kuşadası escortmalatya escortdeneme bonusu veren bahis sitelerihttps://1baiser.com/escort/parissexemodelbahis sitelerihttps://www.ertecongress.org/sweet bonanzacanlı casino siteleriBağdar Caddesi Escort
buca escort

Ayakkabı Bot ve çizme Günlük ayakkabı Bot ayakkabı modelleri Çizme ayakkabı Terlik ayakkabı Sandalet Babet Spor ayakkabı Topuklu ayakkabı İç giyim Mayo Çorap Fantezi giyim İç çamaşır takımları Sütyen Gecelik Pijama takımı Gece elbisesi Plaj giyim Giyim Büyük beden Tesettür Etek Trenckot tarz eşofman takımları bayan Mont Gömlek Pantolon T-shirt Sweatshirt Kırmızı elbiseler Ceket Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası

beylikdüzü escort
ilbet

Tuzla azeri escort Alanya azeri escort Kayseri azeri escort Antalya azeri escort Diyarbakır azeri escort Anadolu yakası azeri escort Adana azeri escort Ataşehir azeri escort Şirinevler azeri escort Beylikdüzü azeri escort Halkalı azeri escort Maltepe azeri escort Ümraniye azeri escort Samsun azeri escort Avcılar azeri escort Pendik azeri escort Beylikdüzü azeri escort Maltepe azeri escort Ümraniye azeri escort Mersin azeri escort Avrupa yakası azeri escort Kocaeli azeri escort Bodrum azeri escort Bakırköy azeri escort Kadıköy azeri escort İzmir azeri escort bayan Beşiktaş azeri escort Eskişehir azeri escort Bursa azeri escort Şişli azeri escort Şişli escort bayan azeri escort İzmir Gaziantep azeri escort Ankara azeri escort Denizli azeri escort Samsun escort kızlar Malatya azeri escort İzmir azeri escorts Samsun azeri escort İzmir eskort bayanlar

ÜlkücüMilliyetçiTürkçüTürkeşÜlkü OcaklarıdövizakpchpmhpAhmet b.karabacakhasan külünk
DOLAR
19,0142
EURO
20,2737
ALTIN
1.222,26
BIST
5.066,69
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Çok Bulutlu
Salı Hafif Yağmurlu
12°C
Çarşamba Çok Bulutlu
12°C
Perşembe Az Bulutlu
15°C
Cuma Az Bulutlu
16°C
adana eskort
Antalya Kumluca Konyaaltı Manavgat Muratpaşa Kaş Alanya Kemer aksu Döşemealtı kepez demre elmalı finike gazipaşa korkuteli serik
petshop

MUSUL MESELESİ

MUSUL MESELESİ
05.02.2023
0
A+
A-

MUSUL MESELESİ

“Cemiyet-i Akvam Komisyonu Raporları”

Halim KAYA

Daha önce Raif Karadağ’ın yazmış olduğu “Petrol Fırtınası” ve “Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar”  adlı kitaplarını okumuş, bu kitapları haricinde de “Musul Meselesi” ve “Şark Meselesi” adlı kitaplarının da olduğunu biliyordum. “Petrol Fırtınası” ve “Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar” adlı kitaplarını yıllar önce okurken okumayı düşündüğüm ancak o günden bu güne bir türlü okumak nasip olmayan “Musul Meselesi” adlı kitabını her gün gündem de olan ve Kerkük ve Musul’dan Türkiye’ye gelmiş dostlarımın yanında daha donanımlı olmam gerektiği kanaatimin ağır basması dolayısıyla okumak elzem olmuş, okuma vakti gelip çatmıştır.

“Musul meselesi” kitabı Truva yayınları tarafından ilk 2013 yılında basılmaya başlanmış ve elimizdeki 5. Baskı da Eylül 2020 tarihinde yapılmıştır.Truva yayınları yazarın ismini zikrettiğimiz kitapları haricinde “Deryaları Dize getirenler-Barboros”, ve “İsrail Ortadoğu ve Amerika” kitaplarıyla birlikte yazarın altı kitabını basmıştır. “Musul meselesi” kitabının yazarı Raif Karadağ 1973 yılında Ankara’da “Petrol Fırtınası” adlı kitabı piyasaya çıktıktan sonra otel odasında esrarengiz bir biçimde ölü bulunmuş olduğundan dolayı yazarın diğer kitapları da “Musul Meselesi” kitabı da daha önceden basılmış olması muhtemel görünüyor. “Musul Meselesi” kitabı yazarın “Başlarken” başlıklı yazıda bahsettiği gibi Lozan anlaşması esnasında bu konuda yazılmış yabancı uzman raporlarından oluşmaktadır. “Musul Meselesi” kitabı altı kısıma ayrılmış, her kısın farklı alt başlıklara bölünmüş, 270 sayfadan oluşmaktadır.

