Prof. Dr. İbrahim ÖZTEK
30 Mart 2013 günü Cağaloğlu Halk Eğitim merkezinde Aydınlar Ocağı Genel Merkezimizin düzenlemiş olduğu “Demokrasi, Milli Devlet ve Etnik Sorun” isimli açık oturum gerçekleştirildi. Oturum; Genel Başkan Prof. Dr. Mustafa ERKAL ve Eski Milletvekillerimizden Em. Büyükelçi Onur ÖYMEN tarafından yapılan son derece güncel, gerçekleri dile getiren, ülkemiz üzerinde oynanan oyunları vurgulayan, hakim güçlerin terör örgütlerinden çıkarları doğrultusunda nasıl yararlandıklarını ortaya koyan, komşularımızla aramızı açan ve Sonunda Türkiye’yi Türkiye olmaktan, Türk’ü de Türk olmaktan çıkaracak projelerini ortaya koyan açıklamalarda bulundular.
Dünün İngiliz oyunlarının, günümüzde AB ve ABD oyunlarına dönüştüğü, Hilal ve haç kavgasının 2000 li versiyonlarının oynandığı, Anadolu’da Hristiyanlığı ve haçı ayağa kaldırmak için büyük bir uğraş verildiği, Türk silahlı kuvvetlerinin, teröriste verilen örtülü destekle elinin kolunun bağlandığı, silahlı teröristin Türkiye’yi terk etse de İran, Irak ve Suriye’de idealleri doğrultusunda Türkiye aleyhine çalışmalarını sürdüreceklerini, Türkiye’nin Irak petrollerinden pay alabilme yollarının, araya sokulan bir Kürt devleti ile engelleme çalışmalarının POP’un esasını teşkil ettiği, Coğrafyamızda yeni yeni Yüzbaşı Noel’ler ve Lavrens’lerin at oynattığı, Türkiye İran ve Suriye topraklarının sonuçta birilerine peşkeş çekileceği anlatıldı.
Ülkemizde etnik taassubun zirve yapmış olması, yeni yeni etnisitelerin icadı ülke bütünlüğümüzü, milli birliğimizi ve sosyal dayanışmamızı kökünden yok edecek tuzaklardan başka bir şey olmadığı, Dönüştürme ve değişimin yalnızca % 5-7 marjinalin arzu ve isteklerine hizmet ettiği, aynı aileden bir evladın korucu diğerinin terörist olmasının son derece düşündürücü bir oyunun parçasına işaret ettiği, bunun etnik sorunla ilgili olmadığı, ülkemizde Kürt sorunu değil de, Kürtçülük sorununun olduğu dile getirildi.
Almanya, 50 devletten oluşmuş yüzden fazla milletten insanların yaşadığı Amerika, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerin insanları Alman, Amerikan, İngiliz, Fransız olurken ve anayasalarında bunun dışında hiçbir görüş ve düşünceye son derece katı kurallarla yer vermezken, Türk’ün neden Türkiye’li olması için gayret edildiğinin ne maksat taşıdığı anlatıldı. Onlar anayasalarına göre vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi milletinin bir parçası görürken, bunu çağdaşlık adına uygularken, Türkiye’nin etnik gruplardan oluşmuş bir milletler topluluğu imiş gibi gösterilmeye çalışılmasının kasıtlı olarak Türkiye’yi parçalamaya yönelik olduğu, Anayasanın bir takım dayatmalarla değiştirilemez maddelerine kast edildiği, bunu yapanların da şimdiki anayasa üzerine yemin eden TBMM bireylerinin olduğuı anlatıldı.
Özgürlük ve bağımsızlığımızın hakim güçler tarafından dejenerasyona uğratılarak, milli kimliğin aşındırılmaya çalışıldığı, fakat Türk halkının kandırılamayacağı, Türk kimliğinin zedelenmesinin mümkün olmadığı, Kıbrıs harekatı, Kardak olayları ve Apo nedeni ile Suriye’ye verilen ültimatomun her şeye rağmen Türk kimliğinin birer göstergesi olduğu vurgulandı.
Ülkemizde farklılıkların zenginliği şeklindeki modern etnik özellikler yerine, ayırıma götüren ilkel bir etnisitenin peşinde koşulduğu, demokrasinin etnik ırkçılıkla bağdaşmayacağı, etnik ırkçılığın başlı başına bölücülük olduğu belirtildi.
Prof. Dr. Mustafa ERKAL son olarak, Yapılan istatistiki araştırmalarda, son derece önemli bulguların yer aldığını, bu bulgulara göre Türk olsun Kürt olsun halkımızın Milli birlikten, Ayyıldızlı bayraktan, ülkemizin bütünlüğünden ve tek dilin öneminden yana olduğu görüşlerini ortaya koydu.
Büyükelçi Onur ÖYMEN, ATATÜRK’e ait şu cümlelerle konuşmasını tamamladı:
*Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki, yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilmiş olsun. Tarih böyle bir şey kaydetmemiştir.
*Bana insanlar üstünde bir doğuş atfetmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki tek fevkaladelik, Türk olarak dünyaya gelmemdir.
Hayatta yegane fahrim, servetim, Türklükten başka bir şey değildir.
*Bu memleket tarihte Türk’tü, halde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.