BAHARAT ADALARI’NDA
KÜRESEL SÜREÇ VE ILIMLI İSLAM PROJESİ -3-
Yapacağınız Yardımın Cehenneme Kadar Yolu Var
A.B.D.’nin mali ve askeri yardımları kesmesi ile Sukarno “yapacağınız yardımın cehenneme kadar yolu var!” sözleri ile biten ünlü konuşmasını yapmış.
Endonezya’nın Birleşmiş Milletler’den (BM) Çekilmesi
Ocak 1965
Sukarno; Birleşmiş Milletler’i emperyalist ablukanın bir parçası olarak gördüğünü söyleyerek, ülkesinin Malezya’yı destekleyen Birleşmiş Milletler’den resmen çekildiğini ilan etmiş.
Murba Partisi’nin Kapatılması
Murba Partisi; 1948’de, Endonezya Komünist Partisi (PKI) içinde ortaya çıkan bir fikir ayrılığından doğmuş.
Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) iki liderinden biri olan Stalinist Musso işçi-köylü devrimini savunurken, Tan Malaka proleter devrimi savunmuş. Musso, önce Tan Malaka’yı hayalci olmakla eleştirmiş, daha sonra da O’na “Troçkist-Anarşist” suçlamasını yöneltmiş.
Sonuç olarak; Tan Malaka, Endonezya Komünist Partisi’nden (PKI) ayrılarak Murba Partisi’ni kurmuş.
Tan Malaka; 1948 sonlarında, Hollanda askeri birlikleri ile girdiği silahlı bir çatışmada yaralanmış, yakalanması ile de kurşuna dizilerek öldürülmüş. Bu nedenle bağımsızlık sonrasında ülkenin milli kahramanlarından biri olarak kabul edilmiş.
Parti, Tan Malaka’nın öldürülmesinden sonra dağılmış, Sukarni- Chairul Salih ve Adam Malik tarafından tekrar etkin bir siyasi güç haline getirilmeye çalışılmış.
İslam ile uzlaşan, SSCB’ne yakın bir görünüm sergilemiş.
Zaman, zaman Çin Halk Cumhuriyeti’ne yakın olmuş. Ancak; ne SSCB’nin, ne de Çin Halk Cumhuriyeti’nin güven duyduğu bir parti olmamış.
1958’de, kısmen de olsa Endonezya Cumhuriyeti Devrimci Hükümeti’ne destek vermiş.
Sukarno’nun “Güdümlü Demokrasi-Güdümlü Ekonomi” düşüncesini hararetle desteklemiş, O’nun SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti ile ilgili dış politikasında aktif rol almış.
İç politikada, Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) amansız rakibi ve O’nu dengeleyen bir unsur olmuş.
Bünyesinde Endonezya siyasetinde öne çıkan Chairul Salih, Sukarni ve Adam Malik gibi isimleri barındırmasına rağmen küçük bir parti olmaktan öteye gidememiş. Ancak; birbirine zıt aşırı düşünce ve eylemleri ile dikkati çekmiş, kitleleri peşinden sürüklemiş.
1964’te, Sukarno’ya Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) tasfiyesi amacı ile tek parti sistemini önermiş. Sukarno; buna sıcak bakmış ise de Milliyetçi tabanı ile İslamcı kesimden gelen tepkiler sonucu, bunu bir türlü uygulamaya koyamamış. Ancak; Ordu kanalı ile Endonezya Komünist Partisi (PKI) içinde örtülü bir operasyon yürütmüş.
Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) hükümet içinde yer almasına şiddetle karşı çıkmış. Giriştiği yoğun propaganda ve eylemler ile Ordu ve Sukarno karşıtlarını Sukarno aleyhine kışkırtmış.
Oluşan söz dalaşı ile gerçek amacı deşifre olmuş, Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) şimşeklerini üzerine çekmiş. Bu tepki ve Sukarno’nun güvenini kaybetmesi ile de kapatılmış.