Kitabı yayına hazırlayan Ömer Hakan Özalp daha kitabın Önsözünde Musul Meselesi gibi bir konudan bahsetmesi dolayısıyla tamamen Türk milletini ilgilendiren bir mevzuda “Türkiye halkı” gibi bir meçhulü tarif eden tabir ile kitabın meseleyle alakasını kesmeye çabalayacağının işaretini vermektedir. Okuyup göreceğiz. Musul meselesi Türk milletini ilgilendirir dedik eğer ilgilendirmeseydi zaten mesele olarak ele alınmazdı. Ömer Hakan Özalp gibi Türk milletini yok sayacaklar kendi istekleri doğrultusunda zaten meseleyi çözmüş olurlardı ki oradak Türk nüfusu yok edemedikleri için mesel “Musul Meselesi” olarak adlandırıla gelmiştir.

“Musul Meselesi” adlı kitabın yazarı Lozan antlaşmasını başarı olarak görmeyen bir anlayışa sahip olmak la birlikte bu başarısızlığı İsmet İnönü’ye (S:13) mal etmektedir. Lozan Konusunda değilse bile İsmet İnönü hakkında bizde aynı kanaatteyiz. İsmet İnönü Atatürk ile Samsun’a çıkan bir kişi değildir, Kazım Karabekir’e Kurtuluş Savaşına katılmamak ve birlikte İzmir’de birer çiftlik alarak yaşamak düşüncesinde olduğunu iletmiş birsidir. İnönü Savaşları İnönü tarafından değil de daha alt kadrodaki subayların gayretleri sonucu dağılmaktan kurtarılan ordu tarafından kazanılmış ve Atatürk’ün lütfu ile bu galibiyet kendisine mal edilmiştir. Son dönemlerinde Atatürk tarafından görevden alınmış ve İzmir’de ikamete mecbur edilmiş olmasına rağmen Atatürk’ün vefatı ile tekrar önü açılmış ve Milli Şef olmuştur. Bu konuda geniş bilgiyi gazeteci Arslan Bulut’un “ Türklüğün yeni Dünya Düzeni” adlı Burçak Yayınlarından 1993 yılında çıkan kitabında bulabilirsiniz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Türkiye Irak arsındaki hudut meselesinde 19 Eylül 1925 yılında Cenevrede yazdığı kararda geçen iki mesele için Fransa Paris Üniversitesinin Hukuk Fakültesi ve Siyasal İlimler akademisi hocası Mösyö Gilbert Jidel’in görüşüne başvurmuş (S:17), Mösyö Gilbert Jidel hazırladığı raporda Lozan Anlaşmasının üçüncü maddesi ikinci fıkrasının metnine dayanarak Cemiyet-i Akvam meclisinin hakem meclisi salahiyetleri ile donatılmış olduğu hükmünü çıkarmaya çalışan Büyük Britanya’nın iddiasının metne eklenmesi kabul edilmeyecek ve “Karar” kelimesi hakkında ileri sürdüğü yorumu da mantıken etkisiz ve fiilen doğru olmayan bir tevile dayandığı kanaatine vardığı için “reddi lazım geleceği sonucuna ulaşmak, asıl ve esas itibarıyla doğru olur.” (S:24) şeklinde hükmünü vermiştir. İlgili maddenin aslında Cemiyet-i akvam üyesi olmayan Türkiye’nin daha sonra cemiyet-i akvam’ın müdahalesini reddedeceği düşüncesiyle böyle bir olayın vuku bulmasının önüne geçmek için konulduğu, Meclis-i Akvama özel yetkiler vermek için konulmadığını da belirtmiştir. (S:25) Buradan bizim çıkaracağımız sonuç Türkiye Irak sınır meselesini kendi aralarında Cemiyet-i Akvam kaideleri çerçevesinde kendi aralarında çözerler, ilgili madde Türkiye’nin Cemiyet-i Akvam kaideleri çerçevesinde bu konuyu çözmeye yanaşmazsa uygulanmak için konuşmuştur, konu kendi ön gördüğü şekilde çözsün diye değildir. Cemiyet-i Akvam tüzüğü kendisine hiçbir hakem yetkisi vermediğini ancak arabuluculuk görevinin de 15.madde gereğince zorunluluk olduğu hakemlik ile ilgili olduğu söylenen maddenin başka bir alamla alakalı olduğu da raporda savunulmuştur.(S:25-27) Hülasayı kelam “Lozan anlaşması, bu meseleyi tahkim usulüne tabi tutmamış ve “İhtilafın Cemiyet-i Akvam meclisinin tetkikine arz edileceğini” söylemekle yetinerek meclise hakem meclisi salahiyetlerini vermemiştir.” (S:29)

