BALYOZ yargılaması sonucu verilen cezaların bir bölümü temyiz aşamasında tasdik edildi… Bozulan kararlar var; yargı onları yeniden ele almak zorunda… Habere ilişkin bir fotoğrafı arşivime aldım. Kararı tepkiyle karşılayan askerlerimizin aileleri, ülkede onbir yıldan beri yaşananların gerekçesini tek bir pankartla ifade etmiş… Bir kartona “Aslında ATATÜRK’ün yargılandığını çok iyi biliyoruz” diye yazmışlar… Evet değerli ülküdaşlarım; Türkiye’de onbir yıldan beri Atatürk, Türklük ve laik cumhuriyet karşıtı zihniyetle, Atatürkçü, cumhuriyetçi ve laik devlet savunucularının mücadelesi yaşanıyor…
Ergun KAFTANCI
Gördünüz; Türklük, Atatürk ve laik cumhuriyet karşıtı zihniyete mensup olanlar, Balyoz davası başta olmak üzere açılmış bütün davaları, kılıf yaptıkları darbecilik suçlamasına sığdırmaya çalıştı. Kısmen başardılar… Asker yakınları, çakma muhafazakâr demokrat zihniyetin gerçek yüzünü işte böyle, temyiz edilen karara pankartlarla tepki göstererek gün ışığına çıkardı… Oktay Vural‘ın da dediği gibi bu ülkede elbet bir gün, yanlışlarla dolu bu yargılamanın hukuk açısından hesabını soracak, cumhuriyet savcıları ve yargıçları da çıkacaktır. * * * MHP Lideri DevletBahçeli‘nin dediği gibi, Engin Alan başta olmak üzere, terörle mücadelede eşsiz kahramanlık ve başarı göstermiş saygın askerlerimizi hedef alan ve yargı kanalıyla uygulanan darbeci suçlamasından ibaret karalama kampanyaları, hukukun objektifliğine hasar vermiştir. Ne garip değil mi… PKK ile mücadele edenler, vatanı ve milleti teröre karşı, bölünmeye karşı, etnik milliyetçilik saldırılarına karşı canları pahasına koruyanlar içeride, pazarlık masalarına oturarak Türk Varlığı’na a’dan z’ye düşmanlık tezgâhlayanlar dışarıda… Hem de başköşelerde… Bu tablonun mimarı sayılan siyasal irade ise darbeleri bahane ederek vehimler anaforuna kapıldığını bu akla ziyan tavırlarıyla göstermekte… Engelleyecekleri yerde Türklüğe saldırarak varlığımızı ve haklarımızı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Acı olan, hukukun bu tür suçlar karşısında sessiz ve hareketsiz kalması… Ne diyelim; akıl tutulması bir yandan, vicdan körelmesi öte yandan… Bakın ne diyor MHP Lideri Devlet Bahçeli: -İktidarın gölge ve güdümünde kalmış vicdanlarıyla sözde darbe davalarını Türk askeriyle hesaplaşmaya çevirenler, bu tür suçlar karşısında aldıkları talimatla cezaevlerini masumlarla dolduranlar, elbet de bu vebalin altından kalkamayacaklardır. Sonra da ekliyor: –Ayrıca iktidarın dayatma ve tavsiyelerine müsait hale gelen bir yargı anlayışıyla milli birlik ve huzurun sağlanması, sosyal barış ve uyumun korunması da düşünülemez… * * *
BU davaya ilişkin hukuk yolları bitmiş değil; iç hukukta daha birkaç yol var. Öyle anlaşılıyor ki hüküm giyenler bu yollara da saparak hak arayacak; bu da en doğal hakları. Hatta iç hukuk yolları tıkanırsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne dahi gitmek mümkün…
Süreçin sonlanmadığını Başbakan da “Takip ediyoruz” diyerek doğruladı. İlginçtir, Başbakan ve siyasal irade, sonucu çok başka gözle seyrederek takip ediyor; bu takip sırasında vicdanları ne diyor acaba…
Onlar da yurttaşlar gibi, yargılama sürecinde yaşananlara ve yanlış uygulamalara bakarak üzüntü duyuyorlar mı?