1965 Karşı darbesi sonrasında; liderlerinden Sukarni müebbet hapse mahkûm olurken, Chairul Salih Çin Halk Cumhuriyeti ziyaretinden dönmediği için yargılanamamış, Adam Malik ise karşı darbe lideri Suharto hükümetinin dışişleri bakanı olmuş.
Ekonomik ve Mali Sıkıntı
A.B.D. ambargosu ile baş gösteren yedek parça sıkıntısı sanayi üretiminin düşmesine, kötü giden iklim kıtlığa, ödenmesi gereken borç taksitleri mali sıkıntıya, karşılıksız basılan para da yükselen enflasyona yol açmış.
SSCB’nin Desteğini Kesmesi
Sukarno; ülkede baş gösteren ekonomik ve mali sıkıntıya çare bulmak için SSCB’den 1 milyar dolarlık bir mali yardım talep etmiş ise de bu talebi reddedilmiş.
Sukarno’nun Çin Halk Cumhuriyeti Ziyareti
Pekin’e yaptığı ziyaret ile Güneydoğu Asya’da emperyalizme karşı bir Pekin-Cakarta İttifakı’nı önermiş
Devletçi Sosyalizm
Sukarno; ekonomik ve kültürel emperyalizm ile savaşta, “Güdümlü Demokrasi-Güdümlü Ekonomi” düşünce sistemi kapsamında, ciddi adımlar atmaya karar vermiş. Esas olarak Amerikan ve İngiliz şirketlerin tasfiyesini hedefleyen bu tedbirlere, mülkiyet ve özel teşebbüsü sınırladığı gerekçesi ile Teşkilat-ı Muhammediye veNahdatu’l-Ulema (Âlimler Dirilişi) karşı çıkmış.
PKI’nın Silahlı Milis Gücü Teklifi
Nisan 1965
Hükümet içinde yer alan Endonezya Komünist Partisi (PKI), işçi ve köylülerden oluşan silahlı bir milis gücün kurulmasını istemiş. Sukarno bu teklife sıcak bakmış ise de Savunma Bakanı Abdül Haris Nasution ile Genelkurmay Başkanı Ahmet Yani “bir ülkede iki ordu olmaz” sözü ile buna karşı çıkmış. Bu da Sukarno ile ordunun üst düzey komutanları arasında bir gerginliğin yaşanmasına neden olmuş.
Ortalığı Karıştıran Darbe Mektubu
Mayıs 1965
İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın, Endonezya Büyükelçiliği’ne hitaben yazdığı bir mektubun ele geçirildiği iddia edilmiş. Mektupta “Subandrio’nun A.B.D. ve İngiltere desteğinde bir darbe planladığı” yazılı imiş.
Mektup; Endonezya kamu oyunda bir sansasyon yaratmış ise de bunu bir ajitasyon olarak kabul eden Sukarno tarafından fazlaca dikkate alınmamış.
Sukarno’nun Bağımsızlık Günü Konuşması
Ağustos 1965
Sukarno; bağımsızlık günü nedeniyle yaptığı konuşmada, “Endonezya Komünist Partisi’nin, işçi ve köylülerden oluşan silahlı bir milis gücü kurmasına destek vereceğini” söylemiş.
Neden?
Sukarno; Ordu ile Milliyetçiler ve İslamcıların, Endonezya Komünist Partisi (PKI) ile de SSCB ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin desteğini almış. Ordu ile Komünistleri dengelemiş.
A.B.D.’ne meydan okumadan sonra bunun karşılıksız kalmayacağını biliyordu.
Ordunun üst düzey komutanları ile “Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) silahlı milis gücü kurması” konusunda bir fikir ayrılığı yaşamasına rağmen bunların organize edeceği askeri bir darbeyi beklemiyordu. Ancak; Ordu içinde kendisine karşı her an harekete geçecek grupların varlığını biliyor ve bundan endişe duyuyordu.
Endonezya Komünist Partisi (PKI), 3 milyon üyesi ile dünyanın üçüncü büyük komünist partisi özelliğinde ise de, partinin her hareketinden haberdardı, parti içinde milliyetçi düşünceden gelen sağlam dostları vardı.
Partinin işçi ve köylülerden oluşan silahlı milis gücü kurması ise Ordunun darbe yapmasını engelleyebilir, A.B.D.’nin de bundan vazgeçmesini sağlayabilirdi.
Komplo Kokan Darbe ve Karşı Darbe
30 Eylül 1965
Korgeneral Suharto; alerji tedavisi gören üç yaşındaki oğlunu ziyaret etmek için gittiği hastanede, “geçmiş olsun” amacı ile gelen 30 Eylül Hareketi liderleri arasında yer alan aile dostu Albay Abdül Latif ile karşılaşmış, aralarında kısa süren bir konuşma geçmiş.
1 Ekim 1965
Saat: 3.15
Yedi timden oluşan bir askeri özel harekât birliği, eş zamanlı olarak içinde savunma bakanı-genelkurmay başkanı, iki kuvvet komutanı ile üç üst düzey komutanın da bulunduğu yedi ayrı eve bir baskın düzenlemiş.
Yüksek Komuta Merkezi’nin altı üst düzey komutanı ile Stratejik Yedek Kuvvetler Komutanı Korgeneral Suharto bu baskının dışında tutulmuş.
Baskın sırasında çıkan çatışmada, Genelkurmay Başkanı Ahmet Yani ile iki üst düzey komutan öldürülmüş, kaçırılan üç üst düzey komutan ise götürüldüğü Halim Hava Üssü’nde kurşuna dizilerek öldürülmüş.
Savunma Bakanı Abdül Haris Nasution, çıkan çatışmada 5 yaşındaki kızı ile emir subayını kaybetmiş, zar zor Irak Büyükelçiliği’ne sığınarak hayatını kurtarmış.
Saat; 4.00
Hava Kuvvetleri Komutanı Ömer Dhani, Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) üç eş başkanından biri olan Aidit ile birlikte Halim Hava Üssü’ne gelmiş.
Aidit’in geliş sebebi nedir?
Komünistler, Endonezya Komünist Partisi (PKI) merkez komitesinin bir darbe kararı olmadığını söylüyorlar. Ayrıca Aidit, komünistler içinde Sukarno’ya yakın bir isim. Bunun için de neden geldiği veya getirildiği bir tartışma konusu. Ağırlıklı görüş ise darbeye komünistlerin adının karıştırılması ile ilgili. Ancak; bunun, bugün bile açık bir cevabı yok.
Saat: 5.00
Askeri özel harekât birliğine bağlı 2000 civarındaki asker, Cakarta şehir meydanının Endonezya Radyo İstasyonu tarafında, Stratejik Yedek Kuvvetler Komutanlığı karşısında konuşlanmış.
Darbeyi yapanlar, her ne hikmetse radyo ve haberleşme gibi önemli stratejik tesislere el koymamış, Stratejik Yedek Kuvvetler Komutanı Korgeneral Suharto’yu dikkate almamış!
Saat: 5.30
Korgeneral Suharto komşusu tarafından uyandırılmış, komşusu “generallerin kaçırıldığını, dışarıda olağanüstü bir durumun var olduğunu” söylemiş.
Stratejik Yedek Kuvvetler Komutanlığı’na gelen Suharto, emniyet genel müdürü ve tüm birlik komutanları ile temasa geçmeye çalışmış, karşı bir harekât için de birliğini seferber etmiş.
Saat; 7.00
Endonezya Radyosu’nun sabah haberlerinde; Yarbay Untung imzalı bir bildiri okunmuş. Bu bildiride Yarbay Untung “ Merkezi İstihbarat Teşkilatı’ndan alınan bir duyuma göre; generallerin A.B.D. desteğinde Sukarno’ya karşı bir darbe teşebbüsünün bulunduğunu, bunu önlemek için de askeri tedbirlerin alındığını, Sukarno’nun ise koruma altında olduğunu” belirtmiş.