Cenevre’de Musul Meselesi görüşülürken Cemiyet-i Akvam Meclisi karar vermek için ihtiyaç duyulan maddi manevi delilleri yerinde toplamak için üç üyeden oluşan bir heyetin kurulmasına, komisyonda Macaristan eski başbakanı Teleki, İsveç sefiri mösyö Auf Wirseen, Belçikalı Albay Paolis’in bulunmasına (S:34) ve komisyona yardımcı olmak üzere Türkiye’den Diyarbakır’da bulunan orduların umum müfettişi Cevad Paşa, İngiliz hükümeti tarafından da Mr.Jardin tayin edilmiş olarak Londra ve Ankara’ya gerekli ziyaretleri yaparak 16 Ocak 1925’te Bağdat’a hareket etti. Bağdat’ta Kral Faysal heyete hitap ederken “I. Dünya harbi sırasında İtilaf devletlerine iltihakla, gâsıpları kovmak için kendisine sunulan fırsatı kaçırmamak için nasıl tereddütsüz hareket ettiğini ve mütarekenin imzasını müteakip Türklerin Irak sınırlarının kuzeyine çekilmelerini ve Basra, Bağdat ve Musul vilayetlerinde bir İngiliz askeri işgalinin” (S:37) ancak teessüs ettiğini izah etmeye çalışmış olması bir kere daha Türklerin nasıl ihanete uğradığının Kral Faysal’ın kendi ağzından tarihe kaydettiği belgesidir   

Birleşmiş Milletler vasıtasıyla tesis edilmiş bir komisyonun tarafsız ve geniş kapsamlı sağlıklı bir rapor hazırlayabilmesi can güvenliğinin sağlanmış olması ve serbest bir araştırma imkânın verilmesiyle mümkün iken Irak Hükümeti Cevad Paşa’nın yardımcılarının tellerle çevrili askeri bir saha içersindeki barakalarda sözde güvenlik sağlamak için tuttuklarına komisyon başkanı Macaristan eski Başbakanı Telek’i şahit olmuştur.(S:40

Komisyon başkanı Macaristan eski Başbakanı Telek’i “Komisyonun Musul’a vardığı gün olan 27 Ocak’ta Mösyö Ruddolo ve Mösyö Şarrer refakatinde, şehirde gezmek istedim. [Tahsis edilen] Evimizden çıkarken, resmi elbisesini giyinmiş olan Cevad Paşa bana katılmak istedi. Bu resmi elbisenin halk üzerinde yapacağı tesiri görmek istediğimden, Paşanın bu teklifini büyük bir memnuniyetle kabul ettim. Sokağa çıkmış ve polis memuru biz takibe başlamıştı ki, Arap olduklarını zannettiğim otuz kadar şahıs Paşanın etrafını alarak ellerini öptüler; bir taraftan da ‘Yaşasın Türkiye!’ diye bağırıyorlardı. Arkamızdaki kalabalık arttı, ikiyüz kişi kadar olmuşlardı, bağrışmalarda artıyordu. Kışla önünden geçerken birkaç polis müdahale edip halkı dağıtmaya çalıştılar.” (S:42) nin kaydettiği bu vaka bölgenin hala Türklere ve Türkiye’ye bağlı olduğunu, Türk Askerini ve Türk Paşasını saygıyla karşıladığını çözümün eğer Plebisit-halk oylaması yöntemiyle olması sağlansaydı mutlaka Türkiye lehine çözüleceğinin işareti olduğunu görüyoruz. İngilizler o kadar kurnaz bir millet kiki çözünü Cemiyet-i Akvamın hakemliğinde çözülmesi şekline büründürerek masa başındaki hileler ve oyunlarla istediği şekilde olmasını sağlamıştır. Komisyon başkanı Macaristan eski Başbakanı Telek’i devamla “tam bu sırada, arkamızda iki polis memurunun sopa ile [resmi Türk askeri kıyafeti giymiş Cevad Paşa etrafında toplanan halkın oluşturduğu kalabalık] iş[n]e müdahale ettiğini ve bunlardan birinin, çarşıdaki dükkânlardan birine sığınan orta yaşlı bir adamın üzerine hücum ederek dövdüğünü gözümüzle gördük” (S:42) diyerek ve İngiliz Hükümeti Musul idari Müfettişi Binbaşı Lyod ile ırak Hükümeti Musul Mutasarrıfını “Türk yardımcı azası ile beraberindekiler, sokağa çıkmazdan bir saat önce, yetkili memurlara haber vererek gitmek istedikleri yeri bildirecekler ve kendilerine polis refakat edecek; Askeri üniforma ile çıkmaması Cevad Paşa’dan rica edilecek” (S:43) gibi tedbirler teklif ederek komisyonun çalışmasını ve istediği bilgileri yönlendirme yapılmadan, müdahale edilmeden elde etmesini önlemeye çalıştığını gözler önüne sermiştir.

