
Ergun KAFTANCI
ANKARA‘da meydana gelen menfur olay, devleti, yurdu ve yurttaşı koruyup kollamakla görevli olanların bu görevi ihmali edemeyeceğini ve her daim pür dikkat görev yapmak zorunda olduklarını bir kez daha gösterdi…
İki ayrı canlı bomba Ankara Garı önünde, üzerlerindeki TNT malzemeli bombaları, meydanı boş buldukları için peş peşe patlattılar. Herhalde ikisi de paramparça olmuştur…
Üç bakan, Adalet, İçişleri ve Sağlık bakanları konuya ilişkin basın toplantısında miting meydanında her türlü güvenlik önleminin alındığını iddia ettiler…
Söyledikleri doğru olsaydı bu olay yaşanır mıydı!?
Emniyet Müdürlüğü görevinden alınıp bakan yapılan Selami Altınok, “Miting meydanı bariyerlerle çevriliydi, alana girmek isteyenlerin üst kontrolleri yapılıyordu” diyerek kolluk kuvvetlerinin Gar Meydanı’nda hiçbir önlem almadığını ikrar etmiş oldu..
Dedim ya, iki terörist meydanı boş bulunca menfur olayı gerçekleştirdi.
………………………… ……………
Polis, Gar bölgesinin toplanma alanı olarak seçildiğini bilmiyor muydu?
Bu alanda da tıpkı miting alanındaki gibi, güvenlik tedbiri alamaz mıydı?
Bu ihmalin, mazur görülmesi mümkün değil!
Gar Bölgesi’nde de güvenlik tam anlamıyla sağlansaydı 95 yurttaşımız can vermezdi, 246 yurttaşımız da yaralanmazdı…
……………………. ………………
Menfur olaya ilişkin herkes bir şey söylüyor ve olayı değerlendiriyor…
Ben, devletin başı olan Cumhurbaşkanı‘nın sözlerini önemsiyorum. Onun tesbiti ve değerlendirmesi çok önemli, onun sözlerine itibar ediyorum…
Şu açıdan önemli; devlet bundan sonra ne yapacak, teröre karşı nasıl bir yok etme politikası üretecek, ne gibi önlemler alacak ve terör belasından ülkeyi nasıl kurtaracak…
Bu ve mütemmimi soruların yanıtlarını en sağlıklı ağız olan Tayyip Bey’den beklemek gerekiyor…
……………………. ………………
Cumhurbaşkanı menfur olaya ilişkin olarak “Tren Garı’ndaki saldırı, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, geleceğimizi hedef almaktadır” dedi…
Çok doğru…
Ancak terörün birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi ve geleceğimizi hedef alması yeni değil ki… AKP iktidarının ilk yılından başlayarak bugüne kadar gelen ve içi boş olduğu ortaya çıkan “Çözüm süreci” yüzünden giderek azgınlaşan terör, o günden bugüne birlik ve beraberliğimize saldırmıyor mu?
AKP iktidarı bu saldırıları yok etmek için 13 yılda ciddi ve kalıcı ne ekonomik, ne sosyal, ne de güvenlik önlemi aldı…
Saldım çayıra mevlâm kayıra dileğiyle terörü yeneceğini sandı…
Müzakere masasına oturarak, pazarlık yaparak, ödün vererek ve çözüm süreci safsatasına sığınarak terörün üstesinden gelinemeyeceğini şimdi Cumhurbaşkanı dahil herkes daha net görmüş ve anlamış olmalı…
Silahlı kalkışma ancak silahla defedilebilir arkadaşlar!!
Bu kuralı bile dikkate almış değiliz!
………………………… ………….
