ÜlkücüMilliyetçiTürkçüTürkeşÜlkü OcaklarıdövizakpchpmhpAhmet b.karabacakhasan külünk
DOLAR
20,3170
EURO
21,8484
ALTIN
1.269,93
BIST
4.931,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
24°C
İstanbul
24°C
Az Bulutlu
Çarşamba Açık
24°C
Perşembe Az Bulutlu
24°C
Cuma Hafif Yağmurlu
22°C
Cumartesi Az Bulutlu
23°C
kuşadası escortmalatya escorthttps://1baiser.com/escort/parissexemodelbahis sitelerihttps://www.ertecongress.org/sweet bonanzacanlı casino siteleriBağdar Caddesi Escortescort ankarahamile pornobodrum escortescorthttp://www.wcph2020.com/https://www.ertecongress.org/izmir escortonline casino india real moneybahis sitelericasino siteleriEscort Londonizmir escort bayan
adana eskort
Antalya Kumluca Konyaaltı Manavgat Muratpaşa Kaş Alanya Kemer aksu Döşemealtı kepez demre elmalı finike gazipaşa korkuteli serik

İDAMLIK MİLLİYETÇİLER

İDAMLIK MİLLİYETÇİLER
19.05.2023
42
A+
A-

İDAMLIK MİLLİYETÇİLER

Halim KAYA

“İdamlık Milliyetçiler”  kitabından kendi sosyal medya hesabının sayfasından paylaşmış olan Yakup Bilgin Koçal Beyefendinin sayesinde haberdar oldum. 1944 Milliyetçilik Olaylarından ve 12 Eylül 1980 darbesinden bahsedeceğini düşünerek okumak üzere temin etmeye karar verdi. İnternet üzerinden MSN’den mesaj atarak Yakup Bilgin Koçal Beyefendinin kendisinden kitabı nereden nasıl temin edeceğimi sordum. O kitabı bana gönderebileceğini ifade eden bir mesajla dönüş yaptı. Bende eğer gönderirse memnun olacağımı ilettim. Ücret teklif ettiğimde de Babasının bunu satmak için bastırmadığını, okunmasını düşündüğünü söyleyerek nazikâne bir tutum sergiledi.

Turan Koçal ağabeyin mücadele yıllarında şahit olduğu ve yaşadığı olaylardan oluşan “İdamlık Milliyetçiler” kitabı 2003 yılında Yalova’da basılmış olup 430 sayfadan ibarettir. Kitap Turan Koçal Ağabeyin yaşadığı olaylar hakkında anlattığı, yazdığı bölümlerin yanında bu olaylar hakkında anlatılan, yazılanları destekleyen gazete, dergi kupürleri ile yine Turan Koçal Ağabeyin şahsi fotoğraf albümünden alınmış olaylarla ilgi fotoğraflarla desteklenerek anlatılanların güvenirliği kuvvetlendirilmiştir.

Turan Koçal Ağabey “Atatürk’ü Hz. Muhammed’in önüne geçiren imansızların disiplinli çalışmaları ile İslam dininin içini boşaltmakta Hıristiyanlık dininin yayılmasına imkân doğurmaktadırlar” (S:4) diyerek yapılan kıyaslama ile Atatürk ‘ün üzerinden yürütülen milli manevi tehlikeye dikkat çekmiştir.

Turan Koçal 1071 Malazgirt meydan Muharebesinden hemen sonra Doğu Karadeniz’e gönderilen ve buradaki Pontus Rumlarının hâkimiyetini önlemesi düşünülen, aile içinde Türkçeden başka bir dil kullanmayan Çepni Türklerine mensup bir aileden gelmektedir. Babasının dedesi İstanbul medreselerinde mollalık yapmış olup Molla Yakup (S:5) olarak meşhur olmuştur. Turan Koçal’ın Batum da iş tutan dedesi Ahmet’in başına gelenlerden bize anlattıkları arasından öğrendiğimize göre 1905 yılında Komünist darbe girişimi olmuş (S:6) ancak darbeye kalkışanlar başarısız olmuşlardır. Turan Koçal’ın dedesi Ahmet bu baskından yanına ceketini dahi almadan gece dağlardan yürüyerek gündüz saklanarak kaçıp Rize’ye Çayeli (Mapavri)’ndeki Büyükköy (Leroz)’e (S:7) evine gelmiş ve canının kurtarmıştır. Turan Koçal oğluna büyük dedesi Molla Yakub’un adını vermiş, soy isimleri de 9 kuşak önceki Ali dedesinin pehlivan olmasından dolayı Koç Ali olarak anılmasından sonra sülaleye “Koçaliler” denmesinden sebep “Koçal” soyadını aldıkları anlaşılıyor. Koçal ailesi ilk önce 1905 yılında Yalova Burhaniye Köyüne (S:8) daha sonra topluca Yalova Elmalık Köyüne göçerler. Turan Koçal bu sırada daha 9-10 yaşlarındadır. (S:7) Turan Koçal’ın babası tahsilini İstanbul Fatih Medreselerinden 1906-1913 yılları arasında tamamlamış ve 1914 yılında Yeşilköy’deki Askeri Pilot yetiştiren okula kaydolur. Turan Koçal’ın Babası Rasim Efendi kaydolduğu Yeşilköy’deki Askeri Pilot okulunun birinci sınıfında okurken 1915 Çanakkale savaşına giderken zatüre olarak rahatsızlanmış ve hastaneye yatırıldığı için savaşa katılamamış (S:9) ancak Burhaniye çevrelerinde çete kurarak Yunanlılarla mücadele etmiş, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa (S:10) ve Deli Halit Paşa’larla (S:11) irtibatlı olarak Kurtuluş Savaşında yararlıkları görülmüştür. 15.02.1927 tarihinde Rasim Efendi’ye İstiklal Madalyası (S:13) tevdi edilir. Turan Koçal 20.02.1931 yılında Elmalık Köyünde doğar. Kominist baskından canını zor kurtarmış ve Kurtuluş savaşında yer almış dedelerinin hikâyeleriyle büyümüş böyle bir aile geçmişine sahip olan Turan Koçal’ın milliyetçi ülkücü olmaktan başka yolu kalmadığı da anlaşılmaktadır. Çünkü atalarımızın dediği gibi armut dibine düşer. 