Daha sonra yayınlanan bir bildiride ise “hükümetin düştüğü, duruma Endonezya Devrimci Konseyi’nin el koyduğu” bildirilirken, 45 kişilik konsey üyesinin tek, tek ismine yer verilmiş. Ancak; bu bildirinin, kimin tarafından yayına verildiği ise anlaşılamamış.
Saat: 8.00
Yarbay Untung, Halim Hava Üssü’ne gitmek üzere Cakarta şehir meydanından ayrılmış.
Saat; 9.00
Korgeneral Suharto; Stratejik Yedek Kuvvetler Komutanlığı karşısında konuşlanmış Endonezya Devrimci Konseyi’ne bağlı askeri özel harekât birliğini bir çatışmaya meydan vermeden ikna etmiş, onların kışlaya dönmesini sağlamış.
Radyodan, Suharto imzası ile “Sukarno’nun koruma altında olduğu ve sükûnetin sağlandığı” haberi verilmiş.
Irak Büyükelçiliği’ne sığınan Savunma Bakanı Abdül Haris Nasution sığındığı elçilikten ayrılarak Suharto’nun yanına gelmiş, birlikte Sukarno’ya gitmişler. Böylelikle yeni genelkurmay başkanı ataması yapılırken, Suharto’da karşı darbenin başına getirilmiş.
Saat; 12.00
Radyodan, Suharto’nun nerdeyse ültimatomu çağrıştıran bir bildirisi okunmuş. Bildiride “ Endonezya Devrimci Konseyi’ne bağlı askerlerin kayıtsız şartsız derhal teslim olması istenirken, aksi halde Sukarno’dan alınan yetkiye dayanılarak güç kullanılacağı” bildirilmiş.
2 Ekim 1965
Korgeneral Suharto’ya bağlı birlikler, kısa süren bir çatışma sonunda Halim Hava Üssü’nü ele geçirmiş, Endonezya Hava Kuvvetleri Komutanı Ömer Dhani ile Borneo Komutanı Tuğgeneral Supardjo tutuklanmış, Yarbay Untung ve Aidit ise çatışma sırasında üssü terk etmiş.
3 Ekim 1965
Kaçırılarak kurşuna dizilen üç üst düzey komutanın cesedi Halim Hava Üssü’ndeki bir kuyuda bulunmuş.
5 Ekim 1965
Öldürülen altı üst düzey komutan, düzenlenen bir devlet töreni ile defnedilmiş. Törende Suharto, kısa bir konuşma yaparak “Olanlardan Komünistleri suçlamış, bunun cezasız kalmayacağını” söylemiş.
6 Ekim 1965
Teşkilat-ı Muhammediye ve Nahdatu’l-Ulema (Âlimler Dirilişi), halkı komünistlere karşı cihada çağırmış.
Askeri Operasyonun Komünist Avına Dönüşmesi
Askerin; 30 Eylül Hareketi üyelerine yönelik olarak Orta Cava’da başlattığı operasyon, Teşkilat-ı Muhammediye ve Nahdatu’l-Ulema’ya (Âlimler Dirilişi) mensup silahlı milisler ile mafya ve aşiret çetelerinin katılımı sonucu çığırından çıkmış. Bu nedenle de komünistlerin güçlü olduğu Orta Cava ve Bali’de katliama dönüşen kanlı olaylar yaşanmış.
Sonuç olarak; Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) merkez komitesinde yer alan Aidit-Lukman-Nyoto ile 30 Eylül Hareketi mensubu iki albay öldürülmüş, darbe lideri Yarbay Untung ve arkadaşları yakalanmış, sayısı tam olarak bilinmemekle beraber en az 500.000 kişi hayatını kaybetmiş, 1.500.000 kişi de tutuklanmış.
Tabii ki bu karmaşada, sadece komünistler değil, bunun yanı sıra birçok yabancı-Çinli azınlık ve komünist olduğu iddiası ile bölgede sözü geçen kişiler de yaşamını yitirmiş.
Bir Taşla İki Kuş Vurmak
Yarbay Untung; çıkarıldığı mahkemede, “30 Eylül Hareketi lideri olmak, Sukarno’yu devirmek ve Komünist bir yönetim kurmak için komite oluşturmak” iddiası ile suçlanmış, idamı istenmiş.
