
Ali BADEMCİ
Ülkü Ocakları bizim çocukluk yıllarımızdan itibaren âile mekanımız olmuştur; Anadolu’dan o zaman sadece Ankara ve İstanbul’da bulunan üniversitelere gittiğimiz günlerde, yatacak yer bulamadığımız zaman buradaki sandalyeler üzerinde kıvrılır yatardık. Az çok durumu olan arkadaşlar yurtlarda kalırken birçoğumuz bu imkânı elde edememiştik. Bu sebeble “Ocaklılık” yurtlara sirayet ederken “Yurt Ülkücülüğü” başladı. Sonra partileşme başladı ki bu sefer yer bulamayan bizler gibi öksüzler bu sefer buradaki tahta sandalyeleri mekân tuttu. Her gün parti ve Ocaklar bombalanırdı ama biz çaresizlikten yine buralarda huzurla yatar kalkardık. İşte 1968’ler ancak bu şekilde 8-10 yılda okul bitirlebildik. Bazılarımız cezaevlerine düştü ki burada da eğitime devam ettiler ve herhalde 15 yılda diploma alabildiler. Hain kurşunlara hedef olup da şehid olan arkadaşlarımız ise bin bir umutla geldikleri okullarını bitirip de âile ocaklarına dönemeyip Tanrı ile buluştular.
Üniversite yıllarımızda bizleri âilelerimiz aramazdı; çünkü kalabalık âilelerden geliyorduk. Biri gider beşi kalır misali! Şehâdette de çoğu arkadaşmızın arayanı olmamıştır. İşte geçmiş yıllarda “Ocaklılık” ve “Ülkücülük” buydu! Hiçbir zaman bizim olmamış hükümetler, emniyetçiler, TSK mensupları bizleri pek sever ve “Bizim çocuklar” derlerdi. Fakat 12 Eylül günü bütün bu dostluklar bitti o “Rengi bozuk” komiteci bizleri zindanlarda ağır işkencelere tabi tuttu, kimimiz darağacını kimimiz de 15-25 yıl hapishaneleri boyladık! İnanın ki cezaevinde yatanlardan 10 yıl ziyaretçisi gelmeyen arkadaşlarımız oldu. Bazen bir sigara için birbirimizi kırdık ama Allah’in gönlünde hoş olmayan intibaa bırakmadık! İşte “Ocaklılık” buydu!
Önümüze geçip bizi siyasete isyan ettiren ağabeylerimiz de oldu; onlara da uyduk! Fakat parçalandık, erken partileşemedik! Belki hâlâ bu sıkıntıları çekiyoruz! Mutlaka bir içten kemireniz, gammazlayanımız, kullanmak isteyenemiz oldu; sağolsunlar bizi hiç yalnız ve rahat bırakmadılar! Nasıl olduysa o mübarek “Ocak” sandalyeleri havalarda uçuşturdu! Sahi kimdi onlar? Hiç tahkik ettik mi? Bilerek veya bilmeyerek “Ülkücüler sokaktan çekilsin” dediler ama, bir türlü ülkücülerin sokaklarda ne gibi kötü işler yaptuğını analiz edemedik! Elbette kendini kullandıran, çek-senet peşinde koşan, ülkücülüğü kabadayılık sananlardan bahsetmiyoruz! Söz konusu “Ocaklar”dır! Bunlardan kötü işe bulaşan gördünüz mü? Fakat yine de birçok şeyden arındık ve şu günlerde muhteşem geçmişimize döndük ki Allah’a hamd ediyoruz!
Fakat bir eksikliğin sıkıntısını da çekiyoruz! Okumuyor, yazmıyoruz, eğitim yapmıyoruz! Eskiden bu işler daha çok ciddiye alınıyordu. Hiçbir yerde bulamadığınız kitapları MHP Genel Merkezi’nde bulabilirdiniz. Bundan belli bir gelir de elde ediliyordu! Yeni dönemde bu işler rafa kalktı, Ocaklar’ın da böyle bir faaliyeti olduğunu sanmıyoruz! Bu sebeble ülkücüler ve siyasetçiler donanımsız hâle geldi! Bizce siyasetteki başarısızlığın gerçek sebebi budur. Üniversite Öğrenci Kulüpleri Konferans gibi etkinlikler yapıyor ama dört duvar arasında kalıyor. Ülkü Ocakları’nın bu kadar siyasileşmesine imkân verilmemeliydi; çünkü burası birer Siyaset Akademisi gibi çalışıyordu. Şimdi ise partinin Gençlik Kolları durumundadır.
Ülkü Ocakları’nın durumu mutlaka kuvvetlendirilmelidir, şu anda en büyük eksikliğimiz budur. Eğitim faaliyetlerine bilhassa önem verilmelidir. Genel Merkez’de hiç olmazsa 50 kişilik bir üst düzey ile Genel Türk Tarihi çalışması yapılmalıdır. Tarih, Edebiyat, Sosyoloji, Ekonomi gibi bilim dallarının hatip öğrencileri seçilmeli ve bunlara tıpkı okullar gibi en az bir aylık bir program uygulanmalıdır. Yetişen insanlar İl Başkanlıklarına gönderilmeli ve bu çalışma tabana kadar sirayet etmelidir. Parti Genel Merkezi bünyesinde bu çalışmalar faydalı olmuyor. Ocak bir ilmi dergi çıkarma kararı almış, çok güzel bir niyet! Ama mutlaka ilmi ve şumüllü olmalı! Popilizmden vazgeçilmelidir! Bir sürü yetişmiş insan var, bunlardan bilhassa faydalanılmalıdır! Çalışanların birçoğu ferdi araştırmalar yapıyor, bunları arayıp bulmalı ve Ocak hizmetine davet etrmelidir.
Dolayısıyla yeniden ve sıfırdan bir çalışma başlatılmalıdır. Çıkarılacak dergide rastgele yazılar yerine hakemden geçmiş dolu dolu yazılar yer almalıdır. Bunlar belli bir sıra takip etmelidir. İşte o zaman hareket gerçek mecraına oturacak, donanımlı siyasetçiler yetişecektir.
Muhabbetle.