H. Nurcan YAZICI
Neredeyse şehitsiz tek bir gün geçmiyor ülkemizde… Her sabah aynı endişeyle, aynı yürek çarpıntısıyla haberlere dikkat kesiliyoruz. Duyduklarımız, gördüklerimiz, öğrendiklerimiz dayanılır gibi değil. Toprağa nur, ocaklara ateş olarak düşerken; yürekleri yakıp geçiyor şehitlerimiz. Hepsi o kadar genç ki! Yaşları 20, 25, 30…
Cenaze törenlerinde ise bir telaş bir telaş; siyasiler, bürokratlar, gazeteciler… Ama sonrasını derin bir sessizlik kaplıyor. O ocaklardaki insanlar, ateşleriyle baş başa bırakılıyorlar. “Her şey bir saatlik miydi yani?” diye düşünmeden edemiyor insan. Devletin ya da siyasilerin görevi, bir cenaze namazıyla bitip gider mi? Genç yaşta ölümün ne anlama geldiğini, geride kalanlar için kaç sorunun başlangıcı olduğunu, ardında kaç yalnızlık bıraktığını kimse hesap etmiyor belli ki.
****
6 Ocak 2015 tarihinde, İstanbul Sultanahmet’teki Turizm Polisi Şube Müdürlüğü’ne gerçekleştirilen bombalı saldırıda hayatını kaybeden Trabzon-Tonya nüfusuna kayıtlı polis memuru Kenan Kumaş’ı hatırlıyorsunuz; değil mi?
Cenaze töreninden sonra yaptığım taziye ziyaretinde, şehidimizin atanamayan öğretmenlerden biri olduğunu, üstelik eşinin de aynı kaderi paylaştığını öğrenmiştim. Şehidimizin eşi Gülcan Kumaş, “Ne olur, atanamayan öğretmenlerin durumuna kesin bir çözüm getirsinler. Sesimizi duyurun!” demişti. Üzerimde sorumluluk hissettiğim bu konuyu daha sonra birçok yerde dillendirdim. Sonuç ise, maalesef kocaman bir sıfır oldu.
Geçtiğimiz gün, yine Tonya’da bir ocağımıza ateş düştü. Şırnak’ta bombalı saldırı sonrası şehit olan polis memuru Soner Yıldırım’ın cenaze töreninde, baktım, yine aynı sorun dile getiriliyordu.Şehit polisin akrabası olduğunu söyleyen Ayşe Bektaş, “Atanamayan öğretmenler, polis olmak zorunda kalıyor. Sonra da şehit haberleri geliyor. İçimiz yanıyor. Milletvekillerini burada istemiyoruz” diyordu.
****
Anlaşılacağı üzere, konu gençlerimiz; konu gençlerle birlikte bizim geleceğimiz! Konu gençlerimizin emekleri ve fakat biz büyüklerin beceriksizliği! “Ülkemizin genç nüfusa sahip olması çok büyük bir avantaj” diyenlerin kulakları çınlıyor mu acaba? Avantaj gözüyle baktıklarınız; ya devlet kapısında, ya da kör bir kurşunun hedefinde…
Gençlerimiz her ne kadar söylem bazında ülke gündeminin merkezinde olsalar da, Türkiye’nin sağlam bir gençlik politikası, bir başka deyişle, düzgün bir gelecek projeksiyonu olduğunu söylemek mümkün değil.
Çünkü günümüz gençliğinin acil çözüm bekleyen pek çok sorunu var. Şehitlerimizin hikâyelerinde de şahit olduğumuz üzere; atamayan öğretmenler ve diğer tüm diplomalı işsizler, sadece aç kalmamak ve bazı sorumluluklarını yerine getirmek adına, yabancı oldukları başka meslek dallarına yönelmek zorunda kalıyorlar. Devamında da doğal olarak başka sorunlarla karşılaşıyorlar. Örneğin; yaptıkları işten ve bulundukları konumdan memnun olmayabiliyorlar veyahut da yöneldikleri o farklı meslekler için yeterince eğitim almamış olabiliyorlar. İşte tüm bu sorunlara ve başta öğretmenlerimiz olmak üzere, tüm gençlerimizin işsizliğine acilen çözüm bulması gereken mercii, devlettir.
(Gençlerimizin işsizliği, tıpkı terörün bitirilmesi konusu gibi, Trabzon yerelinde de, acilen dile getirilmesi gereken en önemli konulardan biri. Bu konuya katkı vermeden hiçbir siyasi, hiçbir iş adamı uyumasın, hiç uyumasın hem de!.. Bölgenin selameti için, yarın olabilecek asayiş problemleri için, genç nüfusun ellerimizden kayıp gitmemesi için, işsizlik ve yatırımlar meselesine sahip çıkmayı, herkes ama herkes kendine görev edinmeli.)
Ancak bizler gençlerimizi daha büyük yetki ve sorumluluklarla donatılmış bir halde ülke yönetiminde ve mecliste görmek isterken; aynı mecliste ne teröre çare ne de onların adına sağlıklı kararlar alınmadığını, sorunlarının çözümüne hiçbir katkıda bulunulmadığını görüyoruz. Yazıktır!
Yazıktır, ey devlet ricali! Yazıktır, ey milletvekilleri! Sorumsuzluğunuzun sonucudur al bayrağa sarılı tabutlar… Ya vazifelerinizi yerine getirin ve bu gençlere yardım elinizi uzatın, ya da kapatın okullarını. Umutları ve emekleri kalleş pusuların, hain namluların önüne atmayın. Gençler umudun kendisiyken, onları umutsuzluğun adresi yapmayın!…