KIBRIS’TA NELER OLUYOR?
‘’Kıbrıs, eski Kıbrıs değil artık…’’
Atilla ÇİLİNGİR
Korona salgının esir aldığı dünyanın her köşesi bu öldürücü hastalık ile mücadele ederken, bir taraftan da bölgesel anlaşmazlıklar, bölgesel savaşlar, tüm hızıyla devam ediyor.
Ülkemiz de bölgesel anlaşmazlıklarla mücadele içinde. Bunların en başında da Kıbrıs sorunu, Doğu Akdeniz’deki enerji paylaşımı, Ege adalarına yerleşen Yunan askerleri, silahları ve Ege’de süregelen hava ve kıta sahanlığı anlaşmazlıkları geliyor.
Bu anlaşmazlıkların hepsi iç içe geçmiş ayrı bir sorun! Ama bu sorunlar yumağının merkezinde Kıbrıs konusu yer alıyor.
Zira Kıbrıs adası, Lozan’da kurulan Türk – Yunan dengesidir.
Zira Kıbrıs adası, 1974’te uğruna savaştığımız vatan toprağımızdır, atalarımızdan emanettir.
Zira Kıbrıs adası, Türkiye’nin uluslararası sulara açılan tek penceresi, Doğu Akdeniz’deki enerji havzalarını, Ortadoğu’nun enerji yataklarını, Avrasya platosuna giden ikmal yolunu kontrol eden uçak gemisi konumundadır; elinde bulunduran tarafa büyük avantajlar sağlar
Bu nedenledir ki, Kıbrıs adası neredeyse tüm dünya devletlerinin ilgi alanındadır. Aslında 1968 yılından buyana adada çözümü sağlamak adına süregelen müzakereler, özellikle adada türlü menfaatler peşinde koşan dünya devletlerinin Rum tarafına verdikleri destekler nedeniyle sonuçlanmamakta, Rum tarafının sonu gelmez istekleri nedeniyle bir türlü anlaşma sağlanamamaktadır.
Ancak adada sadece Rumlar yaşamamakta, Kıbrıs Türk halkı da asırlardan beri ata yadigârı bu toprakların türbedarlığını yapmaktadır. Kaldı ki, Türkler 1960 da kurulan ‘’Kıbrıs Cumhuriyetinin’’ de anayasal kurucu ortağıdır.
1974’te özgürce yaşam hakkına kavuşan Kıbrıs Türk Halkı 1983 yılında kurmuş olduğu KKTC’de mutlu, mesut bir şekilde yaşamakta, anavatan Türkiye’nin vermiş olduğu destek ile her geçen gün gelişmekte, ada üzerindeki hak ve hukukuna daha çok sahip çıkmaktadır.
Hele ki, ‘’Birleşik Kıbrıs’’ yolunda ilerleyen, bu yolda Rumlarla birlikte büyük çabalar harcayan KKTC’nin 4’cü Cumhurbaşkanı Bay Mustafa Akıncı’dan, Ekim 2020’de seçimi kazanarak Cumhurbaşkanlığını devralan Sn. Ersin Tatar’ın bu kutsal görevi en iyi şekilde yürüteceği, daha ilk günden belli olmuş, en nihayetinde Kıbrıs konusu Türk tarafı için doğru yola girmiştir.
Bunun en çarpıcı kanıtı, Maraş bölgesinin açılmasıdır. Bu çok önemli hamle, bu bölgenin yakın bir zamanda sivil yönetime devredilmesiyle taçlanacaktır.
Bundan böyle Kıbrıs adasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, Rum tarafı ile müzakere masasına her oturuşunda bir zamanlar ‘’Egemenlik Uğruna Ölünecek Leyla Değildir’’ diyebilen Bay Talat ile belediye başkanlığı döneminden beri tanıdığım, ‘’Birleşik Kıbrıs’’ hayalperesti Bay Mustafa Akıncı’nın politikaları konuşulmayacaktır.
Artık Kıbrıs Türk tarafının müzakere masasına koyacağı en doğru tercih, Kıbrıs adasında iki devletli çözümdür. Bu tercih göreve geldiği günden beri KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Ersin Tatar’ın da yapmış olduğu her açıklamada vurguladığı en önemli husustur.
Daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst makamından da: “Artık iki devletli çözümden başka bir çıkış yolu kalmamıştır” açıklaması yapılmıştır.
Önümüzdeki Nisan ayında yapılması düşünülen Kıbrıslı liderler, Garantör ülkeler ve BM genel sekreterinin de katılacağı 5’li toplantıda; Türkiye ve KKTC’nin bu yeni önerisi oldukça ses getirecektir.
Türk tarafının adada iki devletli çözüm önerisi Güney Kıbrıs Rum kesiminde bomba etkisi yaratmış, Rum lideri Anastasiadis, Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Hrisostomos ile yapmış olduğu görüşmede bu yeni öneriye olumlu baktığını söylemişse de, bu görüşme Rum basınına düşünce kıyamet kopmuş, Anastasiadis yazılı bir açıklama yaparak böyle bir şey konuşmadığını açıklamak zorunda kalmıştır.
Şu hususu bir kez daha vurgulamak gerekirse Rum tarafını temsil eden hiçbir lider; Rum Kilisesi, Rum Ulusal Konseyi ve Yunanistan’ın onay vermediği hiçbir çözüm önerisine evet demez, diyemez. Bugüne değin de dememiştir.
Pekiyi Kıbrıs, eski Kıbrıs olmadığına göre bundan sonra adada ne olacaktır?
Bir 60 yıl daha adada çözüm için beklemeye tahammülü kalmadığını açıklayan Türkiye’nin, Nisan ayında yapılması muhtemel toplantıda ‘’İki Devletli Çözüm’’ modeline evet denmediği takdirde; yapacağı bir tek şey kalmıştır: O da KKTC’nin tanınması yönünde atacağı adımdır.
Özellikle Azerbaycan-Pakistan-Bangladeş gibi dost ülkeler; atılacak bu çok önemli adımı destekleyebilecek ülkelerin başında gelmektedir.
KKTC’nin dünya ülkelerince tanınması, 1974 zaferinin müzakere masasında taçlandırılması demek olup; böylesine büyük bir başarı, bu başarının mimarlarıyla birlikte şanlı tarihimizin unutulmaz sayfalarında da hak ettiği yeri alacaktır.