
Halim Kaya
Hayati Tek’in yazdığı romanlardan bu benim okuyacağım ikinci romandır. İlk okuduğum romanı da “Kardaş Kömeği” adını taşıyordu. “Tağıyev, Asilzadenin Ötesinde” adlı bu roman da Azerbaycan bağımsızlık mücadelesini anlatan, özellikle de Bağımsızlık mücadelesini finanse ederek servetini Azerbaycan uğrunda harcayan Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in kahramanlıklarını anlatan bir romadır.
Hayati Tek’in “Tağıyev, Asilzadenin Ötesinde” adlı bu romanı 467 sayfa olarak Aralık 2024 tarihinde Art Mental Akademi Yayınları tarafından 1000 adet ilk baskısı Ankara’da yapılmış ancak kitap iç kapağından da anlaşılacağı üzerine 2025 yılının ilk aylarında muhtemelen Ocak ayında piyasaya sunulmuştur.
Ben “Tağıyev, Asilzadenin Ötesinde” kitabını bizzat yazarı Hayati Tek’in kendisinden istedim. Sağ olsun Hayati tek imzalı kitap talebimi geri çevirmedi. “Halim Kaya Beyefendiye kalbi muhabbet ve şükranla…” diye yazarak 19 Mayıs 2025 tarihinde adıma imzaladığı kitabı muhterem eşleri hanımefendi Sümer Tek vasıtasıyla posta yoluyla gönderdi. Kendilerine taşralı bir okuru olarak ne kadar teşekkür etsem azdır.
Azerbaycan’ın bağımsızlık kahramanlarından Hacı Zeynelabidin Tağıyev başlangıçta Rothschild Ailesi kadar zengin bir Azerbaycan Türküdür. Ancak o servetini hem ülkesinin bağımsızlığını sağlayacak aydınlarını yetiştirmek için okuttuğu öğrenciler burs vererek hem bağımsızlık mücadelesini finanse etmek hem de ülkesinin imarına katkı sağlamak uğruna harcamış ancak sonradan gerçekleşen Bolşevik Rus işgalinin etkisiyle bu zenginliği kaybetmiştir.
Hayati Tek, Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in Finans sektörüyle öteden beri ilgili olduğu, Rus Devlet Bankası Bakü Şubesi Muhasebe Komitesi ve Petersburg Uluslararası Banka Konseyi Üyeliği (s.21) yaptığı bilgisini verdikten sonra onun Azerbaycan için Tacir Bank adıyla bir bankanın kurulmasına da öncülük ettiğini ifade etmektedir ki bu öncülüğü yaparken taşıdığı niyetin de “Müslüman sanayici ve tacirlere uygun şartlarda finansman desteği sağlayıp Rus, Ermeni ve Yahudi iş adamlarının çok gerisinde kalan milli burjuvazinin güçlenmesine katkı sunacak, Azerbaycanlıların iş güç sahibi olmalarını sağla”rken “Ayrıca kendisinin, yatırımlarında ihtiyaç duyduğu finans kaynağına kolayca erişebil”mek (s.21) olduğunu ifade etmektedir.
Bağımsızlığını kazanmış Azerbaycan’ın bağısızlığını kazanmasında etkin olan Kafkas İslam Ordusu ve Osmanlı Subayları Halil Paşa ve Nuri Paşa idi. Ancak aynı Halil Paşa Azerbaycan iç siyasetinde Bolşeviklerden yana tavır takınması ve General Şıhlinski ile aralarından su sızmayacak kadar dost olmaları dengeyi komünistler lehine değiştirmiştir. Ayrıca “Halil Paşa’nın emriyle hareket eden Osmanlı subayları Lenin’le Mustafa Kemal Paşa’yı birbirine yaklaştırma sevdasına kapılınca Bolşevikler daha rahat at oynatmaya başladılar.” (s.27) Halil Paşa Azerbaycan Türk Komünist Partisini kurduran kişidir (s.28).Her ne kadar Komünistler Azerbaycan bağımsızlığını öne çıkarmalarına rağmen daha sonra gelişen şartlar umulanın aksine olmuştur. Rus işgal ordusunun 70 bin Azerbaycan ordusunun 30 bin askerden oluşması Azerbaycan Türklerinin savunma azmini kıran etkenlerden birisidir.
