TURAN HAKANI ALP ER TUNGA
Halim Kaya
Alp Er Tunga adını duymayanız yoktur. Hakkında benim bu kitabı okuyana kadar olmadığı gibi hiç bilginiz yoksa bile lise edebiyat kitaplarında geçen Alp Er Tunga öldi mü?/İsiz acun kaldı mı?/Ödlek öçin aldı mı?/Emdi yürek yırtılur. sagu’sundan dolayı duymayan kalmamıştır.
Necati Demir hocayı çok verimli çalışmalarından dolayı ve sık sık Türk edebiyatına ve Türk Tarihine dair güncel basında da verdiği bilgiler dolayısıyla takip ederim. “Turan Hakanı Alp Er Tunga” kitabının da piyasaya çıkmasıyla akıllı dijital ortam hemen kitabın tanıtımını önüme getirdi. Ben de okuduğum bir kaynakta “Alp Er Tunga” Kürtlerin hakanı olarak gösterildiği hatırımda kaldığı için alıp okumak istedim.
Necati Demir hocanın bu “Turan Hakanı Alp Er Tunga” kitabı İnkılâp Kitabevi tarafından 2021 yılında kaçıncı baskısı olduğuna dair bilgi olmadığı için muhtemel ki birinci baskı olarak yayınlanmıştır. Kitabın 1. Bölümü Alp Er Tunga ve Saka/İskit Devleti, 2. Bölümü Alp Er Tunga ve Efrasiyap adı, 3. Bölümü Alp Er Tunga’nın Tarihi Kişiliği, 4. Bölümü Yazılı Kaynaklarda Alp Er Tunga/Efrasiyap, 5. Bölümü Türklerde Devlet Geleneği ve Alp Er Tunga/Efrasiyap, 6. Bölümü Alp Er Tunga’nın Destanî Kişiliği, 7. Bölümü Alp Er Tunga’nın Efsanevi Kişiliği, 8. Bölümü Edebiyatta Alp Er Tunga/Efrasiyap, 9. Bölümü Sanat Dallarından Alp Er Tunga/ Efrasiyap üst başlıkları altında başka alt başlıklara ayrılmış ve Sonuç, Kaynakça, Dizin kısımlarıyla birlikte 230 sayfadan müteşekkildir.
Necati Demir, Alp Er Tunga’nın isminin Farsçadaki söylenişinin “Efrasiyap” olduğunu ve Türk tarihinde “han” ve “hakan” sözlerinin Alp Er Tunga ile başladığını ifade ederek sonra gelenlerin soyunu Alp Er Tunga’ya dayandırdığını ve bunu ispatlayamazsa hakan sıfatı alamadıklarını, tarihte “Emir Timur”un bu yüzden Emir olarak anıldığını örnek göstererek söylemektedir.(S:18) “Göktürk Devletinden sonraki bütün Türk Devletlerini kuranlar, kendilerine Oğuz Kağan veya Alp Er Tunga’nın soyundan geldiklerini duyurarak kutsiyet kazandırmakta, hakimyetlerini İlahi kuta/Tanrı’nın verdiği kuta ve Türk devlet töresine dayandırmaktaydılar” (S:20)
Turan kelimesinin manasını İran’ın kuzeydoğusunda yer alan Türk Yurtları manasını Alp Er Tunga’nın yönettiği Saka Devletinin sınırlarından dolayı aldığı, Macaristan ve Finlandiya’nın topraklarının da bu sınırlara katılmasıyla en geniş Türk Devletleri coğrafyası olan Turan adını almıştır.
