Ergun KAFTANCI
TERÖRÜ lanetleme ve ona karşı birleşmeyi sağlama amaçlı Yenikapı mitingini, AKP’nin mitingi haline getirdiler…
Milli ses ve nefes sloganıyla toplanan halka Tayyip Bey de siyasal telkinde bulundu…
Meclis’e 550 yerli ve milli vekil gönderilmesini istemek zamansız ve yersiz bir siyasal çıkış değil midir?
Ne demek yerli ve milli vekil…
Yerli, yani kızılderili mi?
Milliyetçiliği ayaklar altına aldığını açıklamış bir anlayışın “Milli vekil” diyerek çizdiği çerçeveye girenler kim, giremeyenler kim…
………………………… ………
Kürt yurttaşların oylarını alamayacaklarını anladılar ve hemen milliyetçi seçmenin oylarını tırtıklamaya kalktılar…
Verdikleri sinyale dikkat…
HDP‘yi de, MHP‘yi de Meclis’in dışına itmek istiyorlar…
Bu başarılırsa AKP’nin tek başına iktidar olması mümkün…
Yerli ve milli sıfatlarına sarıp sarmaladıkları vekil profilini neden ortaya sürdükleri herhalde anlaşılmış olmalı!
Milliyetçiliği tehlikeli bir siyasal yapı sayan, bu iddiayla onu ayaklar altına alan AKP zihniyeti, oy devşirmek için şimdi milliyetçi kesiliyor ve o çizgideki seçmenin oylarını ele geçirmeye çalışıyor…
Bu, karşılığı ceza yasasında olmayan siyasal bir suçtur ve cezasını da sandıkta seçmen verecektir!
………………………… ……..
Davutoğlu‘na gelelim…
AKP Genel Başkanı için kimileri “Uzaktan kumandalı lider” diyor…
Lider aldığı ya da alacağı kararları onaylatmak için partiler üstü yani tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı’na gider ve verdiği kararları onun onayın arzederse şom ağızlar (!) da susmaz, muhtereme “Uzaktan kumandalı” yakıştırmasını yapar.
Ayıptır ama bu değerlendirmede hiç mi hakikat payı yoktur?
………………………… ……..
AKP listelerinde yer alan adayların tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda Genel Başkan Ahmet Davutoğlu salona şu nasihatta bulundu:
-Kibir ve şatafattan uzak durun…
Bu nasihata ilişkin fazla bir şey söylemeyeceğim; inşallah bunu, duyması gereken birileri duymuştur…
Kibir ve şatafat siyasetçiyi alaşağı eder, yere yapıştırır.
Sırtı yere gelen o zaman ayağa kalksın kalkabilirse…
Kibir ve şatafatın tekmesi de yavaş atın çiftesi gibi pek olur…
Sonuç…
Öyle ya da böyle, siyasal felâkettir!
………………………… …….
Yeri gelmişken dikkatinizi çekerim; AKP’de yeni fenomen Binali Yıldırım. Her yere, bindirilmiş kıt’alarıyla gidiyor, kongreye de öyle geldi…
Bir örnek giydirilmiş 30-35 tip, elleri de “Rabia” diye bağırıyordu…
Binali Bey’in gözü kimin koltuğunda acaba!?
* * *
Cumhurbaşkanı itiraf etti…
Başbakan itiraf etti…
Başbakan Yardımcısı itiraf etti…
Eski Meclis Başkanı itiraf etti…
İtiraf etmeyen kalmadı.
Bölücü örgütün, çözüm süreci boyunca kentlerde silah ve mühimmat yığınağı yaptığı ve dağdaki gerilla (!) sayısını arttırdığı bu itiraflarla ortaya çıktı…
Eski İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin de, Başbakan’ın kolluk kuvvetlerine “100’den az terörist görülürse müdahale edilmesin” talimatı verdiğini açıkladı…
Ekledi:
-Terör çetesi bunu öğrenmiş olmalı ki çözüm sürecinde hiç 100 terörist bir araya gelmedi, küçük gruplar halinde bulundular…
İdris Naim Şahin 18 ay 20 gün bakanlık yaptı ve görevi süresince hep içeriden ve dışarıdan müdahalelere maruz kaldı. Hepsi çözüm sürecine ilişkindi…
Şahin‘in bir açıklaması daha var; meğer İmralı’daki bebek katili aracılara “Erdoğan’a söyleyin, bu faşist İçişleri Bakanı azledilsin ki süreç devam etsin” demiş..