Bağımsızlığını kazanmış Azerbaycan’ın Halifeye bağlılığını bildirmek üzere Osmanlı Başkenti İstanbul’a gelen heyet içindeki Naki Bey Enver Paşa ile yaptığı görüşmelerden birinde Hacı Zeynelabidin Tağıyev hakkında Enver Paşa’ya şu bilgileri verdiğini “Küçük Yaşlarda çalışmaya hayatına atıldığı, petrol nimetine kavuşunca kazandığı milyonları milli gayemize ulaşmak yolunda eğitim, sanat ve hayır işlerine harcadığı”bilgilerini alan Enver Paşa’nın “Hacı Zeynelabidin’in, okumayı bilen bütün Kafkasyalıları Gaspıralı İsmail Bey’in Tercüman Gazetesine abone edip ücretini kendisi ödediği doğrumu?” (s.42) diye sorarak Hacı Zeynelabidin hakkında kendisinin de bazı bilgiler sahip olduğunu gösterdiğine şahit oluyoruz.
Azerbaycan Meclisinin aldığı karar doğrusunda 28 Nisan 1920 tarihinde Rus 11. Kızıl Ordu birlikleri Bakü Tren İstasyonuna ulaşmıştır (s.44). Ruslar yine halk bizi istiyor görüntüsü altında bir ülkeyi işgal ediyor. İşgal ettiği andan itibaren de bütün kontrolü eline alıyor. Nerimanov, Hüseyinov, Musabekov, Bünyadzade, Alimov, Garayev (s.45) gibi Azerbaycan Türkü Komünistler hala ülkelerinde sadece bir rejim değişikliği yaşadıklarını düşünüyorlardı. Ancak bunun böyle olmadığının tek farkında olan kişisi Hacı Zeynelabidin Tağıyev bütün ailesini toplamış nasıl hareket edeceklerinin müzakeresini yapıyor. “Komünist yönetimin, bütün menkul ve gayrimenkullerimizi müsadere edeceği; para, kıymetli evrak ve mücevherlerimize el koyacağı muhakkaktır.” (s.48) Diyen Hacı Zeynelabidin Tağıyev’e Kızı Sara soru üzerine soru soruyor. O sorulardan birsi de “Ya fabrika ve işyerlerimizin kasalarındaki paralar?” (s.49) sorusudur ki iş yerlerindeki ve bankalardaki kasalarda bulunan para ve mücevherlere daha öncü birliklerin kontrolündeyken erişmediklerine işaret etmektedir. Ülkenin kontrolü tam olarak Rus Komünistlerinin eline geçince olacakları hayal etmek bile mümkün değilidr.
Kızı Sara’ya “Yeni moda adalet değil kızım, eşitlik. Burjuvadan alıp fukaraya dağıttıklarında her meseleyi çözeceklerini sanıyor Bolşevikler.” (s.49) şeklinde cevap veren Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in bu cevabı komünizmin elde avuçta olanı dağıtıp yiyerek sonunda herkesi aç bırakmak olduğunu ne güzel anlatmaktadır. Üretmek için sermaye ve girişimci fikirler gerektiği zaten fakşir fukaranın bu yönde bir çabası olmadığı, çalışmadığı için fakir kaldığını düşünemiyorlar. Hacı Zeynelabidin Tağıyev gibi zenginlerin hem üretim hem de açtığı iş yerlerinde herkese iş sağlayarak fakirlerin geçimlerini sürdürülebilir kıldığının farkında değiller.
