
Ergun KAFTANCI
ÖNEMLİ bir satışa ulaşmış haftalık tek gazeteydi Kurultay…
Sonra yerini, günlük Yeniçağ gazetesine bıraktı. Bugün Yeniçağ, ehil ellerde yürüyor ve her sabah binlerce okuruyla buluşuyor…
Yeniçağ‘ın iki kardeşi var…
Biri, isim babası olduğum Günboyu, diğeri Dokuz Sütun…
Sonra yerini, günlük Yeniçağ gazetesine bıraktı. Bugün Yeniçağ, ehil ellerde yürüyor ve her sabah binlerce okuruyla buluşuyor…
Yeniçağ‘ın iki kardeşi var…
Biri, isim babası olduğum Günboyu, diğeri Dokuz Sütun…
Bunlar da her sabah okurlarına ulaşıyor.
………………………… ………………….
Kurultay’da yazdığım dönemde CHP’nin başında, simasıyla Sovyet polis teşkilâtının elemanlarından Lavrenti Beria‘yı anımsatan sayın Deniz Baykal vardı.
…………………………
Kurultay’da yazdığım dönemde CHP’nin başında, simasıyla Sovyet polis teşkilâtının elemanlarından Lavrenti Beria‘yı anımsatan sayın Deniz Baykal vardı.
Beria Gürcü idi…
Baykal Yörük
Beria sivrilip Stalin‘in -O da Gürcü– yanına yerleşince Sovyetler Birliği’nin Stalin’den sonra gelen en gaddar ve korku salan tipi oldu.
Ne alâka demeyin..
Beria ile Deniz Bey‘in ağız ve çene yapıları birbirine çok benziyordu…
O benzerliğe bu nedenle değinme ihtiyacı duydum…
………………………… ………………….
Tarihi tam hatırlayamıyorum, Baykal yaptığı bir konuşmada “Sosyal demokrasi feminendir” demişti…
O tarihte Kurultay‘ın birinci sayfasında küçük fıkra yani taşlama da yazıyordum; taşı gediğine koyayım dedim…
Koydum da…
Yazdığım taşlama, ortalığı velveleye verecek kadar kışkırtıcı da değildi…
Ama CHP’deki şeytanın avukatı tipler hemen ayağa fırladı, ne edepsizliğimi bıraktılar, ne seviyesizliğimi…
İşin acı yanı, o ağızlara MHP’liler de katıldı…
Taşlamayı gündeme getirip CHP’lilere jurnalleyen de yanılmıyorsam Helin Özmen adındaki genç hanım meslektaşımdı…
………………………… …………………………
O minnacık taşlamada ne dediğimi yineleyim…
Baykal’ın sosyal demokrasiyi feminen ilan etmesine atıf yaparak
“Doğrudur; bu özelliği, sürekli ırzına geçilmesinden de anlaşılmıyor mu?” diye yazmıştım…
Zira bugün olduğu gibi, o günlerde de sosyal demokrasi, bazı siyasal tipler tarafından sulandırılıyor, kalıbının dışına çekiliyor, mıncıklanıp duruyordu…
“Sosyal demokrat yaşamın” âdeta ırzına geçiliyordu…
Baykal o siyasal çizgiye feminen deyince aklıma bu espriyi yapmak geldi…
………………………… …………………………
Koskoca Deniz Baykal, feminen ile feminist sözcüklerini karıştırmıştı…
Oysa yanında İnal Batu merhum gibi, birkaç dil bilen bir diplomat siyasetçi vardı; insan ona sormaz mıydı?
Ne yazık ki beni ayıplayanlardan biri de İnal Batu oldu…
Bir radyo, ikimizi telefon bağlantısıyla buluşturdu. İki sözcüğün arasındaki nüansı anımsattığımda rahmetli susmak zorunda kalmıştı.
………………………… ………………………… .
Sosyal demokrasinin bir özelliği de feminist, yani kadını koruyor olmasıydı.
Baykal bu anlayışı feminen yapınca ben de ona göre değerlendirdim..