“Bu menfur saldırıyı gerçekleştirenlerin amacı, farklı toplum kesimlerini birbirine düşürebilmektir. Bu konuda herkesi sorumlu davranmaya, dikkatli hareket etmeye, terörün yanında değil karşısında yer almaya davet ediyorum”…
Bu da Cumhurbaşkanı tarafından halkımıza yapılan davet…
Birbirimize düşmememiz gerektiğini söylüyor. Haklı; herkes, özellikle AKP iktidarının başından beri üstlendiği kutuplaştırma, ayrıştırma, ötekileştirme gayretlerine el ele vererek karşı çıkmalı…
Bunları yapanlar “Benden- Benden değil” kafasıyla insanları birbirinin hasmı olmaya ittiler; geldik günümüze, insanlar birbirini sevmez, birbirinden kuşkulanır oldu. Bu oluşumu hazırlayanların başında AKP’nin başı da vardı, ayakları da. Gemideki tayfa, bu ayrıştırma politikasına ayak uydurmak zorunda bırakıldı…
Bugünkü ortam Cumhurbaşkanı‘nı birlik, beraberlik, kardeşlik çağrısı yapmaya mecbur bırakıyorsa bunun nedeni geçen 13 yılda üstlenilen ayrımcı politikalardır.
Halkımız o politikanın şampiyonluğunu da kimin yaptığını anımsamaktadır…
.……………………….. ……………
Evet; bu saldırı karşısında göstereceğimiz dayanışma ve kararlılık, teröre vereceğimiz en büyük, en anlamlı cevap olacaktır.
Sadece teröre değil, onu tırmandıranlara ve toplumu kutuplaştıranlara da…
…………………… …………………
Ankara Garı önünde önlem alınmasını sağlamayanlar sorgulanmalı. İçişleri Bakanı da derhal istifa etmeli. Keza Başbakan Davutoğlu da görevini bırakmalı.
“Güvenlik zaafı varsa önlem alırız” diyen bir başbakan ülkeye yakışmıyor, hafif kalıyor. Alırızdiyor ama aldık diyemiyor…
Rötarlı tren gibi; menfur saldırı olduktan sonra önlem alırız lafının kıymeti mi kaldı!?
Böyle bir başbakanın istifası istenmez mi!?
………………………… …………….
Efendim, saldırıda yabancı parmağı varmış…
Mış yok, saptayacak ve vardı diyeceksin…
Bir yakınma da şu; herkes izlediğimiz dış politikayı saldırının nedeni olarak gösteriyor…
Olamaz mı, gösteremez mi, öyle değil mi?
Suriye konusuna bulaş, sonra üzerinde Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya federasyonu‘nun cirit atmasına kız, köpür, nutuk at, cart curt et; ne hakla!?
Oturup dövünmekle, malûmun ilâmı gibi bu ikiliyi emperyalist ve saldırgan diye işaret etmekle elimize ne geçecek; akıllanacak mıyız; her konuya burnumuzu sokmaktan vaz mı geçeceğiz, yoksa ikisiyle de başa baş, dişe diş mücadele mi edeceğiz…
Dövünüyoruz da ne değişiyor, elimize ne geçiyor söyleyin Allah aşkına!
Suruç’ta ve Diyarbakır’da yaşanan benzer saldırılardan akıllanmamış bir devletin güvenlik anlayışı da bu kadar olur, yani laçka ve hainler de orada burada daha çok bomba patlatıp yurttaşlarımızın canını alır…
* * *
DERKENAR: Menfur olayın televizyonlarda görüntülü ve ayrıntılı verilmesini Başbakanlık engelledi, yasakladı. Radyo Televizyon Üst Kurulu da bu yasağa uyarak kurumlara tebligatta bulundu…
Bir haberin yayınlanmasına yasak koyacak merci başbakalık mıdır; öyle olunca yargıya iş kalır mı; yargı, o yetkisini de -yasaya rağmen- Davutoğlu‘na kaptırmış olmaz mı?
Bu neyi getirir onu da söyleyim; bundan kelli başbakanlık, işine gelmeyen haberleri zırt pırt sansürleyebilir…
El âlem o nedenle Türk Basını‘nın geleceğinden kuşku duyuyor. Şimdi sormak lâzım, Tayyip Bey‘in kafasında tecessüm eden “Yeni Türkiye”de özgür basın imgesi böyle mi olacak, bu durumu da demokrasinin gereklerinden biri mi sayacağız…