Nitekim Bolşevikler bizi haklı çıkaracak faaliyetlerine başlamışlar “Savaş şartları nedeniyle satışı yapılmadığından depolarda biriken milyonlarca ton petrolün Rusya’ya sevkiyatına hızla başlarken 11. Kızıl Ordu Bakü’yü talana girişti. Sonraki haftalar boyunca tutuklanan pek çok Müsavatçı alelusul yargılanıp kurşuna dizildi.” Bütün bunların yanında Azerbaycan’ın nerdeyse milli zengini denilebilecek Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in başına korktuğu gelmişti. “Çeyrek asırdır oturduğu sarayı elinden alınan, ailesinin bütün fertleriyle damadı Zeynal Bey Selimhanov’un evine taşınan Tağıyev kara kara düşünüyordu.” (s.63),
Çarlık Rusya’sının baskılarına dayanamayan halkın isyan etmesi üzerine kanlı yöntemlerle bu isyan bastırılınca İsyanın işe yaramadığını düşünen Koçak Nebi ve Koçak Kerem namıyla anılan iki kişinin silahlanıp dağa çıktıktan (s.66) sonra zulmeden Rus memurları öldürmeleri ve haksız zenginleşenlerden alıp fakirlere dağıtmalarıyla efsaneleşmişler dah sonra da petrol zenginlerinin korumak için kurulan “Koçu” adlı teşkilata ad olmuş (s.67) bir uygulama ki önceleri günümüzün sokak mafya çeteleri gibi zengin insanları kaçırıp fidye isteyen sonraları bu zenginler tarafından tutularak para karşılığı koruma vazifesi görmeye başlayan “Koçular” (s.66) modern dünyanın “Bodyguard-Badigart” dediği “Kabadayı” başka bir ifade ile “Yakın koruma” anlamına gelen bir yerel kavram.
Azerbaycan’da özellikle Bakü’de petrol yatırımları geliştikçe yabancıların yerleşmesine sahne olur. Bu arada Nobel (s.112), Rockefeller, Rothschild (s.114), gibi zengin yabancılar Bakü’ye gelir. Ludvig Nobel tarafından Dinamit ve Dumansız Barutun mucidi Alfred’in bıraktığı servet vesahip olduğu elliden fazla patent’in gelirleri ile Nobel ödülleri 1901 yılında Nobel Barış Ödül adıyla verilir. Hacı Zeynelabidin Tağıyev kızı Sara’ya bu hususu “Nobel Barış Ödülü’nün doğuşunda Bakü’nün katkısını düşündükçe içim sevinçle dolar.” (s.113) diyerek aktarır. Balahanı’dan Kara Şehir’e ilk petrol taşıma kemeri Azerbaycan’da yapılır (s.114). “Zerdüşt” adı verilen ilk demir petrol taşıma tankeri Bakü’de yapılır (s.114), Azerbaycan’da “Milli burjuvazimizin nüvesi de bu süreçte oluştu. Leyla’nın kayın babası Şemsi Esedullayev, [Tağıyev’in kızı Sara’nın] kayınbaban Selimhanov ve ben [Hacı Zeynelabidin Tağıyev] öne çıktık. Sonraki dönemde Muhtarav, Nağıyev, Güliyev, Daşaov, Haşimov ve diğerleri petrol zenginleri arasına katıldı. Ancak milli burjuvazimizin asıl atılımı 1900’lü yıllarda gerçekleşti.” (s.114-115) Nobel ve Rothschildlar çalıştırdıkları işçiler için sosyal tesisler yaparlar, kültürel faaliyetlere katılırlar. Rothschildler “Bibiheybet’teki doğal gaz fabrikası, elektrik istasyonu, mekanik üretim ve tamir tesislerinde çalışan binlerce işçinin faydalandığı kilise, sinagog, kütüphane gibi yerler kurdular. Sinagog bünyesindeki mektepleri finanse ettiler, yüksek eğitim almak isteyen Yahudi gençlere burs sağladılar.” (s.118) Sermayenin kendi inancındakiler hizmet götürdüğü görülmektedir.