Turan Koçal ailesine ait hatıralar ile milliyetçi mücadele sırasında yaşadıklarından oluşan hatıralarını iç içe yazmış, bunları en azından birinci kısım ikinci kısım diyerek ayırsa birinci kısımda aile tarihini oluşturan hatıralarını ikinci kısımda da milliyetçi ülkücü hatıralarını yazsaydı kendi içlerinde daha fazla bütünlük sağlamış olurdu. Ayrıca kitaba farklı alt başlıklar koyarak kitabı farklı başlıklarla hareketlendirmiş, okuyucunun dikkatini bu başlıklarla yoğunlaştırmış olabilirdi. Hatta Milliyetçi ülkücü mücadelelerini anlattığı ikinci kısıma kitabına genel isim olarak verdiği “İdamlık Milliyetçiler”  ismini vermesi daha uygun olacaktır, çünkü aile hayatı ile ilgili birinci kısım olması gerekir dediğimiz kısım bu isimle isimlendirmeye müsait değildir. 

Turan Koçal’ın “12 Eylül 1980 tarihinde makam düşkünlerinin yaptığı makam elde etme hareketinin sonucunda vatan hainliği ile suçlanarak tutuklandığımda” diyerek tarihe ve okuyucuya şikâyet ettiği mevzu çok açık olmasa da biz ilk etapta kendisini çekemeye sahte milliyetçilerin ondan kurtulmak istemeleri olarak yorumluyoruz. Ancak bunun arkasında zıt görüşten yanı komünist sinsi yer fareleri de olabilir. Turan Koçal’ın bu durumu dile getirmeye vesile ettiği asıl önemli insanlık örneği olan hikâye çocukluklarında birlikte çobanlık yaptıkları kendisinden yaklaşık 2 yaş büyük Nurettin ağabey dediği komşu çocuğunun o Mamak’ta cezaevinde iken göstermiş olduğu vefakârlık ve dostluk örneğidir.

1937 yılında Liman Ova denilen yere bir uçak geleceği için Turan Koçal’ın babası Rasim ve ilkokul öğretmeni İhsan Bey çocukları buraya götürüler. “Turan Koçal ve arkadaşları oynaşırlarken kalabalık arasından birisi onu yakalar ve “Kavga mı ettiniz? diyerek sorar kavga etmediklerini kaçışının sebebinin arkadaşlarının kendisinin elindeki salatalığı almak olduğunu öğrenince tanımadığı bu kişinin kendisine 5 kuruş yani 200 para verdiği kişinin “Koşarken babam ve köy öğretmenim İhsan Bey bizi yakalayarak sorguya başladılar. Şurada şimdi konuştuğun size ne dedi? Cevabım ‘salatalık pazarlığı’ satışını anlattım. Babam bana ‘O konuştuğun şâhısı tanıdın mı?’ diye sorduğunda, ben de ‘hayır bir amcaydı’ dedim. Babam bana yine heyecanlı bir ses ile ‘Konuştuğun Atatürk’tü’ dedi. 7-8 yaşlarında Atatürk’ü evden, çevreden duyar ve cumhurbaşkanı olduğunu da biliyordum. O an sevincim Atatürk ile konuşmaktan ziyade aldığım 5 kuruştu.” (S:28) böylelikle Atatürk’le tanışıp konuşmakla müşerref oluştur.

Turan Koçal daha ortaokul 1.sınıfta kendisinde oluşmuş olan milliyetçilik duygularının kaynağını “Ben köyde öğretmenimden daha fazla babamın eğitiminde kalmıştım. Babam da bana tarihte Türklerin kahramanlıklarını anlatırdı. Türklerin ana yurdunun neresi olduğunu anlatırdı. Türklerin kök olarak kıtalar arasında Asyalı olduğunu anlatırdı. Ben de bu doğru bilgileri ve inandıklarımı yeri gelince arkadaşlara anlatırdım. ‘Hepimiz Asyalıyız’ derdim. Arkadaşlar da bana isim bulmuşlardı. ‘Asyalı Turan’ Bu takma isim liseyi bitirinceye kadar devam etti.” (S:33) ailesinden aldığını anlatıyor. Ayrıca Turan Koçal’a verilen ‘Turan’ ismi de gösteriyor ki ailesi büyük bir milli şuura sahip ve bu ‘Turan’ ismini de çocuklarına isim olarak vermişler. Diğer sınıf arkadaşı olan ‘Turan’ isimli kişi ailesinde milli şuur verecek bir şuur olmadığını çocuğun sınıf arkadaşları içinde komünizmi savunarak göstermiştir. Bizim bu düşüncemizi sayfalar sonra Turan Koçal “Babam katıksız bir Türk milliyetçisi görüşüne sahipti. Bu görüşü neticesi olarak bana Türk Milliyetçiliğinin ana yurdu “Turan” olara ismimi kaydettirmişti.” (S:75) diyerek ifade etmektedir.   

