MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. E. Semih Yalçın anayasa çalışmalarıyla ilgili açıklama yaptı.
Çalışmaların aksamasından Başbakan Erdoğan’ı sorumlu tutan MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. E. Semih Yalçın’ın açıklamaları şu şekilde:
Anayasa yenileme çalışmaları için yola çıkılırken, masaya oturan siyasi parti temsilcileri arasında öncelikle anayasanın bütün olarak ele alınması ve devletin temel esaslarının korunması konusunda anlayış birliği sağlanmıştır. Ne var ki iktidar partisi, ilk günden itibaren Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na başlangıçta hâkim bulunan ortak mutabakat anlayışını bozacak her türlü tutumu da sergilemiştir. Anayasa yenileme çalışmaları sürerken siyasi hedeflerine odaklanan AKP, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun teşekkül esaslarını göz ardı etmiştir.
Anayasa değişikliği çalışmalarının yavaş ilerlemesini fırsat bilen AKP kurmayları tarafından, yeni bir anayasanın vücuda getirilmesinin hayal ve trenin kaçmak üzere olduğu kanaati dillendirilmeye başlanmıştır. İktidar partisi, bir yandan yeni anayasanın şekillenmesindeki yavaşlığı muhalefetin uzlaşmaz tutumuna bağlarken, diğer yandan da Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarının olgunlaşmamış meyvelerini yemeye çalışmıştır.
Önce Başbakan Erdoğan’ın arzusu doğrultusunda Başkanlık modeli ortaya atılmış ve mesele komisyon gündemine getirilmiştir. Üzerinde mutabakata varılan madde sayısı 48’e ulaştığında ise Başbakan Erdoğan gerçek niyetlerini ele veren bir acullukla bunların meclisten geçirilmesi teklifinde bulunmuştur. Bu 48 madde o gün MHP’nin Anayasa Komisyonu’nu çalıştırma kararlılığı ve duruşu sonucunda 60 maddeye ulaşmıştır.
Bir süre sonra Erdoğan’ın 60’ı bulan mutabakat maddesi için aynı ısrarı ikinci kez sürdürdüğüne şahit olunmuştur. Başbakan Tayyip Erdoğan, dün yine muhalefete bahse konu maddelerin meclisten geçirilmesi çağrısında bulunmuş, muhalefeti meseleyi geciktirmek ve uzlaşmanın arkasında durmamakla suçlamıştır.
Anlaşma maddelerinin altında dört partinin imzası bulunduğunu sık sık dile getiren Erdoğan, bu imzaların; rehin bırakılmadığını ve komisyonda uzlaşılan her maddenin parça parça mecliste de onaylanması şartıyla atılmadığını görmezden gelmektedir.
Ayrıca anayasa yenileme çalışmaları tamamlanmadan üzerinde anlaşma sağlanan değişikliklerin parlamentoda kabul edilmesinin, birbirini nakzeden hükümlerin anayasa metninde yer alması sonucunu doğuracağı ve bunun anayasanın iç ahengine zarar vereceği yönündeki kanaatler giderek kuvvetlenmeye başlanmıştır. Yeni anayasa çalışmaları uzadıkça, kamuoyundaki tartışmalar sürdükçe, AKP liderinin anayasa meselesiyle neden böylesine yakından ilgilendiği ve uzlaşılan maddeleri niçin meclisten geçirmek istediği açıklık kazanmıştır. İktidarın derdinin demokratikleşmek, darbe anayasasından kurtulmak, rejimi ve hukuk sistemini sağlam esaslara oturtmak olmadığı anlaşılmıştır. AKP iktidarının anayasa yenileme çalışmalarında üç ana hedefi gözettiği ortaya çıkmıştır. Bunlar:
1. Başbakan Erdoğan’ın istediği Başkanlık veya yarı başkanlık sistemini getirmek, federasyona zemin hazırlamak,
2. PKK’ya verilen sözleri yerine getirmek,
3. Oluşan iyimser havayı seçim yatırımına dönüştürmek ve AKP iktidarının kısa ömrünü uzatmaktır.
AKP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını kullanarak varmak istediği bu hedefler, komisyonun üyeleri üzerinde baskı oluşturmuştur. İktidarın, komisyonu hedefleri için vasıta hâline getirme çabası, anayasa yenileme çalışmalarını amacından saptırmıştır. Bu yüzden de başlangıçta sağlanan ortak mutabakat anlayışı bozulmuş ve çalışmalar akamete uğramıştır. Genel seçimler öncesinde anayasayı yenileme sözü veren iktidar partisi böylece süreci kendisi tıkamıştır.
Anayasa yazımı çalışmalarının tıkanmasında en büyük etken, şüphesiz Erdoğan’ın Başkanlık sisteminin getirilmesindeki ısrarıdır. AKP kurmayları tarafından Erdoğan’ın hayallerini gerçekleştirmesi için demokratik parlamenter sistemin eskidiği tezini işleyen, Başkanlık modelinin Türkiye’ye daha uygun olduğu görüşünü müdafaa eden eserler yazılmış, toplantılar düzenlenmiştir. Yandaş medya ve her dönemde iktidarlara tufeyli gibi yapışan müstemleke tipi aydınlar da Başkanlık sisteminin faziletleri üzerine sayfalar dolusu yazılar kaleme almışlardır. Fakat mızrak çuvala sığmamış, zaman içinde konunun uzmanları anayasa değişikliğini aceleye getirmenin yanlışlığını ve maddelerin bütünsel bir yaklaşımla ele alınmamasının mahzurlarını sıraladıkça onlar da çark etmeye başlamışlardır.
