamı nedir? Bu delikanlı vekil olarak Iğdır’a hiç mi gitmedi. 2011’de burada MHP %34 ile birinci parti, bağımsızlar olarak giren HDP ikinci parti ve oy oranı %31. 2015 seçimlerinde ise MHP %26,6 – HDP %55,9. Bu durumda MHP’de 8 puan düşüş var; yani 4 yılda Iğdır milliyet mi değiştirdi? Burası Azerbaycan’ın kapısı, durup dururken MHP’li seçmen nasıl oluyor da HDP’li oluyor! Bir ilim adamı olarak merak etmiyor musunuz? Hakikatten biraz da kamu oyunun etkisi altında kalarak Sinan Oğan’ı ülkücü olarak tanıyorduk, demek yanlışmış! Biz de kendisi gibi heyecana kapılmışız!
Elbette duygusal yapıya sahip Azerbaycanlıyı dürtükleyenler var; bu çıkışlarla netice alınmaz. Öyle oyuna gelmek hareketi geriye çekmekten başka anlam taşımaz. Türkeş zamanında da bu filimi gördük, cezaevindekilerin çıkması beklendiği için partileşme gecikti ve hareket dağıldı. O zaman da diyorlardı ki “Türkeş gitsin hareket %20 olur” diye.. Bizler bir nesil olarak bunları yaşadık ve kaybettik! Bu hareketi, geriye döndürmek artık mümkün değildir. “Keskin sirke kübüne zarar eder”, böyle kendi kendimizi harcıyoruz! Esasen bizde iç muhalefet çok büyük bir maharet sanılıyor; hâlbuki siyaset sosyolojisinde kimse arkasına bakmıyor, harcanan tarihe karışıyor! Böyle nice değerler kaybettik de sorgulamasını bile yapmıyoruz.
Vekil seviyesinde fikri olan insan, gider bunu Genel Başkan ile konuşur, bir fikir adamına yakışan da budur. Öyle ulu orta fikir beyan ederek biraz kurtulduğumuz hizipleri yeniden canlandırmanın ne mânâsı vardır. “Kol kırılır yen içinde”; başkalarının lâfları ile hareket edeceğine partiye gider tenkitlerini orada yaparsın. Veya adam gibi oturur yazar gönderirsin, gerekiyorsa neşredersin. Ne elinden ne de kolundan tutan var. Bizim Anadolu’da amiyane tabirle buna “Karnından konuşmak” denir. Peyami Safa zamanında Nazım’a demişti ki, “Başkalarının yardımı ile başarılan ihtilâller onlara borçlu kalır.” Ülkücü icazet almaz! Uyumlu adam olmalıdır.
Hoşçakalın.