Komisyon 16 Ocakta geldikleri bölgede 5 Şubata kadar tahkik ve tetkiklerine İngiliz ve Irak hükümetlerinin engellemeleri ve Türk yardımcı heyetine karşı göstermiş oldukları tutum dolayısıyla başlayamamıştır. Bu arada gizli gizli halktan memleket meselesi ile ilgili bilgileri olan ileri gelen kimselerle görüşmüşler ve tarafsız bazı bilgiler toplamışlardır. Türkiye “halkın fikrine müracaat”ı (S:47) savunduğu teze esas aldığından yerel halk ile görüşülerek gerçek durumun tespit edilmesinin daha sağlıklı bir netice vereceğini düşünerek görüşmelerin halkla yapılmasını istiyordu.  Yerel Türk halkı Cevad Paşa ve ekibine karşı gösterilen tutum dolayısıyla ziyaretler sırasında ekibi korumak gayesi ile her yerde gençlerden silahlı birlikler kurmuşlardı.(S:50) Irak hükümeti komisyona çağrılıp şahitlik yapılması istenen kişilere ve komisyona yapılan bütün itirazlara rağmen memleketteki herkese uygulamak zorunda oldukları kanunları ileri sürerek devam ediyorlardı(S:51)

Türk tarafı olarak bu kadar önemli bir meselenin heyet havale edilmesi uygun olmaz, bu konuda plebisit-halk oylaması yapılarak halkın kend kaderini kendisinin tayin etmesi gerektiği tezini savunurken, bu tezi destekleyici örnekler olarak batıda başvurulmuş plebisitleri sıralayarak çözüm öneren Türkiye’ye karşılık İngiliz hükümeti 1919-1921 yılları arasında yapmış olduğu halkın görüşüne müracaatlardan Kerkük ve Musul hariç her yerin halkının Kral Faysal’ı kral olarak görmek ve Irak’a bağlanmak istediklerine dair belgeleri Lozan anlaşması eklerinden aktararak rapora eklemişlerdir.(S:57-61) İngiltere Lozan’da sunduğu halkın Faysal’ın kral seçilmesi ve Irak hükümetine bağlanma isteklerini gösteren belgeleri alıp Cemiyet-i akvam komisyonuna Musul Meselesinin çözümü ile ilgili belgeler olarak takdim ettiği halde Türkiye’nin Plebisit isteğine olumlu yaklaşmamış, problemin komisyon vasıtasıyla çözümünden yana ısrarcı olmuştur. Bu tutumu da İngiltere’nin Lozan’da sunduğu belgelerine bile güvenmediğini, ayrıca kendisinin de bu belgelerin oluşturulmasının yerel halkın istek ve beklentilerinin aksine hileli bir şekilde hazırlandığının kendisi tarafından iyi bilinmesinden kaynaklanıyordu diyebiliriz. Yoksa sunduğu belgeler normal şartlarda halka sorarak gayet tarafsız olarak hazırlanmış olsaydı bu belgelere güvenerek halk Kral faysalı ve Irak’ı istiyor diyerek Türkiye’nin Plebisit isteğine müspet yaklaşırdı. İngiltere karşı çıkış sebebi olarak halkın eğitimsiz ve cahil olduğunu, arazinin dağlık ve engebeli olduğunu ileri sürmesine (S:62-63)geleceğini tayin etme hakkının sadece batılı ülke halklarının olduğunu savunduğu gerçeğini gözler önüne sermiş,  ilaveten asıl korkusunun “seçmenler daima bilinen ırksal ve siyasal eğilimlere göre oy verm”esi olduğunu (S:64) karşı çıkmasının da Musul vilayetinin (Musul, Kerkük, Süleymaniye ve bağlı köyleri civarı) ırk olarak tamamen Türk olduğunu ve Plebisitin Türkiye lehine sonlanacağını bilmesinden kaynaklanmaktadır. 

İngilter kurnazlık yaparak kelime oyunu ile meselenin Musul vilayetinin geleceğini tayin etme meselesi olmayıp, Türkiye ve Irak arasındaki sınırın nereden çizilmesi meselesi olduğunu ileri sürerek itiraz etmesine Komisyon meselenin her ne kadar sınır ile ilgili olduğunu kabul etse de sınırın arazinin neresinden çizileceği tartışılan sınır meselesine konu olan arazinin genişliğinin Musul vilayeti arazisinden daha geniş olduğu,(S:66) ve Türkiye ile İngiltere’nin meselenin çözümünü Cemiyet-i Akvama havale ettiği ve Cemiyet-i akvam Komisyonu da plebisitten tamamen vazgeçmeyi uygun görmemiştir. Ayrıca komisyonun yaptığı araştırmada İngiltere’nin 1919-1921 yıllarında yaptığını plebisit olmadığını, yapılanın ileri gelenlerin çağrılarak konu hakkındaki mütalaalarının alındığını, herhangi bir halk oylamasına gidilmediğini ortaya koymuştur. (S:67)

Komisyon “ez-cümle Türk taraftarı partinin üyeleri, ciddi ve halkın isteklerini gerçekten yansıtabilecek bir plebisit tanziminin mümkün olmadığına ilişkin gözlemlerimizi pekiştirmiştir.” (S:70-71) diyerek “İngiliz hükümeti tarafından teklif edilen usulün, ihtilafın çözümü için lazım olan unsurları temine en uygun usul olduğu görüşün” (S:71) dedir diyerek İngiliz tarafının teklifine binaen Plebisit yapılmasını uygun bulmamıştır.

