Ali BADEMCİ
Günümüzde Türkiye dahil kadim doğuda “Batı” nefreti öfkeye dönüşmüştür; “Çirkin Amerikalı” deyimi neredeyse elli yılı aşkın bir zamandan beri kullanılmaktadır! Afganistan’dan Afrika’ya kadar İslâm coğrafyasında diktatörlerin dışında Amerika’ya sıcak bakan insan kalmamıştır! Bugün ABD ip üzerinde yürüyen bir cambaza dönmüştür! O sebeble kaybettiği devlet desteğini “Örgütler” ile kazanmaya çalışmaktadır. Kim ne derse desin Türkiye’nin yolu doğrudur! Devleti elinde bulunduranlar biraz da “Türk Coğrafyası”nı görse ve milletin tabuları ile oynamasalar belki daha iyi olacaktır! Bilinmeli ki hiçbir milletin tarihinde 20-25-35’li yaşlarda devlet kuran kahramanlar çıkmamıştır! Elbette Türklük eskimeyen ve eskitilemeyen bir misyon, ihmal edilmeyecek bir vakıadır! Daha çok okuyacak ve mensup olduğumuz medeniyet çemberinin dışına çıkmayacağız! Çünkü zafer “Şark”ın olacaktır! Elbette güneş şarktan doğmaya devam edecektir.
BATI’NIN ÇÖKÜŞÜ
Bir dönem milliyetçilik adına yanlış yollara girildi de, İslâm ülkelerinin, dolayısiyle Türkiye’nin kalkınamayışının faturasını İslâm’a kestiler! Batılılar doğulu olmanın da kalkınmaya engel teşkil ettiğini çünkü onların “Barbar” olduğunu iddia ettiler. Fakat bir türlü de İskender’in izinde gitmekten vazgeçmediler; hatta onu da “Şarklı” saydılar, ki “Ari Irk” teorisi bunun üzerine binâ edildi. Bir anlamda kalkınmak için “Hıristiyan” olmak gibi düşünceleri çağrıştırdılar. Bütün gayretler ve misyonerlik çalışmalarına karşı Hristiyanlık doğuda dikiş tutmadı! Siz vaftiz olarak “İthal Rus” şeklini alan “Tatarlar”a bakmayın onlar Rus Devleti’nin hâlâ bel kemiği!
Oryantalistlerin ilim dedikleri şey yerine oturmadı ve bugün “Oryantalizm” iflâs etti! Öyle ya epeyce de yaşlanmıştı; o sebeble bugün bizlere hasta bir “Batı” bıraktılar! Bugün gördüğümüz “Konfiçyus Şark” batıyı sollamak üzere! Japonya-Çin-Singapur-Tayvan-Kore, çoğunluğu müslüman olan Malezya kalkınmış ülkelerdir. Çin ve Japonya ABD’den sonra, Almanya’dan evvel dünyanın en büyük ekonomileri. Japon ekonomisi Almanya’dan %25 daha büyük, Çin ABD’den %40 kadar küçüktür. O sebeble ekonomik gelişmenin veya geri kalmanın dinle ve medeniyet gurubu ile ilişkili olduğu görüşü artık eskidir ve kokuşmuştur! İlerici adı verilen bazı aydınlarımızın hâlâ öyle düşünmesi elbette cehâletleri ile ilgilidir.
Geçen asrın ilk yarısında İngiliz bilim adamı John Mackinder “Kara Hakimiyet Teorisi” ile ilmin hakkını vermiş, Avrupa birlikteliğinin sağlam temellerde bulunmadığını yazmıştı. 1943 yılında yayımlanan bir makalesinde ABD-İngiltere-Fransa ittifakının sürdürülemeyeceğini ileri sürmüştür. Mackinder’i temel alan “Jeopolitik” düşüncesi bugün siyaset biliminin temeli olacak şekilde genişlemiştir. Samuel P.Hungtinton “Medeniyetler Çatışması” tezi ile “Jeokültür” ile oynanamayacağını, coğrafyaya yapışık olduğunu, zaman içindeki değişmelerin mutlaka aslına rücu edeceğini vurgulamışlardır. XXI.yüzyılda “Batı”nın kendini koruma değil, kurtarma gayretleri içinde bulunduğunu rahatlıkla ifâde edebiliriz!
