“Z” Planı Disiplini !..
Şükrü Alnıaçık
Çok tehlikeli bir sürece giriyoruz. Hayır, Suriye’yle çıkabilecek bir savaştan, PKK’lıların aramızda serbestçe dolaşmasından, liberal ahlaklılarla liberal ahlaksızlar arasındaki kültür farkının giderek kapanmasından bahsetmiyorum. Küresel ısınmanın etkisiyle buzulların erimesi, kutup ayılarının sıcaktan delirmesi, devrimcilerin metroda öpüşmesi, AK gençlerin onları sulaması da değil beni endişelendiren.
AKP’nin iktidara nasıl, hangi yöntemlerle geldiğini ve nasıl iktidarda kaldığını düşündükçe “nasıl iktidardan gideceği“nden derin kaygılar duymaya başlıyorum. 2007’de ve 2009’da pembe bir tabloda seçime gidebilmek için terör örgütüyle gizliden anlaşıp da 2010’da ve 2011’de PKK’nın devletin kapısında nara atmasına sebep olan siyasi hafif meşrepliğin nihai sırlarını merak ediyorum.
2012’de yasadışı çözüm süreçleri tasarlayan ve 2013’te Apo’ya miting yaptıran iktidar hırsının olası bir seçim kaybını önlemek için daha başka neler yapabileceğini düşünüyorum. Baykal’a yapılan kaset operasyonu 4. Yılına girerek neredeyse bir seçim dönemini tamamlıyor. MHP’ye yönelik komplonun siyasi faillerinin de 4 yıldan önce ortaya çıkması mümkün görünmüyor.
Balyoz’daki sahte CD’ler, Bill Gates’in dediği gibi Windows 2007’de olmayan yazı karakterleriyle “2003’te yazılmış resmi kriptolar…” Daha neler neler… AKP’nin 2. İktidar döneminde başlayan Ergenekon davasındaki tutukluluk süreleri neredeyse AKP’nin dördüncü seçim dönemine uzanıyor.
İktidara gelmek için dini ve mukadesatı, iktidarda kalmak için memleketin 90 yılda ürettiği bütün değerleri pazarlayan ve üzerinden siyasi rant elde eden bir siyasi anlayışın iktidarda kalabilmek için neler yapabileceğini iyi analiz etmek gerekiyor. Üstelik “Yüce Divanlık” suçlar işleyen AKP kadrolarının MİT, Yargı, Asker, Polis ve sivil bürokrasi üzerinde Stalin’i kıskandıracak bir hakimiyet kurumuş olduğunu da asla unutmamak lazım. AKP, bu gücü kaybetmemek için “yumuşak g” dahil alfabedeki bütün harfleri kullanabilecek bir ahlak anlayışıyla yönetiliyor.
MHP Genel Başkanının konuşmalarında satır aralarına değilse de duruşuna ve ses tonuna yansıyan “işler şirazesinden çıkabilir” mesajını biraz da bu yönden okumak gerekiyor. Yani henüz erken ama iş “sokak“la kalmayıp “siper“e doğru taşabilir.
Hani bazen 12 Eylül’ün olacağını bilseydik, Mamakları C-5’leri ve üzerine bu 35 yıllık bu çileyi yaşayacağımıza “15 Nisan 1978’de Ankara’ya girmişken keşke hiç çıkmasaydık” diye fikir yürüttüğümüz olur ara sıra… Bu da onun gibi bir şey işte! Bence şimdiden bir “Ze planı”mız olmalı…
1977’de beşyüz bin kişiyle Taksim’de toplanıp, zamansız ölümlerle eğlenen, siyaseti, üniversiteleri, mahalle aralarını, ve nihayet Anadolu dağlarını ütopya heyecanıyla kana bulayan Komünistlere on sene sonra Komünizmin çökeceğini anlatsak hiçbiri inanmazdı.
Komünizmin çökmesinden yirmi yıl sonra, işçisiz bir şçi partisinin, 55.000 elemanını kaybetmiş bir terör örgütü, 5000 kişiyle Türkiye Cumhuriyetini masaya oturtabiliyorsa, yani buna inanbiliyorsanız, en kötü ihtimali dikkate alan bir “Z Planı“nın gerekebileceğine de inanmalısınız.
Aklın yolu bir; “Z Planı“nın başlangıç bölümü şimdiden yazılabilir. “Ülkü Kardeşliği” başlığını taşıyabilir ve “Bir Ülkücü, başka bir Ülkücü hakkında 4 şahit ve yüksek mahkeme kararı olmadıkça suizan besleyemez” diye tamamlanabilir…
İlk maddede, “bırakalım nefsi – hevâi tartışmaları, Türk’ün Türk’ten başka dostu, Ülkücü’nün Ülkücüden başka yol arkadaşı yoktur.” Hükmü yer alabilir.
“Robot muyuz kardeşim?” modasına kapılmamalıyız. Kendi davasının robotu olmayanların, “global sermayenin kredi kartındaki çip“ten başka bir şey olamayacağını anlamalıyız… “Kahredici bir disiplinle” rakibi şaşırtmalı, şeytanı caydırmalı, düşmanı yıldırmalıyız. İdari tedbire gerek kalmadan düşmanın aramıza nifak sokarak bizi birbirimize düşürme umudunu boşa çıkarmalıyız.
Bir de “Allah rızası için” yazılanları “Allah rızası için” ihlasla okumalı, hemen “yazının neresi eksik olmuş neresi bana dokunmuş” diye kurcalama nefsaniyetinden vazgeçmeliyiz.
“Z Planı“nda, duygular ve “Toros dağlarındaki son çoban” tabii ki bulunmalı; ama ondan önce Bozkurtlar, 25 Mayıs Adana’sındaki gibi tek ses tek yürek olmalı. Bir yandan Çukurova kadar sakin, bir yandan Toros dağları kadar dik durmalı… Disiplinli sükuneti ve coşkun azametiyle düşmanı olduğu esenyurt escort yere mıhlamalı… “Barışta ter dökmeyen savaşta kan döker” misali Bozkurtlar, vakit çok geç olmadan vatanın her karış toprağını kutsal alın teriyle sulamalı…
Cilalı taş devrinden Uzay çağına, Mete Han’dan Başbuğa kadar iktidar gücünün yegâne fatih escort anahtarı “disiplin“dir. Aynı yöne ok atan Türkler, asla mağlup edilemezler.
Esad, en fazla % 25 taraftar bulabileceği Hatay’ı isterken, yüksek disiplinli askerimizin gücünü düşünürdük. Bu yüzden de “C’den fazla plan,” pek aklımıza gelmezdi.
Ermeniler Ağrı Dağını isterken Evlad-ı Hamidiye’ye, demografik yapıya bakar, güler geçerdik.
Oysa aynı gün Apocular Lazkiye’ye sulanıp da; Başbakan, sokakta yürüyemediği Reyhanlı’ya 10.000 polis ve 5.000 misafirle girince söylenecek söz kalmadı!.. Bulduk kendimizi alfabenin kurtköy escort sonunda; taktık kafayı “Z Planı“na… Kimbilir, fazla gamlıyız belki ama; “söz konusu vatan” olunca, “sözün bittiği yer” başta olmak üzere her şey…
“A’dan – Z’ye” planlı olmak zorunda!