Raşit Gannuşi; parti lideri olmasına rağmen, koalisyon hükümetini kurmak için yardımcısı Ali el-Ureyd’i aday göstermiş, laik kesimin adayı Merzuki’nin de cumhurbaşkanı olmasını sağlamış.
Anayasa değişikliği çalışmalarında; 1959’dan beri yürürlükte olan ve eski Tunus Anayasası’nın ilk maddesinde yer alan “Tunus, dini İslam, dili Arapça olan, özgür, egemen ve bağımsız bir devlettir ve Cumhuriyetle yönetilir” ibaresinin kalmasını istemiş, Hizb-ut Tahrir’in; hilafet, Selefiler’in şeriat isteklerine de karşı çıkmış.
Mısır’da Muhammet Mursi’ninDevlet Başkanı Olması
28 Kasım 2011 ile 11 Ocak 2012 tarihleri arasında yapılan parlamento seçimlerinde;halkın % 54’ü seçimlere katılırken, Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın desteklediği Muhammet Mursi liderliğindeki Özgürlük ve Adalet Partisi, oyların 7,5’ini alarak seçimlerden birinci parti olarak çıktı.
Halkın;ilkinde F, ikincisinde de % 52 katılımı olduğu, 23-24 Mayıs 2012 ve 16-17 Haziran 2012’de yapılan iki turlu cumhurbaşkanı seçimlerinde;Özgürlük ve Adalet Partisi adayı Muhammet Mursi R oy oranı ile devlet başkanı seçildi.
Müslüman Kardeşler Teşkilatı
1928’de,Mısır’ın İsmailiye kentinde; Panislamizm ideali ile yola çıkan, Sünni İslam referanslı bir ideolojiyi savunan, bir İslam âlimi ve okul öğretmeni olan Hasan el-Benna ve Süveyş Kanalı’nda çalışan altı arkadaş tarafından kurulmuş.
Üst ve alt komiteler şeklinde, legal ve illegal olarak örgütlenen teşkilat;işsizlik-işçi hakları-yoksulluk-yolsuzluk ve antiemperyalist söylemleri ile halkın sempatisini kazanmış, zaman içinde öğrenci-memur ve işçilerin katılımı ile büyümüş, oluşturduğu eğitim-sağlık-sosyal yardım kuruluşlar ile de kitleleşmesini sağlamış.
Üye sayısı,1938’de; 200.000’e, 1948’de de; 2.000 şube ve 500.000’e çıkarken, ülkenin önemli bir siyasi gücü haline gelmiş.
Teşkilatlanmasını Mısır ile sınırlı tutmayarak 1942’de Ürdün, 1945’te de Suriye’de ciddi bir örgütlenmeye girmiş, Arap ülkelerinin birçoğunda şubelerini oluşturmuş.
1945’ten itibaren; Mısır’ın üst düzey yöneticilerine karşı, bir dizi suikast girişimine başvurmuş, düzenlediği bir silahlı suikast sonucunda, dönemin başbakanı Dr. Ahmet Mahir Paşa hayatını kaybetmiş.
1948’de düzenlediği silahlı suikastlar sonucu; önce Temyiz Yargıcı Ahmet Khazendar, daha sonra daBaşbakan Nukraşi hayatını kaybetmiş. Bu da yönetimin, teşkilata karşı ciddi bir tepki göstermesine yol açmış. Misilleme olarak Hasan el-Benna silahlı bir suikast sonucu hayatını kaybederken, 32 yöneticisitutuklanmış, siyasi faaliyeti de yasaklanmış.
1952’de, Hür Subaylar Darbesi’ni desteklemiş.
1954 Anayasasına karşı çıkmış, öğrencileri protesto gösterilerine teşvik etme suçlaması ile partisi ikinci kez kapatılmış.
Cemal Abdül Nasır’a suikast suçlaması ile altı üst düzey yöneticisi idam olmuş, yüzlerce üyesi tutuklanmış, El Ezher Üniversitesi’ndeki hâkimiyetine son verilmiş,eğitim-sağlık-sosyal yardımlaşma amaçlı tüm kuruluşlarına el konmuş. Bu da teşkilatın önemli ölçüde güç kaybetmesine yol açmış.
1966’da, darbe girişimi suçlaması ile teşkilatın ideoloğu sayılan Seyit Kutup idam edilmiş.