Buna karşılık; Yarbay Untung, ” Komünist olmadığını, amacının A.B.D. destekli bir generaller darbesini önlemek olduğunu, Sukarno’yu da bir idol olarak kabul ettiğini” ısrarla söylemiş.
Sanıklardan Albay Abdül Latif ise; “ 30 Eylül günü, hastanede birlikte görüldüğü Suharto’ya kendilerine katılıp, katılmayacağını sorduğunu, tarafsız kalacağı cevabı ile karşılaştığını, darbe gecesi de evine giderek öldürülen üst düzey komutanlar hakkında O’na bilgi verdiğini, A.B.D. destekli generaller darbesi duyumunu ise O’nun istihbarat subayı Ali Murtopo’dan aldıklarını” belirtmiş.
Suharto ile 30 Eylül Hareketi mensupları arasında yakın bir bağın olması ise darbeyi ilginç kılmış.
Öyle ki darbe lideri olmakla suçlanan Yarbay Untung ile bu hareket içinde yer alan Albay Abdül Latif “Suharto’nun” aile çevresi, Borneo Komutanı Tuğgeneral Supardjo-Albay Süleyman-Binbaşı Osman eski mesai arkadaşları, darbeye katılan askeri özel birlikler de daha önce komutasını yaptığı birlikler.
Darbeci subayların, öldürülen üst düzey komutanlar ile arasının iyi olmaması da diğer bir ayrıntı.
Hal böyle olunca; kazanan, komplo kuranlar ile kıyıda köşede fırsatı kollayan üçüncü bir grup olmuş.
Abdül Haris Nasution’un İstifa Etmeyi Reddetmesi
Suharto, Savunma BakanıAbdül Haris Nasution’un istifa etmesini istemiş. Savunma BakanıAbdül Haris Nasution ise “istifa etmeyi düşünmediğini” söylemiş.
Öğrenci Gösterileri
Ocak 1966
Endonezya Öğrenciler Eylem Forumu-Endonezya Gençlik ve Öğrenci Eylem Cephesi, enflasyonun önlenmesi ve Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) dağıtılması talebi ile bir yürüyüş düzenlemiş.
Enflasyonun önlenmesi ve Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) dağıtılması talebi ile başlayan öğrenci gösterileri, daha sonra Sukarno karşıtı bir eyleme dönüşmüş.
Şubat 1966
Endonezya Başkanlık Sarayı’na yürüyen öğrenciler, saray muhafızları ile çatışmaya girerken iki öğrenci de hayatını kaybetmiş.
Mart 1966
Öğrenciler, hükümet toplantısının yapıldığı başkanlık sarayını kuşatmış. Sukarno, helikopter ile buradan ayrılmak zorunda kalmış.
Suharto’nun Olağanüstü Yetkilere Sahip Olması
Sukarno helikopter ile götürüldüğü yerde, Suharto ve iki yardımcısı tarafından karşılanmış, baskı sonucu da Suharto’ya olağanüstü yetkiler veren bir belgeyi imzalamak zorunda kalmış.
Suharto; bu yetkiye dayanarak Sukarno’ya bağlı tüm aydın, sivil-askeri bürokrat ile siyasilerin tasfiyesine girişmiş.
Komünist ya da komünist sempatizanı olmakla suçlanan 15 bakan tutuklanmış, polis teşkilatı ile kuvvet komutanlıklarına da Suharto’ya bağlı kişiler atanmış.
Suharto’nun Geçici Devlet Başkanı Olması
Şubat 1967
Devlet yönetiminde hiçbir ağırlığı kalmayan Sukarno, sağlık gerekçesi ile Halk Danışma Meclisi tarafından görevden alınmayı beklemeksizin istifa etmiş. Halk Danışma Meclisi kararı ile de Suharto geçici devlet başkanlığına getirilmiş.