Hacı Zeynelabidin Tağıyev henüz 10 yaşında çocukken inşaatlarda işçilere su taşımak ile başladığı iş hayatındaki başarıları ve yükselişini anlatırken Rothschildler’den daha zengin oluşunu da bizzat kendisi kızı Sara’ya şöyle aktarmaktadır. “11880’ler boyunca on milyon pudun [1 pud=40 funt (1 funt= yaklaşık 410 gr)= 16,38 kg] altına düşmeyen petrol üretimimiz, annenle evlendiğimiz yıl otuz iki milyon pudu aştı. Bu miktar, Bakü’deki toplam petrol üretiminin yaklaşık onda biriydi; Polonyalı Rılskileri, İsveçli Nobelleri, Yahudi Rothschildları, Manteşev ve Lianozov’un şirketlerini geride bıraktık. Sadece petrol şirketimizin değeri yirmi milyon rubleye ulaştı. Sayıları altıya çıkan gemilerimiz ve demiryolu vagon tankı parkımızla petrol taşımacılığında Nobellerin arkasından ikinci sıraya yükseldik. Petrolden iyi kazansam da ticareti ihmal etmedim. Birinci Lonca Ticaret Sertifikasını aldıktan sonra gıda, tarım ve balık endüstrisine, elektrik enerjisi ve bankacılığa yatırım yaptım, çok geniş orman alanları kiralayıp kereste işine girdim, büyük mülkler inşa ettim.” (s.123) Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in bunca zenginliğe rağmen servetini kaybetmesinin sebebi ticaretteki başarısızlığı değildir. O 19.yüzyılın hem Osmanlı hem de Azerbaycan Türk devletlerinin dünya siyasetinde etkisiz kalmaları dolayısıyla savunmasız kalan Türk sermayedarının servetine Rus komünistlerinin çökmesi dolayısıyla servetini kaybetmiştir. Osmanlı ve Azerbaycan Türk devletlerinin siyasi ve askeri başarısızlıkları yanında Türk olmasının da bunda etkisi vardır.
Komünistlerin Azerbaycanı işgal etmesinden sonra yaşamasına müsaade ettikleri bağ evine bütün ailesiyle birlikte yerleşen Hacı Zeynelabidin Tağıyev işyerlerini ve işini de kaybetmenin vermiş olduğu boşluktan dolayı aile fertleriyle özellikle de kızı Sara ile sohbet ederek geçirdiği günlerinde kızlarının onun nasıl zengin olduğuna dair hayat hikâyesi ile anneleri Sona ile nasıl tanıştığı konularında merak ettikleri yanında başarısızlıklarını da anlatmaktadır. Günler böyle geçmişte yapılan kültürel hizmetler verdiği burslar ve çalışma hayatındaki inişler çıkışları ailecek anmakla geçerken yine kendisinin burs vererek okumasını sağladığı komünist Nerimanov ile Bünyadzade Dadaşov yeni Bolşevik Rus hükümetinde yer almışlardır. Buradan da anlaşılmaktadır ki Hacı Zeynelabidin Tağıyev sadece kendi fikrinde olanlara değil okumaya yetenekli olan herkese burs vermiştir. Hatta hem burs verip okuttuğu hem iş verdiği Behbudov (s.147) Tağıyev ailesine ihanet etmiş, daha sonra da şikâyetçi olarak Türk düşmanlarına ve Ermenilere Hacı Zeynelabidin Tağıyev aleyhinde kullanacakları malzeme sağlamıştır.
Halk Eğitim Komiseri olan Bünyadzade Dadaşov bir gün komünist hükümetin el koyduğu Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in makam otomobiliyle evine kadar gelmiş ve görüşmek istemiş, bu görüşmede de Hacı Zeynelabidin Tağıyev’e dah önce yaptırmış olduğu ve komünist devrim sırasında yakılmış olan tiyatrosunu Nerimanov ile Dadaşov birlikte onarmaya karar verdiklerini (s.157) söyleyince mutlu olmuş, sevinçle her hususta yardımcı olacağını ifade etmiştir.