Çinli ve Yunanlı tarihçilerin haklarında verdikleri bilgilerden Saka/İskitlerin Hunlar, Göktürkler ve daha sonraki Türklerle aynı ırktan oldukları açıkça ortaya çıkmaktadır. Necati Demir “Her şeyin ötesinde Türklerin kurdukları (Türklerin kurduğu tartışılmayan devletleri HK) Köktürk Devleti, Uygur Devleti, Karluk Devleti, Karahanlı Devleti, Peçenek Devleti, Büyük Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti’ni İskit Kağanı Alp Er Tunga/ Efresiyap’a bağlamaları onların Türk kökenli olduğunu açıkça ortaya koymaya yetmektedir”(S:36)der. Yalnız Necati Demir hoca Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin soy olarak Alp Er Tunga’ya dayandırıldığından bahsetmemiş, ama Selçuklu Devletini Oğuzların Kınık boyu Osmanlı Devletini de Oğuzların Kayı boyunun kurduğu yaygın olarak bilinir. Saka/ İskit devletinin sınırları Çin’in Kuzeybatısındaki Mançurya’dan Tuna Nehri’ne, Hazar denizinin bütün kıyılarını çevreleyerek Kafkaslar, Karadeniz’in Kuzeyindeki bozkırlara, İran’a, Anadolu’nun büyük bir bölümü, Suriye, Filistin, Mısır hududuna dayanmıştı.
Necati Demir Sakaların boylarını saydığı kırkbirinci sayfanın birinci paragrafında Kürtleri de Sakaların boyları olan Karduklar, Botiler, Paktuk boyları arasında saymış olması Türkiye’de Kürtlerin kendilerini Alp Er Tunga’ya bağlamaları dolayısıyla Turanî bir kavim oldukları ve Türk oldukları bilgisi ve tezini de desteklemiş olmaktadır.
Necati Demir, “Karahanlı döneminde kaleme alınan Türk edebiyatı ve tarihinin en önemli eserleri Divânu Lugâti’t-Türk ve Kutadgu Bilig’de Alp Er Tunga ile Efresiyap’ın aynı kişi olduğu açıkça belirtişmiş” (S:50) olduğunu ve aynı kültür kaynaklarından beslenmiş olsalar da Kaşkarlı Mahmut ile Yusuf Has Hacib’in bir birlerini görmedikleri ve ikisi de birbirinin eserini okumamış etkilenmemişlerdir, der. Ayrıca Yusuf Has Hacib’in eseri 1069-1070 yıllarında yazılan meşhur eseri Kutadgu Bilig’in yazılı kaynaklara dayanıyor olması ve bilgi paylaşmadıkları Kaşgarlı Mahmut’un 1072-1074 yılları arasında yazdığı Divânu Lugâti’t-Türk adlı kitabıyla görüş birliği içerisinde olmasını önemser.
Alp Er Tunga’nın tarihi kişiliğini ortaya koyduktan sonra dünya kütüphanelerinde mevcut yazma eserlerden Alp Er Tunga hakkında bilgiler aktarmış sadece Türk Dünyasına mensup Alp Er Tunga’dan bahsetmediğini, Asur, Hint, Çin, Eski Yunan-Herodot, Arap; Şureyh en-Narşahi, et-Taberi, Mesudi,Ebu Reyyan el-Biruni, Fars; Firdevsi’nin Şehname, Mücmel el- Teravih, kaynakların Alp Er Tunga’dan bahsettiğini ortaya koymuştur. Necati Demirin kitabında Alp Er Tunga’dan bahseden kaynakların sadece Türk Dünyasına mensup yazarlara ait olanlarının sayılarının 27 bulduğunu da ayrıca belirtmek gerekir.
Necati Demir Türk tarihindeki kut sahibi olmak konusunda şu “Türk inanç sistemine göre ‘kutu olmak’ ya da ‘kut almak’ iki biçimde gerçekleşebilir. Kutu olmak, [durumunda kut] babadan oğla veya kıza geçmektedir. Kut almak, [durumunda] ise Tanrı’nın bazı kişilere olağanüstü olaylar yaşatması ile ortaya çıkan durumdur” (S:114) tespitleri yapar. Ve Türk tarihinde bu şekilde iki kadının da İlbilge Hatun ile Batı Karahanlı Devleti kurucusu İbrahim Tamgaç Han’ın kızı Terken Hatun’un kut olmak şerefine nail olduğunu ifade eder.
