BİR İDEALİZM DENEMESİ: ÜLKÜCÜLÜK!
Murat TAŞDAN
Platon’dan günümüze kadar gelen bir felsefe… Fikri mücadele hareketinin kimileri adına vahyi, kimileri içinse beyne saplanan bir düşünce kıymığı: İdealizm… Bizde kendini çok farklı ve özge bir mesel içinde bulacaktır; beklide olması gerektiği noktada: Mefkûre diyeceğimiz bir fail… Türk entelijensiyası çerçevesinde İdealizm; felsefi değil, siyasal bir kavram bağılını ifade etmeye dönüşür. O sebep idealizm bizde mefkûreleşen, ülkücü formda tefekkürleşen Türk tipi anlaktır. Siyasal ideolojik dünyaya kapısını aralayarak mevhum hayatımıza merhaba demiştir…
İdealizm; Gökalp sosyolojisinde tamamen mefkûre kavramına intisap eder. Farklı bir cenahta ise; feylesof Berkeley’de izahı bellidir; der ki: “Var olmak algılanmış olmaktır”. İdealizmin tatbiki bir saha bulmasıyla iş kavramdan edime dönecektir; İdealist bu işin militanıdır, varoluşunu gerçekleştirmekle sorumludur o zaman… Salt bilinen ve görünenden ibaret maddeci idealizmle cebelleşme hali… Bu safhada Ülkücü kimlik devrededir: mefkûresi adına düzene muhalif olmak onun görevidir. İsyan ve itiraz; idrak hattında biricik kıymeti Ülküsü ve erdem noktasında namusudur. Bizce; Berkeley ilhamıyla yaklaşırsak İdealist=Ülkücü; “varolma” durumunu biteviye (sistem-düzen) karşıtlığıyla ortaya koyacaktır. Ülkücü bu karşıtlık anaforunda algılanmak adına mefkûre ile kalmaya çalışandır; çünkü kendini var eden ve anlamlandıran soyut gerçeklik ruhunda kodlanmıştır.
(NOT:12 Eylül öncesi kendisini Ülkücü olarak ifade eden aydınların tecrübe ve dramları hakkında bilimsel analiz bu pencereden bakılarak değerlendirilir ve eser haline gelirse fevkalade kıymete haiz olur. )
Felsefeden neşet eden İdealizm bizim fikir (İzm) dünyamızın adeta Nuh tufanı… Ancak felsefeden ziyade mutlak anlamamız gereken, Türk idealizmi; yani Türk Ülkücüleri… Metafizik dünya ile maddeciliğin boğuşmasında sıkışan idealizm polemiğinden vareste, Ülkücülük… Bu mevhumu nerde aranmalı?!. Aziz Anselmus’un Tanrıyı kanıtlama uğraşı; İbn-i Arabî’nin vahdet-i vücut anlayışına kadar açılan bir yelpazenin felsefi vahasından yer bulma uğraşında olmadan.. çünkü yeni ve farklı bir ahvalin içindedir o.. ahval ise; aksiyondur. Biz “Türk İdealizmi” için neyi referanslamalıyız?!.
“Türkiye’de idealizm (ülkücülük) kavramı, felsefi (idealizm) tartışmalarından azat sosyal ve siyasi içeriğe dönüktür” tespitinde haklılık görünmekte… Yukarda zikretmeye çalıştığımız gibi Gökalp Sosyolojisi ile (İdealizm) çok farklı bir kavrama bürünmüştür. Ziya GÖKALP sadece Türk sosyolojisinin babası değil, aynı zamanda Türk Mefkûreciliğinin babası sayılamaz mı?!. Esasen tam burada “Romantik İdealizm mi? Akılcı İdealizm mi? gibi polemikleri hatırlatmak gereklidir; çünkü tanımlamalar çatallaşmaktadır… Bilimsel nesnelliğin ve tarihi izdüşümlerin yoğurduğu akılcı idealizm; Ulus-Devlet sürecinde sübuta ermiş bir orijinaliteye sahip… Türkiye Cumhuriyeti gerçeği bu alaşımların ortaya çıkardığı aksiyoner, idealist ve Ülkücü gerçekliktir. İddia sahiplerince anlıyoruz ki; esasen Türk devrimi ya da Kemalizm denilen olgular bu karakterde okunabilir… Diğer çatallaşmanın muhatabı olan kurum ve kurama bakılınca şu retorik malumdur: “Fakat MHP ve Ülkücü Bozkurtların yol başçılığında tevarüs eden aksiyom, romantik İdealizmin eşiğidir” eleştirilerine muhatap olmaktadır. Bu cenah için; Turancılık, 9 umde ile doktrine edilen manifesto ve Türk-İslam sentezli düşünce MHP ve Ülkücülük şahsında ciddi eleştirilere tabidir. 12 Eylül öncesi kendini reaksiyonda bir komünizm mücadele vazifesinde gören MHP’nin 1980 sonrasında şimdi alternatif bir varoluş kimliğini beyan etmesi beklenen ihtimal ya da cevaptır. MHP’den mümdemic idealist milliyetçiliğin parti içi mücadeleleri bitirip bu hususta neler söyleyeceği merak konusudur. Kimi Türkçülerin Kemalist ve Devrimci yaklaşımları ile Turancılık hedefinde yine MHP’ye ağır ithamda bulundukları vakadır. Siyasi mülahazada idealist bir yapının partileşmesine karşı çıkan Atsız ile bunu ömrünün sonuna kadar sürdüren Türkeş çizgisinde hangisi akılcı ya da kurgusal bir idealizm benimsemiştir?! Milliyetçi enteljansiya umarız buna cevap verecektir…