1981’de, Enver Sedat’a karşı girişilen ve O’nun ölümü ile sonuçlanan silahlı ve bombalı suikasten sorumlu tutulmuş.
2011 Devrimine önce kuşku ile bakmış, daha sonra da tüm gücü ile devrime destek vermiş.
Muhammet Mursi Dönemi
Otokratik Demokratik Bir Anayasa
Eski Mısır Anayasası’na göre; siyasi güç, kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince devlet başkanı-bakanlar kurulu-yasama ve yargı gibi dört kuvvet arasında dağılmış.Ancak; gerçek güç, devlet başkanında toplanmış. Öyle ki başkana, diğer üç kuvvet için atama yapma, görevden alma ve feshetme gibi olağanüstü yetkiler tanınmış.
Olağanüstü Yetkiler Veren Bir Gücü Kullanması
Mursi; başkan olur, olmaz yeni anayasanın kabulünden itibaren 60 gün içinde yapılacak seçimler ile belirlenecek yeni parlamento için mevcut parlamentoyu feshetmiş, feshine gittiği parlamentoyu toplayarak da kurucu meclis üyeleri seçimini gerçekleştirmiş.
Başbakanlığa, Hişam Kandil’i atamış.
Mısır-İsrail sınırında düzenlenen bir saldırıyı bahane ederek, başta Kuzey Sina Valisi olmak üzere bölgedeki üst düzey polis-asker ve istihbarat yetkililerini görevden almış.
Savunma Bakanı Muhammet Tantavi ve Genelkurmay Başkanı Sami Anan’ın istifasını istemiş, askeri istihbarat şefi olarak görev yapan Abdulfettah el-Sisi’yi savunma bakanı, General Sıtkı Sobhi’yi de genelkurmay başkanı yapmış.
Yeni parlamentonun seçilmesine dek tüm yasama yetkisini üzerine almış.
Suudi Arabistan’ın İhtiyatlı Yaklaşımı
İlk resmi yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yapmış, “Eski dönemin kapandığını, yeni dönemin başladığını, bu nedenle de Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmek istediğini” söylemiş.Devrimin ülkesine ihracından çekinen Suudi Arabistan isebuna kuşku ile bakmış.
Katar’ın Mali Destek Vermesi
Müslüman Kardeşler Teşkilatı ile sıcak ilişkileri olan Katar, 2 milyar dolarlık bir mali yardım sözü vermiş. Katarlı işadamları ise “Mısır’ın alt yapısında kullanılmak üzere, 12 milyar dolarlık bir kaynağı tahsis edeceğini” söylemiş.
Mısır’ın Suriye İle İlişkilerini Kesmesi
15 Haziran 2012’de;Selefiler’in, “Kutsal Savaş” adı altında düzenlediği mitingde, Beşşar Esed destekçilerine “Kâfir” demiş.
İktidar olması ile birlikte Suriye’nin Kahire Konsolosluğunu kapatarak Suriye büyükelçisini sınır dışı etmiş, Suriye’de uçuşa kapalı bir bölge oluşturulması için de uluslararası müdahale çağrısı yapmış. Bu da Mısır muhalefeti tarafından oldukça eleştirilmiş.
Türkiye İle Sıcak İlişkileri
Ankara’ya yaptığı resmi ziyarette,Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından büyük bir sevgi ve saygı ile karşılandı, AK Parti 4. Olağan Büyük Kongresi’nde yaptığı konuşmada ise “Suriye konusunda, Türkiye ile aynı görüşü paylaştığını” söyledi.
A.B.D. ve Batı İle Görüşmeleri
New York’a yapmış olduğu resmi ziyarette,başta A.B.D. Başkanı Obama olmak üzere Batılı liderler ile görüş teatisinde bulunmuş. Diğer bir ifade ile bir teste tabi tutulmuş.
Yandaşı Koruma ve Gözetme Karşıtı Cezalandırma
2011 Gösterileri sırasında; “kasten adam öldürme” suçu dışında, suç işleyen tüm kişileri af etmiş, “Deve Savaşı” suçlularını beraat ettiren Başsavcı Abdülmecit Mahmut’u görevden almış, yerine Talat İbrahim Abdullah’ı atamış.
