Ergun KAFTANCI
GEZİ olaylarının yani yurttaşların Taksim’deki alanı korumak ve betonlaşmasını önlemek için başlattığı direnişin yıldönümüydü…
Polis meydanda kuş uçurtmamaya çalıştı; Gezi Parkı‘nı halka kapattı, erkenden gelip yeşillik arasında dinlenmek isteyen yaşlı yurttaşları bile apar topar parkın dışına attı…
Sanki marifet!
………………………..
Halk ne yaptı?
Protesto gösterisini İstiklal Caddesi‘ne kaydırdı; polis orada önlem almayı unutmuştu, göstericiler Gezi Parkı‘nda yapamadıklarını İstiklal Caddesi’nde yaptı. İktidarı ve ona bağlı hareket edenleri, betonlaşmadan yana olanları ve betonculara her türlü olanağı tanıyanları yukarıdan aşağı bir güzel sıvadı…
Kavga ve dövüş, itiş ve kakış olmayacaktı ama ikisi de oldu. ..
Polis Taksim’e çıkmak isteyen grupları engellerken bir genç gazeteciyi de darp etti, yumrukladı, ana avrat sövdü, yetinmedi yatırıp işkence yaptı…
Bir insanın ellerini arkadan bağlayıp yatırmak ve yüzünü hunharca asfalta sürtmek işkence değil mi; polis onu da üstlendi…
Polisin saldırısına uğrayan, üstelik gazeteciydi ve affedilmez suçu da görevini yapmaktı.
…………………….. ……
Gitti cemaatin polisi, geldi Tayyip Bey’in polisi…
Fark görebiliyor musunuz!?
“Ülkede demokrasi var, özgürlükler var, hukuk var, adalet var, huzur var, güven var” filan deyip kıçlarını yırtıp dursunlar, halkımız bu değerlerin birinin bile bırakılmadığını görüyor.
* * *
YEMİN ediyorum, bunlar kafayı yemiş…
Yakalanan MİT’e ait TIR’ların ne taşıdığı tartışmasına “İçinde ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” diyerek katıldılar…
Yakalanan MİT’e ait TIR’ların ne taşıdığı tartışmasına “İçinde ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” diyerek katıldılar…
Önce insanî yardım malzemesi dediler…
Baktılar ki kimse yutmuyor, hamuleyi ilaca çevirdiler…
Onu da tutturamadılar…
Sonunda silah ve mühimmat olduğunu itiraf ettiler…
“Türkmenler’e” diyorlar ama kime gönderildiğini hâlâ saklı tutuyorlar…
………………………… …
Sadrazama bakın, “İçinde ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” diyor…
O halde taşınan malzemenin (!) ya çok önemi var, ya da hiç önemi yok…
Hangisi?
………………………… ..
“TIR’ların durdurulmasıyla devlet sırrı açıklandı ve casusluk suçu oluştu” diyelim,
malzemenin insani yardım değil de silah olduğunu itiraf eden iktidar mensupları da aynı suça katılmış olmaz mı?
Eğer malzeme önemli değilse o zaman da casusluk suçu söz konusu olamaz.
Eğer malzeme önemli değilse o zaman da casusluk suçu söz konusu olamaz.
Peki nereden ve nasıl çıktı bu suçlama?
Dikkate değer ve ciddiyetten uzak bu suçlamanın nereden ve nasıl çıktığını açıklama görevi de sadrazama ait…
Sağlıklı ifadelerini bekliyoruz!
* * *
BİR ülkenin başındaki insan, topluma örnek olduğunu bilmez mi?
BİR ülkenin başındaki insan, topluma örnek olduğunu bilmez mi?
Bilmeyen de çıkıyor…
Aynı insan, ülkenin anayasasına, yasalarına, hukukuna, adaletine posta koyar, kurumlarını mıncık mıncık sıkarak deforme ederse, halka hangi değer noktasıyla örnek olabilir; evet, hangi değer noktasıyla!?
Demokratik ülkelerde, halk tarafından yönetime getirilen siyasetçinin ülkenin anayasasıyla, yasalarıyla, hukukuyla, yaşantısıyla, sistemiyle, kültürüyle oynadığı hiç görülmemiştir; onlarla kavga etmez, aksine onların daha çağdaş hale gelmesini sağlamaya çalışır…
Diktalarda ise tersi olur; bütün bu değerlere alenen ya da gizlice posta koyan, hepsini kadük hale getiren biri ve etrafı vardır…
Hangi tip siyasetçiyi seçeceğimize karar verelim, zira bu pazar günü sandığa gideceğiz, “Ya herru, ya merru” diyeceğiz!
* * *
DEĞİL TIR’ların taşıdığı, milli onurumuzu ve itibarımızı, güvenliğimizi ve huzurumuzu zedeleyen ve iyice bozan, karşımızdakileri de sevince boğan herhangi bir yük elbet de hepimizi yakından ilgilendirir…
Gözümüzün tutmadığı insanı “İn mi, cin mi” diye araştırırız. Bunu yapan insanoğlu TIR’lardaki hamuleyi merak etmez mi; araştırmaz mı?
Adına devlet sırrı denilen değerler manzumesini sır gibi saklamak devlete aittir. Devlet bunu başaramıyorsa, ağzına fermuar çekip oturmalıdır. Yani o zaman kozmik mozmik de lâf!
Bunlar geldi, beceriksizliğin adı siyaset oldu!