Batılı Emperyalist ülkelere karşı Enver Paşa’yı bir silah olarak kullanmak isteyen Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Lenin Doğu Halkları Kurultayı çerçevesinde Azerbaycan Bakü’ye gelen Enver Paşa’nın her geçen gün halk nezdinde itibarını artmasından da endişelenmiyor değildir. Bu endişeler Lenin’e Enver Paşa’ya bir suikast tertiplemesine sebep olmuş, Enver Paşa’yı takip eden ÇEKA hafiyelerinden ayarladıkları bir Çekist tetikçi Reissic Oteline girerken silahlı saldırıda bulunmuş, saldırıdan kurtulan Enver Paşa’nın itibarı delegeler gözünde bir kat daha artmış, itibarına itibar katmıştır. “[Daha önceleri] Berlin’den Moskova’ya geçmek isterken tam dört kez uçak kazası geçirip sağ kalan [Enver] Paşa’nın uğradığı [bu] suikasttan yara almadan kurtulması ilahi mesaj olarak yorumlanıyor, Enver Paşa efsanesi büyüdükçe büyüyordu.” (s.167-168) Her ne kadar Batlılara karşı planlarında Enver Paşa’dan yararlanmayı düşünse de Rusya kendi hesaplarının dışında ve kendi menfaatleri aleyhinde bir durumun gelişmesine tahammül edemiyor, Enver Paşa’yı ortadan kaldırmayı planlıyor.
Halil Paşa’nın Bolşeviklerin yanında yer alıp Azerbaycan’da rejimin değişip yönetimin Bolşevik Askeri yönetime devri yönünde hareket etmesinden sonra Enver Paşa’da Lenin ile hareket ederek batılılara karşı Bolşeviklerle irtibat kurması ve onların kuracağı ordu ile tekrar Anadolu’ya geçerek mücadele etme düşüncesi ile hareket etmesinin yanında Azerbaycan Türkleri için son bir olumsuzluk olacak olan Nahcivan’ın Bolşeviklerce ele geçirilmesinde Kazım Karabekir Paşa’nın da Bolşevikler lehine tavır alması (s.169)Türkiye Türklerinin Azerbaycan Türkleri nezdindeki itibarlarını sarmış olmakla birlikte Halil Paşa, Enver Paşa, Kazım Karabekir Paşa da Anadolu Türklüğünün yaşamış olduğu Batılı Devletlerin işgali karşısında Ruslar ile ittifakı kurtuluş için zaruri görmelerinden kaynaklandığı bilinmelidir. İstemeye istemeye de olsa, “Kendisine faydası olmayanın kardeşine hiçbir faydası dokunmaz” ilkesinden hareket etmek o günkü şartlar içinde akıllıca bir düşüncedir. Bolşeviklerin yağmalarına tepki gösteren Nahçıvan halkı bölgede bulunan [Osmanlı] Türk Müfrezesi’ni de Ermeni ve Bolşeviklerden sonra üçüncü derecede düşman saymasına yol açmış bu durumda Kazım Karabekir Paşa da bir Beyanname yayınlayarak “Azerbaycan kuvvetlerinin Nahçıvan’da kalmalarının caiz olmadığı, Bolşeviklerle çatışma çıkması halinde Türk Müfrezesi’nin Kızılların yanında yer alacağını açıklayınca” (s.170) durum tamamen Rusların lehine dönmüştür.
Hayati Tek Anadolu Türklüğü ile Azerbaycan Türklüğü arasında imkânsızlıklardan dolayı yaşanmış bir takım zıtlıklardan, birbirinin aleyhine oluşmuş davranışlardan bahsetmek zorunda kalsa da daha sonra roman kahramanlarının ağzından bu davranış ve zıtlıkların gerekçelerini yorumlayarak Türk dünyasının kardeşliğine zarar vermeden olayları izaha çalışmaktadır. Nitekim iki Türk devleti Osmanlı ve Azerbaycan arasında Bolşeviklere karşı yardım bekleyen Azerbaycan ve Nahçıvan’daHalil Paşa, Enver Paşa, Kazım Karabekir Paşa^nın takip ettikleri yol dolayısıyla meydana gelen olumsuzlukların sebeplerini açıklayacak bilgiyiHacı Zeynelabidin Tağıyev’in ağzından “Payitahtı ve toprakları işgal altında bulunan Türkiye’nin kendi kurtuluş mücadelesine öncelik vermesi, yurduna çöreklenen kuvvetleri Sovyetlerden daha tehlikeli görmesi makul karşılanabilir. Eğer bir ülke toprakları güçlü ordular tarafından istila edilir ve anlaşmayla el değiştirirse bu kalıcıdır. Tehdit altındaki Osmanlı’nın zoraki imzaladığı Sevr’i tanımayan direnişçilerin başarısı bundan dolayı çok önemli. Ortada belirsiz bir durum var. İnşallah verdikleri mücadeleyi kazanıp uluslararası bir antlaşma ile ülkenin statüsünü kalıcı şekilde belirleyebilirler. Asırlık esaretimiz sırasında umut kapımız İstanbul’du, vsrsın bundan sonra Ankara olsun. Yeter ki olsun.” (s.171) ifadeleriyle ortaya koymuş ve okuyucuya Türkiye’nin de bir açmazda olduğu bilgisini vermiştir.