İdris Naim Bey bunu da itiraf etti, “Birkaç gün sonra azledildim” dedi.
Cereyan eden bu olay devlet kayıtlarında bulunuyormuş…
………………………… ……..
Terör ve “Kürt sorunu” değerlendirmesinde nereden nereye geldiğimiz ortada. Bölücü örgütün kudurukluğuna kimlerin nasıl bir zemin hazırladığı anlaşılıyor…
Bir ülkede bu kadar hainliği, acımasızlığı ve iktidarda kalma hırsıyla üstlenilen yasadışılığı görmezden gelmek tehlikeli sonuçlar doğurur.
Bunları üstlenmek de çılgınlık olur…
Yaşadığımız bu…
Bu durum da milletimize acıdan başka bir şey vermiyor.
Ülkeyi, milletimizi ve topyekûn varlığımızı tehlikeye atamayız. O nedenle bu ortamı yaratan AKP’yi, oylarımızı sahiplenmek suretiyle siyaset sahnesinden çekilmeye mahkûm etmeliyiz…
………………………… ………….
AKP trenine 12’ye beş kala binen dava kaçağı Tuğrul, Başbakan Yardımcısı sıfatıyla ilk resmi ziyaretini Kıbrıs’a yaptı.
Çünkü orası baba ocağı…
Davayı bırakarak kapağı AKP’ye atmak suretiyle babasının kemiklerini sızlattığını anlayınca günah çıkarmak için merhum pederinin doğduğu eve de
gitti…
Yaptığı yanlıştan kurtulduğunu ve aklandığını mı sanıyor…
………………………… ………….
Kıbrıs’taki ülkücüler, Tuğrul’u pankartlarla istikbâl (!) etmiş. Birkaç pankartın içeriği ilginç; şunları yazmışlar:
-Mal satılır, mülk satılır, dava satılmaz…
-Yavru vatana hoş geldin ey yıllarca bozkurt postu taşımış ak koyun…
-Baba evine tadilat yaptırmakla oğul olunmaz. Dünyaları verseler bir ülkücü, zalimle saf tutamaz. Baba davasını satmakla adam hiç olunmaz; unutma Tuğrul bey, o soyadını taşımakla Türkeş de olunmaz!
* * *
KISA kısa değinelim..
Kamuda lüks araç alımı durmuyor, israfa devam…
Önceki yıla göre araç için sekiz ayda ödenen para, geçen yılın sekiz ayına göre yüzde 10 artmış…
…………………… ……………
Hürriyet‘te okudum; park ve bahçelerin yapımı için tam 675 milyon lira harcanmış, deprem için de 7 milyon lira…
Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık için ayrılan örtülü ödenek arttırıldıkça arttırılmış; paracıklar harcandıkça harcanmış…
17 milyon yurttaş ise hâlâ aç yatıp aç kalkıyor…
Kime gam!
Tırmanan varlık- yokluk paradoksu, ülkeyi saran patetik bir olgu değil mi sizce!?
…………………… ……………
Yargı karar verdi; resmi ya da özel hastanelerin oto parklarında yurttaşlardan ücret alınmayacak…
Bağışlayın, bu kararla az biraz dalga geçmek istiyorum…
Park parası alanları ihbar edebilirsiniz, onlar da, gazeteciler ve yazarlar gibi silahlı terör örgütü yani cemaatin üyesi olabilir…
………………………… ……….
Editör arkadaşlar bu yazıyı ne zaman yayımlar bilemiyorum. İhtiyatı hiç elden bırakmam; erken ya da geç, hepinizin Kurban Bayramı’nı tebrik edeyim de görevimi yapmış olayım dedim. Bu bayram da hayırlara vesile olur inşâllah…
Rabbim’den niyazım şudur; ülkemizde insanlar kardeş kardeş geçinsin, mutlu, müreffeh ve özgür olsun.