Köklü Değişiklik ve Devri Sabık Yaratma İle İlgili Mesajı
Yaptığı bir konuşmada; “Aldığı kararların, eski sistemin tasfiyesini hedeflerken yeni sistemin inşasını hedeflediğini, geçmişten ve geçmişin sorumlularından hesap soracağını, buna engel teşkil eden hükümleri ise geçersiz kılacağını, bunun için de yeni anayasanın kabulüne kadar geçerli olmak kaydıyla yargı kurumlarının, Şura Meclisi ve Yeni Anayasa Komisyonu üzerinde var olan feshetme yetkisini iptal ettiğini”söylemiş.
Muhalefetin Mesajı Alması
Mursi’nin bu kararı, Yüksek Yargı Konseyi tarafından “yargının bağımsızlığına yapılmış bir saldırı “olarak karşılanmış,ardından Kahire-İskenderiye ve birçok kentte protestolar baş göstermiş, Özgürlük ve Adalet Partisi’nin ofisleri ateşe verilmiş.
Anayasa Bahanesi
Mursi;“bu hakkı mevcut anayasadan aldığını, yetkisinin genişliğinden kendisinin de farkında olduğunu, bunun için yeni anayasada yetkilerini daraltan maddelere yer verileceğini”belirtmiş.
Muhalefetin Cevabı
Tahrir Meydanı’nda toplanan on binlerce kişi, “Mursi’nin, ya yeni anayasa taslağını geri çekmesini, ya da istifa etmesini” istemiş. Çıkan olaylarda ise bir kişi hayatını kaybetmiş.
Anayasa Taslağının Kabul Edilmesi
Anayasa Hazırlık Komisyonu Başkanı Hüsam el-Giryani, “anayasa taslağının oy birliği ile kabul edildiğini, referanduma da 15 Aralık’ta sunulacağını” açıklamış.
Protesto Gösterilerinin Tırmanması
On binlerce kişi, yargının bağımsızlığına darbe vurulduğu gerekçesi ile Tahrir Meydanı’na akın etmiş, çıkan olaylarda 11 kişi hayatını kaybetmiş, Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Suez-İsmailiye ve Zagazig kentlerindeki şubeleri ise ateşe verilmiş.
Sokağa Çıkma Yasağı
Bakanlar kurulu toplantısı ardından, ülkede istikrarın sağlanması amacı ileSavunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı olan Abdulfettah el-Sisi’ye yetki verilmiş.
Olayların devam etmesi üzerine, Kahire’ye giren askeri birlikler sükûneti sağlamış, Kahire’de de sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş.
Yeni Anayasa Referandumu
15 Aralık’ta yapılan, anayasa referandumunun ilk turunda; “halkın % 56,5’i evet, C,5’i hayır” demiş.
22 Aralık’ta yapılan, anayasa referandumunun ikinci turunda ise; halkın % 71,1’i evet, % 29’u da hayır yönünde oy kullanmış.
Böylelikle halkın % 30’unun katılımı ve % 63,8 evet oyu ile yeni anayasa kabul edilmiş.
Anayasada Yandan Çarklı Bir Değişiklik
Yeni anayasada; 1971 anayasası temel kabul edilmiş olmakla birlikte 219’uncu madde ile “İslam Şeriatı’nın ilkeleri (genel delilleri, temel ve fıkhi kuralları ile ehli-sünnet ve cemaat öğretilerinde tanınan kaynaklar da dâhil) yasamamın temel kaynağıdır” ibaresiyer almış.
Protesto Gösterilerinin Tekrar Başlaması
2011 Devrimi’nin ikinci yıldönümünde, Tahrir’de toplanan on binlerce gösterici iktidarı protesto etmiş, Suez kentinde çıkan çatışmalarda da dört protestocu ile bir güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş.
Port Said Stadyumu’nda çıkan olaylar nedeni ile suçlanan 21 kişi hakkında idam cezası verilmesi isegerilimin tekrar tırmanmasına neden olmuş. Çıkan çatışmalarda; polisin ateş açması sonucu 33 kişi, cenaze sonrasında da 7 kişi yaşamını yitirmiş. Bu nedenle de İsmailiye, Port Said ve diğer Süveyş kentlerinde, 30 günlük olağanüstü hal ilan edilmiş.