O küçücük taşlamaya ânında kimler tepki koymadı ki…
Onlardan biri de Cevdet Selvi idi.
O zaman anladım ki CHP, okuduğunu anlamayan ya da ters anlayan siyasetçilerin elinde sürüklenip duruyor…
………………………… ………………………… .
CHP’li değilim…
Objektif kalmaya çalışan bir gazeteci olarak bugün CHP’nin farklı noktada oluğunu görüyorum. Parti yönetimi öncekilere kıyasla daha cevval, hareketli, heyecanlı ve anlayışlı insanların elinde…
Okuduğunu anlamayan ya da ters anlayan CHP’li yönetici kalmadı gibi…
Darısı MHP’nin başına…
* * *
PUTİN yanlış dış politikalar üretince Rusya’nın mali gücü bozuldu. Ülke ekonomisi, en berbat 10 ülke ekonomisinden biri oldu…
Rus basını, kısa günde 65 yabancı firmanın ülkeyi terk ettiğini ve yatırımlarını daha güvenli ülkelere kaydırdıklarını yazdı…
Rusya’dan vazgeçen dev şirketler arasında gelişmiş teknolojiye sahip ve dünya piyasalarına hitap eden büyük şirketler ağırlıkta…
………………………… ………………………… …..
Putin‘in Suriye diktatörü Esad‘a sahip çıkması ve müttefik sıfatıyla ülkenin pek çok yerini “Esad düşmanlarını yok ediyoruz” diyerek bombalaması, üstüne üstlük Lazkiye civarında bulunan iki üssünü takviye etmesi, batılı ülkeleri ve bu ülkelere mensup girişimcileri iyice tedirgin etti…
Rus piyasaları allak bullak olmuş vaziyette. Halk endişeli, insanlar kısa süre sonra ülkede gıda maddesi sıkıntısının baş göstermesinden korkuyor…
Marketlerde raflar boşaldı, sadece pazarlarda sebze ve meyve bulmak mümkün. Onlar da Suriye’den ve bir iki eski demirperde ülkesinden sağlanıyor…
Görüyoruz, yanlış politikalar insanlara ve milletlere pahalıya patlıyor; Rusya günlerdir bu sıkıntıyı yaşamakta…
Bizim de sıkıntılarımız var; Suriye politikasındaki yanlışlarımız siyasal endişelerimizi artırıyor… Ama iyi tarafımız da var; sorunları er ya da geç çözme yeteneğimize güveniyoruz.
* * *
BAŞKANLIK sisteminden bahsedilirken ortaya atılan bir söz var ki insanı endişeye sevk ediyor.
Cumhurbaşkanı, parlamenter sistemin iyi sonuç vermediğini, seçilmiş başbakanla seçilmiş cumhurbaşkanının iki başlılığa neden olduğunu söyledi.
Kafasındaki “Türk tipi” başkanlık sürecinde öyle anlaşılıyor ki parlamento geri planda olacak. İnsan “O zaman milli iradeyi bir başına başkan mı temsil edecek” diye düşünmekten kendisini alamıyor…
Böyle bir durum söz konusu olursa ülkede kuvvetler ayrılığının kalmadığını göreceğiz…
Asıl tehlikeli olan bence bu!
………………………… ………………………… .
Anayasayı yenileme sürecinde başkanlık konusu yer almazsa hükûmet konuyu referanduma götürmekte kararlı. Tayyip ve Ahmet Beyler‘in referandum tarihini dahi belirledikleri söyleniyor…
Erdoğan kesinlikle yüzde 50’nin üzerindeki oy’una güveniyor ve halkın başkanlığı onaylayacağını düşünüyor…
………………………… ………………………… ..
Son günlerde konuya ilişkin dayatma amaçlı açıklamalar da çoğaldı. Bir açıklama da Veysel Eroğlu‘ndan, “Önünde sonunda başkanlık gelecek” diyor.
Bu baskıcı cümleyi kullanmayan bir AKP’liye rastlamadım şimdiye kadar. Halkı, başkanlığı kabule şartlandırıyorlar…