Bizim gibi, yargıdaki yanlışlıklardan dolayı hak ve hukuk anlayışı oturmamış ve sistemleri arızalı bir ülkede yaşamanın ezikliği içindeler mi?
Demokratik hak ve özgürlüklerden ve yargının bağımsızlığından dem vuranların ruh hallerini insan ciddi olarak merak ediyor.
O kadar bekledik; bundan sonra olacakları da aynı sabırla beklemek lazım.
Nasıl olsa milletin de konuşacağı ve hesap sorma hakkını kullanacağı günler gelecektir.
* * *
BİR GARİP anlayışı daha dikkatlerinize sunuyorum değerli ülküdaşlar…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 Aralık 2012’de Göktürk-2 uydumuzun (!) Çin’den fırlatılması nedeniyle, ODTÜ kampüsünde Başbakan Tayyip Erdoğan’ı protesto eden öğrenciler hakkında soruşturma başlattı…
Hatırlayacaksınız, öğrenciler gözaltına alındı ve onbiri hakkında dava açıldı….
Şimdi sıkı durun, dava gerekçesinde ne denildiğini açıklayacağım; şu denildi:
-Haklarındaki dava, terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işlemek suretiyle örgüte üye olmak suçundan açılmıştır…
İyi mi!
Yarın bir gün, imam hatip okuluna çevrilen okullarını geri isteyen minicik öğrenciler hakkında da, karara tepki gösterdiler diye bu gerekçeyle dava açılabilir…
Çocuklar, terör örgütüne dolaylı yoldan üye oldukları iddiasıyla yargılanabilir.
Şayet böyle bir dava açılırsa bu arızalı durumu kim ortadan kaldıracak!?
Ev hanımları, gençler, meslek sahipleri, esnaf, köylü, çiftçi, hak ve hukuk arama peşine düşmüş yurttaşlar, hak aramak ve seslerini duyurmak için sokağa çıktığında “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte suç işlemek üzeretoplantı ve gösteri yaptıklarından terör örgütüne üye olmuş kabul edilir” denilerek tek tek ya da topluca derdest edilirse bu ülke ne hale gelir!
“Türkiye arızalıülke” dediğimizde kızıyorlar; oysa yakıştırmayı bu ve benzeri zihniyetin toplumsal hayatın her alanında egemen hale getirilmiş olmasına bakarak yapıyoruz…
* * *
ŞİMDİ size anayasanın ilgili maddelerinden bahsedeyim…
34. madde şöyle:
-Herkes, önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir…
Demek ki neymiş, silahsız ve saldırısız olarak herkes bir araya gelebilir, yürüyebilir ve gösteri yapabilirmiş…
Hüküm açık…
Peki bu durumda polis ne yapmakla yükümlü; ona da bakalım…
Herhalde insanların üzerine yürümek, biber gazı ve su sıkmak, cop kullanmak, yakaladığını darp ederek gözaltına almakla yükümlü değil. Aksine, bu yürüyüşe ve gösteriye karşı çıkacak olanları engellemek ve yürüyüşçülerin yasal haklarını engelsiz tamamlamalarını sağlamakla yükümlü…
Bu gerçeği kime anlatacaksınız, hangi taş kafaya sokacaksınız!
Bu süreçte polisin, yürüyen yurttaşlara “Dağılın” çağrısı yapması da hukuk dışı…
Bu tür bir çağrıyı sadece, gösteri yapma hakkını kullananlara engel olmak isteyenleri hedef alarak yapabilir…
Bir ülkenin güvenlik ve yargı mekanizmaları arıza kabul etmez.
Bu mekanizmalar arızalı olursa, toplum hayatının her yanı da arızalı hale gelir…