
ÜLKÜCÜLER NEDEN MHP’DE SİYASET YAPMALIDIR?
Halim KAYA
Ülkücüler siyaset sahnesine çıkarken ortaya koydukları siyasi vizyon Nizamı Alem ve ilayıkelimetullah uğruna Türk’ün Türk tarafından Türk Töresine ve Türk Kültürüne uygun şekilde yönetilmesini sağlamak, Türklük bilincini uyanık tutarak genelde bütün Türkleri, özelde Türkiye Türklüğünü çağlar üzerinden sıçratıp modernleşmeyi sağlayarak, teknolojik kalkınmayı temin ederek Turan’ı diğer bir ifadeyle Türk Birliğini temin etmek olarak deklare etmiştir. İşte bu gayeye ulaşmak için bütün Ülkücüler MHP’de siyaset yapmalıdırlar.
Bu hedefe varmak içinde çağımızın hizmet araçları olan ve Ülkücü bir programı uygulamak için vasıta olarak gördükleri siyasi parti olarak MHP’yi kurmuşlardır. Çünkü MHP kurulmadan önce bütün milliyetçiler görmüşlerdir ki; bireysel olarak herhangi bir partinin içinde yer almakla milliyetçi programları tam ve istenildiği gibi uygulamak mümkün olmamaktadır. Kaldı ki Başbuğ Alparslan Türkeş Cumhuriyetin kuruluşunu gerçekleştiren ve Atatürk’ün partisi olduğu savunulan parti için de “CHP, Atatürk’ün çizgisinden çıkmasaydı ben MHP’yi kurmazdım” diyerek en milliyetçi parti olması gereken CHP’nin Atatürk’ün partisi olmaktan çıktığını ifade etmesi de milliyetçi bir siyaset yapacak parti olmadığı için MHP’ye ihtiyaç hâsıl olduğunu gözler önüne sermiştir. Ülkücüler kendi öngördükleri programlarını tam ve eksisiz uygulamak, bunun için de iktidar olmak için MHP’de siyaset yapmalıdırlar.
Bütün bunların yanında “Bugün neden Ülkücüler MHP’de siyaset yapmalıdır?” dersek sebeplerini de kısaca şöyle sıralayabiliriz.
Her ne kadar bu gün MHP’den ayrılanlar kendi ayrılıklarını meşrulaştırmak için “Lider Teşkilat Doktrin” ilkesinin vaktinin geçtiğini, liderin tabu olmadığını, doktrinin zamana uyarlanabileceğini söyleseler de bir birliğin sağlanması ve hizmetin yönetilmesinde çok başlılığın ortadan kaldırılması için de “Lider Teşkilat Doktrin” ilkesinin elzem olduğu yadsınamaz. “Lider Teşkilat Doktrin” ilkesi çok başlılığın ve dağınıklığın hizmet etmek adına alınacak müspet kararların gecikmesine, karar alınmasına büsbütün engel olacağı, alınmış kararların da uygulanmamasına sebep olacağı endişeleri neticesinde ortaya çıkmıştır. “Lider Teşkilat Doktrin” ilkesi bir yönetimde düzen oluşturmak ve sistem içinde dirliği sağlamak, karar verme sürecini hızlandırmak, alınan kararları tek elden birlik içinde uygulanmasını sağlamak gibi faydalar temin eder. Ülkücüler, ilk Ülkü Ocağı Genel Merkezi Birliği kurulmadan önce sokak sokak, mahalle mahalle, okul okul, ilçe ilçe, şehir şehir teşkilatlanmışlar ve bu lokal mücadelenin çok başarılı olmadığını görüp Ülkü Ocakları Birliğini kurarak nihayetinde Ülkücü Gençlik Derneği ya da Ülkü Ocakları Derneğini oluşturmuşlardır. “Lider Teşkilat Doktrin” ilkesini eleştirenlere baktığımızda bu kişiler MHP’de etkin yerlerde hizmet ederken! söz konusu ilkeyi eleştirmemişlerdir. Ancak “Lider Teşkilat Doktrin” ilkesinin MHP’den ayrılanlar tarafından eleştirilmesi de bu ilkenin olumsuz taraflarının görülerek samimiyetle “Lider Teşkilat Doktrin” ilkesinin bu olumsuz etkisinden kurtulmak, hata ve eksiğini düzeltmek dolayısıyla değil de işlerine gelmediği için eleştirdikleri ortaya çıkmaktadır.