(Romantik) İdealizm adına Türk Ülkücülerinin rüçhan payına düşen emeği ve hakkı zikretmek lazım gelir. Atsız’ın BOZKURTAR romanını kim sevmez?!. İdealist olsun ya da olmasın; mütefekkirlerin dilinde ve literatüründe kaotik ve karmaşık bir İdealist-Ülkücülüğe temayül eden fikir vahasında yekpare bir dile rastlayamayız. Tarihin ve olguların vasatında pek çok üslup, düşünce ve teori, idealizmin tabula-rasasını doldurmuştur. İdeolojik ve siyasi öznede politik hareketler ve harekâtlar bu mülahazanın dışında kalırsa (MHP siyasi düzleminde oluşturulmak istenen Ülkücü-İdealist hiyerarşi ve tekdilci politik yaklaşım farklı değerlendirilmelidir) Türk İdealizmi kültürel ve akademik iklime sahiptir. Ya da şöyle ifadelendirsek: Disipline edilmeye çalışılan siyasi bir mücadele adına ve komünizm tehlikesinde MHP ve Türkeş çizgisi (içerde) fikri polemiğe müsaade etmeme gayretindedir. Sebebi anlaşılır ve makuldür; Türk İdealizmi pratik zeminde fikri düşmanlarıyla sıcak bir çatışma halindedir; düşman ise militarist komünizmdir.. ve bu düşmana karşı cephe açan Ülkücü-MHP anlayışı; eleştirel-kritik eden fraksiyonel bir Türk Ülkücülüğünü (mevzii) zaafa uğratacak yıkıcı bir muhalefet olarak telakki edecektir. Gayede öznelleşen, Türk’ü var etme ve ebet müddet kılma düsturunda Ülkücülük; tarihsel referanslarla mecrasında yürürken, doğal olarak felsefi polemiklerden ve entelektüel münazaralardan çok daha elzem ve ateşleyici bir mücadelenin aktörü olmuştur. Ancak; Türk Ülkücülüğü Atsız çizgisinden başlayarak, Necip Fazıl’ın Büyük Doğusuna ve Arvasi’nin Türk-İslam Ülkücülüğüne kadar bir alan yazılımının (literatür) kulvarındadır. Pekiyi; “Biz kimiz?!.” “Türkçü / Türk-İslam Ülkücüsü / Faşist”. Bu sorulara muhataplık öncelemeli mi?!. Yoksa sosyopolitik gerçeklik olan Türk idealizmi sentezlenmeli mi?!. Sorular ve ithamlara kağıt üzeri cevap verme mecburiyeti bizce olmamalıdır. Nasıl var olduğunuzu ispatlarsanız, nasıl algılandığınızı da göreceksinizdir. MHP ve Ülkücülerin politize bir Varoluş adına tarif kodeksi mevcuttur. Atsız; Türkeş, Dündar Taşer, Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Osman Turan, Kafesoğlu, Arvasi vs.. İşte bizce mesele burada; politik varoluş beraberinde politik algılanışı getirecektir. Saymadığımız pek çok mütefekkirin tefekküründe Ülkü ve tanzim edilmesi gereken düzen iddiası ve paradigmaları anlağımızda tortularıyla hala devem ediyor. Kabule şayan olmalıdır ki; 7000 senelik mazi ve ortada duran devasa kültür ve fikir, İdealist Türk Ülkücülüğünün farkındalığı için yeterlidir.
Bir taraftan ise; politik (tabulaşmış) kliklerin bazı itham ve iddiaları sürgit devam edecek gibi..: “Platon, Kant, Hegel, Fichte, Biruni, Harezmi, Gazali gibi feylesofların kısaca Türk Ülkücülüğü ile bir rabıtası yoktur; çıkış saikleri buna dayanmaz.. onlar cahil ve kültürsüz sarkık bıyıklılardır.”… Marksist bir söylemci için; “Ülkücüler sadece faşisttir, Amerikancıdır.”… İslamcı; “Ülkücüler ümmet düşmanı, günah olan asabiyetçi grubu ve namaz kılmayan slogan ve tekbir Müslümanlarıdır” diyecektir… İşçi haklarında güdük, sermaye ile ilişkisi olamayan, kültür-sanat dünyasında özürlü, kürt meselesinde hal çareleri ortaya koyamayan, mafya-matik, sokak ağzı ile holiganizim arasına sıkışmış tipolojiler hep Ülkücüler ya da MHP’liler olacaktır… Şimdi naif bir değerlendirme ile bu paragrafı bağlamalıyız: “Bir ön yargıyı ortadan kaldırmak, atomu parçalamaktan daha zordur.” Einstein.
Her nevi mugalata ve demagojiyi silkeleyip bir tarafa atma becerimiz varsa, şu gerçekliği görebiliriz: Mefkureci Ülkücüleri değerlendirmek ve irdelemek isteyen her kimse; onu ve dünya görüşünü özgül arkaiğinde, köklerinde ve mazisi ile beraber Türk Siyaset Tarihinin içinde bulabilir… Türk idealizminden pekâlâ bir Alman idealizmi gibi bahsedilebilir; ama nasıl?!: Orhun kitabelerinden, Türk-İslam Medeniyetinin doğuşu ve yaşayışından, Peyami Safa yahut Cemil Meriç gibi aydınların emeğine varıncaya kadar kodlanacak silsilede bunun işaret fişekleri mevcuttur.