Mali ve Ekonomik Sıkıntılar
Mursi; Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden, kendisine duyulan güvensizlik nedeni ile gerekli mali yardımı alamadı.
A.B.D.’nin askeri ve gıda yardımının devam etmesine, Türkiye ile Katar’ın ekonomik ve mali desteğine rağmen ülkede var olan mali ve ekonomik sıkıntılar artarak devam etti.
Uluslararası Alanda Destek Arayışı
Yaptığı yurtdışı ziyaretler ileAlmanya Başbakanı Angela Merkel, Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff ile görüşmüş. Bu görüşmeler ile deülkesinin içinde bulunduğu mali ve ekonomik sıkıntıya çare aramış.
Suriyeİç Savaşının Bir Mezhep Savaşı Görünümünü Alması
Başkaldırı ile birlikte muhalif grupları bir araya getirmek, devrimi geniş bir tabana dayandırmak için Suriye Ulusal Konseyi ile O’nun askeri kanadı olan Özgür Suriye Ordusu kuruldu.
Tüm örgütleme çalışmalarına rağmen; dini-etnik-mezhebi ve ideolojik farklılıkların öne çıkması nedeni ile muhalif direnişçi gruplar arasındabir koordinasyon sağlanamadı.Sünni İslam ve Selefi referanslı ideolojik grupların,Suriye’ye gelişi ile de bu daha da karmaşık bir hal aldı.
Bu başıbozukluk,Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu kurularak giderilmeye çalışıldı. Buna rağmenNusra Cephesi-Suriye İslam Cephesi-Libya/Liva El Umma gibi örgütlerin bağımsız tutum ve davranışları ile bir bütünlük gerçekleştirilemedi.
Beşşar Esed’in; Sünni İslam ve Selefi referanslı ideolojik grupların karşısına,İran Devrim Muhafızları-Besic-Hizbullah-Iraklı Şii Milisler ve Mehdi Ordusu gibi grupları çıkarması ise iç savaşıadeta bir mezhep savaşına dönüştürdü.
A.B.D.’nin Suriye Politikasının Değişmesi
Suriye direnişi; beklenenin aksine bir gelişme göstererekMüslüman Kardeşler Teşkilatı ve El Kaide merkezli bir direniş hareketine dönüştü,sürekli güç kaybederek gittikçe hedefinden uzaklaştı. Bu da A.B.D. ve Batı’nın, Suriye ile ilgili politikalarını yeniden gözden geçirmesine yol açtı.Bundan böyle de A.B.D. ve Batı’dan, muhalefet ve muhalefetin aşırı unsurlarına yönelikard ardaeleştiriler gelmeye başladı.
Suriye’nin Afganistanlaşması
Bugün, Suriye; dünyanın çeşitli yerlerinden gelen Sünni İslam ve Selefi ile Şii referanslı silahlı örgütlerinyığınak yaptığı,birbirini acımasızca katlettiği bir arenaya dönüştü. Bunun bölge ülkelerine istikrarsızlık ihraç etme gibi bir yönü var, bu da küresel gücün hedef ve stratejisine uygun düşen bir durum.
Küresel Ekonomide İşlerin İyi Gitmemesi
FED Bilançosunun Risk Sinyali Vermesi
FED’in, kriz öncesinde; 866 milyar dolar olan bilanço büyüklüğü, devam eden parasal genişleme ile 3,7 trilyon dolara ulaştı.
Bugün bile, enflasyonist bir risk doğurabilecek büyüklükte olan bu bilançonun, parasal genişleme ile daha da büyümesi istenmiyor.
FED Başkanı Bernanke’nin, 22 Mayıs’ta yaptığı konuşmada“2015’te sıkı para politikasına geçileceğini” söylemeside bu gerçek ile ilgilidir.
ECB’nin (Avrupa Merkez Bankası) Köşeye Sıkışması
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB),kriz öncesinde; 900 milyar dolar olan bilanço büyüklüğü, bugün 4 trilyon doları aşmış bir durumda. Tabii ki buna, AB içinde yer alan İngiltere’nin parasal genişlemesi dâhil değil.
İngiliz Merkez Bankası’nın (BOE), kriz öncesinde; 70 milyar sterlin olan bilanço büyüklüğü ise bugün 400 milyar sterline ulaştı.
