Ergun KAFTANCI
HAK, hukuk ve adaletten dem vuran, adında da “Adalet” sözcüğüne yer veren iktidar partisi 14 yılda aleyhinde verilen kaç yargı kararını “Eyvallah”
diyerek uygulamıştır acaba…
Gördük, mahkemelerin, Yargıtay’ın, Danıştay’ın ve hatta Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını genelde, savsakladılar, uygulamadılar, lâfı âdeta
“Biz yargının kararlarını tanımayız” demeye getirdiler.
Çok örnek verilebilir…
Mesela biri…
İstanbul’un siluetini bozuyor dedikleri gökdelenlerin yapımına izin veren kendileri; mahkemenin yıkma kararını uygulamayan da kendileri…
…………………………
İstanbul’un çeşitli yerlerinde yapılan imara uymayan binaların aleyhine çıkan yargı kararlarının hemen hepsi askıya alındı, uygulanmadı…
Bahçeşehir’de yaşanan imar kepazeliğine yargı “Dur” dedi ama atı alan Üsküdar’ı geçti. Bölgedeki imara kapalı ve zemin etütleri “İnşaat olmaz”
diye açıklanan boş alanlar, yandaş müteahhitlerin eline geçti, inşaatlar başladı…
Nihayet mahkeme kararı geldi; “Buralarda imar yasasına göre inşaat yapılamaz” denildi. İktidarın elindeki belediye ise kararı zerre kadar dikkate almadı…
Kepazelik berdevam!
…………………………
Boğaz İmar Yasası‘na göre bahse konu alanda bina yapılamazdı. Anadolu yakasında bilmem ne villaları yapıldı, hepsinde birer yandaş aile sefa sürüyor. Yargı kararı var ama, kimse villalara dokunamıyor…
Mesela Şehrizar Konakları…
Onların da imar durumu sakat ama kimse sorgulama cesareti gösteremiyor.
Ya Urla’da Hacılar Koyu‘ndaki villalar?
Tamamı kaçak, rusatsız. Üstelik o alan SİT; buna rağmen villalar sıra sıra, koy da villa sakinlerine açık, ahaliye kapatılmış durumda…
81 ilimizde imar izni olmadan yapılmış yüzlerce yapı var. Bunların mahkemeye düşenleri arasında yargı tarafından karara bağlanmış olanlar bulunuyor. Yüzde kaçı o kararlara uyularak yıkılmış olabilir diye merak ediyor insan…
İmar durumuna ilişkin kararları bir kenara koyalım; idari mekanizmada haksız, hatta hukuksuz yapılan atamaların durdurulması yönünde verilmiş kararlardan ne haber…
Hangileri uygulandı, devlet sırrı değilse açıklasınlar…
Keza, devlete çalışanların göreve iade gibi isteklerine ilişkin verilen yargı kararlarının yüzde kaçı uygulanmış olabilir…
İçişleri Bakanı Efkan Ala, Meclis kürsüsünden “Anayasayı tanımıyorum” demişti. Anayasayı tanımayan, anayasaya dayalı olarak yapılan yasaları tanır mı? O yasalara uygun olarak verilen yargı kararlarını dikkate alır mı…
Almıyorlar işte!
Ala‘nın ağzından dökülen, AKP’nin hak, hukuk ve adalet konusunda ki anlayışıdır; yargı kararlarına karşı takınılan siyasal tavır bundan daha veciz (!) biçimde açıklanamazdı, o görevi de Efkan Bey başarıyla yapmış oldu…
……………………..
Cumhurbaşkanı’mız başkanlığı, yani tek adam yönetimini savunurken, sonunda meczup olduğu ortaya çıkan Nazi diktatör Adolf Hitler‘in kurduğu sistemde parlamenterliğin de olduğunu anımsattı…
Olabilir…
Ama o Almanya’yı iyi gözlemlemek lâzım.
Parlamenter sistem, Hitler delisinin uzak yakın demeden onlarca ülkeyi işgal etmesini, insanların kazanlarda yakılmasını, sürgüne gönderilmelerini, mal ve mülklerinin soyulup soğana çevrilmesini, aile kavramını ortadan kaldırmak amacıyla erkeklerin, kadınların ve çocukların birbirinden ayrılmasını engelleyebildi mi…
Hitler‘e rağmen insan onurunu savunabildi mi…
Demokratik uygulamaları sağlayabildi mi…
Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünü, Din ve vicdan özgürlüğünü, Basın özgürlüğünü, Haberleşme özgürlüğünü, Yerleşme ve seyahat özgürlüğünü sosyal hayatın vazgeçilmezleri olduğunu kabul edebildi mi, bu özgürlüklerin kullanılmasına imkân hazırlayabildi mi?
O dönemin Almanya’sında “Tek adam” yönetimi, özgürlüklerin zerresine izin vermedi, hem da Nazi anlayışını sahiplenmek zorunda bırakılan parlamentodaki demokrat düşünceli parlamenterlere rağmen…
Bizde başkanlık sistemi uygulanırsa parlamentonun, tıpkı Hitler Almanya’sında olduğu gibi esamisi okunmayabilir, etki alanı sıfıra iner…
adece -o da göstermelik– bir onay mekanizması durumuna düşer; başkanın alacağı kararların onay merkezi olur.
Parlamenter sistem Amerika Birleşik Devletler’indeki gibi olursa, belki..
Orada başkan, alacağı kararın sistemden geri döneceğini düşünerek keyfen ve partizanca davranmıyor.
Bu hassasiyeti gösterebilecek miyiz!?
…………………………
Partili başkana gelince, o hiç olmaz…
Parti varlığını, en tepeden an aşağıya her alanda, nasıl etkili hale getirdiğimizi görelim. “Hâmil-i kart yâkinimdir” alışkanlığı daha koyulaşır ve partizanlığı öne çıkarır…
Öyledir bu işler, rahmetli babam “Alışmamış (Biiip..)te don durmaz” derdi. Demokrasiye ve demokratik olmaya alışmadığımız için başkanlık sisteminin üzerimizde durmayacağını, akıp gideceğini, dursa bile kimseye mutluluk ve özgürlük getirmeyeceğini düşünüyorum…