Sukarno ve Sukarno Yanlılarının Yargılanması
Suharto’nun geçici devlet başkanı olması ile Sukarno ve Sukarno yanlıları hakkında “kötü yönetim, 30 Eylül Hareketi’ne hoşgörü göstermek, daha da ileri gidilerek darbeye destek vermek” iddiası ile bir dava açılmış, sanıkların idamdan çeşitli ağırlaştırılmış hapse kadar bir cezaya çarptırılması istenmiş.
Yargılamada Sukarno’nun aile yaşamı sık, sık gündeme getirilmiş, hakkında rencide edici sözler sarf edilmiş.
İki Ayrı Davanın Birleştirilmesi
Yarbay Untung ve arkadaşları ile ilgili olarak açılan davaya, Sukarno yanlıları da dâhil edilmiş, darbeden sorumlu tutulmuş.
Davanın Sonucu
30 Eylül Hareketi lideri Yarbay Untung idama, arkadaşları ise idamdan başlamak üzere çeşitli ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılmış, haliyle bundan Sukarno yanlıları da nasibini almış.
Sukarno; 1970’de, göz hapsinde tutulduğu Cakarta’daki evinde vefat etmiş.
Sukarnoizm’in Sonu
Sukarnoizm; Suharto’nun geçici devlet başkanı olduğu Mart 1966’dan 1970’li yılların sonuna kadar yasaklanmış.
Sukarnoizm
Sukarno; tüm Doğu Hint Adaları üzerinde, din ve dil temeline dayalı olarak tek millet ile tek devleti inşa etmeyi, anayasada açık bir şekilde belirtilmemesine rağmen laiklik ile tüm toplumu bir çatı altında toplamayı, antlaşma ile kapitalist ekonomiyi kabul etmiş görünüyor ise de zaman içinde devletçi sosyalizme geçerek Hollandalı-Hıristiyan-Çinli azınlığın ekonomik tahakkümüne son vermeyi düşünüyordu.
Bunun yanı sıraKonfederal da olsa, bugünkü Endonezya-Malezya-Singapur-Brunei Sultanlığı-Doğu Timor ve Yeni Gine’nin batısını içine alan, sınırları kuzeyden güneye Kıta Asya’dan Avustralya’ya uzanan bir coğrafyada Büyük Endonezya’yı kurmayı hedefliyordu.
Neden?
O’na göre; “bölgede bir bütünlük sağlamadan, ekonomik ve siyasi açıdan bağımsız olmak” mümkün değildi. Çünkü bölge hem stratejik bir alanda bulunuyor, hem de zengin doğal kaynaklara sahipti.
17.508 adadan oluşan,üç yüz farklı etnik grubun bulunduğu, iki yüz elli kadar birbirinden ayırt edilebilir dilin konuşulduğu bir ülkede, bugün halkın % 85’i resmi dil olan Bahasa’yı konuşabiliyorsa bunu Sukarno’ya borçludur.
Endonezya coğrafyasında, tek devlet ile tek milleti inşa etmiş.
Çokuluslu Şirketler-Hollandalılar-Hıristiyan ve Çinli azınlığın ekonomik egemenliğine son vermiş.
Endonezya’yı ekonomik ve siyasi açıdan bağımsız kılmış.
Hayalperest mi?
Aksine ihtiyatlı, 1945’te “bağımsızlık erken” dediğinde, pasif olmakla suçlanmış, ancak bağımsızlık ilanı sonrasında vuku bulan kanlı olaylar, O’nu haklı çıkarmış.
Önce bir fikir ortaya atmak, tepkileri ölçmek, zaman ve şartlar elverdiğinde bunu uygulamaya koymak, işler kızışınca da yeni çözümler getirmek, O’nun metodu olmuş.
Nerede hata yaptı?
Komünistlerin Çin Hindi’nde güçlenmesi ile içinde bulunduğu coğrafyanın A.B.D. için vazgeçilmez bir hale geldiğini göremedi.
SSCB’nin desteğini çekmesi sonucu Çin Halk Cumhuriyeti ile A.B.D.’ni dengelemeyi, devletçi sosyalizm uygulaması ile de kendi kendine yeten bir ülke oluşturmayı düşündü.
Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaklaşması, Sovyet-Çin rekabeti nedeniyle kendisine uluslararası alanda bir fayda sağlamadığı gibi, ambargo ve kötü giden iklim de ülke ekonomisini derinden sarstı.
Yüksek düzeydeki komutanların bağlılığına rağmen ordu ile ilgili endişeleri vardı.
Toplumda etkin olan bazı sivil toplum kuruluşlarına ise güvenmiyordu. Bu da bunların Batı ile kökü çok eskilere dayanan ilişkileri ile ilgili idi.
Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) işçi ve köylülerden oluşacak silahlı milisleri ile ordunun darbe yapmasını engellemeyi, A.B.D.’ni de darbe destekçisi olmaktan çıkarmayı düşündü. Ancak; bu düşüncesi ne tabanı ne de Ordu tarafından hoş karşılanmadı.
Dolaylı olarak kendisinin hedef alındığı, kendisine bağlı üst düzey komutanların bir dizi suikastlar ile öldürülmesini içeren darbe ile karşı darbeden oluşan komployu ise hiç beklemiyordu.
General Suharto
Suharto kimdir?
1921’de, Cava’nın bir kültür merkezi olan Yogyakarta’ya 15 kilometre mesafedeki Kemusuk köyünde, fakir bir köylü çocuğu olarak dünyaya gelmiş.
Babasının ikinci eşinden olma tek çocuğu, annesi ise V. Sultan Hamengkubuworno’nun ilk cariyesi soyundan gelen fakir bir köylü kızı.
Babası, doğumdan beş hafta sonra bir sinir krizi geçiren annesini boşamış, bakımını ise büyükanne ve büyükbabası üstlenmiş.
Daha sonra hem babası hem de annesi ayrı bir evlilik yapmış, haliyle bazen babasının bazen de annesinin yanında kalmış.
Hollanda ilkokulunda eğitim-öğretim gördükten sonra Teşkilat-ı Muhammediye’nin ortaokuluna devam etmiş. Buradan mezun olduktan sonra kısa bir süre bankada çalışmış, ancak uyumsuzluğu nedeni ile bankadan ayrılmak zorunda kalmış.
Problemli aile yaşamı yanında ciddi bir eğitim ve öğretim almamış.
1940’ta, işsiz kalması sonucu Hollanda Doğu Hint Adaları Kraliyet Ordusu’na paralı asker olarak katılmış.
1942’de, Hollanda Doğu Hint Adaları Kraliyet Ordusu’nu terk ederek Japonlar tarafından kurulan polis teşkilatına girmiş, bir milis gücü olan Anavatan Savunma Kuvvetleri’nde (PETA) subay olarak görev almış.
1945’te, yeni kurulan Endonezya Birleşik Ulusal Ordusu kadrosunda yer almış “bu ordu 1949’a kadar çıkan çatışmalarda tarafsız kalmış”.
Direnişte levazım görevini üstlenmiş, direnişçilerin silah-mühimmat vb ihtiyaçlarının karşılanmasında, Endonezyalı ve Çinli kaçakçıları organize etmiş.
1947’de, soylu bir aileden gelen Siti Hartinah ile evlenmiş.
1948’de, Endonezya Komünist Partisi (PKI) lideri Musso ile yaptığı uzlaşma görüşmesinde takındığı tutum ve davranış, direnişçiler arasında ayrılığa ve çatışmaya yol açmış.
Yogyakarta yenilgisi ile de Nasution ile arası açılmış ve gözden düşmüş.
Bencil, hırslı, acımasız, kompleksli, bildiğini okuyan, müşavere ve müzakereden yoksun bir kişi.
1950’de Makassar’da, federal devlet yanlısı APRA Darbesini bastırmış, burada kaldığı süre içinde Habibi ailesi ile tanışmış, bu aile ile yakın bir dostluk kurmuş.
1951’de atandığı tugayda, Daru’l İslam’a destek veren askerler isyan etmiş, isyanı zar zor bastırabilmiş.
