Ergun KAFTANCI
İKİ PARTİLİ, ya da çok partili bir siyasal ortamda, parlamentoyu etkisiz hale getirip –baypas ederek– milli iradeyi tek adamın yani başkanın iradesine bağlamak demokratik olmaz.
………………………… …………………
Böyle bir başkanlık türü diktatoryal bir yapı oluşturabilir. Başkanın içinde diktatörlük hevesi olmasa dahi etkisiz bir parlamentonun varlığı, başkan olan kişiyi diktatörlüğe itebilir.
Örnek hayli fazla…
………………………… …………………
Nitekim, gerek Hitler, gerek Mussolini, günümüzde de gerek Esad, gerek Sisi, parlamentolarının etkisiz kılınması sayesinde diktatör oldular.
Parlamentoları vardı ama esamileri okunmuyordu…
Parlamenterlerin tek görevi diktatörü her fırsatta alkış yağmuruna tutmaktı.
………………………… ………………….
Yeni anayasaya ilişkin çalışmalar başladı…
MHP, komisyonda yer alacak isimlerini saptadı. AKP de aynı çalışma içerisinde. CHP, hukukçu olan ağır toplarını komisyon üyesi yapacak gibi görünüyor…
Meclis Başkanı da boş durmuyor, Tayyip Bey ile görüştükten sonra dört parti liderine birer mektup yolladı…
Görünürde kıpır kıpır bir çalışma var. Önceki dönemde de kıpır kıpır çalışıldı ama komisyon sonuç alamadan dağıldı…
Bu defa da çalışmaların yarım kalması ihtimali söz konusu…
Haberlere bakılırsa AKP’liler, değiştirilemez denilen ilk dört madde üzerinde de bazı değişiklikler yapmayı planlıyor. Malûm, muhalefet bu maddelere dokunulmasına karşı; bu konuda kesin kararlı olduklarını açıkladılar…
………………………… …………………….
Bugünkü anayasa, tam 17 defa değiştirildi değerli okurlar…
Değiştirilen madde sayısı ise 81…
Bu gerçek karşısında insan “Neden tamamını değiştirmeye kalkıyoruz, geriye kalan ve pürüzlü kabul edilen maddeler de yenilenir, olur biter” diyor…
Olup bitmez; çünkü yeni bir anayasa yapmakta ısrar edenler, başkanlık sistemini getirmek ve kişinin birkaç dönem başkan seçilmesini sağlayacak hükümler koymak hevesinde…
Bu da ancak, yeni bir anayasa anlayışıyla sağlanabilir.
AKP’liler “Seçimde kaybedersek hiç olmazsa elimizde başkanlık olmalı” düşüncesinden caymış değil. Formülün adına da, “Türk tipi başkanlık” diyorlar.
Yani milli irade, başkanın elinde olmalı
Yeni anayasa anlayışının temelinde işte bu yatıyor…
………………………… ……………………..
Bu tip başkanlığın en önemli gücü, başkanı parlamentoyu feshedecek kadar geniş yetkilerle donatma yetkisi.. Nitekim AKP’liler sağda solda, insanları bu düşünceye entegre etmeye çalışıyor.
Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlamak gerektiğini söyleyen muhalefet herhalde başkanlık sisteminde de başkanın parlamentoyu istediği zaman feshetme yetkisine karşı çıkacaktır.
Her konuda anlaşma söz konusu olsa dahi muhalefetle iktidar arasındaki derin anlaşmazlık bu konuda ortaya çıkar, uzlaşı da hayal olur.
Peki Türk tipi başkanlık yerine mesela Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanan başkanlık örnek alınabilir mi?
Alınabilir ama bunun için parlamenter sistem güçlendirilmelidir…
Orada olduğu gibi bizde de çift meclisin kurulması gerekir.
