Devlet AĞDUR
Siyasetin en müşahhas gayesidir iktidar olmak.
Çünkü iktidar olduğunuzda, mücadelesini verdiğiniz projelerin uygulanmasını, hayalinizdeki yönetim tarzını, kafanızdaki medeniyet tasavvurunu hayata geçirebiliyorsunuz.
İktidar olduğunuzda, inandığınız kadrolarla yönetimde söz sahibi oluyor, inandığınız ilkeleri uyguluyor, inandığınız doğruları tatbik edebiliyorsunuz.
İktidar olduğunuzda, yolsuzluğa, yoksulluğa, çaresizliğe çare üretebiliyorsunuz.
İktidar olduğunuzda, bölücülüğe, ihanete haddini bildirebiliyorsunuz.
…
Tabi iktidar olanlar başka gayeleri de ilke edinebiliyor. Pragmatist bir siyasal anlayışı da hakim kılabiliyorlar.
Ama konumuz o değil.
Konumuz Türk milletine, Türk Devletine karşılıksız bir şekilde bağlı olan anlayışların iktidar olması.
O zaman, Türkiye’de, Türk milletine, Türk Devletine hizmet etmek, güçlü ve zengin bir Türkiye inşa etmek için siyaset yapanların iktidarı nasıl olmalıdır ve ya böyle bir ideal ile yola çıkanların iktidarından neler beklenir, bu hususu değerlendirmeye çalışalım.
Elbette Türk milleti için iktidara talip olanlardan;
“Devletin temeli adalettir.” anlayışından hareket ile adaletli bir yönetim beklenir.
Adaletli yönetimde şüphesiz ki en temel umde, yargı bağımsızlığıdır. Yargıya siyasilerin müdahalesi bir yana siyasal kimlik, yargıda bir ayrıcalık olarak bile değerlendirilmemelidir.
Hak eden hak ettiği cezayı aldığı, adalet mekanizmasının çok hızlı işlediği, masumiyet karinesinin korunduğu, terör ve vatana ihanet başta olmak üzere, özellikle çocuklara yönelik olan ve her türlü cinsel istismar suçları hak ettiği şekli ile en ağır cezaya çarptırılabildiği bir adalet sistemi arzulanır.
O öyle bir iktidar olmalıdır ki, rüşvetin, adam kayırmanın, yolsuzluğun, hırsızlığın engellendiği; liyakatin esas alındığı bir sistemi kursun.
İktidar mensupları, halkını dinlesin, amiri memuru halkı ile iç içe olsun, tabandan tavana istişare kurulları oluşturulsun, memleketin sahibi memleketi için söz sahibi olabilsin.
Ve dahi üniversitelerinde, bilim insanları ancak bilimsel çalışmaları ile gündem teşkil etsinler.
Hem Milli Ordusu hem de milli eğitimi ve tabi ki ibadethaneleri, siyasal yapılanmaların etkisinde olmasın; biri ülkesini, diğeri milletini, yarınlara güvenle hazırlasın.
Tabi, Türk milletine karşılıksız bir sevda ile hizmet etmek için iktidar olmak, sorunları somut bir şekilde ortaya koyarak o sorunlara çözüm üretmeyi sorumluluğun bir gereği olarak değerlendirme mesuliyetini de ortaya koyar.
Türkiye’nin geçmişten bugüne doğru artarak devam eden problemlerine baktığımızda şu başlıklarla karşılaşıyoruz:
- Türkiye, küresel ve taşeron güçler tarafından toprak bütünlüğü parçalanmak istenen bir ülke haline sokulmak istenmektedir.
- Türk milli kimliği üzerine oyunlar oynanmaktadır.
- Suni kutuplaştırmalar neticesinde toplum, ağır bir tahribata uğramıştır.
- Türk ekonomisi sarsıcı bir krizle karşı karşıya bırakılmak istenmektedir.
Bu sarsıcı tehditler toplumsal olarak da sıkıntılara sebep olmuştur. Cemiyet hayatının yaşadığı açmazlar.
1. İnanç yoksunluğuna
2. Ahlaki çöküntüye
3. Ekonomik yoksulluğun istismarına
4. Toplumsal yalnızlık ve bireyselliğin ön plana çıkmasına
5. Eğitim sisteminin yetersizliklerine
6. Gerçek dünyadan uzak bir toplumsal rüya haline dönüşmüştür.
Bu temel meseleler, Türk milleti için iktidar olmayı arzulayanlara bir onarım hareketini mecbur kılmaktadır.
O zaman Türk milleti için atılması gereken adımların başlangıcı şöyle sıralanabilir:
-
- Güçlü, adaletli bir parlamenter sistem ile devlet ve yönetim reformu
- Kendi kaynaklarını kullanabilen, dünyaya açılmış bir üreten ekonomiprogramı
- İnsanının mağduriyetini ortadan kaldırabilecek nitelikte bir işsizlikle mücadele projesi
- Haklının hakkını koruyup haksızlık yapana hak ettiği cezayı verecek bir yolsuzlukla mücadele projesi
- Toplumsal ahlak ve kalitenin tesisini sağlayacak bir eğitim hamlesi.
Evet!
İktidar olmak ve Milliyetçi Büyük Türkiye’nin temelini atmak.
Bütün Türk milliyetçilerinin ve Türk milletine, Türk Devletine, Türk Ülkesine sevdalı olanların
Kızıl Elması değil miydi?