1953’te atandığı tugayda ise komünist askerlerin tepkisi ile karşılaşmış, disiplini sol sempatizanı olarak bilinen ve 30 Eylül
Hareketi lideri olarak da kabul edilen Untung vasıtasıyla sağlayabilmiş.
Yolsuzluk Suçlaması
1957’de, Orta Cava ve Yogyakarta Bölgesi sıkıyönetim komutanlığına getirilmiş, Orduyu güçlendirmek ve hayır işlerinde faaliyet göstermek amacı ile kurulan vakıf için de en çok bağışı toplayan komutan olmuş.
1959’da, yolsuzluk yapmakla suçlanmış, genelkurmay başkan yardımcısının “işe yarar” diretmesi ile orduda kalmasına müsaade edilmiş, pasif bir göreve atanmış.
1960’ta tuğgeneralliğe, 1962’de de tümgeneralliğe terfi etmiş.
1961’de, Cakarta Stratejik Yedek Kuvvetler Komutanlığına getirilmiş.
1962’de, Batı Yeni Gine Harekât Planının mimarı olmuş. Deniz çıkarma ve hava indirme harekâtını içeren bu plan çok riskli görülerek eleştiriye uğramış.
Planın uygulaması, Batı Yeni Gine’ye indirilen 3.000 askerden öteye gidememiş, Hollanda’nın deniz ve hava üstünlüğü ile sekteye uğramış. A.B.D.’nin baskısı sonucu Hollanda ile yapılan antlaşma ise başarısızlığının üstünü örtmüş.
1963’te, Ordu Danışma Kurulu başkan yardımcılığı görevini üstlenmiş, iktisadi alanda faaliyet gösteren Ordu Yardımlaşma ve Dayanışma Kurulu’nun üyeleri arasında yer almış.
1964’te, Endonezya Genelkurmay Başkanı Ahmet Yani’nin karşı çıkışına rağmen Sukarno’nun Malezya politikasını destekleyen komutanlardan biri olmuş. Bu nedenle de bu operasyon biriminin başına getirilmiş.
İstihbarat subayı Ali Murtopo vasıtasıyla gizliden gizliye Malezya hükümeti ile barış görüşmeleri yapmış, ülkenin zorunlu ihtiyaçlarını karşılayan kaçakçılara destek vermiş.
Pragmatik, karışık karmaşık ilişkiler adamı.
1 Ekim 1965’te, komünist yanlısı askeri darbeyi önleyen bir komutan olarak ortaya çıkmış, darbenin bastırılması ile ilgili olarak Sukarno’dan yetki almış.
5 Ekim 1965’te, öldürülen altı yüksek dereceli komutan için düzenlenen cenaze töreninde, halkı komünistlere karşı savaşa çağırmış.
Aydınlar, bürokratlar, askerler, asiller, işadamları, aşiret reisleri, mafya mensupları ve sivil toplum kuruluşları ile toplantılar yapmış, yeni bir siyasi oluşum inşa etmeye çalışmış.
Sukarno yanlısı Endonezya Öğrenciler Eylem Forumu’nu Endonezya Sosyalist Partisi ve Masyumi desteği ile kendine bağlı bir gruba dönüştürmüş, Endonezya Gençlik ve Öğrenci Eylem Cephesi’ni kurmuş.
Ocak 1966’da, enflasyonun önlenmesi ve Endonezya Komünist Partisi’nin (PKI) dağıtılması talebi ile başlayan öğrenci gösterilerine destek vermiş, bunu Sukarno karşıtı bir eyleme dönüştürmüş.
Mart 1966’da, Sukarno’ya zorla imzalattığı bir belge ile olağanüstü yetkiye sahip olmuş.
Temmuz 1966’da, orgeneralliğe terfi etmiş.
Halk Danışma Meclisi kararı ile Şubat 1967’de geçici devlet başkanı olmuş, Mart 1968’de de 5 yıl için devlet başkanlığı görevine getirilmiş.
Devamı; “Baharat Adaları’nda Küresel Süreç ve Ilımlı İslam Projesi” -4-‘de.