Vaktiyle öyleydi; Millet Meclisi‘nden başka bir de senatomuz vardı. Senato, önemli bir denetleme ve onaylama organıydı. Onun onaylamadığı teklif ya da tasarı yasallaşmazdı!
Demek ki neymiş; ABD usulü başkanlık sistemine geçmek ve o sistemi uygulamak için çift meclis şartmış….
Yeni anayasaya bunu sağlayacak hüküm koymak gerekecek, muhalefet buna yatkın mı o da henüz belli değil…
O zaman, başkanın parlamentoyu fesih yoluna gitmesi söz konusu olamaz. Mesela Başkan Barack Obama‘nın böyle bir yetkisi yok…
Bizde de durum farklı değil, cumhurbaşkanının meclisi feshetme yetkisi bulunmuyor.
O yetki, padişahlık döneminde kaldı; demokrasilerde ama gerçek demokrasilerde meclisi feshetmek, millet iradesine ipotek koymak olarak algılanıyor…
………………………… ……………………
Anayasadaki “Türk” ifadesinin çıkarılması eğilimi de dikkat çekiyor…
“Türk yurttaşı” yerine yurttaş denilmesi düşünülüyormuş…
“Türk Devleti” ya da “Türk Milleti” kavramlarının ortadan kaldırılacağı iddiası da konuşuluyor…
Af buyrun, iki sözcük var dilimin uzunda, onları söyleyim; Türk sözcüğünü anayasadan çıkarmak biraz sıkar…
Burası Türk yurdu değil mi; o halde…
………………………… ………………………
Bunlardan her melanet beklenir; yarın ülkenin Türkiye olan adını da tarihe gömmeye kalkışabilirler…
Akıllarında bulunsun, böyle bir girişim, ülkenin değil ama bunu isteyenlerin siyaseten yok olmalarına yol açar.
………………………… ………………………
Anayasa çalışmaları bakalım nasıl gelişecek!?
* * *
ÇAMLICA’ da yaptırdıkları cami inşaatı bitmek üzere…
Ona da herhalde külliye derler…
İktidarı saran megalomaniye dikkat; şimdi de camiye giden yollara geldi sıra. Çepeçevre yolun uzunluğu 11 kilometre kadar. Camiye ulaşım yolları projesini Tayyip Bey de onaylamış.
Büyük bir kamulaştırma başlıyor…
Proje gereği önlerine çıkacak her binaya el koyacaklar. Bunu, 2942 sayılı kamulaştırma yasasının “Acele kamulaştırma” hükmüne dayamışlar..
O hükmün uygulanmasını gerektiren bir hal söz konusu değil; bu hüküm ancak savaş koşullarında uygulabilir.
Camiyi yaptıranların halkla savaşı mı söz konusu?
Değilse neden bu denli büyük bir kamulaştırma gereksinimi duymuşlar…
Herhalde caminin banisiyle etrafı, kolay gidip gelsin diye…
………………………… ………………………… .
İstimlak bedelleri rayiç üzerinden ve trink para olarak yapılabilecek mi, o da irdelenmesi gereken ayrı bir konu …
* * *
HEM MHP, hem CHP yeni kurultaya gebe partiler…
Kabuk mu değiştirecekler, eskilerle devam mı edecekler göreceğiz…
Muhalefet partilerinin kendilerini yenilemesi gerektiği 1 Kasım seçiminden sonra daha belirgin ortaya çıktı…
Hele MHP, 7 Haziran seçiminde aldığı sonuçla kıyaslandığında önemli ölçüde küçüldüğünü gösterdi. Oysa bu partinin siyasal hayatımızda çok önemli bir yeri var; o yeri büyütmek lazım…
O da bugünkü genel başkan ve yönetimle olacak iş değil…
CHP’ye gelince, oylarını ve sandalye sayısını artırmasına rağmen güdük bir muhalefet partisi görünümünden kurtulabilmiş değil. Parti içi nasıl bir yol izleyeceklerini zaman gösterecek…