Yaşadığım bir olayda anın da bana dersten dolayı Allah’a hep şükürler ettim ve hem de affımı talep ettim. Ayrıca hayatımın sonuna kadar da bilerek haram para, mal vs.nin bana verilmemesi için Allah’a yalvardım. Ayrıca böyle işlerde bulunmamaya da yemin ettim. Yeminimde duran bir kişi olarak çok huzurluyum.” (S:42) diyen Turan Koçal hatadan dönme melekesine sahip olduğu için para ile kumar oynayıp kazanmanın hevesi ile daha fazla oynamak daha fazla kazanmak hırsı ile kendi parası da dâhil kazandıklarıyla birlikte hepsini kaybetmekten (S:41) ve gazoz alırken satıcının fazla para verdiğini anlamasına rağmen ses çıkarmadan şeytanın kendisine empoze ettiği bir gerekçe ile iade etmemsinin bedelini bütün parasını kaybederek (S:42) ödemesinden çıkarmış olduğu dersler onu ömür boyu bu iki illet ahlaki zaaftan uzak tutmaya yetmiştir. Ders alabilecek tıynette olması da onun için dünya malından daha büyük kazanç olmuştur.

Turan Koçal’ın babasının siyasete girişi “Yıl 1930. Kurulan bu Serbest Fırka’nın Yalova ilçesinin kurucusu da başkanı da babam Rasim Koçal’dı.” (S:74) şeklinde olmuş ancak kısa sürede Serbest Fırka kapatılıp il ilçe kurucuları takibata uğrayınca Rasim Koçal Beyefendi memleketi Rize’ye giderek bir kaç ay kalarak (S:75) takibatı savuşturmuştur. Rasim Koçal ikinci siyaset denemesi de “Millet Partisinin kurulması ile babam da Yalova teşkilatını kurarak ilçe Başkanlığı görevini almıştı. Bende partinin gençlik kesiminde görev almıştım.” (S:76) yaparken oğlu Turan Koçal’ı da siyasete ısındırmaya başlamıştır. 

1948 yılında Millet Partisi’ni kuranlara akla hayale gelmeyen iftiralar ve işkenceler yapılmaya başlandı. Emniyette gözaltına alınanlar, işkence edilenler ve hapishaneye konanlar zamanın CHP iktidarı tarafından DP’nin de desteği ile yapılıyordu.” (S:77) 1944 yılında başlayan “Irkçılık –Turancılık Davası” ile Milliyetçi önder ve düşünürlerin önünü kesmeye çalışan CHP bununla yetinmemiş 1948 yılında Millet Partisi kurucularına da Menderes destekli Milli Şef zulmü uygulamıştır. Milliyetçiye zulüm uygulamak için zihniyet fark etmiyor sadece Türklük bilincinden yoksun olmak, mankurt olmak yetiyordu. 

Yıllarca bu ülkede CHP tarafından Ezanın Türkçe okutulması uygulamasının Arapça aslına döndürdük diye övünen DP’liler CHP işbirliği yaparak MP kapatılmasına ortak kara verirler ki suç gerekçesi de DP’lilerin kendilerini inkâr eder bir gerekçedir. 1952 yılında MP kapatılır. “CHP ve DP daha evvel yaptıkları gibi anlaşarak MP’nin kapatılmasını kararlaştırdılar. MP’nin kapatılması için gerekçe aramaya başladılar ve bulundu. Kastamonu ilinin MP binası girişindeki duvarda asılı olan bir levha vardı. Bu levhada [yazılı olan] besmele yazısıydı. Mahkeme kararı derhal partinin kapatılması ve 2,5 lira para cezası verilmesi oluyordu.” (S:79) Yıllarca bu ülkede demokrasi havariliği yapanlar aslında çok da demokrat değillermiş. Turan Koçal asker dönüşü CKMP de siyaset yapmaya başlar. Kırşehir ili CKMP’si Genel Başkanı Osman Bölükbaşı’ya destek veriyor diye Kırşehir Nevşehire bağlı bir ilçe yapılır. Bütün bölge Osman Bölükbaşı’ya sahip çıkmaya başlayınca Kırşehir tekrar il yapılır.

Günümüz milliyetçilerinin ilk sıradan milletvekili adayı olma hakkını kendinde gördüğü anlayışa Turan Koçal’ın ve mücadele arkadaşlarının anlayışından nasıl geldiğini şapkamızı önümüze koyarak düşünmemiz gerekir. “Genel merkez aday olmam için ısrarcı oluyordu. Ben de iki şart [öne] sürerek kabul ettim. Birincisi İstanbul, Kocaeli ve Bursa illerinden olmamak şartı ile hangi il olursa olsun şartı. İkincisi ise aday olacağım ilde listenin en sonundan aday olmamdı. Genel merkez kabul etti. Beni Manisa ilinden 1969 seçimlerinde liste sonu adayı olarak Yüksek Seçim Kurulu’na bildirdiler. Ben de bu adaylığı kabullenerek listenin 1.sırasındaki aday gibi faaliyette bulundum. Tabi ki kazanmam mümkün değildi.” (S:80) Şimdi kim der beni kazanamayacağım bir ilden listenin sonuna koyun, o zamanın ülkücüleri kendilerine makam mevki statü sağlamak için siyaset yapmıyorlardı. Niyetleri vatana ve millete hizmetti. Hizmeti de kim daha iyi yapacaksa o görev başında olsun istiyorlardı. 1973 seçimlerinde İstanbul 3.sıradan, 1975yılında yapılan ara seçimde Bursa’dan bir milletvekilliğine aday yapıldıktan sonra Turan Koçal ancak “Haziran 1977 yapılan genel seçimlerde İstanbul ilinden MHP listesinden birinci sıradan aday oldum. Seçimi kazanarak İstanbul Milletvekili olarak TBMM üyeliğine seçilmiş ol”du. (S:80)

Ülkücü mücadele her zaman güllük gülistanlık şartlarda her şartın da müspet olduğu bir ortamda yapılmıyordu. 1972 yılında Turan Koçal ve Alparslan Türkeş bir heyet ile Almanya’da kurulan Başkanlığını Artvin ilinden Necat Uygur’un yaptığı Milliyetçi Türk İşçileri Derneğine üye çalışması yapmak üzere Almanya’ya giderler. “Almanya’da bulunduğumuz müddet içinde Alparslan Türkeş, her akşam Ankara’da bulunan eşi Muzaffer Hanım ile telefon görüşmesi yapıyordu. Çünkü biz Almanya’ya hareketimizde eşi Muzaffer Hanım’ı hasta olarak bırakmıştık. Nitekim Almanya’dan Türkiye’ye döndükten bir müddet sonra [Muzaffer Hanım] rahmetli olmuştu.” (S:90)

Başka siyasi partilerde Genel Başkanın fikirleri doğrudan şartsız olarak kabul görürken “MHP’si olarak Genel başkanımızın ileri sürdüğü herhangi bir teklifin önce müzakeresi yapılır, sonra oylanırdı. Genel Başkanımız da alınan kararlara harfiyen uyardı. Hal böyle olmasına rağmen toplumumuzun bir kısmında ve diğer siyasi [parti] mensuplarında tam tersi bir kanaat vardı. ‘Alparslan Türkeş diktatör, kimseyi dinlemeyen dediği deik olan bir kişi olarak tanınır ve böyle olduğu anlatılırdı.” (S:91) Başka bir yerde anlatıldığına göre Hanımı Muzaffer Türkeş vefat edince Alparslan Türkeş başka birisi ya da Seval Türkeş ile evlenip evlenmeme konusunu bile parti meclisinde onaya sunmuş ve parti meclisi evlenmesi yönünde karar almıştı.

Turan Koçal o an İstanbul’da olan MHP Ankara milletvekili İhsan Karaçam ile telefon ile görüşür ve İhsan Karaçam 18.06.1980 tarihinde Murat Bayrak ile beraber gelip 12 Eylül ihtilal komitesinde olan sınıf arkadaşları Nurettin Ersin ve Sedat Celasun ile görüşeceklerini söyler. İhsan Karaçam ve Murat Bayrak 18.06.1980 tarihinde Turan Koçal’ın evine geldiğinde de Nurettin Ersin ve Sedat Celasun ile telefon ile görüştüklerini ancak şimdi de yüz yüze görüşeceklerini ifade ederler. Turan Koçal’ın evinde İhsan Karaçam ve Murat Bayrak Turan Koçal’a sohbet sırasında “neden 12.09.1980 günü bizi haberdar etmedin. Biz Alparslan Türkeş’i özel bir araba ile Erdek ilçesine oradan da özel bir helikopterle Yunanistan’a oradan da Almanya’ya siz d dahi götürürdük.” derler. Turan Koçal kendilerine “Türkeş’in böyle bir düşüncesi yoktu. Suçlular kaçar, niçin kaçsın” (S:121) şeklinde cevap verir. Daha sonra Alparslan Türkeş tutuklu olduğu sırada Dışkapı Askeri Mevki Hastanesinde yatarken doktoru Selim Kaptanoğlu tarafından kaçırılma planları yapılmış olup 3,5 yıl bu hastanede yattığı halde Alparslan Türkeş bu teklifi kabul etmemiştir. İhsan Karaçam ve Murat Bayrak yardım etmek düşüncesinde değillermiş, bilgi toplamak için (S:122) Turan Koçal ile görüşmüşler. Bu görüşmeden 14.30’da evden ayrılan İhsan Karaçam ve Murat Bayrak’tan 1,5 saat sonra bir binbaşı ve asker gelerek hazır bekleyen Turan Koçal’ı da tutuklarlar. 

Turan Koçal’ın babası İstiklal Madalyası sahibi Rasim Koçal oğlu cezaevinde tutuklu iken ziyaretine gider ve oğluna “Allah’a şükürler olsun bu günleri de gördüğümden dolayı. Mektupta sana yazdığım gibi çok memnunum. Fakat aynı zamanda üzgünüm. Ne zaman bu Türk Milleti’nin yüzünü güldürecek idareyi göreceğimi bilmediğimdendir.” (S:127) diyerek bu zor zamanlarda bile endişelerinin vatan ve millet olduğunu kendilerine yapılanları ise şikâyet etmeden kabullendiklerini gösteriyor. Ne yüce bir duygudur ki bu toplumda ancak birkaç kişide bulunabiliyor.  Ya seksen beş yaşında oğlunu ziyarete gelen bir Türk anası olarak tellerin arasından ellerini öpmeye çalışan oğlu Turan Koçal’a anasının dediklerine ne demeli “Hayır olmaz. Bu bizim dinimize de uymaz, törelerimize de uymaz. Evet, ben senin annenim ama sende bu cefada günahlardan arınmış bir gazisin. İşte bu günahsız gazinin elini ben öpeyim.” (S:129) Böyle manada büyük insanların varlığı ile Türk İslam yurdu daima bağımsız kalacaktır. Aynı ana Turan Koçal cezaevinden çıkıp evde aile arasında yapılan bir sohbet toplantısında Kur’an okumayı bilmeyen oğluna “Cihan sende hapiste yatsan da Turan gibi Kur’an okumasını öğrensen çok iyi olurdu.” (S:133) diyecek kadar Kur’an sevdalısı bir anne.

Turan Koçal Askeri Tutukevindeki siyasi hatıratını sanki cezaevinden çıktıktan sonra oturup yazmamış, daha önce cezaevinde yatarken tuttuğu günlükleri olduğu gibi siyasi hatırat olarak ‘6.10.190 Perşembe’ şeklinde günü gününe yayınlamış, ancak kitap yayınlanırken yazılmış olan günlükler halindeki olaylarla ilgili bazı eklemeler ve yorumlar yapıldığı görülüyor. Günlük şeklinde tutulan bir hatırat olmasına rağmen bu hatırat o günün zor şartlarında bozuk bir psikoloji ile bile milliyetçilerin asker, vatan ve millet hakkında hiçbir olumsuz fikre kapılmadıklarını, İslam ve inandıkları milliyetçi fikirlerine sadakatlerinin daha da çok artan bir samimiyetle devam ettiğini görmemize yardımcı olmuştur.

Turan Koçal öyle dürüst ve mütevekkil bir adam ki yeğeni Yaşar Okuyan’ın yazıp annesi ile dayısı Turan Koçal’a gönderdiği mektupta yaptığı şikâyetlere “Yaşar mektubun da avukatlardan şikâyet ediyordu. Şikâyetinde haksızdı. Avukatların ilgilenmediğini yazıyordu. Zannediyordu ki sivil mahkemelerde olduğu gibi bütün dosyaları [avukatların elleri altındaydı], [hâlbuki] bütün dosya ve evrakları uzaktan dahi göstermediklerinden haberi yoktu.” (S:147) şeklinde adil bir yorum getirmiştir. Yaşar Okuyan kurallara tahammülü olmayan bir yapıya sahiptir. Sıkıntıya gelemezdi. Nitekim cezaevinden sonra Bursa Kocayayla şenliklerinde Başbuğ Türkeş ile yaptığı tartışma sonucu MHP’yi terk etmiş ve ANAP saflarında uzun süre siyaset ve bakanlık yaptıktan sonra CHP saflarına geçmiş bakanlık yaptıktan sonra hala orada siyaset yapmaktadır.

MHP milletvekillerinden Tahir Şaşmaz ile Ali Gürbüz askeri savcılığa tekrar ifade vermek istedikleri için “Bu arkadaşlar kendileri bir an evvel tahliye olabilmek için iddia makamının arzuladığı şekilde ifade vermiş olacaklarını tahminde bulunuyoruz.” (S:147) ve Tokat milletvekili Faruk Demirtola da askeri savcılığa götürülmüş “kendi istemiş” olduğunu ancak ne için olduğunu söylemediği için “Şüphelendik” (S:148) diyerek geçen zaman ve yaşanılan olaylara bakarak kendi aralarında itirafçı olabilirler şüphesinin oluşmaya başladığını ifade etmektedir. Nitekim Tahir Şaşmaz ile Ali Gürbüz ve Faruk Demirtola ifade verdikleri 08.01.1981 Perşembe gününün ertesi gün olan Cuma 09.01.1981 tarihinde ilk tahliye olan MHP’lilerin içinde yer almışlardır. “Çünkü bizler askeri savcıya özel ifade vermek için müracaatta bulunmadık. Solcu bazı hukuk Prof.larından da vize istemedik. Tahliye olmak için müfteri, iftiracı, korkak ve maddeci olmak gerektiğini gördük. Böyle tahliye olmaktansa ölmek daha iyiydi. Yakası bağrı açık ayakta sallanan askeri savcıya tahliye için boyun eğmek benim için olur şey değildi. Bunu yapmak mı asla, asla, asla.” (S:149-150) Ben hep bu çileli hayatı yaşayıp da cezaevinden sonra MHP ve ülkücü geçmiş içinde pek anılmayan, anılsa da adı kerhen anılıp hiç yaşadıklarından söz edilmeyen bazı kişilerin niçin anılmadıklarını, davanın geçmişi anlatılırken isimi sanı geçmediğini merak etmiştim. Bazıları ajandı ve bunların sahte ifadeleri ile ülkücülerin tutuklandıkları, ceza aldıkları ortaya çıkmıştı ama bazıları hakkında herkes ketum davranıyor hiçbir kelam etmiyordu. Demek ki ismi sanı unutulanlar da özel ifade veren, iftiracı, kendilerini savunması için komünist Profesörler tutup onların yetiştirdiği hâkim ve savcılar üzerindeki nüfuzlarından yararlanarak tahliye olmayı tercih eden bir yol izlemişlerdi.

MSP’lilerin Ülkücülere ve Alparslan Türkeş’e iftiraları cezaevinde başlamış “Sohbet eden 4 kişiydik. Ben ve 3 MSP’li arkadaş. Arkadaşlar Türkeş’in sabah namazına kalkmadığını ifade ederek bir takım dini meseleleri izah etmeye başladılar. Bende kendilerine durum açıklaması yapmadım. Bir teklifte bulundum. Sohbetimize 1,5 saat daha devam edelim ve 1,5 saat sonra ben sizinde şahit olacağınız bir şey göstereceğim. Kabul ettiler. 1,5 saat sonra yerimizden kalkarak toplu olarak nazma kıldığımız koridorun başına gittik. Türkeş Bey’i koridorun sonunda seccadelerin serili olduğu yerde nafile namaz kılarken gördüler. MSP’li arkadaşlar hata ettiklerini söylemek suretiyle özür dilediler.” (S:157) ancak bu özürler teşkilat mensuplarının tamamına duyurulmuyor, tesir etmiyor, bireysel olarak kalan özürlerdi. Cezaevinden çıktıktan sonra 1978-88 yıllarında Bursa’da siyasi çalışma yapan Milli Görüşçüler Türkeş’in de bulunduğu videolar ve bir iftar sofrasında çekilmiş fotoğrafı elden ele gezdirerek insanları yanıltarak fotoğraftaki ikram edilmiş ayran bardaklarını göstererek “Türkeş Ramazan’da içki içiyor” diyerek propaganda yapıyorlardı. Tabi insan sadece kendi ibadetleri ile cennetlik olamaz, bazen insanın ufak tefek günahlarını da böyle iftira atan, suizan besleyen kişiler yüklenerek anasından doğmuş gibi günahsız olmasını sağlarlar. Şimdi Alparslan Türkeş de öte âlemde bu iftiraların atılmasına müsaade eden Milli Görüş sorumluları da öte âlemde her ikisi de Allah huzurunda hesaplaşacaklardır.

Maraş olayları konusunda mecliste konuşma yapan asker kökenli CHP’li içişleri bakanı İrfan Özaydınlı ne solcuların bu eylemleri başlattığından söz ediyor ne de ülkücülerin ancak mecliste CHP sıralarından kendisine bu olayları başlatanların ve yapanların ülkücüler olduğu hatırlatılınca İrfan Özaydınlı “Hadiseleri yapanlar ve yaratanlar ile ülkücülerin bir ilgisi yoktur. Hadiseyi solcular çıkarmıştır.” (S:173) diyerek acı gerçeği ortaya faş etmiş ancak CHP’lileri de kızdırmıştır. Daha sonra iç hesaplaşmalar sonucu CHP’den ayrılmak zorunda kalmıştır.

Yıllardır düşünüp de ifade edemediğim, nasıl ifade edeyim diye de devamlı düşündüğüm ve beni meşgul eden bir durumu Turan Koçal çok güzel ifade etmiş. “Her hangi bir tehlike karşısında çoluk çocuğu alıp Yunanlıların işgal etmeye çalıştığı bölgeden işgal edilme ihtimali daha az olan bir bölgeye göç eden aile reisinin neslinde milliyetçiliğin aşılanması temeli sağlam olmayan bir yapı olur. Bunun tersi herhangi bir tehlikeyi ister içi ister dış olsun hukukun içinde çoluk çocuğuyla göç etmeden mücadele edenlerin neslinde de [atılan] Türk milliyetçiliğinin temellerini hiç kimse ve hiçbir kuvvet yıkamaz Tutuklanırlar, idam edilebilirler fakat devlet ve millet sevgilerini yok edemezler.” (S:176) diyerek milliyetçilik duygusunun vatan ve millet iç ve dış düşman tehlikesi ile karşılaştığı zaman tehlike bölgesinden kaçmak la değil de canı pahasına çoluk çocuğu ile tehlike karşısında mücadele etmeyi gerektirdiğini ifade etmektedir. Ben de kaybedilen vatan topraklarında yaşayanların yeteri kadar mücadele etmedikleri ve göç etmeyi tercih ettikleri için kaybedildiğini düşünmekteyim.

CHP senatörü Niyazi Ünsal’ın Arif Tekin adlı kişiye yazdığı mektup MHP iddianamesine girmiş ve eski MHP senatörü olarak mektupta yazılanlardan dolayı MHP’lilerin idamı talep edilmişti. CHP senatörü mektubunda ifade ettiği hususlar iddianamede şu şekilde yer almıştı. “MHP eski senatörü Niyazi Ünsal’ın 26.11.1977 tarihinde Arif Tekin’e gönderdiği ve 011 klasöründe yer alan mektupta hapisten çıkardığımız adamlar yanımıza gelmeye çekiniyorlar. 6 ay’ı 1 gün geçen ceza alan adamlar devlet hizmetinde kalamazken ben 15 yıl ceza alan, 4,5 sene ceza alanı öğretmen yaptırdım. Cümlesi yasa dışı ve ürpertici çabaları hiçbir açıklamaya gerek kalmayacak şekilde tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir.” (S:176) Bu mektuptan çıkarılacak sonuçlar, birincisi devlet adamı olması gereken CHP’liler bile suç işlemeye yatkın oldukları ve fırsat buldukça suç işledikleri, ikincisi suçluları memur hem de öğretmen yaparak bir nesli zehirledikleri, üçüncüsü askeri savcının isimlerin kim olduğuna bakmadan ve hangi partiye mensup olduğunu tespit etmeden suç bulduğunda MHP’lilere isnat etmek için çabaladığının ve peşin hükümlü hareket ederek MHP’liler illa ceza alsınlar diye çalıştığıdır. Dördüncüsü MHP’lilerin idam edilmesi talebine neden olan mektup CHP’li olduğu anlaşılan Niyazi Ünsal’a bir gün bile caza öngörülmesini sağlayamayarak adaletin çifte standart uygulandığını göstermiştir. 

1984 yılında ordu içinde sol bir grup faaliyet içinde olduğu gerekçesiyle gözaltına alınanların sorgulanması için ordudan bir görevli emniyetten bir görevli vazifelendirilir. İfadesi alınan bir subay “Beni Kenan Evren çok iyi tanır. Ben onun emrinde çalışan bir subayım Hatta o kadar ki 12 Eylül darbesinden evvel MHP binasının basılmasında talimatlı olarak bende vardım.” (S:186) demiş ve terör eylemleri yaparak 12 Eylül darbesini meşrulaştırmak için bizzat Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren’in kendisine bağlı bir ekip kurduğunun ifşa olmasını sağlamıştır.

“İdamlık Milliyetçiler” adlı kitabının yarısından sonra Turan Koçal  daha çok yaşanılan, yaşanılmış olayları, parti programlarını ve parti faaliyetlerini gazete kupürleri, resmi yazılar, alınan kararlar gibi vesikalarla destekleyerek kendisinin ve arkadaşlarının yapıp ettikleri ile söylediklerinin doğruluğunu ispatlamak yolunu tercih etmiş, kendisinsin ve arkadaşlarının haklılıklarını, doğruluklarını göstermeye çalışmıştır. Sanki savunmasını yapmaktadır.mahkeme kararları ve askerlerin birbirlerini suçlamaları, Turan Koçal’ ve arkadaşlarının meclis çalışmalarındaki faaliyetleri ile ilgil yazılar yer almakatdır. 

Daha darbeden dört saat önce MHP genel merkezi Bolu Komando Tugayından bir binbaşı komutasında gönderilen askeri birlik tarafından ablukaya alınarak görevli polisler ve içerde oturan gençler bertaraf edilerek arama yapılması Ankara Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun Paşanın emiri de olmadığına göre kimin emri ile darbeden önce MHP’nin aranması (S:245) istenmişti. Hem de hiçbir siytasi parti genel merkezi aranmazken sadece MHP’nin aranması demokrasinin neresin sığardı. MHP genel merkezi altında küçük ameliyatların yapıldığı iddiasına delil olarak ileri sürdükleri ve MHP’lilerin çete olduğunu ispatladığını düşündükleri kâğıt vs. kesmeye yarayan bir makası ile Mehmet Doğan’ın oğlunun Almanya’dan gönderdiği elbiselerden leke çıkarma işlerinde kullanılan losyondur. (S:246) Ama solcularda yakalanan ve korunaklı bir yerde saklanan 30 adet eylem silahının kaybolmasını (S:247), yine bu kitabın önceki sayfalarında Turan Koçal tarafından anlatıldığı gibi suçların askerler ve MİT mensupları tarafından işlendiğinin üstünün örtülmesini izah edemeyen bir askeri darbe komisyonun icraatları. 

Üç yıl içinde İstanbul’da çoğu MHP il yöneticisi olan ama hepsi MHP üyesi ve ülkücü 199 kişi öldürülmüştü. “Beşiktaş 11, Bakırköy 20, Beyoğlu 12, Beykoz 2, Eyüp 23, Eminönü 28, Fatih 11, Gaziosmanpaşa 15, Kartal 24, Kadıköy 15, Sarıyer 1, Şişli 39, Üsküdar 2, Zeytinburnu 16” (S:260) olmak üzere tamı tamına 199 kişi komünist kurşunlarla şehit edilmiş, siyaseten, fikren galip gelemedikleri MHP ve ülkücülerin yolu terör ile kesilmeye çalışılmıştır.

“İdamlık Milliyetçiler” adlı kitapta MSP’lilerin, milliyetçi geçinen zayıf insanların, asker, polis, gardiyan, subay, cezaevi yönetileri ve daha nice ülkücü milliyetçi düşmanlarının saldırılarını, iftiralarını, işkencelerini, hakaret ve hakir görmelerini, ihanetlerini göreceğiniz gibi bir lidere saygının ne demek olduğunu, devlet yönetemeye talip, devlet yöneten koca koca adamlar olan tutukluların can sıkıntısında ve tutuklu psikolojisinden yaptıkları çocukça şakaları ve darılıp barışmaları, MHP’lilerle CHP’lilere uygulanan çifte standardı, devlet ricalinin yetersisliklerini göreceksiniz. Daha doğrusu belki hiçbir yerde rastlamayacağınız bilgiler kavuşacaksınız.  

Turan Koçal’ın “İdamlık Milliyetçiler” kitabını okuyan herkes görecektir ki namusuyla vazifesini yapan dürüst insanlar da muvaffak olurlar. Bizim yukarıda değindiğimiz hatıralardan daha fazlasını bu kitap içinde bulup okuyacak olanlar sivil ve siyasi kendi hayat akışlarında örnek davranışlar olarak uygulamaya çalışarak ülkemize faydalı insan olmanın fırsatını yakalamış olacaklardır. Tecrübe istifade edilirse çok ucuz bir bilgidir.                      

Escort Kayseri Escort Ardahan Escort Balıkesir Escort Nevşehir Escort Muş Escort Tunceli Escort Niğde Escort Şırnak Escort Giresun Escort Çanakkale Escort Manisa Escort Afyonkarahisar Escort Tekirdağ Escort Kars Escort Ankara Escort Polatlı Escort Mamak Escort Çankaya Escort Haymana Escort Sincan Escort Keçiören Escort Pursaklar Escort Etimesgut Escort Aydın Escort Kırklareli Escort Trabzon Escort Ordu Escort Konya Escort Siirt Escort Kahramanmaraş Escort Artvin Escort Kilis Escort Yalova Escort Batman Escort Van Escort Eskişehir Escort Antalya Escort Muratpaşa Escort Kemer Escort Kaş Escort Alanya Escort Konyaaltı Escort Manavgat Escort Kumluca Escort Tokat Escort Bayburt Escort İstanbul Escort Sancaktepe Escort Bağcılar Escort Kayaşehir Escort Mecidiyeköy Escort Fulya Escort Beşiktaş Escort Zeytinburnu Escort Kartal Escort Tuzla Escort Küçükçekmece Escort Üsküdar Escort Merter Escort Güngören Escort Sarıyer Escort Bayrampaşa Escort Çatalca Escort Esenler Escort Bakırköy Escort Kadıköy Escort Maltepe Escort Şerifali Escort Çekmeköy Escort Kağıthane Escort Beylikdüzü Escort Başakşehir Escort Kurtköy Escort Beykoz Escort Ataşehir Escort Sultanbeyli Escort Esenyurt Escort Fatih Escort Eyüpsultan Escort Avcılar Escort Büyükçekmece Escort Beyoğlu Escort Nişantaşı Escort Pendik Escort Bahçelievler Escort Ümraniye Escort Şişli Escort Kocaeli Escort İzmit Escort Gebze Escort Karaman Escort Ağrı Escort Rize Escort Adana Escort Seyhan Escort Çukurova Escort Amasya Escort Erzincan Escort Kastamonu Escort Malatya Escort Yozgat Escort Mersin Escort Anamur Escort Yenişehir Escort Akdeniz Escort Erdemli Escort Mezitli Escort Silifke Escort Edirne Escort Çorum Escort Gaziantep Escort Şehitkamil Escort Şahinbey Escort Nizip Escort Isparta Escort Karabük Escort Düzce Escort Gümüşhane Escort Kırıkkale Escort Bartın Escort Burdur Escort Uşak Escort Adıyaman Escort Muğla Escort Dalaman Escort Marmaris Escort Milas Escort Datça Escort Fethiye Escort Bodrum Escort Samsun Escort İlkadım Escort Atakum Escort Aksaray Escort Bilecik Escort Şanlıurfa Escort Zonguldak Escort Osmaniye Escort Sakarya Escort Bingöl Escort Kütahya Escort Elazığ Escort Bursa Escort İzmir Escort Konak Escort Çeşme Escort Gaziemir Escort Buca Escort Bayraklı Escort Karşıyaka Escort Urla Escort Balçova Escort Bornova Escort Bergama Escort Çiğli Escort Bolu Escort Bitlis Escort Diyarbakır Escort Sivas Escort Iğdır Escort Denizli Escort Sinop Escort Erzurum Escort Kırşehir Escort Çankırı Escort Mardin Escort Hatay Escort Hakkari
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Adana escort Alanya escort Anadolu yakası escort ankara escort Antalya escort Ataköy escort Avcılar escort Avrupa yakası escort Bahçelievler escort Bahçeşehir escort Bakırköy escort Başiktaş escort Beylikdüzü escort Bodrum escort Bursa escort Denizli escort Diyarbakır escort Esenyurt escort Eskişehir escort Etiler escort Fatih escort Gazinatep escort Halkalı escort istanbul escort İzmir escort İzmit escort Kadıköy escort Kayseri escort Kocaeli escort Konya escort Kurtköy escort Kuşadası escort Malatya escort Maltepe escort Mecidiyeköy escort Mersin escort Nişantaşı escort Pendik escort Muratpaşa escort Şirinevler escort Şişli escort Taksim escort Ümraniye escort ataşehir escort kartal escort