Zaten yamalı bohçaya çevrilmiş anayasada, şimdiye kadar komisyonun kabul ettiği maddelerin parlamentoda kabulü durumunda, iç ahengin yakalanması mümkün olmayacak, iki ruhlu anayasa meydana gelecektir. O takdirdeiktidar partisinin meclisten herhangi bir partinin veya bir grup milletvekilinin desteğiyle geçireceği anayasa maddeleri Uzlaşma Komisyonu’nda kabul edilen değil, anayasa değişikliği için yeterli çoğunluğun benimsediği maddeler olacaktır. AKP’nin TBMM’den 60 maddeyi geçirmesi hâlinde fiilen Anayasa Komisyonu da varlığını ve anlamını yitirecek, masa dağılacaktır. Bu durumda da yeni anayasa bir başka bahara kalacaktır.
Herhangi bir anayasa metninin AKP tarafından halkoyuna götürülmesi ise tamamen iktidarın tek yanlı tasarrufuyla gerçekleşmiş bir siyasi hamle olacaktır. O takdirde ne bir millî mutabakattan, ne genel kabul arama gereğinden, ne de kamuoyunun tasvip ve desteğinden söz edilebilecektir. Bu şekilde uzlaşmasız çıkarılacak bir anayasa, halkın değil, AKP’nin anayasası olacaktır.
1982 Anayasasının bazı maddeleri yürürlükte iken 60 değişik maddenin kabulü, birbiriyle çelişen hükümlerin anayasada toplanması sonucunu doğuracaktır. İçinde birbirini nakzeden maddeler bulunan bir anayasa ise uygulanabilir olmaktan çok uzakta kalacağından, yönetim sistemini de hukuk sistemini de işlemez hâle getirecek ve zaman içerisinde toplumsal çatışmalara sebep olacaktır.
O bakımdan böylesi bir garabete meydan verilmemesi için anayasa yenileme çalışmaları bütünü gözeten bir yaklaşımla devam ettirilmelidir. Bunun başarılabilmesi, yenilenen anayasa üzerindeki bütün maddelerle ilgili çalışmaların tamamlanması ve yeniden yazılan maddelerin ve korunan hükümlerin birbiriyle çelişmemesine dikkat gösterilmesi zorunlu ve hayatidir.
Diğer taraftan mutabakat, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun teşekkül ve tabiatının bir gereğidir. Partilerin eşit sayıda temsil edildiği bir komisyonda, çoğunlukla karar alma ilkesinin benimsenmesi ne kadar yanlışsa, TBMM’de çoğunluğun kabulüyle anayasa hükümlerinin değiştirilmesi de o kadar yanlış ve kusurludur.
Anayasa yapma iradesi komisyonda tam mutabakat şartına bağlanmışken, bugün oy çokluğuyla kabulünü seçmek, samimiyetsizliğin ifadesidir, vazgeçmektir, masayı terk etmektir.
AKP’nin hesaplarından bir diğeri de, 60 maddeye temel hak ve hürriyetlerle, milletvekili dokunulmazlıklarıyla ilgili 10-15 mutabakat maddesi daha ekleyebilmek ve 2014 Ağustosundaki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde başkanlık veya yarı başkanlık sistemine geçebilmektir. Ayrıca bu konu önümüzdeki yılın Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde oy kazanmak için istismar vasıtası olmaya müsaittir.
MHP, Başbakan Erdoğan’ın eline bu oyuncağı vermeyecek, anayasa konusunun üç yıl önce olduğu gibi istismar vasıtası yapılmasına fırsat tanımayacaktır. Bunun içindir ki Başbakan Erdoğan, partisinin dünkü grup toplantısında, “MHP zaten ‘benim kapım kapalı’ diyor. Zaten hiçbir zaman açık olmadı ki” diye partimize yönelik haksız ithamlarını sürdürmüştür. Erdoğan, muhalefetin söz konusu 60 maddenin meclisten geçmesine neden evet demediğini ise açıklamamakta, anayasa yenileme çalışmalarını sulandırmaktan geri durmamaktadır.
Anayasa değişikliğinde temel kriter ve gaye, şahısların veya partilerin değil, milletin öncelik ve ihtiyaçları olmalıdır. İçinde milletvekilliklerinin düşürülmesini önlemeye yönelik bir madde de olsa, MHP pazarlıkla ulaşılan bir mutabakata evet demeyecektir. Zaten MHP başından görüşünü belli etmiştir. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin açık şekilde vurguladığı üzere MHP, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda üzerinde mutabakata varılan maddelerin parça parça meclis genel kuruluna getirilmesinden yana değildir.
Görünen odur ki AKP yeni anayasa yapmaktan vazgeçmiş, masadan kalkmanın yollarını aramaktadır. Üzerinde uzlaşılan 60 maddenin parlamentodan geçirilmesine muhalefetin yanaşmaması da bahanesi olacaktır. Uzlaşma masasını terke niyetlenip yan çizmeye başlamasının nedeni, İmralı’ya verdiği sözler gereği açtığı hediye paketleriyle anayasa üzerinden yaptığı kapkaçları bir araya getirerek önümüzdeki üç seçimde kullanmak hevesidir.
Ancak Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan aşırmaya çalıştığı ham meyveler iktidarın boğazına duracak, bölücü terör örgütüne ikram ettiği millet emanetleri de ayağına dolanacaktır.