Türkiye Irak sınırı konusunda tezlerini desteklemek için iklim şartlarını ve Coğrafik şartları; dağları, dereleri, ırmakları ileri sürerek sınırın Musul Vilayetinin kuzeyinden geçmesi gerektiğini savunan İngiltere’ye karşılık Türkiye kuzeydeki dağlar kadar Musul’un güneyindeki dağların da en az onlar kadar yüksek olduğunu, Musul vilayeti iklimi ile Türkiye ikliminin aynı olduğu, birbirini tamamlayan birleşik bir coğrafya oluşturduklarını ve dolayısıyla sınırın Musul vilayetinin güneyinden geçen Diyale, Hamrin, Mehul (Fehul) dağları, tatar vadisi Sencar dadı hattı boyunca çizilmesini ve Musul vilayetinin bu hattın kuzeyinde kaldığını savunmuştur. (S:73-78) Komisyon çeşitli uzmanların coğrafik bilgilerini aktararak bu bilgiler ile Türkiye’nin tezinin çeliştiğini ortaya koyarak sınırın Türkiye’nin istediği alandan geçmesine karşı olduğunu ve eğer sınır bu talep edilen yerlerden geçerse Musul vilayetinden daha geniş bir alanın sözkonusu sınır ile Türkiye’ye devredileceği gerekçesiyle karşıdır.

Komisyon uzun uzun Irak isminin nereden geldiğini ve nereleri kapsadığını en eski haritalar ve coğrafyacılardan başlayarak almış olduğu bilgilerle izah ederek Irak isminin her zaman aynı sınırları ifade etmediğini göstermeye çalışmıştır. Bu gün Irak dediğimiz bölgenin genellikler Arap Irakı, Acem Irakı, Mezopotamya olarak isimlendirilen üç farklı bölgeden oluştuğunu göstermeye çalışmıştır. Türkiye hükümetinin bu bölge için ileri sürdüğü “Tataristan” adının hiçbir dönemde bu bölgeyi isimlendirmek için kullanılmadığını söyleyerek Türk Hükümetinin tutarsızlığını iddia etmişlerdir. (S:85-98)

Ateşe Tapanlar olarak rapora geçmiş olan Yezidiler hakkında Türkiye Cemiyet-i Akvam Komisyonuna Yezidilerin Kürt ırkından olduğunu, Kürtlerle aynı gelenek ve göreneklere sahip olduklarını, Muhammedi olarak Kürtlerden ayrı bir mezhep teşkil ettiklerini ve Kürtler ile Yezidiler arasındaki mezhep farklılığını Yezidileri Kürtlerden ayırılmasına sebep olmayacağını, din-i Muhammedi ile Yezidilerin dini arasındaki farkın Katoliklikle Protestanlık arasındaki fark gibi olduğu (S:155) tezini savunduğu Raif Karadağ tarafından Cemiyet-i Akvam Komisyon rapordan aktarılıyor. Kendilerini ateşe tapan bir topluluk olarak ifade etmiş bir toplumu hem İslam dinine mal etmek hem de yanlış bilgiyle bir tezi savunarak bir uluslararası meseli çözmeye çalışmak, bunu da dünyanın kabul edeceğini düşünmek başlı başına siyaset bilmemek ya da göstermelik bir müdafaa yapmaktan başka ne ile açıklanabilir. Komisyon Yezidilerin Muhammedi olmadığına ve Kürtlerle akrabalıkları olduğuna ancak kökenlerinin tamamen aynı olmadığına karar veriyor. (S:158)

