YARGITAY eski Başkanı Sami Selçuk‘un da dediği gibi Türkiye’nin bütün sancısı yürütmenin, yasamayı ve yargıyı sarmış olmasından kaynaklanıyor; bu da kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıyor.
Yıllardan beri Erdoğan‘ın ve AKP’nin, “Kuvvetler ayrılığı sakıncalı” düşüncesine yaygınlık kazandırarak insanları, demokrasiyi ayakta tutan bu ilkenin aleyhtarı haline getirmek istedikleri malûm; bu gerçek herhalde bugün daha net anlaşılıyor.
İşte “Adlî Kolluk Yönetmeliği”…
Değiştirildi…
Memurun âmire, âmirin de âmirine her türlü bilgiyi verip uygulama izni alması mecburiyeti getirildi. “Asrın operasyon”denilen operasyondan önce bu değişiklik yapılmış olsaydı, silsile-i meratib düzenlemesine kim giriyorsa, taa en tepeye kadar herkes olaydan haberdar olacaktı…
Yıllardan beri Erdoğan‘ın ve AKP’nin, “Kuvvetler ayrılığı sakıncalı” düşüncesine yaygınlık kazandırarak insanları, demokrasiyi ayakta tutan bu ilkenin aleyhtarı haline getirmek istedikleri malûm; bu gerçek herhalde bugün daha net anlaşılıyor.
İşte “Adlî Kolluk Yönetmeliği”…
Değiştirildi…
Memurun âmire, âmirin de âmirine her türlü bilgiyi verip uygulama izni alması mecburiyeti getirildi. “Asrın operasyon”denilen operasyondan önce bu değişiklik yapılmış olsaydı, silsile-i meratib düzenlemesine kim giriyorsa, taa en tepeye kadar herkes olaydan haberdar olacaktı…
* * *
Ya sonra…
Ya sonra…
Operasyon engellenmeyecek miydi?
Başbakan ve çocukları yüzünden adı yolsuzluklara bulaşan bakanlar büyük olasılıkla, “Durun, ne yapıyorsunuz, onlar bizim çocuklar, onlara dokunursanız ucu gele gele bize gelir dayanır” diyerek operasyonu durdurmayacaklar mıydı…
Başbakan ve çocukları yüzünden adı yolsuzluklara bulaşan bakanlar büyük olasılıkla, “Durun, ne yapıyorsunuz, onlar bizim çocuklar, onlara dokunursanız ucu gele gele bize gelir dayanır” diyerek operasyonu durdurmayacaklar mıydı…
Yüzde yüz durduracaklardı…
Şaibeye rağmen hâlâ görevde kalma ısrarını sürdürenlerin, ikbali elden kaçırmak istemeyecekleri hâlâ anlaşılmadı mı…
Yönetmelik yeni şekliyle yürürlükte olsaydı adım gibi biliyorum ki operasyon başlamadan durdurulacaktı, iddialar da boğularak yok edilecekti.
* * *
Farkında değildik demek ki; meğer 11 yıl, yolsuzluklara açık bir iktidar süreci yaşamışız…
Sonunda, bu süreci tahmin edenlerin ve ona göre değerlendirme yapanların yanılmadığını görmüş olduk…
* * *
Günümüze kadar iktidarın, çetelerle mücadelede başarılı olduğu söyleniyordu; o ağızlar bugün suskun. Pardon suskun değil, eskisinden daha mütecebbir; yasaları uygulayan polisleri ve savcıları baskı altına alıyor, yerlerini değiştiriyor ve operasyonu yapanları çete diye niteleyerek gücünü hukuktan alan otoriteyi halkın nazarında küçük düşürmeye çalışıyor…
Hukuka istinaden yasaları uygulayanları ve saçı bitmemiş yetimin hakkını arayanları kastederek “İnlerine gireceğiz”diyen anlayışa, başlamadan önce operasyona ilişkin bilgiler aktarmak ve ondan izin istihsal etmeye çalışmak, kediye ciğer emanet etmekten farklı davranış olmazdı…
Hukuka sığınarak yasaları uygulama görevini üstlenen savcıları ve polisi, temizlenmesi gerekli örgüt saymak, demokrasilerde yeri olmayan, sadece diktalarda görülen anlayışlardan biridir.
Oysa bizde dikta yok, demokrasi var değil mi?
Öyle de…
Ancak nasıl bir demokrasi…
Faşist bir demokrasi olur mu!
Erdoğan, “Burası muz cumhuriyeti değil” diyor; doğru, değil…
Ülkeyi muz cumhuriyetinden de öteye, daha berbat bir anlayışla sürüklediler. Yanlarındaki ve içlerindeki çeteleri görmezden geliyorlar; dikkatli bakan o çeteleri görebilir.
Beylerin evlâtlarını seyretmek de görmek için yeterlidir!
Muz cumhuriyetlerinde bile bu kadar pervasızca yapılmış, yolsuzluğa ve talana rastlamak mümkün değil.
* * *
Darbeden önce polis, siyasetçiler yüzünden ikiye bölünmüştü; solcu ve devrimci geçinenler Pol-Der, sağcı geçinenlerPol-Bir adıyla kümelendi. Mesleğe yeni giren bir genç, bu gruplardan birine kaymak zorunda bırakılırdı…
İktidar, benzer oluşuma çanak tuttu; bugün emniyet teşkilatında, Pol- Cem diye anılan polislere karşı Pol-Ak diye anılan polislar var.
Benzetme yanlış olmaz; herkes Mersin’e, biz tersine…
* * *
Bir toplum kıçın kıçın giderek ileri demokrasiyi yakalar mı?
Nah yakalar!
Erdoğan’ın her lafı gibi, ileri demokrasi ve geniş özgürlükler lâfı da balon çıktı; yavaş yavaş sönen balon!
* * *
AKP’li çeteler her yerde boy göstermeye başladı. Reza Zarrab adındaki şüphelinin ifadesi gazetelerde yer aldı. Zarrab, iktidar yandaşı gazetenin kendisine ilişkin bir haberi yayınlamamak kaydıyla bir milyon dolar istediğini açıkladı. Bu paranın verilip verilmediği bilgisi net değil…
Adamın ifadesini bulup okuyun, pazar günkü gazetelerde vardı, internetten de bulabilirsiniz.
Yolsuzluk şüphelileriyle iktidar mensupları, hatta adı geçen bakanların nasıl iç içe olduklarını görün. Koskoca bakan, kara para aklamakla da suçlanan Zarrab’ı evinde neden ziyaret eder, öğrenin…
AKP gırtlağına kadar pisliğe batırılmış durumda…
Deşilmesine engel olunmazsa kim bilir daha kimlerin ve ne tür yolsuzluk, namussuzluk ve talan yaptığı gün ışığına çıkar…
Pisliğe bulaşmış olanlarla aynı çatı altında bulunmak bir talihsizliktir. Bu talihsizliği yaşayan AKP’lilere ve namuslu siyasetçilere acıyorum. Derhal harekete geçmeleri ve prototip şüphelilerden kurtulmaları lâzım…
Koskoca iktidar partisi bu kadar prototip sahtekârın ini olmamalıydı!
* * *
AKP bu gidişle ufalanıp gidecek; Tayyip Bey de bu çöküşü durdurmak gücüne sahip değil.
Partiyi yıkılmaktan kurtaracak tek şey var o da Erdoğan’ın, yolsuzluk yapanlarla yollarını ayırması…
Bir diğer koşul da öfkesine hâkim olması ve kinin, kula değil ancak Allah-û Teala’ya ait olduğunu hatırlaması…
Bunlar, mizacında durulmaya neden olur ki, kendisi de, partisi de ancak bu tutumla yeniden düze çıkar.
* * *
DERKENAR: Rahmetli Adnan Menderes‘i çok sık sahiplenen Erdoğan, onun hatasına benzer bir hatayı yüklenmemeli ve istifa müessesesinin olduğunu dikkate almalı… Rahmetli “İstifa et” çağrılarına kulak verseydi, herhalde 27 Mayıs darbesi yapılmazdı.