Ali BADEMCİ
Fransa ile Türkiye arasında 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması durumu biraz sakinleşirdi, ama meseleleri çözmediği gibi bir anlamda “Cedvel” hudutları tasdik etti! İşte 1990’lardan beri Irak, 2011’den beri de Suriye masada! Biz de onlar da kaldığımız yerden devam ediyoruz; meseleye ısınana kadar Irak örneğinde olduğu gibi epeyce kaybımız oldu! Lâkin devletimiz artık topraklarına sıkı sıkıya sarılıyor! İngiltere gibi Fransa’nın da yerine Amerika geçmiş; özellikle Suriye’de Fransızlar nasıl başarılı olamadıysa ABD de öyle olamayacaktır!
SYKES-PİCOT
İstediğimiz kadar “İmparatorluğu batırdılar, 1.Dünya Savaşı’na girmemiş olsaydık, böyle olmazdı” diyelim de, büyük savaşın son olmayacak büyük “Haçlı Savaşı” olduğunu kabul etmeliyiz! Türkiye’den daha fazla zarar gören Almanya 23 yıl yıl sonra yeni bir dünya savaşı ile büyüklüğünü ispat etmiş iken Türkiye kendiliğinden üçüncü lige düşmeyi kabullenmiş ve “Soğuk Savaş” döneminde tam olarak Amerika’nın sömürgesi olmuştur. Bu savaşta belki gönlümüz Almanya ile atmış ama zavallı diktatör Stalin korkusu ile kendi insanlarımızı da tabutluklara atmışızdır! Doğrusu kendi insanımıza acı çektirmede üstümüzde devlet bulmak mümkün değildir! Stalin’in ısıramayacak köpek olduğunu hiç farkedemedik, bu da işin diğer yanı!
Artık şu 1.Dünya Savaşı’nın günahını birilerine yükleyerek işin içinden sıyrılmaktan vazgeçmemiz gerekiyor, istesen de istemesen de İmparatorluk dağılacaktı; işin her türlü hesabı kitabı yapılmış senaryonun figüranları bile ayarlanmıştı! İslâmcı düşünür Z.Nur “Geçin bunları” derken, H.Cahit Yalçın” İmparatorluğu Müslim unsurlar dağıtmıştır” demektedir! Artık kendimize gelip doğru değerlendirmeler yapmamız gerekmiyor mu? “Hudutlarımız cedvelle çizildiği için bugün Müslümanlar Ortadoğu bunalımını yaşamaktadır” der dururuz da, neden ve niçin böyle olduğuna kafa yormayız! En ucuz ilim herşeyi olduğu gibi kabul etmek, en güzel coğrafya haritaları seyretmek, en güzel tarihçilik de olayları anlatmak mı? Bugünkü yazıda 1.Cihan Savaşı’nda şu “cetvel” olayı üzerinde biraz duralım!
23 Kasım 1915; savaş başlayalı bir yıl olmuş; emperyalizm henüz düşlerini gerçekleştirmede bir arpa boyu ilerleyemiyor; “Hasta Adam” öyle bir direniyor ki, daha sonra M.Akif bu direnişi “Bedr’in Aslanları”na benzetecekti! Savaşın ana gövdesi İngilitere ve Fransa elde edilenlere bakmadan, Fransız Picot ve İngiliz Sykes’i Londra’da masaya oturtmuşlardı! İngiltere ve Fransa büyük savaşın bir “Haçlı” ideali olduğunu bildiği için önce Micholos’u tayin etmişken sonra koyu bir “Katolik” olan “Sykes”i görevlendirmiştir! Fransa’nın Haçlılığını zaten söylemeye gerek yoktur! Dolayisyle daha savaşın başında işin rengi belliydi! Londra Fransız elçiliğinde yapılan ve tamamen taksimden ibaret olan bu uzun görüşmeler sonucuna pazarlıkçıların adına izafen mutabakata “Sykes-Picot Antlaşması” denmiştir! İşte baştan beri sıkıntıları çekilen ve çekilmekte devam eden, “Cetvelle Sınır” çizmenin aslı budur! Görüşmeler 15 günde tamamlanmış ve 3 Ocak 1916’da karar altına alınmıştı! Kabaca ana hatlar neydi şimdi biraz yaklaşarak buna bakalım.
Alınan karara göre bugünkü Irak ve Suriye ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmı İngiliz ve Fransız nüfuz bölgesi olacaktı. Fransızlar Akdeniz kıyıları ve genişletilmiş Lübnan’a oturmuşlardı; Suriye içlerini ise kukla Arap maceraperestlere bırakacaklardı; fakat esas olan bütün Suriye üzerine hükümran olmak ve bu hakimiyeti Musul’a kadar devam ettirmekti! İngilizler ise Basra-Bağdat ve bölgeye çivi gibi saplanan Türk askerine rağmen Musul ve Kerkük’e sahip olacaklardı! Cetvelle çizilen haritada İngiltere “Kırmızı”, Fransa ise “Mavi “ bölgelere sahip olacaktı. Hatay-Lazkiye-Beyrut-Trablusşam-Sur, Orta ve Güney Anadolu’nun büyük bir bölümü yine Fransız nüfuz bölgesiydi! Filistin bugünkü gibi tartışmalı bölge! Anlaşma sağlandığı zaman henüz ortada yenen ve yenilen yoktu; fakat evvela Filistin ve Suriye Cephesi çöktü ve savaşın bitmesine bir yıl kala 24 Haziran 1917’de M.Kemal Paşa komutasında kurulan Yıldırım Orduları bugünkü Afrin ve Kilis bölgesine çekilmek zorunda kaldılar!
Irak Cephesi Suriye gibi gelişmedi, Kut’ülamera İngilizler’e mezar oldu ve bundan sonra tüfek patlatmayarak, işi kışkırtıcılık ve siyasete döktüler! Arap Ayaklanmaları ve tedrici Kürt hareketleri! İşte son olmayacak Haçlı Savaşı bu seferlik yarım da kalsa böyle sonuçlandı! İngilizler Irak’da Şerif Hüseyin’in oğluna kukla bir Arap Devleti kurdurdular! Kör-topal Suriye de böyle gitti ve ve çok geçmeden İngilizler ile Fransızlar derin anlaşmazlığa düştüler! Suriye topraklarında Fransızlar Şam-Halep-Lazkiye merkezli üç devlet kurdurdular! Suphi Berakât başkanlığında Halep Hükümeti tamamen Türk komutanlardan oluşuyordu! Şam biraz daha değişik, Lazkiye’de de el-Aleviyye Devleti!
Fransa ile Türkiye arasında 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması durumu biraz sakinleşirdi, ama meseleleri çözmediği gibi bir anlamda “Cedvel” hudutları tasdik etti! İşte 1990’lardan beri Irak, 2011’den beri de Suriye masada! Biz de onlar da kaldığımız yerden devam ediyoruz; meseleye ısınana kadar Irak örneğinde olduğu gibi epeyce kaybımız oldu! Lâkin devletimiz artık topraklarına sıkı sıkıya sarılıyor! İngiltere gibi Fransa’nın da yerine Amerika geçmiş; özellikle Suriye’de Fransızlar nasıl başarılı olamadıysa ABD de öyle olamayacaktır!
İyi pazarlar efendim.