Hristiyan gruplardan Nasturiler Kürtlere benzer, giyimleri Kürtler gibidir ancak alakaları olmadığı halde kullandıkları koni şeklindeki küçük şapkaları Arnavutlara benzer. Geldaniler ise şehrin aydınlarıyla temasta bulunur, daha medeni ve oturdukları şehirler Arap Kürt ve Türk şehirlerinden temizlikleriyle ayrılır. “Okulları olup, bunlar özellikle Fransa ve papalık tarafından himaye edilir. Geldani rahipleri genellikle Musul’daki Fransız Dominiken papazlarının idaresindeki okullarda yetişirler.” (S:166) Düşüne biliyor musunuz Fransa Vatikan nere Musul nere? Fransa Dominiken papaz bulunduruyor hem de Musul’da. Bununla da yetinmiyorlar Fransa ve Vatikan bu azınlıklara ait kilise ve okulları finanse ettiği gibi gönderdiği papazlarla eğitim de veriyor. Cemiyet-i Akvam komisyonu yazdığı raporunda bu durumu tespit ediyor. Biliyorsunuz azınlık okulları ile bu azınlıklar için Fransa, ABD, İngiltere, Alman vs. batılı Hristiyan ülkelerin ülkemiz Türkiye’de açmış oldukları yabancı okulla Bursa’da Merzifon’da problem olmuşlar ve kapatılmışlardı. Bu gün de mevcut yabancı okullar problem olmaya devam etmekte kendilerine hizmet edecek ajan ruhlu insanlar yetiştirmektedir. Yetişenler Türk milletine tepeden bakmakta, yabancılaşmaya müsait yetişmekle sözde iyi yetişmiş olarak kültür dejenerasyonunda milletin başına bela olarak musallat olmaktadırlar.

Türklerin sayısını gösteren rakamsa, bilakis, genel siyasi şartlar ve bazı kişisel durumlar dolayısıyla gerçeğinden az görünüyor.” (S:177) ve “Bu ilkedeki Türklerle Türkiye Cumhuriyetindekiler aynı ırka mensupturlar” (S:178) diyen Cemiyet-i Akvam Komisyonu raporuna rağmen sonuç aleyhimize olmuştur. Ayrıca Cemiyet-i Akvam Komisyonu bile meseleye farklı baktığını “Irksal delilden tek başına bir şey çıkarmak gerekseydi,  bu sonuç, nüfusun sekizde beşini oluşturan Kürtlerin bağımsız bir Kürt devleti oluşturması gerektiği olurdu” (S:178) diyerek Musul vilayetinin Irak’a mı Türkiye’ye mi bağlanması gerektiğini inceleyen bir komisyon üstüne vazife olmayan bir konuyu dillendirerek fitne sokmaya çalışmıştır.

Cemiyet-i Akvam Komisyonu raporu günümüze ışık tutacak belki de bölücülerin savundukları Türkiye’deki Kürt nüfus miktarının gerçekte öyle olmadığını ortaya koyacak bir bilgi sunmaktadır. “Kürt milletinin çoğunluğu,- tahminen üç milyon olan toplam [nüfusun] bir buçuk milyondan fazlası – Türkiye’dedir. Yedi yüz bini İran’da, beş yüz bini ise ihtilaflı arazide oturmaktadır. Suriye’de de vardır. Irak’taki Kürtler önemsizdir.” (S:178) Irak’taki 500,000 Kürt nüfus önemsiz ise Suriye’deki Kürt nüfus bu 500 bin nüfusun üzerindedir demektir. O zaman Suriye’de 500 binden fazla bir nüfus yaşamalı ve bu önem arzetmesi içinde en az İran^da yaşayan 700 bin nüfusa denk gelmesi gerekir. Toplam 3 milyon nüfus olduğuna göre 700 bin Iran, 700 bin Suriye, 500 bin Irak 1900,000 nüfus eder. Türkiye’de yaşayan nüfusun ise 1100,000 olduğu görülür. Türkiye’nin Osmanlıdan devreden nüfus sayısı genelde 13.000.000 olduğu kabul edilir. 1100,000 nüfus 13 milyon Türkiye nüfusunun 1/13 ne denk gelmektedir.1925’ten bu güne kadar artan Türkiye nüfusu bu gün 85 milyondur. 85 milyonu 1/13 bugün için 6.538.461 kişi etmektedir. Hadi biz hesabı 1 milyon olarak yuvarladığımız için bu günkü Kürt nüfusu 10 milyon varsayalım. Bu da göstermektedir ki bazı dış güçlerin ve bölücülerin iddia ettikleri gibi Türkiye’de 22-25 milyon Kürt yaşamamaktadır. Yaşasa da Kürtler Türk soyundan bir kavimdir, yani öz be öz Türk’tür. Bu orta asyadaki dikili taşlarda Orhun Abidelerinde “Kürt elinin hanı Alp Urungu altunlu okluğumu bağladım belde… … Ülkem. Otuz dokuz yaşımda.”  (Mahmut Metin Kaplan-Ocak yazıları-S:72) şeklinde yer olmaktadır.

