MHP Ankara İl Başkanlığı’nın hazırlattığı ancak Diyanet’in gözardı ettiği Doğu Türkistan hutbesini yayınlıyoruz.
ÜLKÜCÜ KADRO üzerine düşen bir görevi yerine getirerek Milliyetçi Hareket Partisi Ankara İl Başkanlığı’nın uzmanlara hazırlatarak Diyanet İşleri Başkanlığı’na sunulan ancak gözardı edilen hutbeyi, Ramazan Bayramında Türk milliyetçilerinin dikkatine sunuyor.
Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın yaşadıklarının Türk milletine duyurulması için harekete geçen MHP Ankara İl Başkanlığı 2 Temmuz’da bir heyet halinde Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nü ziyaret ederek bizzat Genel Müdüre sunmuştu. İl Başkanı Fatih Çetinkaya’nın imzasıyla sunulan hutbenin ön yazısında şöyle deniliyor:
“Milliyetçi Hareket Partisi Ankara İl Başkanlığı’mızca siz çok kıymetli Diyanet Teşkilatımızın, Çin’de ve Dünyanın değişik yörelerinde soydaşlarımıza ve Müslüman kardeşlerimize yapılan zulüm ve işkencelere kamuoyunun dikkatini çekebilmek adına “Cuma hutbesi” olarak ekte sunduğumuz metnin tüm milletimize duyurulması hususunda hassasiyet göstereceğinizi umut ediyoruz.
Saygılarımızla…”
HALA SES YOK…
Üzerinden onca zaman geçmesine rağmen MHP Ankara İl Başkanlığı’nın hazırlattığı hutbe okutulmadığı gibi Diyanet’in Doğu Türkistan’a yönelik bir bilgilendirmesi de olmadı.
Milliyetçi Hareket Partisi Ankara İl Başkanı Fatih Çetinkaya’nın imzasıyla bizzat Genel Müdüre sunulan ve Doğu Türkistan’daki yaraya parmak basan bilgilendirici hutbeyi ÜLKÜCÜ KADRO olarak aziz Türk milletinin dikkatine sunuyoruz:
İŞTE HUTBE
“Aziz Kardeşlerim;
Ayeti Kerimede Yüce Rabbimiz: “İnsanlardan özürsüz olarak yerinde oturanlar ile mal ve canları ile Allah yolunda mücadele edenler birbirine eşit değildir. Allah mal ve canlarıyla mücadele edenleri oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vadetmiştir” (1) buyurmuşlardır.
Yine bir ayeti kerimede Yüce Allah: “Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, katından bize bir sahip çıkan gönder, katından bize bir yardımcı lütfet” diyen zavallı çocuklar erkekler ve kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz” (2) buyurmuşlardır.
Rabbimiz bizi mazlumun yanında yer alma, onun karanlıktan aydınlığa erişebilmesi için mücadele etme farzıyla yükümlü kılmışlardır.
Bir hadisi şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s.): “Müminin mümine karşı durumu yekpare bir binayı meydana getiren perçinlenmiş kayaların birbirine karşı durumu gibidir”(3) sözleriyle; Müslümanların fiziken mesafeleri ne olursa olsun birbirlerine karşı olan samimiyetin ve bağın ne derece güçlü olması gerektiğine dikkat çekmişlerdir.
Muhterem Müslümanlar!
Mekke’de Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in tebliğ ve irşad ile mükellef kılındığı günlerde, bir avuç Müslümana Mekkeli müşriklerce reva görülen zulüm ve eziyet, günümüzde de yeryüzünün farklı noktalarında, Müslümanlar üzerinde hala devam etmektedir.
Dün Mekke’de İslam dinine karşı reva görülen vahşet ne ise bugün Doğu Türkistan’da, Myanmar’da, Bosna’da, Kudüs’te müşahede ettiğimiz vahşet de aynıdır.
Dinimize karşı işlenen bu suçun karşısında müminlerin takınması gereken tavır, tutum ve davranış biçimi yukarıda okuduğumuz ayetler ve Kur’an’ı Kerim’de daha birçok ayette açıkça zikredilmiştir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) sünnetinde ve hadislerinde, ister ana baba bir öz kardeşi olsun, isterse dünyanın farklı uçlarında hayatını devam ettiriyor olsun, müminin mümine karşı olması gereken yakınlığını ve kardeşlik hukukunu defalarca tekrarlamıştır.
Aziz kardeşlerim!
Yıllardır Doğu Türkistan’da Müslüman soydaşlarımıza reva görülen zulüm ve işkence Ramazan ayı içerisinde misliyle çoğalmıştır. Küçücük çocuklara onlarca zalim eziyet ederken etrafta toplanıp bu vahşeti kahkahayla izleyen insanları görmek, maalesef bu çağda hala Habeşli Bilal’in üzerindeki kayanın kalkmadığını göstermektedir. Gencecik Müslüman kızların olmadık tecavüzlere maruz kalışları, Müslüman ailelerin birbirinin yanında katledilmeleri bize Ammar bin Yasir’i ve muhterem annesi, İslam’ın ilk şehidi Hz. Sümeyye’yi hatırlatmaktadır.
Doğu Türkistan’da camiler yıkılmakta, Kur’an kursları kapatılmakta, dini bilgilerin öğrenilmesi, namaz ve oruç gibi ibadetler de yasaklanmaktadır. Bunun yanı sıra Müslümanların işlettiği restoranlarda içki satışı zorunluluğu getirilmiştir.
Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz, bu mübarek ayda dini vecibelerini yerine getirme konusunda çeşitli sıkıntılar yaşamakta, insanlık dışı işkencelere maruz kalmaktadırlar.
Ne yazık ki yaşadığımız bu çağda, sayıları milyarlarla ifade edilen İslam dünyası, dün Mekke’de bir avuç Müslüman’ın gösterdiği feraseti göstermekten geri durmaktadır.
Koskoca İslam âleminin, bırakın eliyle veya diliyle bu zulme müsaade etmeme gayretini, kalben dahi buğz etmemek gibi bir gafletin içinde oluşu bizi derinden yaralamaktadır. Bu zulme dikkat çekmek, oradaki Müslüman soydaşlarımızın farkına varmak ve kınamak her din kardeşimizin asli vazifesidir.
Kardeşlerim!
Son olarak bir ayet-i kerime ile hutbemi tamamlamak istiyorum.
Yine yüce kitabımız buyuruyor ki:
“ Kim kendisine yapılan zulümden sonra hakkını alır ve zafere ulaşırsa artık bunların aleyhine yol yoktur. İnsanlara zulmedenlere, yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapanlara karşı durulmalıdır” (4)
Yüce Allah bizi ‘Müminler kardeştir’ ilkesiyle kenetlenmiş kullarından eylesin.
Rabbimiz bizi rahmet ışığında aydınlanan, yalnızca Allah’tan korkup, yalnızca ona sığınan kullarından eylesin.
ulkucuhaber