Eğer bu gün mevcut hükümete destek veriyor diye bazıları MHP’yi eleştiriyorsa gelinen bu neticeye kendilerinin ne kadar katkısı olduğuna baksınlar. Daha Başbuğun sağlığında başlayan eleştiriler ve ayrılmalarla MHP’yi kendi programını uygulayacak zaman ve fırsat bırakmadılar. Daha Başbuğun sağlığında onun etrafında kuvvetli bir birlik gösterip sergileyemeyenler, daha sonra MHP’yi ele geçirmeye çalışan grupçuluklarla birbirlerine hasım oldular. Kimisi Başbuğun sağlığında kimisi de hemen sonra yarılarak rol kapmaya çalıştılar. Bütün bu dağınıklığı gidermek için menfaat ve makam mevki beklentisi olmayan Ülkücüler MHP ve Ülkü Ocaklarında siyaset yapmalıdırlar.
MHP’den ayrılanların bir kısmı ve sol jargon sahibi Marksist, bölücü partiler ülkemizde uygulamaya geçilen Cumhurbaşkanlığı Sistemine itiraz ederek MHP’nin vermiş olduğu desteği eleştirmektedirler. Ancak bu eleştirileri yapanlar şunu düşünmemişler ya da bunun göz önünde olmasını hatırlanmasını istememişler gibi görünüyorlar. MHP ve Ülkü Ocaklı Ülkücüler eleştirilen bu Cumhurbaşkanlığı sistemine en yakın sistem olan Başkanlık Sistemini ülkemizde uygulanmaya başlandığından on yıllar önce Dokuz Işık doktrininde ön görüp yazmışlardır. Dokuz Işık doktrininde ön görüp yazdıkları başkanlık sistemine yaklaştığını düşündükleri Cumhurbaşkanlığı sitemine de kendileri en iyisini uygulamaya koyana kadar karşı çıkmamışlar, ülkenin acil işlerinin halli için destek vermektedirler. Acil işler kapsamında olabilecek çözüm sürecinin terse döndürülmesi ve Bölücü terörle mücadelede güvenlik güçlerimizin gösterdiği başarı ve yakın zamanlarda açıklanan İçişleri bakanlığı verilerine göre Çözüm sürecinden vazgeçildiği günden beri 35 binin üzerinde teröristin etkisiz kılınması, 15 Temmuz kalkışmasının bastırılıp kadrolaşmayla mücadele edilmesi gibi bizce tam ve yeterli olmasa da müspet değişimler sayılabilir. Devletin devamlılığını sağlamada göstermiş olduğu bu fedakârane tutum için bütün ülkücüler MHP’de siyaset yapmalıdırlar.
Gençlerin siyaset yapmalarının yolunun açılmasından dem vuranlar kendilerinin yıllarca istedikleri makamlarda tutulmalarına rağmen bir çabaları görülmeyip her şeyi liderden beklerlerken, sizin yerinize biraz da başkaları bu görevleri yürütsün denildiğin de lidere bayrak açarak devirmeye çalışmış, başaramayınca ayrılmaya kalkmış, ayrılmışlardır. Ben yoksam benden sonrası tufan mantığı ile ne millete ne de devlete hizmet edilebilir. Hizmet, bazen başka eller vasıtasıyla yürütülürken ona maddi ve manevi destek olmakla da yürütülebilir. Hep musluğun başını ben tutacağım, masanın başında ben oturacağım, kararları ben alacağım, anlayışı sağlıklı bir anlayış değildir.