Eğitimsiz gençlerin işsiz kaldığını, Rus resmi dairelerinde eğitimli Ermeni ve Gürcülerin çalıştığı konularını işlemek halkı eğitime teşvik etmek için Tercüman gazetesinden önce Türkçe yayınlanan ilk gazete Ekinci Hasan Bey Zerdabi tarafından Azerbaycan Türkçesi ile çıkarıldı. Ekinci gazetesi dört yüz aboneye ulaşmıştı (s.193).
Rusça eğitim veren Gori Muallim Semineryasının Azerbaycan şubesinde okusunlar diye Sultan Mecid Ganizade tarafından götürülen iki çocuk okula giriş sınavını kazanır ancak okulun masraflarını karşılayacak paraları olmadığı için okula alınmayınca Hacı Zeynelabidin Tağıyev’e telgraf çekip çocukların kayıt paralarını karşılamsını ister. Bunun üzerine Hacı Zeynelabidin Tağıyev iki Türk çocuğunun okuya bilmesi için “dört Müslüman, iki Ermeni ve iki Gürcü öğrencinin bütün harçlarını ödeyeceğini taahhüt edince Azerbaycanlı çocukları kabul etme nezaketini göstermişti mektep müdürü!” (s.196) Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in bu yardımı yapmasının ardındaki düşünce ve maksadı “İki çocuk meslesi değil ….. milletimizin aydınlanması söz konusu. Ruslaştırma siyasetinin etrafımıza ördüğü duvarları aşabilmemiz okumuş çocuklarımızın çoğalmasına bağlıydı.” (s.196) gibi yüksek bir milli şuur vardı. Bir zengin olarak milletin tamamını ve dil ve kültürünü düşünen bir şuur. Sadece ben çocuklarımı kurtarayım demeyen bir milli şuur.
Hayati Tek bu “Tağıyev, Asilzadenin Ötesinde” romanının kurgusunu Roman Kahramanı Hacı Zeynelabidin Tağıyev ağzından karşısındaki kızları Sara ve Süreyya ile yapılansohbet sırasında sorulan sorulara verilen cevaplar şeklinde sözlü bir anlatım olan hayat hikâyesini, Azerbaycan’ı, Azerbaycan Türlüğünün tarihinim ele alındığı “Tağıyev, Asilzadenin Ötesinde” bir belgesel roman olsa da birinci ağız olan roman kahramanı Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in ağzından anlatılan bir durum arz etmektedir. Bu da okuyucuya romanı geçmişte yaşanmış bir hayatı anlatan belgelerden müteşekkil olmaktan kurtarıp yaşayan bir kişinin hayat hikâyesini anlatan bir mahiyet kazandırıyor, şimdi anlatılıyormuş gibi bir canlılık katıyor.
Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in sağladığı burslar “İki yıllık bağımsızlık sürecinde şimdiki Bolşevik döneminde ülkeyi yöneten kadroların önemli kısmını onlar oluşturuyordu. Halihazırdaki Devrim Komitesi Başkanı ve Dışişleri Komiseri Neriman Nerimanov, Halk Eğitimi ve Devlet Kontrol Komiseri Dadaş Bünyadzade onlardandı. Milli Meclis’in ilk başkanı Mehmet Emin Resulzade, Parlemonto başkanı Dr. Hasan Bey ağayev, Başbakan Nesib Bey Yusufbeyli, cumhuriyet döneminde çeşitli bakanlıklarda bulunan Hudadad Bey Melik-Aslanov bur bağladığı öğrenciler arasındaydı. [Azerbaycan’daki] İttihadcıların başı Dr. Gara Bey Garabeyov’u unutmak ne mümkündü! Moskova Üniversitesi Tıp Fakültesin’deki eğitim giderlerini karşılamakla kalmamış, Şubat Devrimi sonrasında Kaspi’nin baş redaktörlüğüne getirmişti onu. Hacı Ahundov, Ağa Ahundov, Şahbaz Rüstembeyov ve Fethulla Bey Rüstembeyov gibi onlarca mühendis, doktor ve eğitimci, bürokraside görev yapan onlarca bürokratcabasıydı…” (s.225) Şimdilerde kendisini halk düşmanı ilan eden Bolşevikler de dahil her fikirden gence eğitim desteği vermiş olan Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in burs verdiği en çarpıcı üç örnek Resulzade milliyetçilerin lideriydi, Nemanov Bolşeviklerin lideri, Garabeyov ise İslamcıların diğer adıyla ittihatçıların lideri olarak öne çıkıyorlardı. Bunlardan Bolşevik olan Nerimanov “Bir millet özünü tanımayınca hukukunu düşünmez. Tanımak için de milli dil, milli mektep, milli matbuat, milli edebiyat lazımdır.”(s.226) diyerek milliyetçi yönünü ortaya koymaktadır.
Hayati Tek “Çok değil çeyrek asır öncesine kadar bu topraklarda hanlık ve mezhep asabiyeti vardı. Azerbaycanlılık bilinci meşrutiyet sonra ortaya çıktı ve hamdolsun hızla gelişti.” (s.260) ifadeleriyle bize anlatmak istediği Azerbaycan’da Türklük bilincinin oluşmadığı, herkesin inandığı mezhep ve kendilerini yönetenlere göre bir birlik bilinci geliştirdiğidir Bizim Türkiye’de zaman zaman Türk milleti bilincini parçalamak, yok etmek için Siyasal ümmetçilik ve halkların kardeşliği babından kullanılan “Türkiyelilik” kavramı ile “Azerbaycanlılık bilinci” kavramı kullanılış gayesi bakımından aynı anlama gelmemektedir. “Tek dil, tek, vatan, tek devlet düşüncesi yoktu öncesinde.”(s.260) ifadesi de Türkiye’de kullanılan ve Siyasal İslamcı ve Siyasal Ümmetçilerin Müslüman olan her etnik kökene dâhil insandan oluşan ve ulus ve millet bilincine dayanan değil de ‘etnisite salatası’ bir siyasi oluşumu kastettikleri yapıyı ifade etmek için kullanılmamıştır. Buradaki “Tek dil, tek vatan, tek devlet” ifadesi Azerbaycanda milliyetçi duyguların henüz gelişmediği zamanlarda ki dağını hali ve milli şuur yoksunluğunu ifade etmek için kullanılmıştır. Hâlbuki Türkiye’de kullanılan “Tek dil, tek vatan, tek devlet” ifadesi ile ne Türkçe dilinden, ne Türk kültüründen ne de Türk milletinden bahsedilmektedir. Tek vatan derken de Türklerin yaşadığı bir ülkeden değil Müslümanların yaşadığı bir ülkeden bahsedilmektedir. Tek devlet derken de dünyada bütün Müslümanların birleştiği ancak Türklerin bu birleşmede kurucu ve lider bir unsur olarak değil de “mevali” statüsünde yer alabileceği, kültür ve dilinin esamisinin okunmayacağı bir yapı kastedilmektedir. Hayati Tek’in kullandığı “Azerbaycanlılık bilinci” ve “Tek dil, tek, vatan, tek devlet” ifadeleri Türkiye’deki Türkiyelilik ve “Tek dil, tek vatan, tek devlet” kullanımlarıyla uzaktan yakından alakası yoktur.