Buna rağmen; AB içinde yer alan İspanya-Portekiz-İrlanda-Yunanistan gibi ülkelerde, mali sorunlar çözülemediği gibi, AB ekonomisinde de dişe dokunur bir büyüme olmadı. Bunun için AB, parasal genişlemeyi sürdürmek niyetinde.
FED Başkanı Bernanke’nin 22 Mayıs’ta almış olduğu karar ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in karşı duruşu,Avrupa Merkez Bankası’nı (ECB)bir daha düşünmeye zorladı.
FED Kararının Gelişmekte Olan Ülkelere Olumsuz Yönde Yansıması
FED Başkanı Bernanke’nin, 22 Mayıs’ta yaptığı konuşmada“2015’te sıkı para politikasına geçileceğini” söylemesi, gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru bir para kaçışına yol açtı.
Bunun sonucu olarak; Rusya-Brezilya-Hindistan-Endonezya-Türkiye ve Güney Afrika gibi ülkelerde faizler yükselirken, menkul kıymetler borsası hızla düştü, para birimleri de % 23’e varan bir ölçüde değer kaybetti.
2013 Mısır Darbesi
26 Haziran
Mursi; 2 saat 40 dakika süren bir halka sesleniş konuşması yapmış. Konuşmasında, “protestocuları Mübarek yandaşı olmakla suçlamış, bunların kalkışmasına meydan vermeyeceğini, halkın da devrime sahip çıkacağını” söylemiş.
30 Haziran
On binlerce muhalif Tahrir Meydanı’nda toplanırken, bir okar da Mursi destekçisi Adeviye Meydanı’nda toplanmış.
Tahrir Meydanı’ndaki gösteriler, hızla İskenderiye-El-Mahalla ve Süveyş Kanalı’ndaki kentlere yayılmış,muhalifler tarafından kurulan Temerrüd (İsyan) Hareketi ise Mursi’nin istifası için 22 milyon imza topladığını açıklamış.
1 Temmuz
Göstericiler, Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Kahire’deki genel merkezine saldırmış.
Ordu, yaptığı bir açıklama ile “siyasi partilerden, ortaya çıkan sorunu 3 Temmuz’a kadar çözmelerini,aksi halde müdahale edeceğini” ilan etmiş. Ardından Çevre Bakanı Halit Fehmi, İletişim Bakanı Atıf Hilmi, Turizm Bakanı Hişam Zazu ve Hukuk İşleri ve Meclis Bakanı Hatim Bacatu istifa etmiş.
Mısır’ın ikinci büyük partisi olan ve Selefi bir tabana dayanan Nur Partisi ise “Mursi’nin, bir erken seçim tarihi vermesini ve teknokrat bir hükümetin kurulmasını” istemiş.
2 Temmuz
Dışişleri Bakanı Muhammet Kamil Amr, istifa ederek istifa eden bakanlar arasında yer almış.
3 Temmuz
Silahlı Kişilerin, Mursi yanlılarına ateş açması sonucu 16 kişi hayatını kaybetmiş, 200’den fazla kişide yaralanmış. Benzer saldırılar ülkenin birçok kentinde de görülmüş.
Savunma bakanı ve aynı zamanda genelkurmay başkanı olan Abdulfettah el-Sisi, yanınaEl Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip ile Mısır Ortodoks Kilisesi başı Papa II. Tawadros’u alarak, görsel medyadaki“verilen sürenin dolduğu”açıklaması ile birlikte yönetime el koydu.
Darbenin Arka Planı
Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın desteklediği Özgürlük ve Adalet Partisi ile O’nun lideri Muhammet Mursi, hiç beklemedikleri bir anda siyasi konjonktürün bir sonucu olarak iktidara geldi.
1928’e kadar uzanan köklü bir geçmişe sahip olan, Sünni İslam’ı referans alan bir ideolojiyi savunan bu hareketin; idari-mali-ekonomik-sosyal-kültürel-siyasi açıdan bir programı olmadığı, söylemlerinin sadece bir slogandanibaret olduğu kısa bir süre sonra anlaşıldı. Bunun için icraatı da geçmiş iktidarların kötü bir taklidinden öteye gidemedi.