Cemiyet-i akvam Komisyonu “Musul Meselesi”ni Türkiye ve İngiltere’nin iddialarını da dikkate alarak tabii coğrafi sınırları tayin edip ve coğrafi bütünlüğü oluşturup oluşturmadıklarına bakarak, bölgenin nüfus yapısına, Türk, Türkmen, Arap, Kürt, Geldani, Nasturi sayılarına bakarak ayrıca mevcut halkın ırklarına, Kürtlerin Türk sayılıp sayılmayacağına, yine Musul Vilayetinde yaşayan halkın inançlarına, hangi dilleri konuştuklarına, bölge halkının komşularıyla ticaretine miktarına ve bu ticaretteki ithalat ve ihracat yollarının çok kullanılmasına, ayrıca dünya ile dış ticarette bağlantı sağladıkları sağlayacakları yollara, arazinin sulanması ve bu suyollarının bağlantılarına bakarak karar vermiştir. Bu kararlarını oluştururken de eski Osmanlı kayıtlarından, 1919-1924 arası işgalci İngiltere’nin kayıtlarından, Bağdat ve diğer illerin ticaret kayıtlarından, bazı seyyahların yazmış olduğu seyahatnamelerden, tarihçilerin yazmış olduğu bölgeyi ve bölge insanını ilgilendiren tarihler ve yöneten kavimlerle ilgili tarihlerden, yine bu bölgeler için hazırlanmış uluslararası raporlar gibi çeşitli kaynaklardan yararlanmışlar ve Türkiye ile İngiltere’nin ileri sürmüş oldukları tezlerin doğruluğunu test etmişler ve neticede Türkiye’nin aleyhine bu raporu yazmışlardır.

Komisyon Türkiye ve İngiltere’nin göstermiş olduğu tanıklardan 800 tanesini (S:228) dinlemiş, sorgulamış ancak bu kişilerin fikirlerini serbestçe söyleyemedikleri kanaatine varmıştır. Türkiye’nin yerel halkın istek ve arzusunun dikkate alınması gerektiği yönündeki savunmasını,(S:127)  “Öyle zamanlar oldu ki, kesinlikle Irak’a tabi olma kararında olduklarını söylemek üzere gelmiş olan delege heyetleri, bilahare, bundan mutmain olduklarından (komisyonun sırlarını saklayacağına kanaat getirince) daha sonra Türk taraftarını gizli bir şekilde söylediler.” (S:229) ve “Nitekim, temsilcileri Irak lehine görüş bildirmiş olan bir kazanın halkının, komisyonun Türk azasını-tesadüfen-gördüklerinde, büyük bir sevince delalet edecek hal ve hareketleri görülmüştür.”  (S:231) gibi hallerle de karşılaşmış olmalarına rağmen İngiltere’nin baskın tutumunun tesirinde kalarak olsa gerek bu durumları dikkate almamışlardır.  

Kitabın tamamından anlaşılmaktadır ki Türkiye’ye bağlı olmak istemeyen Musul Vilayetinde yaşayan halkın bu kanaatlerine; İngiltere’nin işgalci olarak orada bulunması ve halkın bu işgali fiili bir baskı olarak hissetmesi, Nasturi ve Geldani gibi Hıristiyan azınlıkların kendilerini dinen İngiltere’ye daha yakın hissetmeleri, Arapların çoğu eğer yabancı ya da Hristiyan bir yönetimde olmaktansa Türk yönetimine tabi olmayı ancak Arap bir yönetim kurulacaksa Arap yönetimi tercih ettikleri, İngiltere ve Irak hükümetlerince yapılan propaganda ve para ile ileri gelenleri satın almak, eğer Türkiye lehine belirtikleri gerçekleşmezse daha sonra kendilerine zulüm yapılacağı korkusu ve fiili olarak İngiltere ile Irak’ın bu bölgeye askeri yoldan sahip olması gibi sebepler etken olmuştur.

Türk murahhas heyeti, anlaşmanın içerdiği meselenin (Musul Meselesi ve sınır tayini) tetkikini söz konusu etmekle yetinirken, İngiliz heyeti, Türk Hakkâri vilayetine ait yeni bir arazinin ilhakını talep ederek, Lozan müzakereleri sırasında kimsenin hatırına gelmeyeceği ve anlaşmanın ne ruhundan ve ne de metninden asla çıkarılmayacak yeni bir vaziyet ihdas etmişti. İngiliz hükümetinin, Hakkâri vilayeti hakkında yeni talepler serdetmek suretiyle, konferansın hedeflediği amaçtan uzaklaşmakta ısrar etmesine bakılırsa, bundan, cereyan eden müzakerelerin kesintiye uğradığı görmek istediği sonucu çıkarılmalıdır.” (S:242-243) Görüldüğü gibi İngiltere uluslararası anlaşmalarda çevirdiği oyunlarla hep lehine karar çıkarmanın kurnazlığını kullanmışlardır.

