
Muhtar KEMAL
Türkiye’nin T-LORAMIDS (Turkish Long Range Air and Missile Defence System) yani Türkiye Uzun Menzilli Hava ve Füze Savunma Sistemi ihalesini G-20 toplantısı aynı gün iptal etmesi farklı tepkiler aldı. İptal kararının Erdoğan – Obama görüşmesi sonrası alındığı da iddia edildi oysa Savunma Sanayii Müsteşarı Ekim ayı içerisindeki bir konferansta ihale ile ilgili bir karar alındığını ve bir süre sonra açıklanacağını söylemişti. İhalenin iptal edildiğine dair açıklamanın G-20 sırasında açıklanması Türkiye’nin Batı’ya sırtını döndüğü iddialarına karşı bir PR çalışmasıydı.
90’lı yıllardan beri hava savunma sistemini modernize etmeyi planlayan Türkiye, T-LORAMIDS sürecini 2006 yılında uçak, seyir füzesi, helikopter gibi tehditlerin yanı sıra kıtalararası balistik füzeler ile gerçekleşebilecek konvansiyonel, kimyasal, biyolojik ve nükleer saldırılara karşı savunma ihtiyacının karşılanması amacıyla başlatıldığı açıklandı. Kıtalararası balistik füzelerin yapısı incelendiğinde aslında bu füzelere karşı savunmanın çok da mümkün olmadığı görülmektedir. Uzun menzilli füzeler hedefe ateşlendikten sonra dikey açı ile uzaya kadar tırmandıktan sonra yatay bir açı ile uzayda yol almakta daha sonra tekrar atmosfere girerek hedefe hızla ulaşmaktadır. Füze sistemleri uzay teknolojisini kullanmaktadır ve savunma için yine uzay teknolojisi kullanılmaktadır.
Uzun menzilli füzelerin hızları 30 Mach’a yani ses hızının 30 katına ulaşmaktadır. Bu da hedeften ateşlenen bir füzenin saatte 36.720 KM hız ile hedefe yol alması demektir. Savunma sistemleri bu füzeleri uzayda yakalamayı hedeflemektedir ve yine uzay teknolojisi kullanmaktadır. Hedefe varış süresi Rusya’dan kalktıktan sonra 15 dakika olan bir füzenin tespiti, gerekli onayların alınması, ateşlenmesi ve hedefi belli bir yükseklikte yakalaması oldukça güçtür. Savunma sisteminde saldırı sisteminin bir benzeri olan ve uzay teknolojisini kullanması nedeni ile bu teknolojiyi kullanan kıtalararası füzelere sahip olan ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Hindistan’ın sahip olduğu caydırıcılık ve baskı gücünü paylaşmamak için diğer ülkelere teknoloji transferine sıcak bakmamaktadır. Türkiye’nin de bu ihale neticesinde teknoloji transferi ile kıtalararası füze geliştirme teknolojine sahip olma arzusu olduğu anlaşılmaktadır.
T-LORAMIDS ihalesine katılan Amerikan Patriot ailesinden PAC 3, Rus S300 – S400, Fransız-İtalyan Aster-30 Block 1 ve Çin FD-2000 serisinden HQ-9 serisi incelenmiş ve teknik puanlamada Çin sisteminin en yüksek puanı aldığının açıklanması sonrası Türkiye Batı’dan baskı görmeye başlamıştır. İhale sonuçlanmamış ve diğer ülkelerden ek teklifler istenmiş olmasına rağmen Çinli firma ile görüşmelere başlanması sonucunda kamuoyunda proje Çin Füze İhalesi olarak adlandırılmaya başlanmıştır.
Amerika, Fransız-İtalyan ve Rus sistemlerinde yerli katkının % 10-12 olmasına rağmen Çin sisteminde % 30’u bulması yerli katkı hedefini % 50 olarak belirleyen Türkiye’nin değerlendirmesinde yüksek puan almasına sebep olmuştur. Ayrıca dost düşmen ayırma sistemi olan IFF’nin Aselsan tarafından yapılması ve Çin’e ya da NATO sistemine bağlı kalınmaması önemli konulardan biridir.
Çin sisteminin tercih edilmemesini savunanların eleştiri konularının başında Nato ile entegrasyon sorunu gelmektedir. Ayrıca Çin’in Nato sistemlerine sızarak casusluk yapma riski de dillendirilse de bir NATO üyesinin Çin sistemini tercih etmesinin NATO’ya yaşatacağı prestij kaybı diğer eleştirilerden biridir. Çin’in NATO pazarına girmesi Batı’nın istemeyeceği konulardan biridir.
Batı’nın tüm bu eleştirilerine rağmen Türkiye’nin Milli çıkarları doğrultusunda karar vermesi gerekirdi. Türkiye sistemi teknoloji transferi yerine kendi imkânları ile geliştirmeye çalışması en az 10 yıllık bir kayba sebep olacaktır. Bu durum Türkiye’nin uzun menzilli füzelere sahip olma süresini ertelemiştir ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) caydırıcılığına darbe vurmuştur. Rusya Hazar Denizi’nde bulunan gemilerinden ateşlediği füzeler ile Suriye’yi vururken AKP’nin dış politikada yaptığı hataların sonucunda Işid’i destekleyen ülke pozisyonuna düşen Türkiye modern silah sistemlerine hızlı erişimden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Yanı başımızdaki İran uzaya füze gönderirken biz geri kaldığımız teknolojiyi yakalamak için çok hızlı koşmalı ve Milli sistemlerimizi TSK envanterine kazandırmalıyız.