Ülkücüler Ülkü Ocaklarında ettikleri yeminlerine sadık kalmak adına MHP’de siyaset yapmalıdırlar. Her ne kadar bazen yemin eden ülkücülerin gördüğü lüzum üzerine o an yemin edilen yerde yemin ettirenin isteği doğrultusunda metinde ilave ve çıkarmalar yapılsa da bir çok yaygın belge ve internet ortamındaki yazılı Ülkücü Yemininde bulunan “Dönenlerden Olmayacağız, Satanlardan Olmayacağız, Kaçanlardan Olmayacağız, Yılmayacağız!, Yıkılmayacağız!” ifadelerini söyleyerek yemin eden ve yeminine sadık kalabilmek için çabalayan ve ülkücü olmayı ve ülkücü kalmayı kabul edenler mutlaka MHP’de siyaset yapmalıdır.
Ülkücüler; MHP ve Ülkü Ocaklarının Başbuğ Alparslan Türkeş’in bir emaneti olduğu için MHP’de siyaset yapmalıdır. Çünkü MHP hala “Lider Teşkilat Doktrin” ilkesine bağlı kalarak Başbuğ Alparslan Türkeş’in emaneti olan bir teşkilat ve bu teşkilat hala 9 Işık doktrinini esas almaktadır. Alparslan Türkeş ve arkadaşları bu markayı 50 yılda oluşturdular. Ticarette bile marka güveni esastır. Markaya olan güven öyle kolay kazanılmaz. Nitekim bu uğurda nice ülkücü şehit oldu, niceleri hapishanelerde aile boyu işkenceye maruz kaldılar. Markalar insanların kabulüne dayanan bir olgudur. İnsanlar bu kabul ile onun yapıp ettiklerini ve yapacaklarını tasdik eder, onaylar. MHP ve Ülkü Ocakları bu kabullerle milyonlarca kere doğrulanmıştır. Bu gün dağınık da olsalar bu isimlerden ve markadan neşet eden altı yedi milyon kişiyi bulan kadrosu, ülkücü bir çekirdeği vardır. Bu MHP ve Ülkü Ocakları isimlerinden istifade etmenin mecburiyetini hisseden herkes MHP ve Ülkü Ocaklarında olmalıdır ve MHP ve Ülkü Ocaklarında siyaset yapmalıdır.
MHP’nin iktidarı değil devletini milletini desteklediğini bilen bütün ülkücüler MHP ve Ülkü Ocaklarında siyaset yapmalıdır. “Önce Ülkem ve milletim sonra partim ve ben” yüksek ahlak mahsulü diğergam ilkesini kendine şiar edinip bunu siyasi bir ilke olarak deklare eden başka bir parti yoktur. Cemiyetçi bir anlayışa sahip olan ülkücüler kendi menfaatlerinden önce toplumu, toplumdan önce de o toplumun yaşayacağı devleti öncelemişler ve İslam’ın özünden damıtılarak ilkeleştirdikleri “Önce Ülkem ve milletim sonra partim ve ben” anlayışıyla süfli bir emel uğruna değil, ilahi bir nizamı yakalamak için beşeriyetin mutluluğu uğruna kendilerinden geçmişlerdir. Tıpkı Başbuğları Alparslan Türkeş ve Ülkücü Şehit ve Gazileri gibi. Onlar canlarını ortaya koymuşlardı, şimdiki ülküdaşları da onlara yaraşmak için onların canlarını ortaya koyduğu değerler için kendi dünyalıklarından fedakârlık etmektedirler. Bu yüzden “Önce Ülkem ve milletim sonra partim ve ben” diyen bütün ülkücüler MHP’de ve Ülkü Ocaklarında siyaset yapmalıdırlar.