Osmanlı devletinin kurucuları da kutun kendilerinde olduğunu belirleme ve göstermek için kendilerinin Anadolu Selçuklu Devletinin Kurucusu Süleyman Şah bağlayarak Süleyman Şah oğlu Tuğrul Bey olarak göstermişlerdir. Aslında Osman Gazi zamanında basılan bir sikkede “Osman b.Ertuğrul b.Gündüz Alp”(S:127) olarak ifade edilerek Osman Gazinin dedesi, Ertuğrul Gazinin basının Gündüz Alp olduğu anlaşılmaktadır. Ertuğrul Gazinin babasının Gündüz Alp olduğunu yazan kitaplar Süleyman Şah olduğunu yazan kitaplardan önce yazılmıştur. Kaldı ki Türklerde atanın ismini çocuklara koymak da bir adettir. Ertuğrul bey’in çocuklarından birinin adı Gündüz Alp’tir.
Daha önceden yazdığımız “Son Kut Alan Türk; Atatürk” yazımız Ülkücü Kadro internet sitesindeki https://wwwulkucukadro.com/2021/7/son-kut-alan-turk-ataturk/ adreste yayınlanmıştı. Bu kitapta da Necati Demir’in Atatürk’ün son kut alan Türk olduğu konusunda bizimle hem fikir olduğunu gördüm. Necati Demir Hoca Kurtuluş savaşını kazanan Atatürk’ün adım adım kendisinin kut aldığını ispatlamaya yönelik uygulamalarından bahsetmekte ve Yunanlıların denize döküldükten sonra Atatürk’ün İzmire girerken arabasına taktığı flamanın bu günkü Cumhurbaşkanlığı forsuna benzer bir flama olduğunu resmiyle birlikte göstermekte ve Güneşin etrafındaki 16 yıldızın geçmişte kurulan Türk Devletlerini simgelediğini ve kendisinin kut aldığını gösterdiğini belirtir. “Sonuç olarak 16 yıldızlı forsun anlamı şudur. Atatürk kendi tasarladığı flama ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş kutunu 16 Türk devletinden aldığını, kurduğu devletin de bu devletlerin devamı olduğunu ilan etmiştir.” (S:130) diyerek dile getirmiştir. Ayrıca ona göre Türkiye Cumhuriyeti forsu Turan’a giriş anlamı taşımaktadır.
Necati Demir’in Alp Er Tunga’nın Efsanevi kişiliği bölümünde anlattığına göre Hasan bin Mahmud el-Bayatî tarafından Mekke’de 1483 yılında yazılan Cam-ı Cem-ayin Dip kitabında bahsettiği Bakuy (Dip Takuy)un babası Yafes’in oğlu Türk’tür. Dip Bakuy’un oğlu da Kayı Han’dır. Yani Dip Bakuy Alp Er Tuga’dır. Ok ve yay onun zamanında icat edilmiş, avlanmayı, doğan ile av yapmayı, ayrıca tazı ve köpek ile av yapmayı da o öğretmiştir. İlk olarak savaşlarda demir madenini de o kullanmıştır. Çin adlı bir kardeşi olduğu da bu kitapta yazmaktadır. (S:174)
Düğün yapmak evlenmiş olmayı duyurmak amacıyla toplumdaki düzeni sağlamak adına Alp Er Tunga tarafından konulmuş bir kural olarak başlamış ve adet halin almıştır.
Necati Demir hazırladığı bu kitapla bir Türk Hakanı hakkında ki tarihin bilinmezleri arasında kalacak bilgileri toplamış ve topluca hepsinden haberdar olmanın avantajıyla yorumlamış ve gelecek nesillere daha sağlıklı ve muhkem bir şekilde ulaşmasını sağlamıştır. Herkes tarafından bilinmeyen bazı hususları da yeni bilgi ve belgelerle yorumlayarak bilinir kılmıştır.