Ergun KAFTANCI
RIZA Türmen, uluslararası hukuk dünyasında Türkiye’nin bir numaralı ismidir…
Türmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlarından biriydi…
O görevde çok takdir edilen dikkate değer çalışmalar yaptı…
Üyelik süresi dolunca Türkiye’ye döndü ve hukuka koşut olarak da siyaset kurumuna katıldı.
Türmen sadece bu yönleriyle tanınmaz değerli okurlar; aynı zamanda büyükelçilik yaparak ülkemizin dış dünyaya bakışına önemli katkılarda bulunmuş bir diplomattır, o hizmetleriyle de tanınır…
………………………… ………
AKP iktidarının yeni anayasa yapma yolları arayacağı bir sürece giriyoruz. İktidar partisinin sandalye sayısı yeni bir anayasa yapmaya yeterli değil. En az 15 sandalyeye daha gereksinimi var…
Şimdiden gözlerini MHP ve HDP‘ye dikmiş durumdalar…
Vaktiyle 11 vekilin transferiyle Ecevit’in iktidar olduğunu örnek alabilir, siyasal ahlâktan uzak bu yola sapabilirler…
Sonuç alabilirler mi bilemiyorum…
……………………. ……………
Türmen de hepimiz gibi böyle bir sürecin öne çıkmasından endişeli…
Zira anayasa değişirse başkanlık sistemi ülkeye musallat olabilir…
Bu tehlikeyi işaret ederek “Başkanlık olursa diktatörlük gelir”
endişesini dile getiren Türmen’e “Uyarıda bulunmakta geç kaldın” demek isteriz…
Bugün ülkemizde, dünyanın sayılı siyaset uzmanlarının da saptadığı gibi, mevcut fiil durum zaten tek kişilik siyasal yapıdır. Bu yapı hukuken var olan fakat etkisiz kılınan parlamento varlığını yarın da, dikkate alır gibi yapar fakat asla dikkate almaz…
Olası anayasanın şimdiden konuşulan maddelerine bakıldığında insan bu hükme varıyor. Nitekim Rıza Türmen de bu tehlikeyi gören bir hukuk adamı olarak uyarısını yaptı ve diktatörlüğün ayak seslerini herkesin duymasını sağlamaya çalıştı.
Teşekkürler Türmen!
………………………… ………………..
Türk tipi başkanlık modeli ülkeye musallat edilirse yasamanın görevi de askıya alınır…
Yasalar yerlerini kararnamelere bırakır…
Kararnameleri ise tek adam hazırlar ve topluma dayatır…
Tek adam ayrıca atama yapma yetkisini de kendinde toplar. Sonuçta devletin mekanizmalarını istediği şekilde, oluşuma ses çıkarmayan ve kendisine biat eden insanlarla kurar…
Kendilerini kurmay gibi gören şom ağızlar, üç beş gündür bunu işliyor.
………………………… ………………..
Bu sistemde parlamento varken yok sayılacak, başbakan da tek adamın özel kalemi haline dönecektir.
Bu gerçeğe rağmen Ahmet Davutoğlu‘nun ille de başkanlık sistemi diyerek bu koşulu topluma dayatmaya çalışması akıl alacak bir siyasal tavır değildir.
Özel kalem müdürü konumuna inmek elbet utanılacak bir şey sayılmaz.
Seçimde alınan oylarla iftihar eden ve Beştepe’nin hevesine övgü dolu sözlerle sahip çıkan birinin, böyle bir yok oluşuma direnmesini de beklemek beyhudedir…
* * *
SANKİ ülkenin tüm sorunlarını çözdüler de geriye sorun olarak tek adamlık yani başkanlık sorunu kaldı!
Bütün hevesleri AKP’ye lokomotiflik yapan Tayyip Bey‘in kaprisi haline gelen başkanlık sistemini hayata geçirmek. Bu ısrara kapris demek doğru mu olur bilemiyorum, tutku desek daha mı doğrudur ona da karar veremiyorum…
En doğrusu galiba hedef demek…
Demek ki Tayyip Bey’in ilk iktidar günlerinden bu yana ortaya koyduğu hedef işte bu tek adamlık yani“Başkanlık”…
AKP’liler, kurucu liderin bu hedefi etrafında kilitlenmiş durumda…
Umutları var, ne demişler; Gün ola harman ola!
…………………… ……………………
Ülkenin siyasal hayatında AKP flaması dalgalanırken tek adamlığa, yani başkanlığa gitme sürecinin hemen başında, insanın dikkat platformunda söylemleri ve eylemleri canlanıveriyor.
12 Eylül darbecilerini en ağır dille eleştiren, faşist olmakla suçlayıp yargılanmalarını sağlayan AKP değil mi!?
Bu iktidar 12 Eylül faşizmini bile geride bırakan işler yaptı…
“Tam bir evrensel demokrasi, geniş özgürlükler, herkese hak ve çağdaş hukuk” diyerek yol haritasını açıklayanlar, giderek bir totaliter rejimi yerleştirme gayretlerine düştü.
Bu gerçek yadsınabilir mi?
Verdikleri onlarca sözü tuttular mı?
12 Eylül faşizminden daha katı bir faşist anlayışı uygulamadılar mı?
Kıyıma tabi tutmadıkları kesim kaldı mı?
Böyle bir iklimde tek adamlık sistemine gidilirse diktaya çanak tutulmuş olunur.
Allah muhafaza!
* * *
TAYYİP Bey tek adam haline getirilirse diktatör olur mu?
Düşüncemi açıklayım; bir başına bırakılırsa olmaz…
Ancak, çok ve değişik çıkar peşinde koşan AKP’liler muhteremi diktatörlüğe zorlayabilir… Ona haşa peygamberlik, sultanlık, padişahlık, halifelik yakıştıranlar, sonunda diktatörlüğü de yakıştırmaya kalkabilirler.
Böyle bir gelişme sonrası gidişatımız da değişebilir…
Bu sürece karşı en büyük direnci göstermek görevi Tayyip Bey’e aittir. Direnemezse illallah ederek diktaya geçişi seçebilir…
Sonrası malûm; Allah muhafaza, her diktatörün başına gelen, muhteremin de başına gelebilir…
………………………… …………..
Aman haa, kimse yanlış adım atmaya!