Mursi; iktidara gelir, gelmez cumhurbaşkanlığının kendisine verdiği geniş yetkilerikullanarak,geçmişin sivil ve askeri kadrolarından kurtulmak istedi. Ancak; boşalan kadroları dolduracak, yetişmiş bir kadrosu yoktu. Bunu da pragmatik ve oportünist kişiler ile gidermeye çalıştı. Abdulfettah el-Sisi’yi hem savunma bakanı hem de genelkurmay başkanı yapması ise hayatının hatası oldu.
Otokratik bir yönetim inşa etmeyeçalışırken, Arap liderlerinin klasik bir metodu olan “zenginliğin el değiştirmesi” metoduna başvurma işaretini verdi. Bu da egemen bürokrasi ve sermayeningardını erkenden almasına neden oldu.Darbecilerin “Bizi kebap yapıp, akşam yemeğinde yiyeceklerdi. Biz onları öğle yemeğinde yedik.” sözü de bunu ifade ediyor.
Nüfusun % 18’ini oluşturan Kıptiler, kitlesel muhalefetin çekirdeğini oluşturdu.
Ana muhalefet partisi olan Selefi Nur Partisi’nin,desteğini çekmesi ise sonu oldu.
A.B.D.’ne yakın bir isimdi, İsrail ile dalaşmamaya özen gösterdi.
Suudi Arabistan’ın bir türlü güvenini kazanamadı.
Suriye muhalefetini destekledi, Türkiye ve Katar dışında önemli bir dış destek bulamadı.
İç dinamiklerin öne çıkması ve Suudi Arabistan’ın buna destek vermesi ile devrildi. Bu aynı zamanda ülke yükünden kurtulmak isteyen, ülkedeki istikrarsızlığın kontrol altına alınmasını düşünen,Suriye politikası değişen A.B.D. için de arzulanan bir durumdu.
Darbenin Geleceği
Cunta; Cemal Abdul Nasır’ın da yaptığı gibi, Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nı kapatmış, kitleleşmesini sağlayan eğitin-sağlık-sosyal yardımlaşma gibi vakıf ve kuruluşlarınael koymuş. Bu nedenle de Özgürlük ve Adalet Partisi’nin, önemli ölçüde güç kaybına uğrayacağını düşünüyorum.
Suudi Arabistan ve Körfez Ülkelerine Fatura Kesilmesi
A.B.D. 2013 Darbesi ile Mısır’ın yükünden kurtulurken, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri; günlük 2 dolar gelir ile geçinmeye çalışan,% 40’lık kesimin hamisi oldu.
Değerli Yalnızlık
Türkiye; Mursi’nin devrilmesi ile Suriye politikasındaki önemli bir destekçisini kaybetti. Bu aynı zamanda, Türkiye’nin;ağırlığı olduğu Suriye Ulusal Konseyi’nin dehızla güç kaybetmesine yol açarken, “Suudi Arabistan ve Ürdün” Suriye muhalefetinde öne çıktı.
A.B.D.’nin Suriye politikasının değişmesi, Mursi’nin devrilmesi, Türkiye’nin Suriye karşısında yalnız bırakılması Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından değerli yalnızlık olarak ifade edildi. Eş zamanda kendiliğinden gelişen Gezi Parkı eylemine, Batı’nın destek vermesi ise Suriye politikasının değiştiğini gösterenbir mesaj oldu.
Suriye Özerk Kürt Devleti
PYD’nin;“Kuzey Suriye’de, Özerk Kürt Devleti’nin kurulduğunu” ilan etmesi, küresel gücün Suriye’nin bölünmesi ile ilgili politikasının öne çıktığını gösterendiğer bir işaretti.
Nahda İktidarının Geleceği
Tunus’ta, Nahda’nın iktidara gelmesinden bu yana; atamalar dışında, önemli bir idari-mali-ekonomik-siyasi değişiklik olmadı.
Yapılan atamalara rağmen,bürokraside eski yönetimin bir ağırlığı var.Zeynel Abidin Bin Ali’ye yakın iş adamlarının durumunda ise bir değişiklik yok. Bu da Gannuşi’nin, uzun vadeli bir strateji izlemesinden kaynaklanıyor.
Ülkede; iktidarın, Radikal İslam’a sapmasından çekinen, başta işçi sendikaları olmak üzereaz çok örgütlü bir muhalefet bulunuyor.
Parti’nin radikal kanadından, artan ölçüde eleştiriler geliyor.
İşsiz ve yoksul kesim ise derdine çare bulunmasını istiyor.
Kaynakların kıt, tarım-küçük sanayi ve turizme dayalı bir ekonominin var olduğu bu ülkede, gelişmekte olan ülkeleri olumsuz yönde etkileyecek olan sermaye hareketi de dikkate alındığında, ekonomik büyüme ve refahın gerçekleştirilmesi zor görünüyor.
Küresel Kapitalizm ve Ilımlı İslam Modeli
Arap Baharı; Tunus-Libya-Mısır ve Suriye’yi derinden etkilerken, büyük çapta protesto gösteri ve çatışmalara sahne olan Yemen ve Bahreyn’de hükümet değişikliğine, küçük çapta gösteri ve çatışmaların olduğu Moritanya-Fas-Cezayir-Sudan-Cibuti-Irak-Ürdün-Lübnan–Suudi Arabistan-Umman ve-Kuveyt’te ise palyatif bir değişime yol açtı.
Arap Baharının hedefi, milli devletler mi?
Neo-liberal politikaların, mimarı olarak kabul edilen düşünürlere göre; “Ekonomik-sosyal-kültürel gelişimini tamamlayamayan ülkelerde, milli devlet ile işbölümüne dayalı sosyal yapıdan oluşan bir millet olamaz”. “Bu gibi ülkelerde; ancak, cemaat-tarikat-aşiretten oluşan bir sosyal yapı vardır”. “Dini-etnik-mezhebi grupların öne çıktığı toplumlarda ise buna dayalı bir siyasi yapı inşa edilmelidir”.
Küresel sistemin düşünce mantığına baktığımızda; O’nun tetiklediği Arap Baharının, ilk hedefinin Arap dünyasındaki milli devletler olması da doğal bir şey.
Cumhuriyet ve Otokratik Demokrasi İle Bir İlgisi yok mu?
Tunus-Libya ve Mısır’da yarı seküler, Suriye’de ise seküler temele dayalı bir devlet tanımı var. Bu tanım ve toplumsal gelişmiş düzeyi, toplumda biri millete (işbölümüne), diğeri de ümmete (cemaat-tarikat ve aşirete) dayalı ikili bir sosyal yapıyı doğurdu.
Bunun yanı sıra bireyci-bencil-çıkarcı-materyalist olmayı öğütleyen, alt kimlik ve kültürleri öne çıkaran neo-liberal politikalar; dini-etnik-mezhebi temele dayalı yeni bir siyasi yapıyı teşvik ederek, sosyal yapının daha da karmaşık bir hale gelmesine neden oldu.
Sosyal yapıdaki bu karmaşıklık; uyumsuzluk ve sosyal çekişmeyi, çekişme gerginliği, gerginlik de bitmeyen ve bitmeyecek olan bir çatışmanın fitilini ateşledi.
Cumhuriyet ve otokratik demokrasi ile yönetilen Arap ülkeleri,ikili ve daha çok karmaşık bir sosyal yapının oluşmasına zemin hazırlarken,teokratik monarşi ile yönetilen Arap ülkeleri ise mevcut sosyal yapıyı bozmamaya özen gösterdi.
Ne zamana kadar?
Milli devlet yapısını sürdürmek isteyen Cezayir ve etnik gerginliğin yaşandığı Sudan-Moritanya-Bahreyn ile mezhep gerginliğin had safhaya çıktığı Yemen yeni bir Arap Baharı için aday ülke konumunda.
Fas, Suudi Arabistan, Ürdün, Umman ve Kuveyt ise Arap Baharını en son yaşayacak ülkeler gözü ile bakılıyor.
Küresel sistem ile Ilımlı İslam Modeli arasındaki bağ nedir?
Ilımlı İslam modeli; liberal ekonomiyi savunan,çağımızın gerçeklerine aykırı olarak millet yerine ümmet ile ilgili bir sosyal yapıyı ortaya koyan, dini-etnik-mezhebi temele dayalı siyasi bir yapıyı inşa etmeye çalışan bir özelliğe sahip. Bunun, bölgede; istikrarsızlığı, bölünme ve parçalanmayı körükleyeceği, dini-etnik-mezhep ve aşiret temeline dayalı olarak birçok devletçiği doğuracağı anlaşılıyor, bu da küresel sistemin arzuladığı bir durum.