“Bize Neden Sorulmuyor?!”
Kenan EROĞLU
Odgurmuş:(1) Hayırdır yine ne oldu, gergin görünüyorsunuz?
Monşer: (2)Evet gerginim, hem sinirliyim hem de çok gerginim. Ben gergin olmayayım da kimler gergin olsun? Hiçbir sözümüzü dinlemiyorlar. Beni hiç ciddiye almıyorlar.
Odgurmuş: Ne söylediniz, tavsiye ettiniz de kim dinlemedi, Ciddiye almadı?
Monşer: Ne diyeyim ki; Hiçbir dediğimizi dikkate almıyorlar. Aklımızda, fikrimizde ne kadar bilgi varsa aktarıyoruz. Olması gerekenleri söylüyoruz. Ama ne gezer. Ne duyan var, ne anlayan var. Mesela şu salgın konusu, bir sürü tavsiyelerimiz oldu, bu tavsiyelerimizin hiç birini yapmadılar.
Biz diyoruz ki; Salgın iyi idare edilemiyor, bir bakıyorsunuz, yasak geliyor, bir bakıyorsunuz serbestlik geliyor. Biz her zaman tüm kapanmadan yana olduk. “Kapat her yeri, yasakla sokağa çıkmayı, hatta fabrikaları vs. durdur. Bak o zaman salgın malgın kalıyor mu” dedik ama asla dinletemedik.
Hastaneler yetersiz dedik duyuramadık. Sonra en önemlisi “rakamları doğru açıklamıyorsunuz, insanlarda şüpheler oluşuyor” dedik dinletemedik. Salgın ile ilgili sonuçları gizlemekle ne elde ediyorsunuz anlamadık.
Odgurmuş: Haksızlık ediyor, olmuş işleri olmamış gibi, gösteriyorsunuz. Dünya basınını takip etmiyorsunuz her halde. Salgın konusunu yönetme başarısı ile Türkiye dünyada ön sıralarda yer alıyor. Bunu görmezden gelmeniz sizin art niyetli olduğunuzu gösterir. Siz olaylara hep olumsuz yönden baktığınız için, Türkiye Cumhuriyeti’nin salgın konusunda gösterdiği başarıları da görmezden geliyor. En küçük bir aksaklığı dile getirip sanki her şey berbatmış gibi gösteriyorsunuz. Yapılmış ve başarılmış pek çok konu olduğu halde siz bunların hiç biri yapılmamış gibi konuşuyorsunuz. Bu tavrınız size yakışmıyor, yakışmaz.
Monşer: Yalnız salgın konusu değil, Dış politika konularında tekliflerimiz oluyor;
“Suriye yönetimiyle derhal görüşülsün” dedik. Kulak ardı ettiler. “Devlet böyle mi idare edilir” dedik. Duymadılar bile. Ah bu yetki benim elimde olsa ki. Derhal gider Suriye yönetimiyle masaya otururum. Hem de yapılacak toplantılara en yüksek düzeyde katılırım. “Ne kadar Suriye’li göçmen varsa al kardeşim hepsini” der tamamını birkaç gün içinde memleketlerine gönderirim. Bu konuyu bile düşünemiyorlar.
Odgurmuş: Siz öyle diyorsunuz ama zaten Suriye yönetimi ile hatta Mısır, İsrail, Yunanistan, Ermenistan vs. gibi ülkelerle el altından görüşmeler zaten yapılıyor. Devlet olmanın da gereği zaten budur.
Ayrıca; Siz Suriye devleti ile görüşürüm, göçmenleri geri iade ederim diyorsunuz ama Bakalım Suriye yönetimi bizimle görüşme yapmak isteyecek ve aynı masaya oturacak mı? Siz kendi kendinize gelin güvey oluyorsunuz ama karşı taraf bu konuda kim bilir ne düşünüyor. Karşı tarafın ne düşündüğünü biliyor musunuz ki de böyle bir teklifte bulunuyorsunuz.
Ya da olmayacak şeyler ileri sürerek kitlenizi ve kamuoyunu belki bir süre yanıltabilirsiniz ama herkesi her zaman yanıltmanız mümkün olmaz. Gerçekler er geç ortaya çıkar. Bunu bilmiyor musunuz?
Yoksa siz el altından gizli gizli devletimizin de haberi olmadan Suriye yönetimi ile görüşerek mi bu kanata vardınız Böyle bir teşebbüsünüz mü oldu.
Monşer: Biz neyiz burada kardeşim. Biz de koskoca bir partinin koskoca yöneticisiyiz. Dünya kadar iş yapılıyor bir tanesini bile bize sormuyorlar. Akıl veriyoruz, yön gösteriyoruz, yol gösteriyoruz, tehdide varan cümleler kuruyoruz tık yık, sonunuz Menderes gibi olur, kendinizi sehpalarda bulursunuz diyenlere biz de katılıyoruz. öcülerle korkutuyoruz, nasihat ediyoruz, öncelikleri sıralıyoruz, uzmanlarımızca hazırlanan görüşlerimizi dile getiriyor, neredeyse kendimizi yırtıyoruz hiç aldıran yok. Mısır’la inatlaşmaya gerek yok dedik. Doğu Akdeniz konusu böyle olmazdı, Tarih tekerrür mü ediyor? Devlet böyle yönetilmez kişisel kaprislerinizin bedelini bu millete ödetemezsin. Hergün zikzak çiziyorsunuz dedik. Bu zikzaklarınızın bedellerini Türkiye’ye ödetemezsin diyoruz kim dinliyor kim anlıyor. Hem ekonomik, hem ticari hem askeri alanda bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Yeni yeni hamlelerle bu işin içinden sıyrılamazsın, önce sorumluluk alacaksınız dedik dinletemedik. Hatta her muhtara bir sekreter verilsin, işsizlik probleminin önemli bir bölümü çözülür dedik yine dinletemedik.
Yoksa biz burada bostan korkuluğu muyuz? Biz neyiz. Bir türlü anlam veremiyorum. Bunlar gidici. Bunların sonu son değil. Hep söyleyip hatırlatıyorum ama kim dinleyecek, kim anlayacak.
Bir de en önemlisi o kadar akıl veriyorum ya, ha birine de bir cevap verin, yok arkadaş. Anlamıyorum. En ince kelimeleri seçiyor, en hassas noktalardan salvolar yapıyorum, alay ediyor, dalgamı geçiyorum, taklidimi yapıyorum yine çıt yok. Taştan kayadan ses geliyor bunlardan ses gelmiyor.
Çatlayacağım, sabrın da bir sınırı vardır. Sinirimden, Ecevit gibi kurşun kalem mi kırayım anlamadım ki.
Yok yok, anladım artık beni ciddiye almıyorlar.
Odgurmuş: Affedersiniz, ben mi yanlış anlıyorum. Ülkede eskiden olduğu gibi bir koalisyon hükümeti var da siz de o koalisyonun ortağı mısınız?
Yoksa siz ülkeyi uzaktan idare eden görünmez lider misiniz? Biz de bunu bir anlayabilsek. Siz de buna bir cevap verseniz.
…
(1)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.
(2)- “Monşer”: “Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz 1970’li yıllar ülkücüsü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükarda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet