Eğitim-öğretim döneminin başlamasıyla birlikte bölücü örgütün üniversitede ki uzantılarının, sistemli bir şekilde olaylar çıkardığı görülmektedir.
Eğitim-öğretim döneminin başlamasıyla birlikte bölücü örgütün üniversitede ki uzantılarının, sistemli
bir şekilde olaylar çıkardığı görülmektedir. Son günlerde Afyon; Bolu, Malatya, Sivas, İzmir ve
Kıbrıs’ta yaşanan hadiseler bunun en yakın örnekleridir. Özellikle Ülkücü öğrencilere yönelen
saldırıların eşzamanlı bir şekilde yaşanması, bu hadiselerin organize bir planın ürünü olduğunu
göstermektedir. Küçük gruplar tarafından başlatılan sözlü ve fiili tahrikler; büyük gruplar halinde
çatışmaya doğru dönüştürülmek istenmektedir. Bölücü öğrenciler tarafından öğrenci yurtları basılmakta,
fakülte ve yurtlardaki Türk bayrakları indirilmeye çalışılmakta, ilim tahsil etmek için fakülteye giden gençlere
saldırılar düzenlenmektedir. Salgın bir hastalık gibi bir üniversiteden diğerine sirayet eden bu azgınlık;
eylemlerin ortaya çıkış biçimi, sergileniş şekli, göz önünde bulundurulduğunda o meşum mikroba işaret
etmektedir. Bu mikrop; yıllardır milletimizin kanını sömüren terör mikrobudur. Bir bilim merkezi olan üniversiteleri;
kavganın odak merkezi yaparak zayıflatmaya çalışmak; bu hastalığın ülkemizde yıllardır oynadığı oyunlardan
sadece bir tanesidir. Ülkücü Türk gençliği bu hastalığı çok iyi tanımaktadır.
Medya, yaşanan hadiseleri karşıt grupların çatışması gibi göstermeye çalışarak, yapılan provokasyonu
ve bunu organize eden terör örgütünü görmezden gelmek suretiyle; doğrudan canına kast edilerek mağdur
edilen milliyetçi öğrencileri zan altında bırakmaktadır.
Hükümetin “demokratik açılım” adı altında teröristlere verdiği tavizlerden yüz bulan örgüt uzantıları,
üniversitelerde kargaşa çıkartmak için her türlü yola başvurmaktadır. Daha önce defaten benzer olaylar
neticesinde dile getirmiş olmamıza rağmen; gelinen nokta bize göstermiştir ki; öncelikli olarak üniversite
yönetimleri; gereken tedbirleri almamakta, üzerine düşen vazifeleri yerine getirmemektedir.
Ayrıca saldırganlar üzerinde idari ve adli soruşturmalar başlatılması gerekirken suçsuz günahsız öğrenciler
gözaltına alınıp, bu gençlerin istikballeri kudurmuşlara sus payı olarak verilmektedir. Cuntacılar gibi
“Bir oradan bir buradan” mantığıyla hiçbir suçu olmayan Türk milliyetçilerine, komik suçlar isnat edilerek;
ağır idari ve hukuki cezalar vermek, söz konusu teröre teslim olmaktır. Bölücü örgütün üniversiteleri bir terör
üssü gibi görmesine ve milliyetçi öğrencilere saldırmasına göz yuman bütün kurum ve ilgililer, yaşanan hadiselerin
vebalini üzerinde taşımaktadır.
Emniyet yetkililerini, adli ve idari makamları; siyasi kaygılardan kurtularak, adil ve dürüst bir şekilde görevlerini
yapmaya çağırıyoruz. Bu bağlamda resmi makamlar tarafından gösterilmiş olan her türlü zafiyeti hukuki
platformlara taşıyacağımızı ve bu konunun takipçisi olacağımızı bir kez daha belirtmek isterim.
Ülkücü gençler, hiçbir koşul ve şart altında; oluşturulmaya çalışılan kargaşanın bir parçası olmayacak;
dik duruşu ve vakarıyla aziz Türk milletinin sağlıklı yapısının nişanesi olarak var olmaya devam edecektir.
Ülkücü gençler, kavganın içerisinde bulunmayacak; bölücülere karşı gereken cevabı eğitim hayatlarında
en başarılı örnekler olarak verecektir. Bu hastalıktan kurtulmanın yegâne reçetesi; mezuniyetlerle
Lider Ülke Türkiye’yi inşa edecek olan Ülkücü Türk gençliği olacaktır.
Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz