DOLAR 32,5933 % 0.35
EURO 34,8180 % 0.19
STERLIN 40,3890 % -0.55
FRANG 35,8191 % 0.58
ALTIN 2.507,74 % 0,94
BITCOIN 2.125.026 3.466

TÜRK DÜŞÜNCESİNDE BİR VAHA: MÜMTAZ TURHAN

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi :
TÜRK DÜŞÜNCESİNDE BİR VAHA: MÜMTAZ TURHAN

TÜRK DÜŞÜNCESİNDE BİR VAHA: MÜMTAZ TURHAN

Halim KAYA

Türk Kültürüne Hizmet Vakfının Cumhuriyetin Kuruluşunun 100 yılı münasebeti ile Türk Kültürüne hizmet babından bazı kitaplar yayınlayacağını daha önce öğrenmiş ve beklemeye başlamıştık. Ancak çıkarılan kitaplara baktığımızda hizmet babından çok iyi eserler seçilmiş ve basılmış olmasına rağmen kitaplar pahalı olduğundan dolayı her Diz kitabını almak nasip olmadı. Alabildiklerimiz de üç dört tane ile sınırlı kaldı. 

Mehmet Aygün’ün yazdığı Türk Kültürüne Hizmet Vakfının Cumhuriyetin 100. Yılına Armağan Yayın Projeleri- Kültürümüzün Temelini Oluşturan Değerli İnsanlarımızın Biyografileri serisi içinde yayınlanan “Türk Düşüncesinde Bir Vaha Mümtaz Turhan” adlı kitabını da Mümtaz Turhan’ın Türk Kültürüne geçen hizmetlerinden daha önceden yetiştiğimiz çevrenin etkisi ile haberdar olmamız hasebiyle almak ihtiyacı hissettiğimiz bir kitap olarak aldım. Mümtaz Turhan’ın “Garplılaşmanın Neresindeyiz?” ve “Kültür Değişmeleri” ile “Cemiyet İçinde Fert” adlı Türkçe çevirisini de okuduktan sonra Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar’ın “Mümtaz Turhan ve Batılılaşma Meselesi”  ve  “Mümtaz Turhan” adlı iki farklı çalışmasını da okumuş birisi olarak Mehmet Aygün’ün “Türk Düşüncesinde Bir Vaha Mümtaz Turhan” adlı kitabını da okuma ihtiyacı hissediyor insan, ister istemez.

Mehmet Aygün’ün “Türk Düşüncesinde Bir Vaha Mümtaz Turhan” adlı kitabı Türk Kültürüne Hizmet Vakfının Cumhuriyetin 100. Yılına Armağan Yayın Projeleri- Kültürümüzün Temelini Oluşturan Değerli İnsanlarımızın Biyografileri serisi içinde Eylül 2022 tarihinde 448 sayfa birinci baskı olarak yayınlanmıştır. Kitap Kültür Bakanının “Sunuş”, Vakıf başkanı Av. Şerafettin Yılmaz’ın ve Tek İmaş A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Malkan’ın “Takdim” yazılarından sonra “Ön Söz”, “Giriş”, “Ailesi, İlk Çocukluk ve Lise Yılları”, Birinci Bölüm “Bilim Peşinde:Almanya Yılları”, İkinci Bölüm “Akademiye Giriş ve Gözde Bilim İnsanı”, Üçüncü Bölüm “İkinci Yurt Dışı-İkinci Doktora”, Dördüncü Bölüm “1950’lerin Kudretli Hocası”, Beşinci Bölüm “Sağ-Muhafazakar Düşüncenin Fikri Rehberi”, Altıncı Bölüm “Son Yıllar:Kehkeşan’ın Ölümü”, Bibliyografya, Ek 1 Mümtaz Turhan Okulları adlı üst başlıkları ve bu başlıkların alt başlıklarından oluşmaktadır. 

Daha “Ön Söz”ün ilk sayfasında “Düşünürlerin bireysel biyografisi ve bibliyografyası üzerinden bir ülkenin tarihi okunabilir. Kişinin biyografisindeki değişim ve dönüşümler, ülkenin ve toplumun tarihindeki değişim ve dönüşümlere karşılık gelir.” (S:19) diyerek başlayıp Mümtaz Turhan’ın ailesinin Kafkasya’dan Erzurum’a göç edişine, Erzurum’dan Kayseri’ye ve tekrar Erzurum’a göç edişlerini, Mümtaz Turhan’ın okumak için Kayseri, Bursa ve Ankara yollarına düşüşünü anlatarak Türk tarihinin kırılma yılları hakkında bilgiler verir. Düşünür ve bilim adamları her ne kadar yaşadıkları dönemin adamı olsalar, dönemlerinin problemlerine ışık tutsalar da “biz onları bugünden anlarız. Bugünün ihtiyaçları, bugünün tartışma ve sorunları onları değerlendirmemizi etkiler.” (S:21)  hüküm cümlesi ile de bizim kendi problemlerimizi çözmek için onların hayatını okuyup ders çıkarmamız gerektiği örtülü bir şekilde tavsiye edilir.

Mehmet Aygün, yazar, düşünür ve ilim adamı olarak Mümtaz Turhan’ın hayatını üç ayrı bölümde ele alır. “Onun yazın ve düşün hayatını üç ana döneme ayırabiliriz. İlk dönemi, Geştalt ekolüne bağlı psikolog Turhan. İkinci dönemi, ikinci doktorası ile başlayan sosyal psikolog ve sosyolog Turhan. 1960’lardan itibaren daha siyasal bir tutum alan ve akademik çalışmalarından göreli olarak uzaklaşan ideolog Turhan.” (S:26)

Mehmet Aygün, A.Puşkin’in 1828-1829 Osmanlı Rus savaşı sırasında yaptığı bir Erzurum seyahati sırasında gördüklerini, yaşadıklarını anlattığı “1829 Seferi Sırasında Erzurum’a Yolculuk” (S:29) adlı eserine aldığı Yeniçeri Eminoğlu’na ait şiirdeki  “Gâvur övüyor şimdi İstanbul’u” ve “İstanbul peygamberin yolundan ayrıldı” mısraları ile “Ama Erzurum’umuz öyle mi ya”, “Günah yolundan gitmedik, gitmeyiz” (S:30) mısralarının olduğu şiir ile İstanbul’daki modernleşmeyi batılılaşmayı eleştirirken Erzurum’un muhafazakârlığına, değişime karşı oluşuna da işaret etmektedir. Sanki Mümtaz Turhan ileriki hayatında ele alacağı konuların içine doğmuş ve yetişmiş olduğunu düşünür Mehmet Aygün.

Mehmet Aygün’ün “Türk Düşüncesinde Bir Vaha Mümtaz Turhan” adlı kitabında izlediği yol, anlattığı konuları Mümtaz Turhan arşivinden seçtiği fotoğraflarla, onu üniversitedeki özlük dosyasından aldığı resmi belgelerle desteklemek, zenginleştirmek ister. Amacı bu fotoğraf ve belgelerin kayda girerek kaybolmalarını önlemektir. Ancak anlatılan olayların ve tasvir edilen mekânların daha iyi anlaşılması için Ahmet Hamdi Tanpınar (S:32) ve Şevket Süreyya Aydemir (S:34) gibi edebiyatçıların yazdıklarından alıntılar yaparak o günlerin hayat tarzı ile aktarmaya, olay ve mekânları canlandırmaya çalışmıştır. Zaten Ahmet Hamdi Tanpınar ve Şevket Süreyya Aydemir’in anlattıklarının Mümtaz Turhan’ın yaşadığı döneme denk deldiğini de ifade etmektedir.

Mehmet Aygün, asistanlarından Beğlan Toğrol’un araştırmalarından yola çıkarak Mümtaz Turhan’ın ailesinin 160-170 yıl önce Kafkaslardan göç eden bir aile olduğunu ve annesini ailesi ile babasının ailesinin kökende akraba aileler (S:42) olduğunu ortaya koymaktadır. “Toğrol’a göre, ‘ister 1774’de Kırım Harbi, ister 1779’da İran veya 1787’de Özü kalesinin düşmesi sonucu olsun, [Erzurum’un Azap, Akçataş, Dalbaşı ve Değirmenler Köyleri] bu köylerde yaşayan Türk halkının atalarının 18.yüzyılın son çeyreğinde Orta Asya’nın batısında Kafkas ve Azerbaycan’dan buralara gelmişlerdir.” (S:42) Yine  Mümtaz Turhan’ın asistanlarından Beğlan Toğrol’un araştırmalarından yola çıkarak Mehmet Aygün “Mümtaz Turhan’ın babası, Pasinler’li Şerif Bey Erzurum’un yerli ve tanınmış ailelerinden, annesi Cebriye Hanım ise Erzurum’un yerli ve tanınmış bir ailesinin kızı” (S:43) olduğunu ve her iki ailenin de sosyal ve ekonomik açıdan güçlü, köklü ve tanınmış ailelerinden olduğunu ortaya koyar. 

Aile Mümtaz Turhan’ın en küçük erkek kardeşine “Enver” adını vermesi yanında “ailesinin sadece isimleri değil, soyadları da tarih ve kültürel çağrışımları olan isimlerdir. Ailenin isimler üzerinden kendilerini belli bir soya, etnik ve dini inanca dayandırdığı görülmektedir. Soyadlarını alırken de göçmen ailelerde olduğu gibi etnik kökene vurgu yapan ‘Turhan’, ‘Pasin’ ve ‘Erturan’  gibi isimler tercih edilmiştir. Aile üyelerinin isimleri dini çağrışımlar taşırken, soyadı olarak seçilen isimler ise Türkçe ve Türk tarihini ve kültürünü çağrıştıran isimlerdir.” (S:45) der Mehmet Aygün. Bu isim ve soy isimler ailenin Türkçe, Türk tarihi ve Türk kültürü yanında günün yaşanılan siyasi olaylarına da çok duyarlı olduğunu ve yakından takip ettiğinin işaretidir. “Mümtaz Turhan, soyadı kanunu daha çıkmadan Almanya’da ‘Turhan’ soyadını kullanmaya başlamıştır.” (S:45) ancak kardeşleri Miktat ve Enver 1935 yılında Soyadı Kanunu çıkınca yaşadıkları yerin adı olan Pasinler’e izafeten ‘Pasin’ soyadını almışlardır. Pasinler’in ismi de Malazgirt Savaşını kazana Sultan Alparslan’ın komutanlarından birinin adı ‘Pasin’ olduğundan dolayı bu isimi almış olduğunun bilincinde olan Miktat ve Enver Beyler bu komutanın ve yaşadıkları yerin adlarını yaşatmak bilinciyle bu soyadını almışlardır. Mümtaz Turhan’ın amcası Mehmet Ali Turan ise yeğeni Mümtaz Turhan ile aynı soyadını Türklerdeki ve tarihteki mana ve önemine binaen aldığını da ifade etmiştir.

Mehmet Aygün, Mümtaz Turhan ailesi için “Cumhuriyet kurulmadan önce ailenin Türkçü/Turancı eğilimlere sahip olduğu, Cumhuriyet kurulduktan sonra ise ailenin milliyetçi bir siyasi görüşü benimsediği görülmektedir. Mümtaz Turhan’ın milliyetçiliğini, ailenin devlet ve devletin çeşitli kurumları ile iş tutması ve yaşadığı tarihi olaylar biçimlendirmiştir.” (S:46) tespitlerini yaparak Türkçü, Turancı ve Milliyetçi bir aile ve kişi olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu tespitten yola çıkarak şunu söyleyebiliriz Türkiye’deki Türkçü, Turancı ve Milliyetçi akımın tarihi Cumhuriyetten daha büyüktür.

Resmi kayıtlarda 1908 doğumlu olduğu yazan Mümtaz Turhan’ın doğum tarihi için asistanı Beğlan Toğrul 1904, Lütfü Sezen 1903, kızı Fügen ve yeğeni Saffet Erturan da 1904 veya 1903 (S:46) yılları olabileceğini söylerler. Mehmet Aygün, Mümtaz Turhan’ın doğum tarihinin 1903-1904 olma ihtimalini iki farkı yolla hesaplamaktadır. Birincisi “Mümtaz Turhan’ın babası Şerif Bey 1911vefaat etmiştir. Kardeşlerini iki yıl arayla doğmuş olarak kabul edersek Mümta Turhan’ın 1904 yılında veya 1903 yılında doğmuş olması yüksek ihtimaldir.” (S:46-48)   ikincisi ise “Mümtaz’ın dayısı Samet Erturan’ın oğulları Halit ve İbrahim ile birlikte aynı zamanda ilkokula gitmesi”ni en kuvvetli delil olarak alması ve “İbrahim Erturan’ın 1904 doğumlu olduğu [resmi] kayıtlarla sabit” (S:48) olması dolayısıyla Mümtaz Turhan’ın da, 1903 ya da 1904 doğumlu kabul edilmesi gerektiğini savunur. 1903-1904 yılları Mümtaz Turhan’ın doğum tarihi olarak kabul edilirse 1927 yılından liseyi bitiren Mümtaz Turhan 23 ya da 24 yaşında liseyi bitirmiş (S:48) olmaktadır.

İnsanların karakterleri isimlerinden alametler taşır, ya da insanla ismiyle müsemmadırlar. Mümtaz Turhan’ın da daha ilkokul yıllarında bu özellikte olduğunu sınıf arkadaşı dayısının oğlu Halit Sezen’in anlattıklarından ve yine Azap Köyü ilkokulundan sınıf arkadaşı Ömer Barakçeken’in anlattığı “Bir gün sınıfa bir müfettiş geldi. Bizlere soru sormaya başladı. Mümtaz Bey, sorulan sorulara yaşının üstünde çok mantıklı cevaplar veriyordu. Bu durum karşısında müfettiş: ‘Evladım ismin nedir?’ diye bir soru yöneltti. O da ‘adım Mümtaz, efendim’ dedi. Müfettişin cevabı şu oldu: ‘Evladım sen ileride adın gibi ‘mümtaz’ bir şahsiyet olacaksın.” (S:53) gibi hatıralarından tebarüz etmiş bir kişilik olduğunu görüyoruz.

Erzurum Ruslar tarafından 1916 Birinci Dünya Savaşı sırasında üçüncü kez işgal edilir. Mümtaz Turhan bu işgal sırasında 12-13 yaşlarındadır. Mümtaz Turhan’ın kendi köyleri ve civar köylerdeki “Kültür Değimleri”ni incelediği aynı adlı kitabında verdiği bilgilerden de yararlanan Mehmet Aygün ailenin göçü hakkında şu bilgileri vermektedir. İşgal korkusuyla bazı köylüler Birinci Dünya Savaşının hemen başında olmak üzere 1916 yılındaki işgal (S:55) ile göç başlamıştır. Köyün en zengin iki ailesinden biri olan Mümtaz Turhan’ın ailesi işgal sırasında yağmalama ve göç sırasında bırakarak gitmek zorunda kaldıkları dolayısıyla mal varlık kaybetmiş ve yoksullaşmış bir ailedir. 90-100 Aile olarak Kayseri’ye göçmüşlerdir. Kayseri’deki mecburu ikametleri ta 1917 deki Bolşevik ihtilaline kadar sürmüş, ihtilalden sonra Rusların çekilmesiyle birlikte ancak geriye köylerine dönebilmişlerdir. 1916 işgali sırasında yağma yapan Ermeniler de yağmaladıkları malları da alarak Rusya’ya gitmişlerdir.(S:57) Ailenin yolculuğu Erzurum, Erzincan, Sivas yolunu izleyerek 7-8 ayda tamamlanmış, aile önce Pınarbaşı’na daha sonra Kayseri’ye yerleşmiştir. Ancak ailenin tamamı yok olmasın diye ailenin bir kısmı daha sonra Konya’ya oradan da Karaman’a yerleşmiştir.(S:59) Mümtaz Turhan ve ailesinin köylerine geri dönüşü Mümtaz Turhan’ın eseri “Kültür Değişmeleri”nde “İstiklal Harbini müteakip esas itibarıyla [Kayser] şehirde geçen sekiz senelik bir muhacirlik hayatından sonra bütün cemaat,1923 ve 1924 senelerinde münferit aileler veya küçük gruplar halinde eski yurtlarına [Erzurum Zazak Köyüne] dönmüşlerdi.” (S:70) şeklinde bahsetmektedir.

Mümtaz Turhan 1924 yılında Kayseri Lisesinde bir ve iki dönem okuduktan sonra Lütfi Sezen “parasız yatılı olarak Bursa Lisesini kazandığı”nı (S:81) yazmıştır. Bursa Lisesinde Reşat Nuri Güntekin, Orhan Şaik Gökyay, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Hilmi Ziya Ülken gibi meşhur hocalardan ders alır. Sait Faik Abasıyanık, Behçet Kemal Çağlar ise Mümtaz Turhan ile aynı zamanda Bursa Lisesinde öğrencidirler.

Mehmet Aygün “Türk Düşüncesinde Bir Vaha Mümtaz Turhan” adlı kitabında Lütfi Sezen, Yılmaz Özakpınar, Beğlan Toğrol, Hamdi Tanpınar ve Şevket Süreyya Aydemir gibi bilim ve edebiyat adamlarının yazdıklarından alıntılar yaparak Mümtaz Turhan’ın yaşadığı zaman ve mekânları geniş geniş tasvir ederken kitap biraz Mümtaz Turhan’ın ilmi özelliklerini anlatmaktan uzaklaşarak sanki o günleri anlatan bir tarih ve edebiyat kitabı vasfına bürünmektedir. Her ne kadar bir tarih ve edebiyat kitabı vasfına bürünse de Mümtaz Turhan’ın hayatından detaylı kesitler de yakalamayı başarmıştır.

Bursa Lisesinde arkadaşları arasında ‘çavuş’ olarak anılan Mümtaz Turhan “Bursa Lisesinde yatılı ve Burslu okumuştur. Ancak Lise öğrenimini naklen geldiği Ankara Erkek Lisesi’nde bitirmiş ve bu liseden mezun olarak üniversiteye girmiştir.” (S:85)

Mümtaz Turhan’ın yaşadığı çocukluk ve genç akademisyenlik yılları ülkenin Rus savaşları dolayısıyla halkın kendi ailesi ile birlikte iç göçe maruz kalması ve Kurtuluş savaşı sonucunda kabul edilen mübadele dolayısıyla Lise öğrencisi olduğu Bursa’nın çok göç alması dolayısıyla gözlemlediği olaylar sonucu bir problem olan uyum ve kaynaşma üzerine bilimsel bir çözüm bulma arzusu ve çabasının onun “Kültür Değişmeleri” üzerine araştırma yapmaya yönelmesinde sorumluluk duygusu yüksek birisi olarak onun akademik araştırmalarının yönünü tayin eden en önemli etken olsa gerek.

Mümtaz Turhan’ın İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü seçmesinde “Hilmi Ziya [Ülken] ve Ziyaeddin Fahri [Fındıkoğlu] ’nin etkisi olmuştur.” (S:88) ifadesi daha önce Hilmi Ziya Ülken’in Mümtaz Turhan’ın Bursa Lisesinden hocası olduğunu (S:81)  ifade etmiş olan Mehmet Aygün’ün bir ifade karışıklığımı yoksa isim karışıklığı mı yaşadığı hakkında düşünmeye sevk ediyor. Hilmi Ziya Ülken’in Bursa Lisesinde mi Ankara Erkek Lisesinde mi çalıştığı ve Mümtaz Turhan’a tesirinin Bursa’daki yıllarda mı yoksa Mehmet Aygün’ün ifadesiyle “Ankara’da lise öğrenimin son yılında hangi bölüm okuyacağına bu yıllarda karar vermiştir. Onun, felsefe bölümünü tercih etmesinde kendi bireysel hayat deneyimlerinin yanında o dönem iki öğretmeninin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Hilmi Ziya ve Ziyaeddin Fahri” (S:87) oldu muallâkta kalmaktadır. Ancak Mehmet Aygün “Mümtaz Turhan’ın felsefe bölümünü tercih etmesinde o dönem Ankara’da öğretmenlik yapan Hilmi Ziya Ülken’in etkisi olmuş olabilir.” (S:89) ifadesinde geçen “o dönem Ankara’da öğretmenlik yapan” ifade dolayısıyla Hilmi Ziya Ülken’in tayinin Ankara Erkek Lisesi’ne çıkmış olacağını düşünebiliriz.

Mümtaz Turhan “1927-28’de bir yıl müddetle İstanbul Üniversitesinin Felsefe şubesine devam etmiş ve aynı sene sonunda hükümet tarafından tahsil için Almanya’ya gönderilmiştir.” (S:89-90) Devlet ihtiyaç duyduğu nitelikli insan ihtiyacını karşılamak için Batı tarzı okullar açarken yerinde eğitim almaları için Avrupa’ya öğrenciler (S:91) göndermiştir.”1928-1929 eğitim döneminde yurt dışına gönderilen bir önceki yıla göre üç kat artmıştır. Bu dönem, Almanya’da 38, Avusturya’da 5, Çekoslavakya’da 4, Fransa’da 89, Belçika’da 25, İsviçre’de 1, İngiltere’de 7, Macaristan’da 1 öğrenci, toplamda yurt dışında 170 öğrenci öğrenim görmektedir. Almanya’ya gönderilen 38 öğrenciden biri [de] Mümtaz Turhan’dır.” (S:91) genel literatürde bilgi olmamsına rağmen Mümtaz Turhan’ın Almanya’daki eğitimi hususunda Mehmet Aygün Kızı Fügen Turhan’dan nakil ile “babasının Almanya’ya ilk olarak Tıp okumak için gönderildiğini, Haydelberg’de bir süre tıp öğrenimi gördükten sonra tıp okumayı bırakıp sonra Berlin’de psikolojiye geçiş yaptığı” (S:98) tespitini yapmaktadır. Bu da öğrenim için Lise seviyesinde çok detaylı bir sınav ile yetişmiş olmak, bilgi sahibi olmak gibi kriterleri gözetilerek öğrenci seçildiği bilgisi eksik ya da seçimde bir kusur yoksa Mümtaz Turhan’ın Tıp konusunda eğitime gönderilmek üzere seçilecek kadar kendisinin tıp bilgisine sahip olduğunu ve dolayısıyla daha sonra adından bahsettirdiği asıl branşı olan sosyalpsikoloji kadar bu branşta da yetkin ve yetenekli olduğunun işaretidir. Sertan Batur’a göre Mümtaz Turhan “Giessen, Frankfurt ve Berlin üniversitelerinde okuduktan sonra, 1935 yılında Frankfurt’ta psikoloji doktorasını tamamlayarak yurda dön”(S:99) müştür.

Mümtaz Turhan’ın büyüklüğünü anlamak için üniversite çevresinin büyüklüğünü anlamak gerekir. Mehmet Aygün bunu göstermek için Mümtaz Turhan’ın okuduğu üniversiteyi “Berlin Üniversitesi o dönem Almanya’nın en saygın ve köklü üniversitelerinden biridir. Kuruluşu 19.yüzyılın başlarına kadar giden üniversite Batı düşüncesini etkileyen büyük Alman düşünürlerine ev sahipliği yapmıştır. Büyük idealist filozoflar Fichte, F.Hegel; filozoflar Arthur Schopenhauer, F.Schelling, K.Marks, F.Engels; ünlü fizikçiler A. Einstein, Max Plank ve Alman milli birliğini kuran Otto Von Bismark bu üniversitede yetişmişlerdir.” Diyerek tarif ederek iki farklı düşünceye kapı aralamaktır. Birincisi Mümtaz Turhan bu kadar güzel eğitim veren bu kadar meşhur hocalardan en iyi eğitimi almıştır. İkinci araladığı kapı da bu kadar meşhur kişilerin arasından sıyrılarak dünyada kendisinden söz ettiren Yılmaz Özakpınar’ın tabiri ile Batı’da ortaya çıkan bir felsefi ekolün eksiklerini tamamlayarak Batı bilim literatürüne adını yazdıran birsi olduğunu anlatabilmek, gösterebilmek içindir.

Mümtaz Turhan dört yılı Ankara’daki lise ve İstanbul’daki üniversite eğitimi sırasında olmak üzere Avrupa’daki Berlin Üniversitesindeki doktora öğrenciliğine kabul edildiği 1932 yılı yaz tatiline kadar 8 yıl boyunca (S:105) eğitimi dolayısıyla Erzurum’daki köyüne uğramamıştır. Erzurum’daki kendi köyü olan Anzak köyüne gidince “Yaklaşık iki ay kaldığı [köyünde] bu süre içinde kendi köyü Anzak ve civar köylerde ileride yapacağı kültür değişmeleri çalışmalarının ilk gözlemlerini yapar.” (S:105) Yaz tatilinden sonra Almanya’ya dönen Mümtaz Turhan “Lisans öğreniminde başarısı sayesinde doktora öğrenimine Turhan, dönemin büyük psikologlarından Max Wertheimer’in yanında doktora çalışmasına başlar.” (S:106) Max Wertheimer’in Nazi baskıları sonucu ABD’ye gitmesi üzerinden doktorasını Wolfgang Metzger’in yanında tamamlar. “1935’te Frankfurt Üniversitesi’nde Tecrübî Psikoloji (Deneysel Psikoloji) üzerine ilk doktorasını verir. Doktor konusu ‘Aydınlık Gradyanlarının derinlik algısı üzerindeki Tesirleri’dir.  Bu tezi devrin önemli bilim adamlarından Max Wertheimer ve Metzger’in takdirini kazanmış ‘Psykologische Forschung’ dergisinde neşredilmiş ve Avrupa’daki birçok kitapta Turhan’ın bu tezine atıf yapılmıştır.” (S:106) mümtaz Turhan’ın Profesörlüğe önerildiği jürinin hazırladığı raporda da Mümtaz Turhan’ın bu tezinden (S:107) övgü ile bahsedilmiştir. 

Mehmet Aygün “Mümtaz Turhan’ın Almanya’da gerek lisans döneminde ve gerekse doktora eğitimi döneminde Ernst Kretschemer’den de ders aldığı ve onun çalışmalarından etkilendiği”ni hata bu etkinin tesiriyle “Türkiye’ye döndükten sonra, genç bir akademisyen olarak Peters’in de teşviki ile 1942 yılında Kretschemer’in ‘Beden Yapısı ve Karakter (1927)’ adlı çalışmasını tercüme ettiği”ni (S:110) söyler. Mümtaz Turhan ilkokul eğitiminden lise, üniversite lisans ve doktora eğitimi de dâhil eğitimini o kadar çok kanaldan sağlamıştır ki onun dünyada değişen ve gelişen bilim dünyasından haberdar olmasının temelinde bu çeşitlilik yatıyor olabilir. Bu çeşitlik onun ufkunu açmış, düşünce dünyasını genişletmiştir. 

Mümtaz Turhan’ın kızlarla arkadaşlığı, gezip tozması, denize girmesi, tekne veya yatla denizlerdeki seyahatler veya deniz turları, eğlence gibi özel hayatı ile ilgili bilgiler veren, resimler yayınlayan Mehmet Aygün, onun ilmi hayatı konusunda da “Mümtaz Turhan’ın bu türden aşk ilişkileri, onun bir promethe olmasını engellememiştir. Batı’nın ışıltılı ve çok renkli hayatı içinde kendini kaybetmemiş, yeni devletin, Cumhuriyetin iyi yetişmiş akademik kadrolarından biri olma sorumluluğunu unutmamıştır.” (S:120) diyerek Mümtaz Turhan’ın sorumluluklarının idrakinde birisi olduğunu ifade etmeye çalışmıştır. Mehmet Aygün, Mümtaz Turhan’ın yaşadıklarının ‘Batının ahlaksızlığını almak’ şeklinde yorumlanabileceğini, ancak onu Batılılaşma tartışmalarında ‘içki ve cinselliğe’ indirgenmiş bir ahlak anlayışından çok ‘insan ilişkileri’ temelinde hümanist ve doğal bir ahlak anlayışına sahip olduğunu “Turhan, geleneksel değerleri dışarıda bırakmayan seküler bir ahlak anlayışına sahiptir” (S:121) diyerek ortay koyar. 

Mümtaz Turhan’ın sanata bakışını Erol Güngör’den aktaran Mehmet Aygün “Erol Güngör de hocasının ‘asıl mizacının bilimden çok sanata yatkın olduğunu’ ancak bilimsel çalışmalar adına bunu bastırdığını ve bilimi tercih ettiğini, öğrencilerine de sanattan uzak durmalarını öğütlediğini” (S:128) söyler. Vasat bir bilim adamının da belli bir seviyeden sonra yeterli olacağını düşünen Mümtaz Turhan vasat sanat adamı olarak ortaya çıkmamak gerektiğini, sanatkâr olunacaksa “Sanatkâr olunca, büyük sanatkâr olmalıdır, yoksa orta boy bir sanatkâr çekilir bir şey değildir” (S:126) dediğini asistanı Sabri Özbaydar’ın ağzından bize aktarmaktadır Mehmet Aygün. 

Mümtaz Turhan’ın Almanya’daki eğitimi yedi yıl sürmüştür. Bu süre içersinde hem dil eğitimi ve lisans eğitimini tamamlamış hem de birinci doktorasını vermiştir.” (S:130)  1928 yılında lisans öğrencisi olarak gittiği Almanya’da 1933 yılında başladığı doktorasını 1935 yılında W.Metzger ve Fr. Schumann’ın jüri üyesi olduğu komisyon önünde 13 Mayıs 1935 günü doktora tezini savunur ve tez çalışması jüri tarafından başarılı bulunur ve kabul edilir.(S:144) “Turhan, bugünkü bilimler tasnifinden ve akademik yapılanmasından farklı olarak, doğa bilimleri ile iç içe geçmiş bir sosyal bilim eğitimi almıştır.” (S:145) Mümtaz Turhan doktorasını bitirdikten dört ay sonra İstanbul’a döner ve bir otele yerleşir. Buradan eğitimini bitirdiğini ve göreve başlamak üzere hazır olduğunu bakanlığa bildirir bir dilekçe yazar. Ankara’ya gidip eğitimini bitirdiğine dair belgeleri bakanlığa ibraz eder ve atanmak için görüşmeler yapar. Ancak atanma gecikince başka bir dilekçe ile sebebini sorar bu dilekçesine cevap atanma yazısıdır. “Dr. Mümtaz Turhan, dönemin Kültür Bakanı’nın imzasıyla 1936 yılında 30 TL maaşla İ.Ü.Edebiyat Fakültesi Psikoloji ve Terbiye Asistanı ve tercümanı olarak tayin edilir. Edebiyat Fakültesi 21.1.1936 tarihli 172 sayılı resmi yazı ile göreve başlamasını bildirir.” (S:154) böylece 1936 yılında üniversite kadrosuna dâhil olur. 

Mümtaz Turhan Ocak 1936 tarihinde Üniversitedeki görevine başlar, Mart 1936 celbinde askere gider. 25.5.1936 tarihinde okul komutanlığına muayene dilekçesi (S:158) verir. Yurt dışındaki öğrenciliği sırasında müptela olduğu ‘mide ülserinden’ muayene olur ve 24.5.1937 de sonuç Kültür Bakanlığına bildirilir. 24.7.1937 tarihine kadar hava değişimi (S:159) verilir. “Edebiyat Fakültesi Dekanlığının, Demir Yolları İşletme Direktörlüğü’ne Turhan’a indirimli bilet verilmesi için 12.6.1937 tarihinde yazmış olduğu yazıda Turhan’ın bu tarihte fakültede görevli olduğu görülmektedir.” (S:159) yani hava değişiminde gelerek fakültedeki görevine başlamıştır. Uzun hava değişimi alarak ara vermiş olsa da “Mümtaz Turhan 30.10.1938’de askerlik görevini bitirmiştir.” (S:161) Askerlik görevinin bitmesinden bir buçuk ay sonra Edebiyat Fakültesindeki görevine dönmüştür. “21 Aralık 1938 tarihinde Tecrübî Ruhiyat doçent Vekili (Yrd. Doçent) olarak göreve başladığı 24 Aralık 1938 tarihinde rektörlüğe bildirilmiştir.” (S:161) Tabi askerlikle ilişkisi hemen bitmez II.Dünya Savaşı sırasında iki defa ihtiyat subayı olarak silah altına alınır. 

Türkiye’de ilk Psikoloji dersleri 1915 yılında Felsefe kürsüsü altında, Psikoloji eğitimi ise 1919 yılında Umumi Psikoloji Kürsüsü adı altında başlamıştır.” (S:162) bu tarihler Türkiye için erken sayılabilir tarihlerdir. Kürsünün başında Cenevre Jan Jak Ruso Enstitüsü’nde psikoloji eğitimi gören Ord. Prof. Dr. Şekip Tunç (S:162) vardır. Mümtaz Turhan da Umumi Psikoloji Kürsüsü’ne atanır. “Tecrübî Psikoloji Kürsüsü Mümtaz Turhan asistan olduktan bir yıl sonra 1937’de kurulmuştur.” (S:163) Ord. Prof. Dr. Wilhelın Peters Nazi Almanya’sından kaçıp gittiği İngiltere Jena Üniversitesinden İstanbul Üniversitesine davet edilmiş ve Pedagoji Enstitüsü kurularak direktörlüğüne seçilmiştir. Enstitü içinde Tecrübî Psikoloji Kürsüsü ve Pedagoji Kürsüleri (S:162) kurulmuştur. 

Mehmet Aygün, Mümtaz Turhan’ın ve çalıştığı Enstitünün akademik ilmi çalışmalarını üç etken tarafından biçimlendirildiğini ortaya koyar. Üç etkeni de “1. İkinci Dünya Savaşı öncesi Kıta Avrupası bilim geleneği, özellikle Alman bilim geleneği. 2.Yeni Cumhuriyetin ihtiyaçları yeni bir insan ve toplum kurma çabası. 3. 1933 üniversite reformu ve Albert Malche raporu.” (S:169) sıralar ancak bu sıraladıkları aynı zaman da yeni Türkiye’nin oluşu sırasından takip ettiği ilmi yoldur.

Mümtaz Turhan’ın ilimi bir komisyon önünde savunup Doçentlik hakkı kazandığı tezinin konusu “Yüz İfadelerinin Tefsiri Hakkında Tecrübî Bir Tetkik”tir. (S:171) Her ne kadar bu çalışması Türkiye’de Batı tarzı ilmi usullerle çalışılan ilk araştırma olsa da İslam dünyası ve Osmanlı Devleti zamanında Türkiye’de ve Türkler arasında insanların fizyolojik yapılarının karakterleri üzerine etkisini ele alan ilim adamları olmuştur. Bunlardan ülkemizde en meşhur olanı da Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleridir ki ne büyük tesadüftür ki Mümtaz Turhan’da Erzurumludur. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin insanların fizyolojik yapılarının karakterleri üzerine etkisini ele aldığı meşhur eserinin adı da “Marifetname”dir. 

Mehmet Aygün Mümtaz Turhan’ın tercüme ettiği ikinci kitap olan “Irk Psikolojisi” adlı kitabı tercüme ettiği ve “Kitap, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’de yükselen milliyetçilik ve ırkçılık tartışmalarının arttığı, ama tam olarak 1944 Irkçılık-Turancılık Davasının görüldüğü tarihte yayınlanmıştır.” (S:176) diyerek ülkemizden tarihe kara bir olaya olarak geçen bir vakaya dikkat çekmektedir. Mümtaz Turhan milliyetçi bir olarak bu kitabı psikoloji araştırmalarının gereği olarak tercüme etmiş olsa da o zaman ülkemizde Milli Şef dönemi yaşanmakta ve Rusya’ya şirin görünmek isteyen Milli Şef ülke içindeki H.Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş gibi önde gelen milliyetçileri tutuklatmış ve yargılamaktadır. Mümtaz Turhan’ın Türkçeye çevirdiği “Irk Psikolojisi” adlı kitap da ırkın insana bir üstünlük sağlamadığını, ırkın zekâ üzerine tesirinin ispatlanmadığını anlatan bir kitaptır. Milli Şef bu kitabı bastırarak tabutluklarda milliyetçiler yaptığı zulmü haklı gösterecek dayana bulma telaşındadır. Aynı zamanda iç kamuoyunda yaptığı uygulama için bir taraftar edinme düşüncesindedir denilebilir. Nitekim Mehmet Aygün de bizim ile aynı kanaatedir. ”Mümtaz Turhan’ın bu dönem çalışmaları psikoloji ağırlıklıdır ve millet oluşturacak insanların karakter, mizaç, zekâ, yetenek yönlerinden tanınmasını amaçlamaktadır. Siyasal bir içerikten ziyade o dönemin bilimsel eğilimlerine uygun çalışmalar olarak değerlendirilebilir.” (S:178) hata bu yorumlarımıza şu ilaveyi de yapmamız yerinde olur. Mümtaz Turhan Kurtuluş Savaşını kazanmış, yeni bir ülke kuran, modern bir toplum yapısı oluşturmak isteyen Türk milletine psikolojik destek vermek açısından ırkların zekâ üzerinde tesir olmadığını anlatan kitabı çevirmiş olabilir. Ki Türk milleti olarak biz de bu kalkınmayı sağlayıp modern bir toplum olabiliriz, önümüzde bir engel yok demek istemiştir.

Mümtaz Turhan karşılıklı muvafakatler alınarak 1940-41 etim öğretim yılında taksim Lisesinde 4 saat Felsefe, 3 saat Yurt Bilgisi derslerini (S:178) yürütmüş, 1942 yılında karşılıklı muvafakatler alınarak Boğaziçi Lisesinde 1942-43 yıllı eğitim öğretim yılında 6 saat felsefe dersini (S:179) yürütmüştür. Mehmet Aygün bu durumu “O yıllarda bir doçentin lisede ders vermesi, lise için oldukça imrenilecek, öte yandan dönemin liselerinin kalitesini göstermesi açısından da oldukça dikkate değer bir durumdur.” (S:180) diyerek açıklar. Ancak zamanın yetişmiş adam azlığı problemini de bu durumu hazırlayan, yetişmiş adan azlığı gibi olumsuz bir durumun liselerin kalitesini yükselten bir hayra götüren sebeplerden biri olarak saymak gerekir.

Mümtaz Turhan’ın ailesinin maruz kaldığı göç sebebiyle karşılaştığı farklı yer ve köylerde yaptığı gözlemler ile yine ailesinin sahip olduğu kağnı ile nakliyecilik üzerinden yaptıkları ticaret sayesinde gördüğü köylerde yaptığı gözlemlerle 1932 yılında başlayan köy araştırmaları Türkiye’de yapılan ilk araştırmalardan biridir. “1940’lı yıllarda Ankara Ekolü sosyologları Behice Boran, Niyazi Berkes, Mediha Berkes de o yıllarda köy araştırmaları yapmaktadır. (…) Mümtaz Turhan’ın bu çalışması sol eğilimli Ankara Ekolü sosyologlarının çalışmalarına ve tezlerine karşı bir cevap olarak okunabilir.” (S:184) Mehmet Aydın, Mümtaz Turhan’ın 1932-1948 arasında yaptığı Köy araştırmalarını Niyazi Berkes’lerin  Ankara Ekolü çalışmalarına göre revize ettiğini, Mümtaz Turhan köydeki kültür değişmelerini araştırmaya yönelmiş iken Niyazi Berkes’lerin Ankara Ekolünün araştırmalarının daha çok köyde var olan yaşam biçimini ve toplumsal yapıyı anlamaya yönelik olduğunu ifade eder. Mümtaz Turhan köyden biri olması dolayısıyla köyde var olan kültür ve toplumsal yapıya yabancı değildir. Her kültür öğesinin köydeki toplum üzerindeki etkiye sevk eden inançları da zaten doğuştan gelen bir içeridelik ile bilmektedir. Niyazi Berkes ise dışarıdan köy toplumu içine girmeye çalışır, ancak her ne kadar açık olsa da toplumun yabancılara karşı bir savunma refleksi ile inançlarından gizleyeceği unsurlar bulunur ki bu da anlamayı zorlaştırdığı gibi bilinmeyen inanç dolayısıyla farklı yanlış manalar yüklemeye de sebep olabilir.

Ülkemizin ilk sosyologlarından olan Ziya Gökalp’in Durkheim Sosyolojisi ekolünden olması öteden beri biline bir gerçektir. Mehmet Aygün de Mümtaz Turhan’ın Geştalt Psikolojisi ekolünden olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla yıllardır milliyetçi camianın akademik kadroları dışında kalan çoğunluk milliyetçiler içersinde Mümtaz Turhan’ın Ziya Gökalp’in devamı gibi bilinen yanlış algıyı da düzeltmek gerekir. Sosyoloji tam da Ziya Gökalp zamanın da 18.yüzyılda başlayan bir ayrışma ile 19.yüzyıl başlarında tamamlanmış bir felsefeden ayrılarak müstakil bir sosyoloji bilimi olarak kabul edilmiş, 19. yüzyılda yeni ayrışmaya başlayan psikoloji ise felsefe ve sosyoloji içinden tam manasıyla ayrışmamıştır. Felsefe, sosyoloji ve psikolojinin içiçeliklerini düşünecek olursak Ziya Gökalp sosyolojisini psikolojik bir ekol olarak da düşünebiliriz. Dolayısıyla Mümtaz Turhan’ın savunduğu Geştalt Psikoloji Ekolü Ziya Gökalp’in Durkheim Sosyolojisi (varsayım olarak psikoloji ekolünden) ekolünden farklıdır ve Mümtaz Turhan’ın ile Ziya Gökalp Psikoloji ekolleri bakımından aynı ekolden değillerdir diyebiliriz. Ayrıca Mehmet Aygün’ün “Mümtaz Turhan’ın giderek psikolojiden sosyal psikolojiye doğru evrildiğini göstermektedir. Psikolog Mümtaz Turhan’ın sosyolog Mümtaz Turhan’a geçişinde bir ara durak gibidir.” (S:196) söylemesi de sosyolog Mümtaz Turhan’ın Durkheim Sosyoloji ekolünü takip ettiğine dair bir bilgi bu güne kadar ortaya konulamaması dolayısıyla da Ziya Gökalp ile aynı ekolden değildir düşüncemizi destekler. Nitekim Hilmi Ziya Ülken de Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi adlı eserinde Mümtaz Turhan’ın Maarifimizin Ana Davaları ve Bazı Hal Çareleri adlı eseri için yaptığı yorumlarda “Mümtaz Turhan, Fransız ve alman pedagojilerinden farklı bir şekilde, kültür antropolojisine dayanarak incelemektedir. Bundan dolayı onu kendi fikir önderi olarak Gökalp’i göstermesine rağmen, bu fikir geleneğinin devamı sayamayız. Daha çok Anglo-Sakson maarifini örnek olarak alan, sosyal hayatla temasta uzman yetiştirilmesini isteyen ve kültür değişmesine sosyal tetkikten başlayan Meslek-i İçtimai akımı ile ilgili sayarız.” (S:255) diyerek ziya Gökalp’ten ayrıldığı bir noktaya daha işaret etmiştir.  Bu ayrılıklardan hareketle her ikisi de milliyetçi bir fikir sistemine bağlı olsalar da psikolojik ve sosyolojik ekol olarak birbirlerinin devamı şeklinde takip eden bir ekole mensup değillerdir, diyebiliriz. Milliyetçilik anlayışları da farklıdır, zira Ziya Gökalp Turancı, Mümtaz Turhan Anadolucu bir milliyetçilik anlayışını temsil ederler. Hatta 1942 yılında Millet dergisinde yazdığı “Şahsiyet üzerine Düşünceler” başlıklı yazısında fert ve şahsiyet üzerine yazdıklarını Mehmet Aygün “Bu makalenin ‘Fert yok, Cemiyet var’ diyen Gökalp’in sosyolojisine bir itiraz içerdiğini söyleyebiliriz.” (S:197) diyerek değerlendirir. Mümtaz Turhan’ın yazmış olduğu fert ve şahsiyet üzerine psikolojik yazılar daha sonra milliyetçiliğin siyasi organizasyonunu yaparak bir siyasi parti olarak ortaya çıkan MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’i etkilemiş olacak ki, Alparslan Türkeş 9 Işık Doktrininin temelini oluşturan 9 Işık umdeleri arasına “Şahsiyetçilik” gibi bir umde koymuştur. Mehmet Aygün, Mümtaz Turhan milliyetçiliği için “Ferdi şahsiyete, toplumu millete dönüştürecek bir ideal olarak milliyetçiliği ortaya koymaktadır.” (S:199) millete hedefler koyan bir ideoloji olarak değil de toplumu milletleştiren bir sosyolojik etken olarak görmektedir. Mümtaz Turhan milletin varlığından yola çıkarak hareket etmemiş milletin inşa edilmesi, oluşturulması noktasından hareketle milliyetçilik yapmıştır. Oysaki millet bir sosyolojik gerçekliktir. Tarihte etnik olarak Türk denilen bir millet vardır ve bu millet ancak etnik yapısının dışına taşarak kültürel bir birlik olan etnik temele dayanmayan, farklı etnik yapıdaki unsurları mıknatıs gibi kendine çekerek yapıştırmış ve etnisiteden daha farklı bir millete evrimleşmiştir. Bu gün etnik grupların üstünde bir mana kazanmış kültürel Türk milletinin aldığı pozisyon gibi.     

Mümtaz Turhan, İngilizce, Almanca ve Fransızca dillerini bilmektedir.” (S:193) Bu yüzden Milli eğitim yabancı dil sınavlarında komisyon üyesi olarak bulunmaktadır. Fransızcayı daha lise yıllarında özel ders alarak öğrenmiş, Almancayı 7 yıl kaldığı Üniversite ve doktora eğitimi sırasında öğrenmiş, İngilizceyi ise ikinci doktorası sırasında İngiltere’ye gidince altı ay zarfında öğrenmiştir. Almanca ve İngilizce psikoloji kitapları tercüme ederek yayınlamış, ayrıca üniversitede kendisine akademik görevinin yanında tercüman olarak da ikinci bir görev verilmiştir.

Mehmet Aygün, Mümtaz Turhan’ın 1942 yılında gittiği memleketi Erzurum’da hala sağ olan Annesi Cebriye hanıma, kardeşlerine ve amcası Mehmet Ali Turan’a evlilik düşüncesini açmış olduğunu çünkü memleket dönüşü İstanbul’da 1942 sonbaharında 1921 doğumlu İ.Ü. Psikoloji Bölüm öğrencisi Mevhibe Ögel ile nişanlandığını, Mevhibe Ögel daha okulunu bitirmeden 1943 yılında da evlendikleri (S:202) tespitini yapar.

İkinci Dünya savaşından sonra Kıta Avrupa’sı bilim ve felsefe geleneğinin yerini Anglo-Sakson bilim paradigmasına bırakacağını öngören Mümtaz Turhan, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in de teşvikiyle Milli Eğitim bakanlığı hesabına “1943 yılında British Council’in sağladığı bir bursla, bu sefer, İngiltere’de Cambridege Üniversitesine ikinci yurtdışı [doktora] eğitimi için gider.” (S:209) eşine vize alamayan Mümtaz Turhan İngiltere’ye tek başına gitmiştir, ancak Mevhibe Hanım daha sonra 1944 yılında Mısır üzerinden tek başına İngiltere’ye gider. Mehmet Aygün’ün tespitlerine göre  “İkinci doktor için yurt dışına giderken Turhan, bir telif, üç tercüme eser ve onlarca bilimsel makale yazarıdır. Belli bir birikime sahiptir ve bir doçenttir.” (S:210

Mehmet Aygün, Mümtaz Turhan’ın sağ milliyetçi düşünce geleneği içinden gelip Garplılaşmayı açık ve cesaretle savunmasını Garbiyat konusundaki birikimine bağlayarak dikkatimiz çekmektedir. 

Mümtaz Turhan ikinci doktorasını İngiltere’de Cambirdge Üneversitesinde Sosyal psikoloji alanında Sir Frederic Charles Bartlett yanında yapar. Sir Frederic Charles Bartlett antropoloji, ahlak, felsefe ve sosyoloji ile ilgilenmesi yanında Kültürel Psikoloji ve Bilişsel Psikolojinin öncülerindendir. (S.212)  Mehmet Aygün’ün Milli Eğitim Bakanlığı ve Hasan Ali Yücel tarafından Mümtaz Turhan’ın “doktora yapmaya gönderilmesinin bir tesadüf değil bilinçli bir seçim olduğu”nu ve gönderilmesinin amacının da “Savaş sonunda yeniden yapılandırılacak olan askeri sistemin, askeri psikoloji konusunda bilgi ihtiyacı doğrultusunda gönderildiği”ni (S:213) düşündüğü söylenebiliriz.

Siyasal İslamcıların milli yönü güçlü son dönem önemli temsilcilerinden Fahir İz de Mümtaz Turhan’ın arkadaşlarındandır. İtalyan ve Fransız okulları ile Galatasaray Lisesinde eğitim öğretim gördüğü lise yıllarında İtalyanca ve Fransızcanın yanı sıra üst düzey İngilizce de öğrenerek yabancı dil öğrenimindeki yeteneğini ortaya koymuştur. 1941 yılında doçent olmuş,1943-1948 yılları arasında Londra Üniversitesinde Doğu ve Afrika Araştırmaları Okulunda (SOAS) görev yapmış, arkasından H.A.R.Gibb tarafından yapılan davet ile Oxford Üniversitesinde bir yıl ders vermiş, bu sırada daha sonra Raife İz adını alan Dorothy Rowley ile evlenmiştir. (S:227) Çok gezdiği için “Evliya Çelebi” lakabıyla anılmış ve gezdiği her yerde her eğitim kurumunda hemen hemen öğrenci, öğretim üyesi, araştırmacı olarak bulunmuş, “Türkoloji alanını hemen her yanı ile önemli Batı kurumlarında tanıtmış, sevdirmiştir.(S:228) Mümtaz Turhan, Fahir İz ile ortak tanıdığı olan, kendisinin daha önce İngiltere yıllarında tanıştığı H.A.R.Gibb’e ulaştırması için yazdığı Kültür Değişmeleri kitabını 1950 yılında göndermiş, Fahir İz de kendisinin Kültür Değişmeleri kitabını çok beğendiğini “İslam Dünyası, İslam kültür ve medeniyeti üzerine önemli çalışmaları olan (…) The Encyclopaedia o Islam’ın yayın kurulu üye”si H.A.R.Gibb’e ulaştırdıktan sonra onun düşüncesini de yazacağını bildirmiştir. (S:229

Hayatında bireyi, kişi ve şahısları anlatan yazı yazmayan Mümtaz Turhan sadece “1954 yılı içinde Mümtaz Turhan sevdiği iki yakın dostunu kaybetmiştir. [Remzi Oğuz] Arık’ın ve [Emin] Molu’nun ölümleri üzerine yazdığı yazılar” (S:242) kaleme almıştır ki bu yazılar kendi biyografisi hakkında da bilgi vermektedir. “Yazılarında kendisini ve yaşadığı zorlukları anlatmayan Turhan, tüm yazı hayatı boyunca sadece bu iki insan üzerine yazı yazmıştır. Mümtaz Turhan’ın yazılarında kendisi ve tetk tek insanlar yoktur. Toplum vardır; şehir, köy, yöre halkı ve cemaat vardır.” (S:243)

Mümtaz Turhan’ın yazdığı “Kültür değişmeleri” adlı eserini Yılmaz Özakpınar “ilk ve tek bilimsel” çalışması olarak ele alırken, Mümtaz Turhan hakkında ilk sistemli çalışmayı yapan Emre Kongar da Türk Toplumbilimcileri çalışmasında Turhan’ın tek bilimsel eserinin “Kültür Değişmeleri” olduğunu ifade eder. Mehmet Aygün “Özakpınar ve Kongar’ın bu belirlemesi Turhan’ın sosyolog olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır. Turhan’ın [Birinci] doçentlik tezi “Yüz İfadelerinin Tefsiri” çalışması yeterince değerlendirilmese de bilimsel bir çalışmadır. Ancak Turhan’ın Kültür değişmeleri eseri onun akademik gelişmesinde psikolojiden sosyal psikoloji ve sosyolojiye geçişine işaret eder.” (S:246) diyerek Özakpınar ve Kongar’ın bu değerlendirmelerinin nedeninin Özakpınar ve Kongar’ın onu sosyolog olarak ele almalarından kaynaklandığını ortaya koymuştur. Özakpınar ve Kongar Mümtaz Turhan’ın birinci doçentlik tezine ve psikolog olarak yazdıklarını değerlendirmeye almamışlardır.

Mehmet Aygün Mümtaz Turhan’ın yazmış olduğu “Kültür Değişmeleri adlı eseri için “Kültür Değişmeleri aslında batılılaşma serüvenimizin tarihsel süreç içinde ele alan öncü bir çalışmadır. Batılılaşmadaki başarısızlığımızın tarihsel temelde sosyal psikolojik bir açıklamasıdır.” (S:248) ifadelerini kullanır. Ayrıca Mehmet Aygün, Mümtaz Turhan’ın ilmi düşünce serüvenin duraklarını; birinci durak psikoloji, ikinci durak Antropoloji ve sosyal psikoloji, üçüncü durak sosyoloji ve dördüncü durağın da ideoloji olduğunu söyler ancak ideoloji durağında pek isteyerek durmadığını (S:248) da belirtir. 

Mehmet Aygün göre Mümtaz Turhan’ın eğitim politikalarına yaklaşımının Osmanlı devleti zamanında Emrullah Efendinin savunduğu “Tuğba Ağacı Nazariyesi” yani eğitimin yukarıdan Üniversiteden başlanarak aşağıya doğru yaygınlaştırılması yöntemi ile elit seçkinci bir eğitim olması modelinden yana olduğu ancak Satı Beyin “Kiraz Ağacı Nazariyesi” modelinde olduğu gibi eğitimin ilkokuldan başlanarak yaygınlaştırılıp okuryazar oranının artırılarak Üniversiteye doğru geliştirilerek ve genişletilerek yapılmasına da karşı olduğu şeklindedir. (S:258-261)

Mehmet Aygün, Mümtaz Turhan’ın çalıştığı Üniversite Rektörlüğü ve Fakülte Dekanlıkları ile yapılan yazışlardan, yaptığı alan araştırmalarından ve çıkarılan ödeneklerden hareketle iki bilimsel eserin hazırlıklarını yaptığını söylemektedir. Bunlardan birincisi “İçtimai Değişmeler ve İçtimai Bünye” (S:267) adında olacağı ve bu kitapta yer alacak  “Kültüre değişen ve Değişmeye Mukavemet Eden Unsurlar”, “İçtimai Gruplar Arasındaki Münasebetlere tesir Eden Faktörler”, “Teknik Değişmelerin Sosyal Tesirleri”, “Köy Tetkiklerinde Kullanılacak metotlar Hakkında bazı Düşünceler” (S:265) başlık altında dört makalesinin daha önceden yayınlandığını, kitabın Kültürel Antropoloji ve Sosyal Psikoloji alanında kuram ve kavramlarla alan araştırmalarının verilerini yorumlayacağı bir kitap olacağını (S:267), ikinci kitabının da Kars’ın Arpaçay ilçesinin atçılar, Çalkavur, Yalçınçayır köyleri ve Balıkesir’in Bandırma, Gönen, Manyas ve köylerinde yaşayan Malakanlar üzerine yaptığı araştırmaların kitaplaştırılacağı (S:264)bir kitap olduğunu ancak 1968 yılında mümtaz Turhan’ın erken ölümünün bu kitapların yazılmasını engellediğini ifade eder. Malakanlar konusunda Orhan Türkdoğan da bir saha araştırması yapmıştır, ancak o zaman Malakanların çoğu ülkemizden başka ülkelere göçmüşlerdi. Mehmet Aygün Orhan Türkdoğan’ın üniversiteye geçmesinde ve Malakanlar konusunu araştırmasında Mümtaz Turhan’ın yardım ve teşvikleri olduğunu “Mümtaz Turhan, Orhan Türkdoğan’ın üniversiteye geçişi konusunda girişimlerde bulunu ve onun referansı ile Türkdoğan, 1959 yılında Üniversiteye asistan olur. Türk doğanı Malakanlar üzerine çalışmaya teşvik eden de yörenin toplumsal ve kültürel yapısını iyi bilen Turhan olmuştur.” (S:274) diyerek ortaya koyar. Türkdoğan, 1962 yılında “Malakanların Sosyal Organizasyonu” adlı çalışmasıyla doktor olur. 

Mümtaz Turhan’ın “Garplılaşmanın Neresindeyiz?” adlı kitabı 1958 yılında yayınlanınca Cahit Tanyol tarafından Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde eleştirilir, ancak bu yazı daha çok olumlama fikirlerine katılıp destekleme şeklindedir.1960 ihtilalinden sonra ise Cahit Tanyol bu yazısında üç yıl sonra peş peşe üç yazı yazar ve kitabı ve daha çok da Mümtaz Turhan’ı hakaret derecesine varan bir şekilde eleştiri. Mehmet Aygün’e  göre bunun sebebi 1960 ihtilal ve ihtilalin sol tandanslı olması ile ülkemizde sol düşünce yapısının yükselmeye başlamasıdır. (S:282-289) Aksine kitap 1965 yılında David Garwood tarafından 2. Baskısı temel alınarak “Where are we in westernization?” adıyla İngilizceye çevrilmiştir. Beğlan Toğrul’a göre de “Princeton Üniversitesi hocalarından Dr. David Garwood’un, Rockefeller Foundation tarafından sırf Mümtaz Turhan üzerine burs verilerek Türkiye’ye gönderilmesi ve Dr. Garwood tarafından tercüme edilen bu eserin birçok Amerikan Üniversitesinde seminer mevzuu olarak ele alınması çok az bilim adamımıza nasip olmuş bir şereftir.” (S:290) Tarık Buğra da kitabın bu çevirisinden bahsettikten sonra Harbison tarafından 1964 yılında yayınlanan “Education, Manpower And Economic Growth” eserinde ve OECD’nin 1960 yılında bir bilim heyetine hazırlattığı Türkiye raporunda Turhna’ın eserindeki görüşlerle aynı düşünceye vardığını ve bu durumun Turhan için büyük bir başarı olduğunu (S:290-291)da yazar. Mehmet Aygün “Garbiyatçı” kelimesinin Batının doğuyu bilmesi, öğrenmesi, Batı dışı toplumları tanıma Bilme Bilgisi manasında kullanılan Şarkiyatçılık kelimesinin tam aksi olarak, şarkın içinden garbı bilen, garbın bilinmesi manasında kullanıldığını (S:291) ifade eder. Bu manada Mümtaz Turhan için Hasan Küçük’ün “ilk Batılı Türk” ifadesinden yola çıkarak “Turhan gerçekte büyük bir Garbiyatçıdır. Hem Batı’yı, batı dünyasını yakından tam içeriden tanıdığı, Osmanlı- Türk modernleşmesini ilk defa sistemli bir şekilde tarihsel süreç içinde bilimsel bir yaklaşımla ortaya koyup Garplılaşmayı siyasal bir süreç olmaktan çıkarıp, konuyu siyasal kadroların elinden alıp sosyal bilimlerin konu alanına taşıdığı için hem de Batı medeniyetinin ayırt edici özelliği olarak gördüğü bilimsel bir zihniyetle sağlıklı bir Garplılaşmanın yol ve yöntemini gösterdiği için Garbiyatçıdır.” (S:291) der ve Batı’ya karşı koymak, alınması gerekenlerin tespit edilmesi, Batılılaşmanın gerekli/gereksiz mi olduğuna karar verilebilmesi için bilim ve bilimsel zihniyetinin gerekli olduğunu söyler.

Mümtaz Turhan “Bu gün de son otuz seneden beri başvurmuş olduğumuz çarelerin kâfi gelmediğini görmeye başlamışız” (S:292) ifadeleriyle Cumhuriyet dönemi Batılılaşmasını başarısız bulur. Kültür değişmelerinde II. Mahmut Dönemi Batılılaşma hareketlerini toplumu dışarıdan ve yukarıdan siyasal müdahalelerle değişime zorlayan Kültür Değişmeleri için ifade ettiği “Empoze Kültür Değişmesi”nin Cumhuriyet Döneminde yürütülen Batılılaşma çalışmalarında da değişim inkılâplar yoluyla dayatıldığını düşündüğü için Empoze Kültür Değişmesi olarak görür. Aslında Mümtaz Turhan’ın Garplılaşma konusunda önerisinin “Serbest Kültür Değişmeleri” olduğunu (S:292) bunun da Batılılaşamaya uygun ancak ondan farkları olan bir metot olduğu aşikârdır. Mümtaz Turhan ile Ziya Gökalp’in “Türk kalarak Batılılaşma” ortak noktalarıdır.(S:294

Mümtaz Turhan önerdiği ilahiyat liseleri ve “imam-öğretmen”(S.295) modelinin uygulanması ile topluma önderlik edecek bir eğitimli model ile Köy Enstitülerinin yetiştirmiş olduğu öğretmenlerin köylerde yapmış olduğu kültür tahribatını önleyerek, Batılılaşma önündeki toplum direncinin de bu “imam-öğretmen”in örnekliği ile aşılacağını “Türk kalarak Batılılaşacağı”mızı düşünmüştür. Ayrıca Mümtaz Turhan’ın yapmış olduğu köy incelemeleri ve “kırk köyün merkezinde kurulacak Köy Kültür ve Teknik Merkezlerinde bilim adamları ve uzmanların yanında yeniliklerin halka benimsetilmesi adın halk üzerinde büyük tesir yapacağını düşündüğü din adamına da yer ver”mesi (S:296) daha sonraki dönemlerde MHP Lideri Alparslan Türkeş tarafından ortaya atılan “Tarım Kentleri” köyleri kalkındırma projesine yol gösteren fikirler olmuştur diyebiliriz. “Köycülük” 9 Işık doktrin arasına girerken “Tarım Kentleri” kırsal kesimin kalkındırılması için önerilen bir yöntem olarak ) Işık Doktrin kitabında çözüm olarak yer almış bir fikirdir. Mümtaz Turhan dinin topluma olan derin tesirini bildiği için ilim zihniyeti ile yetişmiş din adamı-öğretmen yetiştirmek için önerdiği ilahiyat liseleri için “bu liselerin gayesi, köye hem öğretmen hem de din adamı, yani hoca yetiştirmektir. Bunlar hem öğretmen hem de din adamlarının vazifesini yapacaklardır. Böylece öğretmen hoca ikiliği kalkacağı gibi köy de benimseyeceği, seveceği, itimat edip inanacağı bir münevvere kavuşmuş olacaktır. …aynı zamanda asırlardan beri devam eden münevver-köylü ikiliği, onun münevvere olan itimatsızlığı, hatta düşmanlığı da ortadan kaldırılmış” (S:296) olacaktır diye düşünmektedir.

Mehmet Aygün’e göre Mümtaz Turhan’ı Peyami safa, Nurettin Topçu, Yahya Kemal, A.Hamdi Tanpınar gibi aydınlardan ayıran özelliğinin onun “geçmişe özlem, geçmişe geri dönme isteği ve önerisi yoktur. Cumhuriyet dönemine yönelik eleştirileri geçmişe özlemden değildir. Kaybettiğimiz ‘iyi geçmiş’ onun konusu ve alanı değildir. ” (S:308) Mümtaz Turhan bu yönüyle geçmişe ağıt yakan, geçmişi yücelten, birlikte anıldıkları diğer muhafazakâr aydınlardan ayrılmaktadır. 

Esin Cantez’e göre Mümtaz Turhan’ın “Devşirme Çocukları”; “Yılmaz Özakpınar, Mümtaz Turhan’ın teorisyen yönünü, Erol Güngör sosyal psikolog/sosyolog yönünü temsil ediyorsa [Doğan] Cüceloğlu psikolog yönünü temsil eder. Üçü de kendi alanında bir otorite olmuş bu İnsanlar Turhan’ın düşünce geleneğini ve bilim yaklaşımını devam ettirmişlerdir.” (S:313) Yine Esin Cantez’e göre Alev Arık bu isimlerin içinde sönük kalmıştır. (S:313) Mümtaz Turhan’ın erkek evladı olmadığı için erkek asistanları ile çok yakın olduğunu, hatta bunların arasından Erol Güngör ve Doğan Cüceloğu’nu evladı gibi güvendiğini, alev Arık’ın yazdıklarına göre Erol Güngör’ü sanki aynı statüde emsali bir bilim adamıymış dibi saatler süren sohbetler ettiğini, erkek asistanlarla öğlen yemeğe çıktığını da Esin Cantez’den (S:309) öğreniyoruz. Ancak Esin Cantez asistan grubunun hocaya yeteri kadar yakın olamadığını, kendisi bayan olmasa hocaya daha yakın olabileceğini söyler.(S:310

1960 ihtilali olmuş ve Alparslan Türkeş Mümtaz Turhan’ı Milli Birlik Komitesi Başkanı Cemal Gürsel’e Milli Eğitim Bakanı olarak önermiş ve Mümtaz Turhan Cemal Gürsel görüşmesinden sonra sözde Cemal Gürsel Türkeş’e “Bu adam okuryazar düşmanı, bundan Milli Eğitim bakanı olmaz” (S:3169 dediği rivayet edilmektedir. Mümtaz Turhan’ın Milli Eğitim Bakanı olmaması konusunda ölümü üzerine yazdığı bir yazıda dostu Tarık Buğra “Türkiye’yi eğitimin kurtaracağına inana, eğitimi ve eğitimin nasıl kurtulacağını en iyi bilen bu adam, birtakım p.ç kurularının ‘eğitim düşmanı’ diye saldırmaları boşuna değildi.” (S:317) diyerek temas etmiş, Yılmaz Özakpınar ise “bazı projeleri icra mevkiine koymasına imkân verilmesi şartıyla” (S:317) görevi kabul edeceğini ileri sürdüğünü ancak şartlarının kabul edilmemesi üzerine görevi reddettiğini ifade etmektedir. Yılmaz Özakpınar’a göre Turhan’ın “bilim zihniyeti ve vatan sevgisi” “küçük çaplı politikaya” uygun olmadığı için şart koşan ve teklifi reddeden taraf onun olduğunu söyler. Cüceloğlu da bakanlık teklifinin Alparslan Türkeş’in önerisi (S:317) vasıtasıyla gündeme geldiğini teyit etmiştir.

Mehmet Aygün 1960’lı yıllarda Sağ muhafazakâr milliyetçi kesimin birleşerek Komünizme karşı verdiği mücadelede Mümtaz Turhan’ın öne çıkan bir aydın olduğunu, milliyetçi Mümtaz Turhan’ın İslamcı Tohum, Sebilürreşad, Pınar gibi dergilerde (S:322) yazılar yazdığını ifade ile onun bilim ve düşünce hayatını “Mümtaz Turhan’ın bilim ve düşünce hayatını kabaca üç döneme ayırabiliriz: 1935-1948 arası yıllar, Turhan’ın bilim insanı kimliğinin öne çıktığı birinci dönemdir. 1948-1960 arası yıllar, Turhan’ın düşünür kimliğinin öne çıktığı ve olgunluk dönemi eserlerini verdiği ikinci dönemdir.1960-1969 arası yıllar ise onun ideolojik kimliğinin öne çıktığı, daha çok solun tezlerine karşı fikri mücadele verdiği üçüncü dönemdir.”  (S:321) şeklinde dönemlendirdiğini görürüz. 1960 yılından önce devlet nezdinde saygın bir yeri olan Mümtaz Turhan’ın 1960 yılından sonra sağ milliyetçi-muhafazakâr-liberal ittifakın önünde vermiş olduğu mücadele ve yazdığı fikir yazıları ile halk nezdinde tanınan sevilen bir otorite olmuştur. (S:324) Mehmet Aygün,  Mümtaz Turhan’ın vermiş olduğu konferansları ülkenin konjüktürel yapısına uygun olarak sınıflamış ve yukarıdaki bilim ve düşünce dönemlerine uygun “1930’lu ve 1940’lı yıllarda daha çok psikolojik konularda konferanslar veren Turhan, 1950’li yıllarda eğitim, kültür ve garplılaşma konularında konferanslar vermiştir. 1960’lı yıllarda verdiği konferanslar ise daha çok güncel siyasi olay ve konular hakkındadır.” (S:325) şeklinde bir tasnif yapar. Görülüyor ki milliyetçi bir bilim adamı olan Mümtaz Turhan ülkenin içinde bulunduğu komünizm tehlikesi karşısında umursamaz kalmamış elini taşın altına koyarak yazı ve konferansları ile ışık olmuştur. Bu konferans taleplerinden bir enteresan bir kişi ve kurumdan gelir. Mümtaz Turhan’a konferans teklifi “dönemin DSİ 10. Bölge Müdürü, yüksek mühendis M. Recai Kutan” (S:326) tarafından yapılmıştır. Bu konferans talebinin olduğu yıllarda milli yönü daha baskın görünen M. Recai Kutan daha sonraki günlerde Necmettin Erbakan’ın kurmuş olduğu Milli Nizam, MSP, Refah Partisi çizgisinde siyasal İslamcı bir düşünce yapısında olmuş, Erbakan ile siyasi çalışmalar yapmıştır. 1963 yılında Mümtaz Turhan’a konferans talebi mektubu yazmış, 1973 yılında MSP’ye girerek 35 yıl MSP, Refah Partisi, Fazilet Partisi, Sadet Partisi gibi partilerde bazen genel başkanlık yaparak siyasi hayatını sürdürmüştür.

Mümtaz Turhan’ın Köy Enstitülerini araştırma kapsamına almasına köylülerin “[Köy okullarını Köy Enstitüsü mezunu öğretmenler de]Şimdi bitirenlerin onda hatta yirmide biri okuyup yazmayı bile öğrenemiyorlar, şehirlerde tahsillerine nasıl devam edebilirler.” ve “[Köye atanan Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin] İşleri güçleri bir araya gelip içmek, mütemadiyen şarkı söyleyip oynamaktır. Adetlerimize, ahlak kaidelerine riayet etmiyor, bizleri hakir görüyorlar. Bunlar geleli köylerde hürmet diye bir şey kalmadı. Umumiyetle tahsil ve terbiyenin insanı böyle yapacağını zannetmiyoruz, …Sözün kısası bunlar farklı yetiştirilmiş bir acayip insanlar, bunlarla biz anlaşamıyoruz, görensiz bize hak verirdiniz.” şeklindeki şikâyetleri neden olmuş ve bu şikâyetler üzerine yaptığı gözlemler ile de “[Köy Enstitüsü mezunu] Öğretmenler, teorik ve ameli bilgi bakımından köylülere rehberlik edemeyecek kadar kifayetsiz yetişmişlerdir. Dahası ‘…kafalarına yerleştirilmiş acayip fikirlerin tesiriyle, köylüyü, örf ve adetlerini hakir görmektedir.” (S:344) kanaatine ulaşmıştır. 

Mehmet Aygün “Sağ Milliyetçi-muhafazakâr düşünce çevreleri [Köy] enstitüleri[ni] komünizme zemin hazırlayan, bu doktrine kadro yetiştirmeye hizmet edecek, dünyadaki sosyalist ve komünist uygulamalarından (Bulgaristan, SSCB gibi) ilham alınarak kurulmuş oluşumlar olarak görmüş/göstermiş; enstitülerin sosyalizmin Anadolu’ya yayılması için bir üs olarak kullanılacağı kaygısını taşımış. (…) …enstitülerin ‘dinsizlik’ ve ‘ahlaksızlık’ yuvaları olduğu” (S:345-346) şeklinde gördüklerini ifade etmektedir.

Mümtaz Turhan’ın her alanda ‘bilim zihniyetine sahip’, ‘birinci sınıf bilim adamı’ yetiştirerek kalkınmamızı sağlayabileceğimizi savunduğu düşünceye 1960’lı yıllarda ABD ve SSCB gibi ülkelerin uzaya araç ve canlı göndermelerini inceleyerek vardığı kanaatini uyandırdığını söyler Mehmet Aygün.

Mümtaz “Turhan, Batı medeniyetinin 16.yüzyıldan başlayan bilimsel gelişmelerin ve tekniğin ürünü olduğunu söyler. Batı medeniyeti bilime ve bilim zihniyetine dayanan medeniyettir. Bu zihniyete Batı üç aşamadan geçerek gelmiştir: İptidai Zihniyet, Ortaçağ zihniyeti ve İlim Zihniyeti. Garplılaşma yolundaki bir toplumun ilk temel ihtiyacı bilim zihniyetiyle donanmış seçkin bilim adamları kadrosudur. Bu kadrolar, batı üniversitelerinde ve araştırma enstitülerinde yetiştirilmelidir. Çünkü bir insanın Garplılaşması, bir toplumun garplılaşmasından daha kolaydır.‘Garbın Şarka kolayca vereceği en faydalı şeyin ilim ve ilim zihniyeti[dir]…İlim ve ilim zihniyeti bir memleketten diğerine, bir ırktan ötekine nakledilebilir; yeter ki, orda rasyonel bir cemiyet bulunsun. (…) Bilimsel gelişmeler zorunlu olarak teknik gelişmeleri getirecektir. Teknik unsurları satın almak Garplılaşmak değildir. Bir teknik vasıtayı satın almakla onu yapabilmek arasındaki fark medeni bir milletle onun müstemlekesi arasındaki farka benzer.” (S:350)  Kısaca Mümtaz Turhan Garplılaşmanın kaynağını bilim, bilim zihniyeti, fikir hürriyeti, demokrasi olarak dört unsurda görür.

Mümtaz Turhan’ın 1960 İhtilalinin gidişatını gözlemlemek için 1960-1962 yıllarında sessiz kaldığını Mehmet Aygün, 1962 yılında çıkan ‘Yol’ dergisi ile ‘Yeni İstanbul’ dergilerinde yazdığı ve Atatürkçülüğü komünizme maskelemek için komünist bir bakışla yorumlayan ‘Yön’ dergisi etrafında faaliyet gösteren komünizme bir cevap teşkil eden yazılarının yeniden düzenlenmesi ile 1965 yılın da ‘Atatürk İlkeleri ve Kalkınma’ (S:364) adlı kitabını yayınlar. Turhan’a göre bu kitabı ya da yazıları yayınlamasının amacı  “bir millet olma ve milli bir kültüre kavuşmak maksadıyla Atatürk tarafından ortaya atılan ilkeler, cehalet, gaflet ve kötü niyetin [komünizmin] elinde Türkiye’nin yıkılmasının bir vasıtası haline gelmektedir.” (S:365-366) Atatürk ilkelerini suiistimal eden komünizmin elinden almak için yazmıştır. “Turhan, milliyetçiliği merkeze alarak inkılâpları yorumlar. Her bir inkılâbın milli kültürle ve milliyetçilikle bağını kurarak açıklar.” (S:368) Mümtaz Turhan’ın bu çabaları inkılâplara müspet bakmayan Siyasal İslamcı kesimin de Mümtaz Turhan yorumlarının açtığı pencereden bakarak yaklaşımları müspet yönde değişir, inkılâpları kabullenirler. Ya da ilk bakış açılarında ki kadar muhalif olmazlar, inkılâplara muhalefetleri yumuşar.

Mehmet Aygün’e göre “Turhan, Garplılaşmayı teknik düzeye/alana (medeniyet düzeyine), bilimsel alana çekerek, kültürel alanı dışarıda tutmuştur. Böylece Batılılaşmaya toplumdan gelecek itirazların ve karşı duruşların önüne geçilecektir.” (S:375) Ancak Mümtaz Turhan’ın teorisyen bir asistanı olan Yılmaz Özakpınar hocasının bu ayrımından farklı düşünmektedir. Yılmaz Özakpınar medeniyeti her dinin inançlarından kaynaklandığını, ve ümmet arası ümmete mensup milletler üstü bir kavram olduğunu, aynı dine inanan ümmete mensup milletlerin milli kültürlerinin zamanla ümmetin ortak değeri haline gelmesinden medeniyetin teşekkül etiğini savunur ki bu durum Mümtaz Turhan’ın medeniyeti teknik düzeye çekerek tartışılmasının önüne geçilmesinin mümkün olmadığını gösterir. Çünkü medeniyet de inancın ürünüdür ki inanç ürünleri tartışılmaz olduğu gibi kabul edilirler. 

Mümtaz Turhan’ın 19656 yılının Ocak ayından Nisan ayına kadar her hafta Yol gazetesinde yayınlanan yazılarının düzenlenerek “Üniversite Problemi” (S:377) adı ile kitaplaştırılması ile Mümtaz Turhan’ın ölümünden bir yıl önce 1967’de yayınlanmış özgün bir eseridir “Üniversite Problemi”. Mümtaz Turhan Anglo-Sakson üniversite ve kolej sistemini önerir, ona göre üniversite Cambridge ve Oxford gibi (S:379) olmalıdır.

Mehmet Aygün “Doğmayan Eseri: Millet ve Milliyetçilik” başlığı altında Mümtaz Turhan’ın “18 Mayıs 1966 tarihinden 3 Ağustos 1966 tarihine kadar Yol gazetesinde millet ve Milliyetçilik üst başlığı ile düzenli olarak aralıksız her hafta yazı yazmıştır. İlk yazısı ‘Millet ve Milliyetçilik Giriş’ başlığını taşımaktadır. Başlık bu yazı sersini bir kitap olarak düşündüğünü göstermektedir.” (S:382) dedikten sonra ömrünün vefa etmediğini ifade eder. Mehmet Aygün’ü Mümtaz Turhan’ın “Millet ve Milliyetçilik” isimli bir kitap çıkaracağı kanaatine sanırım şu düşünceleri sevk etmiştir. “Turhan, değişimi ve değişimin yönünü önceden gören, kestiren ve buna göre fikri pozisyon alabilen bir düşünürdür.” (S:383) Ona göre Mümtaz Turhan gelecek yıllarda 1970 ve sonrasında toplumun milliyetçiliğe önem vereceğini görmüştür. 

Yukarıda izaha çalıştığımız Ziya Gökalp ve Mümtaz Turhan’ın mensup oldukları ekol farklılıklarına rağmen Mehmet Aygün Mümtaz Turhan’ın  “Dönemin sorunları, tartışmaları ve ihtiyaçlarından kaynaklanan düşüncedeki genişleme ve çeşitlenme dışarıda tutulursa Ziya Gökalp’in kültür – uygarlık [hars –medeniye] ayrımına temelde bağlı kal”dığını (S:388) ve “Turhan, Ziya Gökalp’in ideoljik ve sistemli yönünü temsil eder ve devam ettirir. Bu açıdan Turhan Ziya Gökalp-Yusuf Akçuara- Ahmet Ağaoğlu düşünce çizgisine oturur” (S:389) diyerek aralarındaki bağın ve devamlılığı milliyetçilik ve çalışma metotlarının aynı olmasına bağlar. Her ikisi için farklı Felsefi, Psikolojik, Sosyolojik ekollerden hareketle milliyetçiliği savunduklarını söyleyebiliriz. Bizim bir nebze olsun Ziya Gökalp Mümtaz Turhan arsındaki farklılıkları ortaya koymamızın aksine Mehmet Aygün “Akademik Çevresi İçinde Mümtaz Turhan” (S:387-393) başlığı altında Ziya Gökalp Mümtaz Turhan benzerliklerini ortaya koymaya çalışmıştır. 

Yukarıdan beri Mümtaz Turhan’ın eserlerinde işlediği, şahsiyet, köy ve köy kalkınması, toprak reformu vs. konular geldikçe aralarındaki benzerlikten dolayı bu fikirler Alparslan Türkeş’i etkilemiş ve 9 Işık doktrininde Şahsiyetçilik, Köycülük, Tarım Kentleri, Toprak Reformu, Köy Kalkınması şeklinde yer almasını sağlamıştır görüşümüzü Mehmet Aygün de teyit etmektedir. Nitekim Mümtaz Turhan’ın doktrine yapmış olduğu bu desteği “Alparslan Türkeş ve MHP’ye olan desteği 1950’li yıllarda DP ve diğer sağ partilere verdiği fikri destekten fazladır.” (S:394) ve “Milliyetçi önderlerin başta Türkeş’in milliyetçi gençlerin örgütlenmesi ve bir doktrin etrafında toplanması çabasına Turhan kuramsal olarak destek vermiş gözükmektedir” (S:395) diyerek ortaya koyar. Hatta daha ileri giderek “Mehmet Çağatay Özdemir’in Yücel Hacaloğlu ile yaptığı bir söyleşide; Özdemir’in ‘Türkeş Bey’in üniversite camiasındaki hocalarla ilişkisi nasıldı?’ sorusuna Hacaloğlu, ‘Mümtaz Turhan’la çok iyiydi. ‘Dokuz Işık’ diye bilinen temel fikirlerinin hazırlayıcısı, Mümtaz Turhan’dır. <Onun asistanı Erol Güngör, bazı bölümlerini yazdı. Sonra Türkeş bunlara eklentiler yaptı, bir doktrin olarak ortaya koydu.” (S:395) cümlelerini aktararak ortaya koyar. Mehmet Aygün Dokuz Işık doktrinin Atatürk İlkelerinden  (Altı Ok) esinlenerek oluşturulduğunu söyledikten sonra Mümtaz Turhan ve Erol Güngör’ün Türkeş’in talebiyle “Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ideolojisi olan Milliyetçilik korunmuştur. Halkçılık ilkesine ‘Gelişmecilik’ ilkesi eklenerek “Gelişmecilik ve Halkçılık” şeklinde düzenlenmiştir. ‘İlimcilik’, ‘Hürriyetçilik’, ‘Köycülük’, ‘Endüstricilik ve Teknikçilik’ ilkelerinin tamamen Turhan’ın düşünce sisteminden üretildiğini söyleyebiliriz. Karşılaştırmalı bir okuyuşla metnin dili ve mantığının Turhan’ın dili ve düşünce sistemi ile örtüştüğü görülebilmektedir” (S:396) yazdıkları metnin Türkeş’in müdahale ve düzenlemesiyle 9 Işık Doktrinine dönüştüğünü söyleyerek bizim her iki metni farklı zamanlarda da olsa okumalarımız sayesinde elde ettiğimiz kanaatimizi teyit etmektedir.

Mümtaz Turhan’ın 1966 yılında başlayıp vefat ettiği güne kadar tercüme ettiği ve Osmanlıca yazdığı tercüme notlarını Hasan Küçük’ün düzenlediği ancak vefatı dolayısıyla yarım kalan 48-58.sayfalar ile 357-411. Sayfaların tercümelerinin Erol Güngör tarafından yapıldığı son kitabı “Cemiyet İçinde Fert” 1970 yılında Mümtaz Turhan’ın 1000 Temel Eser Hazırlama Komisyonu ve Sosyal İlimler Komisyonu Başkanlığını da yaptığı Sosyal İlimler Komisyonunun ilk kitabı olarak basılır. (S:400-401)

Öğrencilik yıllarından beri yakalandığı hastalığı ilerlemiş, artık sık sık hastaneye giderek tedavi olmaya başlamıştır. Üniversitenin 1.8.1968-25.1.1969 tarihleri arasında İngiltere’de Londra’da araştırma yapması daha doğrusu tedavi olması için gönderilir ancak ameliyat olmasına rağmen durumu kötüleşir. Teşhis kanserdir. Tedavisinin mümkün olmayacağı düşünülürken Mümtaz Turhan vatanında vefat edip defnedilmeyi vasiyet eder ve Türkiye’ye götürülmesini ister. 29 Aralık 1968 de bir uçakla Türkiye’ye getirilir ve yatmak istediği psikoloji kliniğinde asistanları Beğlan Toğrul ile Kadriye Esin Cantez’in girişimiyle özele bir oda hazırlanır ve yatırılır. Ancak odanın imkânları yetersizdir. Durumu daha da kötüleşir ve dışarıdaki kutlama seslerinden yılbaşı gecesi olduğunu öğrenince “Happy New Year” der. 31 Aralık 1968 gecesi 60 (64?) vefat eder. 03.01.1969 günü Beyazıt camiinde kılınan nazdan sonra Zincirlikuyu Kabristanlığına defnedilir.                      

YORUM YAP

Bağdar Caddesi Escorthamile pornobodrum escortbahis siteleri yenigaziantep escortgaziantep escortmaltepe escortbostancı escortanadolu yakası escortizmir escortdeneme bonusu veren sitelerhttps://www.tedxpenn.com/escort ankaraankara escorthttps://greenhousecraftfood.com/ataşehir escortBetofficeMebbistrendyol indirim koduPusulabetCasibomistanbul escortslot siteleri https://en-iyi-10-slot-siteleri.comstarzbet adamsah.netdeneme bonusuistanbul escortcasibomstarzbetpiabetstarzbet girişstarzbet girişbahsegelbahsegelklasbahisankara kombi servisimersin günlük kiralık evbetturkeyxslotBelge istemeyen bahis siteleribycasinotipobetgrandbettingtruvabetbahiscasinotarafbetbahiscommariobetbetistmarkajbetbetinematadornetcasibombelugabahisbetebet1xbetasyabahiscasinovalediscountcasinoelexbetfavoribahisbahiscombahiscombelugabahisbelugabahisbetistbetistceltabetceltabetklasbahisklasbahismariobetmariobetrestbetrestbettarafbettarafbettipobettipobetcasibomcasibomcasibomcasibomstarzbetsahnebetlimanbetredwinmatadorbetmatadorbetbetkombetkomcasibomsancaktepe çilingircasibomcasibomcasibomcasibom7slotsbahigobahis1000bahisalbaymavibaywinbetexperbetkanyonbetkolikbetkombetlikebetmatikbetnisbetonredbetorspinbetparkbetperbetroadbetsatbettiltbetturkeybetvole24wincratosslotelitbahisfavorisenfunbahisgorabethilbetikimisliimajbetintobetjasminbetjetbahiskralbetligobetlordbahismarsbahismeritkingmilanobetmobilbahismostbetmrbahisneyinenoktabetnorabahisoleybetonbahisonwinorisbetparmabetperabetpiabetpinuppokerbetapusulabetredwinrexbetromabetsahabetsavoybettingbetkombahis siteleriblackjack siteleriCasinoBonanzacasino bonanzadeneme bonusurulet sitelerisweet bonanzacasino sitelericasino sitelericasino sitelerisupertotobettulipbettumbetpadisahbetvdcasinovenusbetwinxbetbonusgaziemir çilingirtarafbetparibahisjojobet girişmarsbahis7slotsasyabahisbahis1000bahisalbahsegelbaywinbetebetbetexperbetkolikbetmatikbetonredbetorspinbetroadbettiltbetturkeybetvolecasibomcratosslotdumanbetelitbahisextrabetfunbahisgorabetgrandpashabethilbetimajbetjasminbetkalebetkralbetlimanbetmaltcasinomarkajbetmatbetmilanobetmobilbahismostbetgirisneyinenorabahisonwinpalacebetparmabetperabetpokerbetaredwinrexbetrokubetsahabetsavoybettingtarafbettruvabettumbetxslotartemisbitbaymavibetebetbetkolikbetkombetperbettiltceltabetimajbetklasbahisligobetlimanbetmariobetmatbetneyinesahabetbetturkeyBeylikdüzü Escortbetpasrestbetklasbahisbetebetbelugabahistarafbetbetkombetistmarkajbetparibahisbetinegobahisbettiltbetnisbetsatbetorspinligobetbetkanyonbaywinrokubetcratosslotgorabetelexbetfunbahisartemisbetbetparkbetmatikoleybetbetlikekralbetperabetlimanbetsavoybettingintobetdiscount casinobahsegelmostbetbetroadjasminbethilbetvenüsbetasyabahisredwinbetkolikdinamobetmilanobetelitbahisorisbetpusulabetaresbetpolobetdumanbetmatbetpalacebetmrbahistulipbetnorabahismilosbetbetvoleonbahisbetexperbetperbahigopokerbetalordbahiscasinovalebetonredbahis1000baymaviakcebetnoktabetneyinefavorisenbetgitbetcupstarzbethiltonbetsetrabetmelbetbetnanokazandrapokerklasmaltcasinoeskişehir halı yıkamaistanbul escort bayanmarsbahisBağdar Caddesi Escorthamile pornobodrum escortbahis siteleri yenigaziantep escortgaziantep escortmaltepe escortbostancı escortanadolu yakası escortizmir escortdeneme bonusu veren sitelerhttps://www.tedxpenn.com/escort ankaraankara escorthttps://greenhousecraftfood.com/ataşehir escortBetofficeMebbistrendyol indirim koduPusulabetCasibomistanbul escortslot siteleri https://en-iyi-10-slot-siteleri.comstarzbet adamsah.netdeneme bonusuistanbul escortcasibomstarzbetpiabetstarzbet girişstarzbet girişbahsegelbahsegelklasbahisankara kombi servisimersin günlük kiralık evbetturkeyxslotBelge istemeyen bahis siteleribycasinotipobetgrandbettingtruvabetbahiscasinotarafbetbahiscommariobetbetistmarkajbetbetinematadornetcasibombelugabahisbetebet1xbetasyabahiscasinovalediscountcasinoelexbetfavoribahisbahiscombahiscombelugabahisbelugabahisbetistbetistceltabetceltabetklasbahisklasbahismariobetmariobetrestbetrestbettarafbettarafbettipobettipobetcasibomcasibomcasibomcasibomstarzbetsahnebetlimanbetredwinmatadorbetmatadorbetbetkombetkomcasibomsancaktepe çilingircasibomcasibomcasibomcasibom7slotsbahigobahis1000bahisalbaymavibaywinbetexperbetkanyonbetkolikbetkombetlikebetmatikbetnisbetonredbetorspinbetparkbetperbetroadbetsatbettiltbetturkeybetvole24wincratosslotelitbahisfavorisenfunbahisgorabethilbetikimisliimajbetintobetjasminbetjetbahiskralbetligobetlordbahismarsbahismeritkingmilanobetmobilbahismostbetmrbahisneyinenoktabetnorabahisoleybetonbahisonwinorisbetparmabetperabetpiabetpinuppokerbetapusulabetredwinrexbetromabetsahabetsavoybettingbetkombahis siteleriblackjack siteleriCasinoBonanzacasino bonanzadeneme bonusurulet sitelerisweet bonanzacasino sitelericasino sitelericasino sitelerisupertotobettulipbettumbetpadisahbetvdcasinovenusbetwinxbetbonusgaziemir çilingirtarafbetparibahisjojobet girişmarsbahis7slotsasyabahisbahis1000bahisalbahsegelbaywinbetebetbetexperbetkolikbetmatikbetonredbetorspinbetroadbettiltbetturkeybetvolecasibomcratosslotdumanbetelitbahisextrabetfunbahisgorabetgrandpashabethilbetimajbetjasminbetkalebetkralbetlimanbetmaltcasinomarkajbetmatbetmilanobetmobilbahismostbetgirisneyinenorabahisonwinpalacebetparmabetperabetpokerbetaredwinrexbetrokubetsahabetsavoybettingtarafbettruvabettumbetxslotartemisbitbaymavibetebetbetkolikbetkombetperbettiltceltabetimajbetklasbahisligobetlimanbetmariobetmatbetneyinesahabetbetturkeyBeylikdüzü Escortbetpasrestbetklasbahisbetebetbelugabahistarafbetbetkombetistmarkajbetparibahisbetinegobahisbettiltbetnisbetsatbetorspinligobetbetkanyonbaywinrokubetcratosslotgorabetelexbetfunbahisartemisbetbetparkbetmatikoleybetbetlikekralbetperabetlimanbetsavoybettingintobetdiscount casinobahsegelmostbetbetroadjasminbethilbetvenüsbetasyabahisredwinbetkolikdinamobetmilanobetelitbahisorisbetpusulabetaresbetpolobetdumanbetmatbetpalacebetmrbahistulipbetnorabahismilosbetbetvoleonbahisbetexperbetperbahigopokerbetalordbahiscasinovalebetonredbahis1000baymaviakcebetnoktabetneyinefavorisenbetgitbetcupstarzbethiltonbetsetrabetmelbetbetnanokazandrapokerklasmaltcasinoeskişehir halı yıkamaistanbul escort bayanmarsbahis
escort Bağcılar escort Bahçelievler escort Bakırköy escort Bayrampaşa escort Beylikdüzü escort Güngören escort İstiklal escort Kadıköy escort Sultanbeyli escort Üsküdar escort Avsallar escort Mahmutlar escort Oba escort Mecidiyeköy escort Ölüdeniz escort Güllük escort Kültür escort Ataşehir escort Avcılar escort Başakşehir escort Esenler escort Esenyurt escort Fatih escort Gaziosmanpaşa escort Kartal escort Küçükçekmece escort Maltepe escort Pendik escort Sultangazi escort Ümraniye escort Adapazarı escort Yalıkavak escort güvenilir casino siteleri Yalova escort Muğla escort Aydın escort Çanakkale escort Balıkesir escort Tekirdağ escort Manisa escort Trabzon escort Kahramanmaraşescort Kütahya escort Osmaniye escort Sivas escort Tokat escort Çorum escort Yozgat escort Isparta escort Elazığ escort Ordu escort Edirne escort Erzincan escort Zonguldak escort Rize escort Uşak escort Kırşehir escort Erzurum escort Giresun escort Amasya escort Sinop escort Niğde escort Bolu escort Karaman escort Kırıkkale escort Bayburt escort Ardahan escort Gümüşhane escort Artvin escort Çankırı escort Bartın escort Sinop escort Bilecik escort Karabük escort Burdur escort Nevşehir escort Kıbrıs escort Kırklareli escort Kastamonu escort Düzce escort Aksaray escort Adıyaman escort Afyon escort Arnavutköy escort Bebek escort Beşiktaş escort Beykoz escort Beyoğlu escort Büyükçekmece escort Çatalca escort Çekmeköy escort Eyüpsultan escort Kağıthane escort Sancaktepe escort Sarıyer escort Şile escort Silivri escort Şişli escort Taksim escort Zeytinburnu escort Aliağa escort Balçova escort Bayındır escort Bayraklı escort Bergama escort Beydağ escort Bornova escort Buca escort Çeşme escort Çiğli escort Karşıyaka escort Fehiye escort Marmaris escort Gaziemir escort Dikili escort Menderes escort Menemen escort Torbalı escort Atakum escort Çerkezköy escort Yenişehir escort Bodrum escort Toroslar escort Tarsus escort Silifke escort Mezitli escort Erdemli escort Anamur escort Akdeniz escort Melikgazi escort Elbistan escort Lüleburgaz escort İzmit escort İlkadım escort Çorlu escort Battalgazi escort Yeşilyurt escort Milas escort Ceyhan escort Çukurova escort Kozan escort Sarıçam escort Seyhan escort Emirdağ escort Sandıklı escort Merzifon escort Suluova escort Taşova escort Altındağ escort Batıkent escort Çankaya escort Çubuk escort Etimesgut escort Haymana escort Kahramankazan escort Keçiören escort Kızılcahamam escort Mamak escort Polatlı escort Pursaklar escort Sincan escort Ulus escort Yenimahalle escort Aksu escort Alanya escort Belek escort Demre escort Döşemealtı escort Elmalı escort Finike escort Gazipaşa escort Kaş escort Kemer escort Kepez escort Konyaaltı escort Korkuteli escort Kumluca escort Lara escort Manavgat escort Muratpaşa escort Serik escort Side escort Didim escort Efeler escort Nazilli escort Söke escort Altıeylül escort Ayvalık escort Bandırma escort Bigadiç escort Burhaniye escort Dursunbey escort Edremit escort Erdek escort Gömeç escort Gönen escort Havran escort İvrindi escort Karesi escort Kepsut escort Susurluk escort Büyükorhan escort Gemlik escort Görükle escort Gürsu escort Harmancık escort İnegöl escort İznik escort Karacabeyescort Kestel escort Mudanya escort Mustafakemalpaşa escort Nilüfer escort Orhangazi escort Osmangazi escort Yıldırım escort Biga escort Çan escort Gelibolu escort Karahayıt escort Merkezefendi escort Pamukkale escort Keşan escort Aziziye escort Palandöken escort Yakutiye escort Odunpazarı escort Tepebaşı escort Araban escort İslahiye escort Karkamış escort Nizip escort Nurdağı escort Oğuzeli escort Şahinbeyescort Şehitkamil escort Yavuzeli escort Bulancak escort Espiye escort Görele escort Altınözü escort Arsuz escort Antakya escort Defne escort Dörtyol escort Erzin escort Hassa escort İskenderun escort Kırıkhan escort Kumlu escort Payas escort Reyhanlı escort Samandağ escort Eğirdir escort Yalvaç escort Foça escort Karabağlar escort Kemalpaşa escort Kiraz escort Kınık escort Konak escort Narlıdere escort Ödemiş escort Tire escort Urla escort Safranbolu escort Akhisar escort Alaşehir escort Kırkağaç escort Salihli escort Sarıgöl escort Şehzadeler escort Soma escort Turgutlu escort Yunusemre escort Akkışla escort Bünyan escort Develi escort Kocasinan escort Talas escort Yahyalı escort Gazimusağa escort Girne escort İskele escort Lefke escort Lefkoşa escort Başiskele escort Çayırova escort Darıca escort Afşin escort Dulkadiroğlu escort Göksun escort Onikişubat escort Türkoğlu escort Kızıltepe escort Mut escort Dalaman escort Gümbet escort Datça escort Kavaklıdere escort Köyceğiz escort Menteşe escort Turgutreis escort Ula escort Yatağan escort Fatsa escort Altınordu escort Ünye escort Düziçi escort Kadirli escort Ardeşen escort Akyazı escort Arifiye escort Erenler escort Geyve escort Hendek escort Karasu escort Kaynarca escort Sapanca escort Derince escort Dilovası escort Gebze escort Gölcük escort Kandıra escort Karamürsel escort Kartepe escort Körfez escort Akşehir escort Beyşehir escort Bosna escort Ereğli escort Karapınar escort Meram escort Selçuklu escort Gediz escort Simav escort Tavşanlı escort Doğanşehir escort Bafra escort Çarşamba escort Boyabat escort Kapaklı escort Süleymanpaşa escort Erbaa escort Niksar escort Turhal escort Akçaabat escort Of escort Ortahisar escort Yomra escort Armutlu escort Çiftlikköy escort Çınarcık escort Akdağmadeni escort Boğazlıyan escort Sarıyaka escort Sorgun escort Alaplı escort Çaycuma escort Devrek escort Ereğli escort Kilimli escort Kozlu escort