
Cumhuriyet tarihimizin siyasî ve kültürel hareketlerini en fazla etkileyen rahmetli Atsız’dır. Ölümünün üzerinden 36 sene geçmesine rağmen hâlâ günlük fikir ve kültür hayatımızdan devlet siyasetine kadar hemen her konuda adı geçmekte ve bir feyiz kaynağı olduğu ifâde edilmektedir. Bu konuda hocası Fuat Köprülü bile âdeta unutulmuş vaziyettedir. Çünkü devâsa bir bilim adamı olmasına rağmen Köprülü onun gibi bir “İdeolog” olarak anılmamaktadır. Bu yönü ile çağdaşları Nazım Hikmet ve Necip Fazıl’ın bile gerilerde kaldığını söylersem belki çok kızacaklar olacaktır ama ne yapalım hakikat budur. Zira Atsız yarattığı câmiade tenkid edilmeyen bir kişilik olduğu olduğuğu halde Nazım Hikmet ve Necip Fazıl hiç de öyle değildir. Elbette bu görüşlerimizle onların kıymetsiz olduğnu ifâde ertmek istemiyoruz. Çünkü Necip Fazıl’sız bir Sakarya, Nazım Hikmet’siz bir vatan hasretinin izâhı pek müşkül olur. Bu konuda belki de taraf tutuyor ve hissi davranmış olabiliyoruz, çünkü biz de onun fikirleri, duyguları ve dünya görüşü ile hem-hal olarak yetişmişizdir. Bu sebeble okuyucunun hoş görmesini hasseten rica ediyorum.
Atsız’ın hayatta iken neşredilen kitaplarının başlıbaşına bir devir yarattığı kimsenin inkar edemeyeceği bir husustur. Bugün “Bozkurtlar’ın Ölümü” ve “Bozkurtların Dirilişi” Türk Dünyasına mal olmuş harikülade bir kültür âbidesidir. ”Delikurt” de böyle bir tarihi roman… Peki “Ruh Adam”a ne dersiniz.. Burada hâlâ aramızda yaşayan bir Atsız’ı görmüyor muyuz ? ”Türk Tarihinde Meseleler” ise tarihçiler için başlıbaşına bir anahtar kitap değil mi? Atsız Beğ’ın “Aşıkpaşaoğlu” ve “Oruç Beğ “ gibi Osmanlıcadan titizlikle aktardığı önemli kaynaklar bugün bu zamanları çalışanların rehberidir.
Atsız Beğ’in kitapları kadar yıllarca “Orkun” ve “Ötüken”dergilerinde yazdığı makalelerin de çok değerli olduğunu bugün daha iyi anlamaktayız. Bu konuda yayıncıların telâşlarından da makallelerin ehemmiyetini anlamaktayız. Yalnız bu makaleler işinde sansür uygulandığı gibi veraset ve yayıncı abartılarının da etkisi altıında kalmak çok yanlıştır. Atsız Beğ hayatta iken Makaleler I-IV kadar tesbit edilmiş ve yayınlanmıştır. Geçtiğimiz yıllarda te’lif haklarını elinde bulunduran Ötüken Yayınevi bunun tertemiz baskılarını yapmıştır. Atsız’ın kitap dışı yazdıklarının editörlüğünü de Ötüken’de tecrübeli yayıncı, Genel Türk Tarihi displini mezunu ve gençliğinden itibaren Atsız’lı çevrelerde bulunmuş sayın Erol Kılıç yapmıştır. Yayına bu kadar ciddi ölçülerde titizlik gösterilmemiş olsaydı elbette hepimiz bu olmayan “Sansür”işine tepki gösterirdik. Ötüken’de bu konuda başka bir kişinin müdahalesi de kesinlikle söz konusdur. Aslında ben olsaydım “Türk Edebiyatı Tarihi”ismi ile neşredilen eserde Yağmur Atsız imzalı önsözde geçen “Babam çok iyi insandı, lakin fazla ırkçıydı” kabilinden görüşlere katiyyetle yer vermezdim. Fakat vermişler.. Bir başka yayınevi Atsız’ın kalan makalelerinden sanırım 129 kadarını 600 küsur sayfa olarak neşretmişler. Bu derlemenin önsözünde sayın Buğra Atsız Ötüken’in herhangi bir sansür uygulamadığını, dolayısiyle bir tahrifatın da söz konusu olamayacağını açık-seçik yazıyor. Belki daha da yayınlanmayan ve gözden kaçan makale de bulmak mümkündür. Şimdi zan altında bırakılmaya çalışılan Ötüken Neşriyat alen ilân ediyor ki, ”Sansür” uygulandığı iddia edilen ne varsa getirsinler telif ücretini diğerlerinde olduğu gibi peşin ödeyerek neşredelim.
Atsız’ın varisleri veya evlâtlarına gelince.. Oğulları Yağmur ve Buğra Atsız’ın babalarının fikirlerini ne derece temsil ettiklerini uzaktan izleyerek görmekteyiz. Yağmur Bey Bedriye Hanım ile Almanya’da, Buğra ise Kanada’dır. Tahrifat, sansür gibi konularda Sevgi Kafalı vasıtası ile müracaat ettiğimiz görüşlerine; Ötüken’in böyle bir şey yapmadığını yayınları kendisinin kısmen Yağmur Bey’in ise tamamen onayladığını belirtmiştir. Atsız Beğ’in yakın çeveresinden Sayın Kafalı Hocahanım da böyle yanlış anlamanın sözkonusu olduğunu, Hoca hayatta iken kalıplaşmış “Makaleler I-IV” ile bir karışmadan kaynaklandığını ifâde ederek, ” Ötüken, hepimizin maddeten değil manen sahiplendiğimiz bir yayınevidir. Atsız Hoca’nın kitaplarını basmak Ötüken için bir görev ve şereftir.” demiştir.
İşte bir “sansür” hikâyesi budur. Bazı dostlarım hâlâ yanlış ve uydurma hikâyelerle bir kısım insanları işin içine çekip birbirine düşürmek istiyor. Bu kaabil şeylere dostlarımızı da âlet etmenin hiçbir anlamı yoktur. Ancak bu meselede bu kadar hassasiyet gösterilmesi de ayrıca üzülecek değil sevinilecek bir olaydır. Canım Murat belki bana kızmaya devâm ediyor ama ben ona ve ilmine kıyamam o da bendeniz acize kıymaması gereklidir. Ne de olsa önünde değil arkasında gidenlerdeniz. Yine de hata ettiysek affola..
Sağlıcakla kalın.