Raif Karadağ’ın Cemiyet-i Akvam Komisyonu raporlarına istinaden hazırladığı bu “Musul Meselesi” adlı kitaptan çıkaracağımız hülasa şudur ki; Musul meselesinin Cemiyet-i Akvam Komisyonu vasıtasıyla çözülmesi esnasında sonucun Türkiye’nin aleyhinde çıkmasının 3 sebebi vardır. Birinci sebep komisyonun tarafsız olması gerektiği gerçeğine ve tarafsız olduğunu vurgulamasına rağmen İngiltere’nin tezlerinin etkisinde kalması, ikinci sebep de İngiltere’nin savunduğu tezlerini destekleyecek coğrafik, demografik bilgilere ait evrakları 1919’dan 1924’e kadar geçen işgal sürecinde hazırlamış olması, hazırladığı evraklarla savunduğu tezini güçlendirmesi, üçüncü sebep ise Türkiye’nin sağlıklı coğrafik ve demografik verilere sahip olmaması, bu görüşlere hazırlık babından yeteri kadar hazırlık yapmamış olması, yapamaması ve İngiltere işgalinden önceki kayıtlarını sağlıklı verilere dönüştürüp ikna edici bir tarzda sunamamasıdır.  

Escort Kayseri Escort Ardahan Escort Balıkesir Escort Nevşehir Escort Muş Escort Tunceli Escort Niğde Escort Şırnak Escort Giresun Escort Çanakkale Escort Manisa Escort Afyonkarahisar Escort Tekirdağ Escort Kars Escort Ankara Escort Polatlı Escort Mamak Escort Çankaya Escort Haymana Escort Sincan Escort Keçiören Escort Pursaklar Escort Etimesgut Escort Aydın Escort Kırklareli Escort Trabzon Escort Ordu Escort Konya Escort Siirt Escort Kahramanmaraş Escort Artvin Escort Kilis Escort Yalova Escort Batman Escort Van Escort Eskişehir Escort Antalya Escort Muratpaşa Escort Kemer Escort Kaş Escort Alanya Escort Konyaaltı Escort Manavgat Escort Kumluca Escort Tokat Escort Bayburt Escort İstanbul Escort Sancaktepe Escort Bağcılar Escort Kayaşehir Escort Mecidiyeköy Escort Fulya Escort Beşiktaş Escort Zeytinburnu Escort Kartal Escort Tuzla Escort Küçükçekmece Escort Üsküdar Escort Merter Escort Güngören Escort Sarıyer Escort Bayrampaşa Escort Çatalca Escort Esenler Escort Bakırköy Escort Kadıköy Escort Maltepe Escort Şerifali Escort Çekmeköy Escort Kağıthane Escort Beylikdüzü Escort Başakşehir Escort Kurtköy Escort Beykoz Escort Ataşehir Escort Sultanbeyli Escort Esenyurt Escort Fatih Escort Eyüpsultan Escort Avcılar Escort Büyükçekmece Escort Beyoğlu Escort Nişantaşı Escort Pendik Escort Bahçelievler Escort Ümraniye Escort Şişli Escort Kocaeli Escort İzmit Escort Gebze Escort Karaman Escort Ağrı Escort Rize Escort Adana Escort Seyhan Escort Çukurova Escort Amasya Escort Erzincan Escort Kastamonu Escort Malatya Escort Yozgat Escort Mersin Escort Anamur Escort Yenişehir Escort Akdeniz Escort Erdemli Escort Mezitli Escort Silifke Escort Edirne Escort Çorum Escort Gaziantep Escort Şehitkamil Escort Şahinbey Escort Nizip Escort Isparta Escort Karabük Escort Düzce Escort Gümüşhane Escort Kırıkkale Escort Bartın Escort Burdur Escort Uşak Escort Adıyaman Escort Muğla Escort Dalaman Escort Marmaris Escort Milas Escort Datça Escort Fethiye Escort Bodrum Escort Samsun Escort İlkadım Escort Atakum Escort Aksaray Escort Bilecik Escort Şanlıurfa Escort Zonguldak Escort Osmaniye Escort Sakarya Escort Bingöl Escort Kütahya Escort Elazığ Escort Bursa Escort İzmir Escort Konak Escort Çeşme Escort Gaziemir Escort Buca Escort Bayraklı Escort Karşıyaka Escort Urla Escort Balçova Escort Bornova Escort Bergama Escort Çiğli Escort Bolu Escort Bitlis Escort Diyarbakır Escort Sivas Escort Iğdır Escort Denizli Escort Sinop Escort Erzurum Escort Kırşehir Escort Çankırı Escort Mardin Escort Hatay Escort Hakkari
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Mecidiyeköy escortlar Şişli escortlar Bakırköy escortlar Halkalı escortlar Avcılar escortlar Şirinevler escortlar Bahçeşehir escortlar Taksim escortlar Beşiktaş escortlar Kartal escortlar Kadıköy escortlar Ümraniye escortlar Anadolu Yakası escortlar Maltepe escortlar Beylikdüzü escortlar Pendik escortlar Avrupa yakası escortlar Adana escortlar Kocaeli escortlar Antalya escortlar Gaziantep escortlar