Anadolu’da Kurtuluş Savaşı veren ekip aynı zamanda uluslararası destek bulmak ve silah temin etmek için Sovyetler ile anlaşma yolları ararken bu çabalar babından Moskova’ya gönderdiği Yusuf Kemal, Ali Fuad ve Rıza Nur’dan oluşan heyet yol üzerindeki Bakü’ye uğramış ve Nerimanov ile bir görüşme yapmışlardır. Görüşmede Rıza Nur’un Nerimanov’a samimiyetle sorduğu “Bolşeviklik nedir?” (s.282) sorusuna aldığı cevap “Bolşeviklik rezalet bize yaraşmaz. Biz Türk milletinin geleneklerine uygun şekilde yaşıyoruz ve yaşama gayretindeyiz.” (s.283) şeklindedir. Nermanov’un verdiği bu cevaptan anlıyoruz ki Nerimanov Lenin gibi dünyaya ve özellikle de Türkiye’ye komünizm ihraç etmek derdinde değildir. Belki sadece Azerbaycan Türklüğünün kurtuluşu için bir araç olarak görmektedir ki Nerimanov’un hali “Denize düşen yılana sarılır” misal bir durum arz etmektedir.
Yusuf Kemal, Ali Fuad ve Rıza Nur heyetinin yapmış olduğu Moskova ziyareti ve bu görüşmeler neticesinde varılan mutabakat gereği imzalan Moskova Antlaşması ile Rusya Türkiye’ye on milyon altın ruble mali ve askeri yardım yapma sözü vermiş, Nerimanov’da Türkiye’ye düzenli petrol göndermeye başlamıştır (s.283). Rusların vermeyi taahhüt ettiği bu on milyon altın ruble yardımın kaynağı Buhara Sovyet Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu’nun Türkiye’ye gönderilmek üzere Lenin’e teslim ettiği on bir milyon altın rubledir (s.284). Ayrıca Mustafa Kemal Nerimanov’dan borç para istemesi üzerine “Paşam, Türk milletinde bir anane vardır., kardeş kardeşe borç vermez; kardeş, her durumda kardeşin elinden tutar. Biz kardeşiz, her zaman elinizden tutacağız, her zaman ve her şartta birbirimizin elinden tutacağız ve tutmaya devam edeceğiz.” (s.284) diyerek haber göndermiş ve Lenin nezdinde girişimlerde bulunarak 5 yüz kilo altın ve 30 vagon mazot, 2 vagon benzin, 8 vagon gaz yağı gönderilmesini sağlamıştır (s.284).
Komünistlerin bütün itibarsızlaştırmasına rağmen milletinin gönlünde taht kurduğu gibi farklı milletlerden insanların da sevgisini kazanmış olan Hacı Zeynalabidin Tağıyev’in öldüğünü 3 Eylül 1924 tarihli ‘Kommunist’ ve ‘Babinski Raboçi’ gazeteleri ilan ediyordu. İlanda duyurulduğu tarihte cenaze törenine Türklerin yanı sıra başka milletlerden komünist rejime rağmen kalabalık bir topluluk katılmış, Hacı Zeynalabidin Tağıyev’e minnetle son görevlerini yapmışlardır.
Hayati Tek bu “Tağıyev, Asilzadenin Ötesinde” Azerbaycan milli burjuvazi kahramanı Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in şahsında Azerbaycan tarihi, Azerbaycan basın yayın, sanat, edebiyat ve kültür tarihini anlatmakla kalmamış, Türk Dünyasının ortak kaderinden, aydınların her Türk yurdunu bir vatan görmeleri gereğinden, Enver Paşa vasıtasıyla Türkistan’dan ve Türkistan’ın dolayısıyla Doğu Türkistan’ın bağımsızlığından bahsederek Türk dünyasına ortak gaye olabilecek bir düşünce birliği işaret etmiştir. Turan düşüncesinin Balkanlardan Çin Sedti’ne bütün Türklüğün ortak rüyası, Kızılelması olduğunu işlemiştir. Hayati Tek bu “Tağıyev, Asilzadenin Ötesinde” romanıyla Türk dünyası Ortak edebiyat anlayışının ilk meyvelerini vermesini sebep ve vesile olmuştur.