Gerçekten “Batı” dediğimiz medeniyet kuşağı on altıncı yüzyıldan günümüze kadar geçen beş asırlık dönemde bir hayli yaşlanmış ve zamanını doldurarak çöküntüye girmiştir. AB uygulaması “Batı”yı toparlamaya yetmediği gibi ABD’nin dahli bile durumu kurtaramamıştır. Çünkü batıda zihniyet değişmiyor ve bir türlü kendini üstün görme alışkanlığı ve medeniyeti sömürü olarak kullanmaktan vazgeçilmiyor! Geçen asırda Avrupa’da “Batı” baskısı günümüzde ABD hegemonyasına dönüşmüştür. Rusya “Avrasya” ideolojisi ve jeopolitiği ile sistem geliştiremiyor! Onlar istediği kadar Avrupalı olmadığını söylesin Baltık ülkeleri ve Ukrayna bal gibi “Batı Bloku”na girmiştir. Gumilev’in tarihe dönüşünün bir bütün olarak coğrafya karşılığı bulunmamaktadır. Dış borcu olmayan Türk Cumhuriyetleri’nin bir “Tayvan” olamayacağını kimse söyleyemez; çünkü buralarda Rus freninini tutturacak balatalar elden çıkmıştır! ABD ile yarışında yarınki Çin’i tahayyül etmek mümkün değildir! “Jeokültürel” boyutta “Doğu”nun batılı olması asla realize olmaz; çok yakın örneğimiz İran’dır; ki “Mollalar” atom bombası yapıyor ve bunu İslâm ülkelerine yayıyor! “Büyük İsrail” düşüncesi bir komplo teorisi ve korku siyasetidir; çünkü yeterli demografiyi sağlamak imkânı yoktur!
Bütün bunlara karşılık “Doğu Medeniyeti” gençtir, yıpranmamıştır; İslâm Jeopolitiği karışık olabilir, lâkin demografi bir gerçektir. Avrupa ABD ile birlikte 800 milyon nüfusla asırlardır dünya nehrini kendi yönüne çevirmiştir! Neden 1,5 milyar Müslüman ayrı ayrı ve birleşik olarak tarihi duruşunu ortaya koymasın. Elbette bu işin devlet idareleri ile çok ilgisi yoktur. İstediğiniz kadar kendinize bağlı krallıklarla yama yapın artık kumaş çürümüştür! İslâm âlimleri din ve tarihten önce “Coğrafya” çalışmışlardır! İbni Havkal, Mukaddesi ve Fadlan’da günümüze uyarlanacak “Jeopolitik” sırlar bulunmaktadır! Halbuki bizler tıpkı batılıllar gibi “Coğrafya” bilmiyoruz! Tarih bile bir coğrafya bilimidir; coğrafya da “Etnolji” gerçeğidir. Gumilev boş yere “Coğrafya bir etnolji bilimidir” demiyor! Elbette yeni gibi görülen bu kuram “Jeokültür”dür!
Günümüzde Türkiye dahil kadim doğuda “Batı” nefreti öfkeye dönüşmüştür; “Çirkin Amerikalı” deyimi neredeyse elli yılı aşkın bir zamandan beri kullanılmaktadır! Afganistan’dan Afrika’ya kadar İslâm coğrafyasında diktatörlerin dışında Amerika’ya sıcak bakan insan kalmamıştır! Bugün ABD ip üzerinde yürüyen bir cambaza dönmüştür! O sebeble kaybettiği devlet desteğini “Örgütler” ile kazanmaya çalışmaktadır. Kim ne derse desin Türkiye’nin yolu doğrudur! Devleti elinde bulunduranlar biraz da “Türk Coğrafyası”nı görse ve milletin tabuları ile oynamasalar belki daha iyi olacaktır! Bilinmeli ki hiçbir milletin tarihinde 20-25-35’li yaşlarda devlet kuran kahramanlar çıkmamıştır! Elbette Türklük eskimeyen ve eskitilemeyen bir misyon, ihmal edilmeyecek bir vakıadır! Daha çok okuyacak ve mensup olduğumuz medeniyet çemberinin dışına çıkmayacağız! Çünkü zafer “Şark”ın olacaktır! Elbette güneş şarktan doğmaya devam edecektir.
Esen kalın.